Bölüm 916: Alaycı Bir Gülüş

avatar
4543 9

Martial God Asura - Bölüm 916: Alaycı Bir Gülüş


 

Çeviri: Wolfcobain Düzenleme: Sajapyu

 

 

Chu Feng'in bakışlarını hisseden Piaomiao Hanım kafasını çevirdi ve, "Chu Feng, benim yeteneklerim kısıtlı. Sadece seni ve Fuyan'ı kurtarabildim. Geri gitmek istersen seni durdurmam ama sana birkaç bir şey diyeceğim."

 

"İntikamını ancak hayatta kalırsan alabilirsin. Yoksa yaptığın her şey boşuna."

 

Chu Feng'in gözleri kızardı ve nemlendi. Ama yine de bir şey demedi. Gözlerini kapattı, Piaomiao Hanım'ın onları uzaklaştırmasına izin verdi. Gitmeyi seçmişti.

 

Piaomiao Hanım uzaklara uçtuktan sonra, Sisli Tepeyi göremediklerinde Chu Feng'in gözlerinden bir damla yaş düştü.

 

Chu Feng sembolü tutan elini sıktı.

 

*boom--*

 

*huuu---*

 

Bir patlamayla birlikte sembol paramparça olmuştu. Güçlü bir şok her şeyi birbirine kattı. Gökte uçan Piaomiao Hanım'ı bile sarsmıştı bu şok dalgası. Sağa sola sallandı, neredeyse gökten düşüyordu.

 

Kafasını çevirip baktıklarında Chu Feng'in de Qiushui Fuyan'ın da Piaomiao Hanım'ın da göz bebekleri küçüldü. Gözleri genişlemişti, hepsi şok içerisindeydi.

 

Arkalarındaki manzarayı sadece bu dört kelime tarif edebilirdi; kelimenin tam anlamıyla kaos.

 

Tepelerinde kara bulutlar toplanmıştı, gök gürlüyordu; sanki gökyüzü bile yarılmıştı.

 

Altlarında ise dalgalar yükseliyor ve kükrüyordu, sanki şeytani bir canavar ortaya çıkmak üzereydi.

 

En önemlisi de bu değişikliklerle birlikte gözle görünen bir bariyer belirmişti. Chu Feng ve Sisli Tepe arasında oluşan bu bariyer iki tarafı birbirinden tamamıyla ayırmıştı.

 

Bu bariyer bir dalgaya benziyordu. Rengi yoktu, aurası yoktu ve dikkatli bakıldığında bu dalgayı hareket ettirmenin imkânsız olduğu da anlaşılıyordu.

 

"İşe yaradı! Chu Feng, başardın! Başardık!" Qiushui Fuyan yerinde duramıyordu. Neredeyse havalara uçacaktı. Bunun o gizemli varlığın kendilerine verdiği sembolün işi olduğunu biliyordu. Bu o gizemli varlığın işiydi. Bu bariyer varken Jiang Qisha'nın gücünün artık bir önemi yoktu. Artık onlara yetişemezdi.

 

"Nedir bu?" Jiang Qisha da hızla arkalarından gelmekteydi. Önce uzak ufukta belirdi ve ikinci adımını attığında yanlarına gelmişti.

 

Jiang Qisha da bariyeri fark etmişti. Aralarında biraz mesafe vardı, şiddetli gözlerle bariyere bakıyordu.

 

"Chu Feng, Qiushui, hadi gidelim," dedi Jiang Qisha'yı gören Piaomiao Hanım.

 

"Ah." Ama tam da sözlerini bitirdiğinde vücudu sallandı ve uçma yeteneğini kaybederek gökten düşmeye başladı.

 

"Piaomiao Hanım!" Qiushui Fuyan hemen onu tuttu.

 

Piaomiao Hanım'ın etrafındaki ışık kaybolmaya başlamıştı. Işığın kaybolmasıyla birlikte Piaomiao Hanım'ın yüz ifadesi de değişmeye başlamıştı.

 

Yüzünde kırışıklıklar belirmeye başlamıştı, vücudu kuruyordu ve yer yer kara lekeler beliriyordu; sanki vücudunda bir damla bile yaşama enerjisi kalmamıştı. Yüzünün her yeri yara bere içerisindeydi. Dehşet yaralardı bunlar, insanın bakmayı içi kaldırmıyordu.

 

Bu değişiklikleri gören Chu Feng'in kalbi hızlandı. Tarifi imkânsız bir öfke içinde belirdi. Bunun bin senedir yaşayan Piaomiao Hanım'ın gerçek yüzü olduğunu biliyordu. Yüzündeki yaralar Murong Mingtian'ın marifetiydi.

 

"Öhö öhö... Gidin. Fuyan, hemen Chu Feng'i al ve uzaklaşın buradan," dedi Piaomiao Hanım zayıf bir sesle. O hâline rağmen hâlâ Qiushui Fuyan ve Chu Feng'in güvenliğini düşünüyordu.

 

"Chu Feng, hadi gidelim." Bir eliyle Piaomiao Hanım'ı destekleyen Qiushui Fuyan diğer eliyle Chu Feng'i çekerek uçmaya başladı.

 

"Aklınızdan bile geçirmeyin gitmeyi!" Jiang Qisha'nın bakışları buz gibiydi, o tarafa doğru bir muska fırlattı.

 

Havada uçan muska hemen değişmeye başladı. Etrafında bir parlama belirdi ve onlarca metre uzunluğunda bir bıçak hâlini aldı. Dehşet bir kudreti vardı. Değdiği anda bırakın Qiushui Fuyan'ı, Piaomiao Hanım'ı bile anında öldürürdü.

 

*whoosh*

 

Ama bıçak bariyere çarptığında patlama bile olmadı. Su tarafından yutulmuş gibi yok oldu.

 

"Bu..."

 

Jiang Qishan'ın yüz ifadesi istemsizce değişmişti. Öfke dolu yüzü bembeyaz olmuştu. Buz gibi bakışlarının yerini derin bir korku almıştı.

 

Gayri ihtiyari bir adım geriledi. Hemen bu bariyeri incelemeye koyuldu. Uzun süre inceledikten sonra gözündeki korkunun yerini tarifi imkânsız bir heyecan aldı. Gülümseyerek, "Sisli Tepe? Ne Sisli Tepeymiş... Bu değersiz topraklarda böyle bir hazine olduğunu düşünmezdim," dedi.

 

"Ne oldu? Kaçtılar mı?" Murong Mingtian da sonunda yetişmişti. Gözleri önündeki manzaraya, özellikle de bariyere baktı. Suratını astı.

 

"Aramızda bu varken yetişebilecek misin onlara?" Jiang Qisha bakışlarını Murong Mingtian'a çevirmişti.

 

"Ben..." Murong Mingtian'ın adeta dili tutulmuştu. Aptal değildi, bariyerin ne kadar güçlü olduğunu hemen anlamıştı. Sisli Tepede yetiştirme yapmış biri olarak bu bariyerin ne anlama geldiğini gayet iyi biliyordu.

 

"Bana Sisli Tepede Antik Dönemden kalma bir şey olduğunu söylemiştin. Şimdi inanıyorum sana. Hadi gidelim. Bakalım ne varmış orada," dedi Jiang Qishan.

 

"Biraz beklemesek mi? Bu bariyer sonsuza kadar durmayacaktır burada," dedi Murong Mingtian bariyeri göstererek.

 

"Kaybolsa bile çoktan gittiler. Ama o nene yasaklı bir teknik kullandı. Yetiştirmesi geri gelmez. O olmadan o iki velet çöpten farksız. Neyden korkuyorsun?" Dedi Jiang Qisha.

 

"Aslında... Ben Piaomiao Hanım'dan ya da Qiushui Fuyan'dan korkmuyorum. O Chu Feng denilen velet asıl korktuğum. Bilmiyorsun sen ama o velet tam bir canavar, nereden geldiğini kimse bilmiyor. Senin gibi Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarından gelen biri olduğundan şüpheleniyorum ben," dedi Murong Mingtian.

 

"Ne? Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarından mı gelmiş? O mu?"

 

"Haha, hahaha, hahahaha..."

 

Bu sözleri duyan Jiang Qisha birden kahkahalara boğulmuştu. Bu, yüksek sesli ve alaycı bir kahkahaydı . Bayağı bir güldükten sonra, "Chu Feng'in gerçekten de Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarından gelmiş olabileceğini düşünüyor musun?" dedi.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44253 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr