Bölüm 972: Öleceksin

avatar
4223 9

Martial God Asura - Bölüm 972: Öleceksin


 

Çeviri: Wolfcobain Düzenleme: Sajapyu

 

 

Üç kesiğin kudreti Tabu becerisini mahvetmişti. Milyonlarca insanı öldürmüştü kesikler, tüm dünyaya gücünü göstermişti.

 

Ancak Chu Feng burada duracak gibi durmuyordu. Gökkubbe Kesiği onun cephanesindeki en kuvvetli silahıydı. Ya hiç kullanmazdı ya da kullandığında galibiyetten emin olana kadar kullanırdı.

 

"Dördüncü Kesik."

 

Diye hafifçe bağırdı Chu Feng tekrar. Dördüncü kesik havada belirdi ama sadece iki kesik belirmişti, biri Zhao Yuetian'ın üstüne biri de Kuang Bainian'ın üstüne bindi.

 

Kan kırmızı kesiklerin gazabına uğrayan bu ikisinin sonu da diğerlerinden farklı olmadı; vücutları yarılmıştı, organları gözüküyordu. Onların ölümü diğerlerinden daha da ani ve keskin olmuştu. Ölmüşlerdi ölmesine ancak kimse infazı tam olarak görememişti; her şey çok hızlı gerçekleşmişti.

 

"LANET OLSUN --"

 

Jiang Qisha sonunda kendine gelmişti. Sonunda Chu Feng'in dehşet gücüne tanık olmuştu. Jiang Qisha muazzam bir hünere sahip olmasına, Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarında en iyi dâhilerin arasında sayılmasına rağmen gerçekten de şu anda Chu Feng'in karşısında durabilecek bir seviyede değildi.

 

Durumun ne kadar kötü olduğunu fark edince bir şey demeden arkasını döndü ve çok engin bir bedensel beceri kullandı. Kaçmak istiyordu.

 

Ama garip bir şekilde bacaklarının çok ağır olduğunu fark etti. Havada yürüyebiliyordu hâlâ ama çok yavaştı. Kaçamıyordu.

 

"Chu Feng, seni arsız seni küstah şerefsiz! Adamlarımı nasıl öldürürsün? Sen bizim kim olduğumuzu biliyor musun? Sen benim ustamın kim olduğunu biliyor musun? Beni öldürürsen bırak sadece seni tüm Doğu Deniz Bölgesi haritadan silinir!" Kaçış yolu olmadığını gören Jiang Qisha arkasını döndü. Kükreyerek ustasının adını anmaya, Chu Feng'i korkutmaya çalışmaya başlamıştı.

 

"Hah..." Ama Jiang Qisha'nın tehditlerini duyan Chu Feng küçük bir kahkaha attı ve sonra da "Jiang Qisha, bunu yapmamalıydın. Ölümsüz İnfaz Takımadasıyla aramdaki şeye karışmamalıydın, Sisli Tepeye saldırmamalıydın. Zi Ling'le evlenmeyi aklından bile geçirmemeliydin."

 

"Beni istediğin kadar aşağılayabilirsin, ancak sevdiklerimi aşağılamayı aklından bile geçirmemelisin. Nereden geldiğin artık umurumda değil. Ustanın kim olduğu umurumda değil. Ustanın hangi alemde olduğu umurumda değil. Seni öldüreceğim."

 

Chu Feng'in yüz ifadesi buz gibiydi. Konuşurken aynı zamanda kan kırmızısı ışıklar belirmeye başlamıştı. Korkunç ulumalarla birlikte ışıklar Jiang Qisha'ya doğru uçmaya başladı.

 

Işıkların içindeki güç önceki dört kesikten katbekat daha fazlaydı. Çünkü bu Gökkubbe Kesiğinin beşinci kesiğiydi.

 

"Chu Feng, beni öldürme!"

 

Her bir yandan kendisine doğru gelen korkunç ışıkları gören Jiang Qisha dehşet içerisindeydi. Ölümün eşiğinde olduğunu görünce hemen bağırmaya başlamıştı. Artık küstahlık ve gururdan eser yoktu sesinde, yakarmaya başlamıştı.

 

Chu Feng kan kırmızısı ışıkları Jiang Qisha'dan yüz metre ötede durdu ve "Daha ne diyeceksin?" diye sordu.

 

"Chu Feng, beni öldürme. Beni bağışlarsan istediğin her şeyi veririm sana. Adamlarımın ölümü konusunda da başımı çeviririm, bilmiyormuş gibi yaparım. Seni Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarına götürür Lanetli Toprak Tarikatına katılmanda referansın olurum."

 

"Zaten bu hünerinle ustamın onayını kesin alırsın. Seni hemen müridi yapar, benimle aynı konumda olursun. İstediğin her şeyi alabilirsin. Gücünü yükseltme konusunda hiçbir sıkıntı yaşamazsın," dedi Jiang Qisha samimi ve yalvaran gözlerle.

 

"Jiang Qisha Chu Feng'e yalvarıyor..." Söylediklerini herkes duymuştu. Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarından gelen bir dâhinin Chu Feng'e af için yalvardığını gören insanları karmaşık duygular sarmıştı.

 

Önce Jiang Qisha'yı gördüklerinde gerçek bir dâhi gördüklerini düşünmüşlerdi. Jiang Qisha'ya kıyasla Chu Feng'in bir çöpten farksız olduğunu düşünmüşlerdi.

 

Ama şimdi hatalı olduklarını anlamışlardı, kesinlikle hatalılardı. Chu Feng'in hünerini hafife almışlardı. Görünen o ki Chu Feng sadece Doğu Deniz Bölgesinde değil, Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarından gelen biri karşısında da üstünlüğünü koruyordu.

 

İnsanlar tartışmalara dalmıştı. Herkes Jiang Qisha'yı abarttıklarını düşünüyordu. Güçlüydü güçlü olmasına ancak Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarından gelen bu dâhi kesinlikle abarttıkları kadar yoktu.

 

Ama Jiang Qisha o anda diğerlerinin kendisiyle ilgili ne düşündüğünü umursamıyordu. Aklında tek bir şey vardı; hayatta kalmak.

 

Bu yüzden bir kez daha samimi bir şekilde, "Chu Feng, öncesinde sadece Sisli Tepeyi almak istiyordum. Aramızda bir düşmanlık olsun istemezdim, tüm bunlar sadece bir yanlış anlaşılma "

 

"Zi Ling ve seninle ilgili söylediğim şeyler sadece bir yemdi. Tantai Xue'yi buraya çekmeye çalışıyordum, Zi Ling ve diğerlerine zarar vermek gibi bir amacım yoktu. Aslında ben olmasam şimdi hayatta bile olmayacaklardı belki de."

 

"Ben, Jiang Qisha, yetenekli insanlara değer veren biriyimdir. Bugün beni bağışlarsan hiçbir şey olmamış gibi davranabilirim. Açıkçası bu hünerinle Lanetli Toprak Tarikatına katılırsan ileride tarikat lideri olman bile mümkündür!"

 

"Ama ben olmadan Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarına gidersen Lanetli Toprak Tarikatına katılman çok zor olur. Katılabilsen bile liderimizin onayını alman da bir o kadar zor olacaktır."

 

"Bir adım gerilersen karşında ne büyük fırsatlar olduğunu fark edebilirsin. Bak adamlarımın ölümünü görmezden geleceğim diyorum. Ne diye hâlâ ısrar ediyorsun?"

 

"Hahahaha..." Sonrasında kimsenin beklemediği bir şey oldu; Jiang Qisha'nın dediklerini duyan Chu Feng birden gülmeye başladı. Kahkahası tüm dünyayı sarsmıştı, başka bir şey duymak mümkün değildi.

 

Birçok insan kaşlarını çattı. İçlerinde bir huzursuzluk belirdi . Olan her şeyden sonra Chu Feng buranın onun çöplüğü olduğunu kanıtlamıştı. İstediği herkesi kolayca öldürebilirdi . Jiang Qisha bile ondan korkuyordu, kim korkmazdı ki?

 

Ama ondan en çok korkan Jiang Qisha'ydı. Çünkü küstahtı, kendini beğenmişti, en değerli olan hayatın kendi hayatı olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden de ölmekten ondan fazla korkan kimse yoktu.

 

"Jiang Qisha, sen beni aptal mı sanıyorsun yoksa kendin mi aptalsın? Ne diye böyle gerçek dışı şeyler söylüyorsun bana?" Sonunda Chu Feng gülmeyi bıraktı, ama yüzünde hâlâ alaycı bir gülümseme vardı.

 

*puuf*

 

Bunu duyan Jiang Qisha hemen diz çöktü. Kollarını kaldırdı ve ciddi bir yüz ifadesiyle "Kutsal saydığım her şeye yemin olsun ki her bir sözüm doğrudur! Bir gıdım bile yalan varsa şuracıkta başıma bir şimşek düşsün de gebereyim!"

 

"Hahahaha..." Chu Feng bir kahkaha daha patlattı. "Jiang Qisha, öncelikle, ne yaparsan yap sana inanmayacağım. Böyle yalvarmana lüzum yok."

 

"Ayrıca dediğin doğru olsa bile ne olmuş? Çoktan kırmızı çizgilerimi aştın. Bırak Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarından bir mürit olmayı, bizzat tanrının müridi olsan bir şey fark etmez!"

 

"Öleceksin! Tanrı bile kurtaramaz seni!"

 

Sözlerini bitiren Chu Feng'in gözleri buz gibi olmuştu. Durdurduğu kan kırmızısı ışıklar da hızla Jiang Qisha'ya doğru ilerlemeye başladı.

 

*BAM --*

 

Kan kırmızısı ışıklar bir araya geldi ve korkunç bir kırmızı kesik Jiang Qisha'nın üstüne bindi.

 

Vücudu bir anda ikiye bölündü. Ruhu, uzuvları, her şeyi paramparça olmuştu. Ne infazdı ama!

 

Chu Feng, Dövüş Sanatı Kutsal Topraklarının en iyi dâhisini öldürmüştü!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr