Bölüm 866: Bahsetmeye Değmez

avatar
5349 8

Martial God Asura - Bölüm 866: Bahsetmeye Değmez


 

Çeviri: Wolfcobain Düzenleme: Sajapyu

 

"Bir Kutsal Vücut yüzünden olduğunu sanmıyorum. Zi ailesinden Zi Ling doğduğunda böyle bir şeyin gerçekten de olduğunu duymuştum. Birçok kişi görmüş. Dehşet verici bir şeymiş yine evet ama bugünkü kadar korkunç değilmiş."

 

"Evet! Ben de Kutsal Vücut olayının sadece bir gösterge olduğunu duymuştum. Güçlü gözüküyormuş yine de ama bunun gibi insanları dehşete düşürmüyormuş ya da bir felaket gibi durmuyormuş."

 

"O garip şimşek farklı bir şeydi. Hem dehşet bir şeydi hem de korkunç aurası sanki dünyayı yok edecek gibiydi! Hatırladıkça bile korkuyorum."

 

Kış Ovalarının meşhur insanlarının alınlarından soğuk terler boşalmaya başlamıştı. Hepsinin aklına önceden gerçekleşenler geliyordu. Taş Kılıç Tarikatının başı onlara gitmeyi yasaklamasa muhtemelen şimşek belirdiğinde canlarını kurtarmak için hepsi kaçıp giderdi.

 

Şimşek onlar için çok dehşet bir şeydi. O kadar dehşetti ki korkularına hâkim olamamışlardı.

 

Bu yüzden de şimşek canavarları gitmiş olmasına rağmen hâlâ sakinleşememişlerdi; canavarların tekrar ortaya çıkıp çıkmayacağını bilmiyorlardı ve eğer ki tekrar ortaya çıkarlarsa ne yapacaklarını da bilmiyorlardı.

 

Bu huzursuzluk aslında tüm Taş Kılıç Tarikatına yayılmıştı. En güçlü kişiler bile böyle korkarken gençlerin, müritlerin de korkması gayet doğaldı.

 

"Eğer ki bir Kutsal Vücut göstergesi değilse neydi peki sizce?"

 

Dedi birden Taş Kılıç Tarikatının başı, uzun süredir devam eden sessizliğini bozarak. Diğerlerine kıyasla daha sakin duruyordu.

 

Ancak kimse onun zorla bu sakinliğini koruduğunu bilmiyordu. Kalabalık bu kadar korkmuşken onun kalabalığın duygularını sakinleştirmesi gerekirdi ve bunu yapabilmek için de önce kendi duygularını sakinleştirmesi lazımdı. Yani diğerlerini ikna edebilmek için sakinmiş gibi davranması lazımdı.

 

"Shi Efendi, o olan şey sizce gerçekten de bir Kutsal Vücut göstergesi miydi? Bu Kış Ovalarında yeni bir Kutsal Vücut olduğu anlamına mı geliyor yani?"

 

"Ancak o gerçekten de bir Kutsal Vücut göstergesiyse nerede olduğuna dair bir işaret olurdu."

 

"Bildiğim kadarıyla Zi ailesindeki Kutsal Vücut belirdiğinde böyle bir işaret olmuştu. Herkes gökteki büyük mor çanın aşağı inişini görmüştü, çan Zi ailesinin üstünde dönen bir ışık hâlini almıştı. Sonra da Zi ailesinin üstüne indi ve Zi Ling belirdi."

 

"Ama deminki o korkunç şeyde böyle olmadı. Belirdiğinde sanki her şeyi yok edecek gibiydi. Yok oldu olmasına ama garip bir şekilde oldu. Kimse nereye gittiğini bilmiyor." Tarikat başının dediklerine şüpheyle yaklaşan biri olmuştu.

 

Bu bir kibrit çöpü kadar zayıf olan kısa bir keşişti. Çok yaşlıydı; cildi hem kırışıklıklarla doluydu hem de çok boldu, sanki etinden ayrılmış gibiydi. Tabuttan çıkmış da gelmişe benziyordu.

 

Yedinci seviye bir Dövüş Lorduydu, tarikat başından aşağı kalır değildi. Bu Kış Ovalarında iyi bilinen Keşiş Pingjing'di

[ÇN: Pingjing Çince'de sakin anlamına gelir].

 

"Pingjing Efendi mantıklı konuşuyor." Keşişin dediklerini duyan kalabalık da ona katılmıştı.

 

Kendisine karşı gelen birinin olduğunu gören Taş Kılıç Tarikatının başı kaşlarını çattı. Morali bozulmuştu ancak kendini nasıl savunacağını da bilmiyordu. Bu yüzden de bakışlarını yanındaki siyah saçlı adama çevirdi.

 

Siyah saçlı adam hiç de basit biri değildi. Sekizinci seviye bir Dövüş Lorduydu, ziyafetin baş koltuğunda oturuyordu. Kıyafetleri insanları korkutuyor ve insanların ona saygı duymasına sebep oluyordu çünkü bu adam Ölümsüz İnfaz Takımadasındandı.

 

Kış Ovalarının üst sınıfından insanlara buraya bu adam için gelmişti, Taş Kılıç Tarikatının başı için değil.

 

"Kim demiş Kutsal Vücut göstergesi korkutucu olamaz diye?"

 

"Ve kim demiş Kutsal Vücudun gelişiyle hangi aileye geldiği de belli olur diye?" Diye sakince konuştu siyah saçlı adam ancak bu sakin sözleri tehditkardı.

 

"Eh..."

 

"Bu..."

 

Adam konuştuktan sonra kalabalık suspus olmuştu. Kimse artık şimşeğin bir Kutsal Şimşek göstergesi olup olmadığını tartışmıyordu. Cevabı bilmediklerinden değil de cesaret edemediklerindendi.

 

"Haha, Yan Efendi haklı. Muhtemelen bir Kutsal Vücuttur, yoksa böyle bir şey nasıl birden belirsin?"

 

"Ama ne olmuş yani bir Kutsal Vücutsa? Bir Kutsal Vücut belirdi Zi ailesinde ve kızın güzelliğinden başka bir başarısı yok."

 

"Efsane işte. Gerçekten belirse bile belki de söylentilerdeki kadar güçlü değildir." Kısa bir sessizlikten sonra biri lafa girdi ve Yan Efendi'nin dediklerini tasdikledi. İyi bir yalakalık yapmıştı.

 

"Evet! Kutsal Vücut efsanelerdeki kadar güçlü olsa bile ne sanki? Şu anda Doğu Deniz Bölgesinin en güçlü dâhisi için Chu Feng diyorlar. Gerçekten de şok edici biri ve efsanevi teknikler kavramış."

 

"Ama Tarikat Başı Shi onu kovalamamış mıydı? Onun gibi sıra dışı bir dâhi bile gerçek bir uzmanın karşısında duramadı." Daha da fazla insan katılmaya başlamıştı. Chu Feng'in Shi Jingtian'dan kaçışını kullanarak "dâhi" unvanını kötülüyorlardı.

 

"Aynen öyle aynen! Ben de duydum ama maalesef kendim göremedim. Shi Efendi, anlatsana bir ne olduğunu?"

 

"Evet evet! Shi Efendi hadi bize anlat dâhi söylentilerdeki kadar güçlü müydü ve nasıl it gibi dövdün onu anlat!"

 

Kalabalığın gerginliği yumuşamaya başlamıştı. Gerçeği bilmediklerinden Chu Feng'i alaya alıyorlardı. Bir de Taş Kılıç Tarikatının başından Chu Feng'i nasıl aşağıladığını anlatmasını istiyorlardı.

 

Bunları duyan Taş Kılıç Tarikatının başı önce şarabını bitirdi sonra da ağzını silerek gururla gülümsedi ve elini sallayarak "O Chu Feng benim rakibim bile olamaz. Bahsetmeye değmez."

 

"Bahsetmeye değmez mi yoksa bahsetmeye utanıyor musun?"

 

"Gerçeği söylersen insanlar sana güler diye korkuyorsun, değil mi?" Tam da o sırada aşağıdaki müritlerden alay dolu bir ses duyuldu. Bu herkesi şok etmişti.

 

"Küstah! Kim bu saçmalıkları söyleyen terbiyesiz?!" Bunu duyan Taş Kılıç Tarikatının başı öfkeden kudurmuştu. Ellerini masaya vurdu ve ayağa kalkarak bağırmaya başladı.

 

Bunu gören müritlerin yüzü korkudan değişmişti. Hepsi titremeye başlamıştı, hemen konuşan kişinin yanından uzaklaştılar. Kendilerinin de başı yansın istemiyorlardı.

 

Kısa bir sürede tıkış tıkış olan toplanma alanı bir anda sakinleşmişti. Sadece bir kişi kalmıştı geriye.,

 

Bu genç biriydi. Hem korkusuzdu hem de yüzünde bir gülümseme vardı. Gülümseyerek sarayın tepesinde duran Taş Kılıç Tarikatının başına bakıyordu, "Seni ihtiyar, hâlâ hayatta olmanı beklemiyordum." dedi.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr