Bölüm 522: #####

avatar
9929 9

Martial God Asura - Bölüm 522: #####


 

Çeviri: Calosa DÜZENLEYEN: XLed5 

 

On binlerce Jiang Hanedanı üyesi karşılaştıkları manzara karşısında ne diyeceklerini bilmiyordu.

 

Hepsi bir salak gibi davranıyordu, gözleri genişlemiş, dilleri tutulmuştu. Ne diyeceklerini açıkça bilmiyordular.

 

Chu Feng o adamı tanıyor muydu, o adam bir deli miydi, yoksa bir kör müydü, neden böyle davranıyordu? Ancak tahminleri ne olursa olsun karşılaştıkları manzaraya inanmakta güçlük çekiyordular.

 

Sadece gökyüzüne bakıyorlardı ve nasıl bir durumda olduklarını çözmeye çalışıyordu.

 

"Beni affet! Hatalarımı biliyorum, topraklarına girmemeliydim, seni rahatsız etmemeliydim! Beni lütfen affet!"

 

"Sana yalvarıyorum, bana yaşama şansı ver, ne olursa olsun kabul edeceğim!"

 

Korkunç güce sahip olan orta yaşlı adam Chu Feng'in önünde başını eğmiş yalvarıyordu. Arada sırada gözlerini Chu Feng'in görünüşüne kaydırıyordu ve hemen ardından daha fazla korkuyordu.

 

Bu durumda Chu Feng çok şaşırdı ve Chu Yuan'ın sözleriyle bu adamın söylediği şeyleri bağdaştırmaya başladı.

 

Bu adam onun ailesinden değildi, muhtemelen ailesini rahatsız edecek bir şey yapmıştı.

 

Ailesi de ceza olarak onu öldürmemiş ve onu bir deliye dönüştürmüştü. Görev olarak da Chu Feng'i vermiştiler koruması için.

 

Chu Feng’i kimin verdiği konusunda Chu Feng'in zaten bir tahmini vardı. Büyük ihtimalle gerçek babasıydı.

 

Çünkü o adam Chu Feng’e bakarken çok korkuyordu. Aslında Chu Feng'ten korkmuyordu Chu Feng’i ona veren kişiden korkuyordu. Ancak Chu Feng’le o kişinin görünümü benziyorsa bu durumda o kişi onun biyolojik babasıdır.

 

Fakat bu zamanda Chu Feng'in yapabileceği pek bir şey yoktu. Bu yüzden konuşmasına devam etti.

 

"Sana verdiğim görevi hatırlıyor musun?" Chu Feng sordu.

 

"Görev?" Bu sözleri duyan orta yaşlı adamın önce kafası karıştı daha sonra başını hızlıca salladı, "Evet, evet, tabi ki hatırlıyorum! Bana bir çocuğu korumamı söyledin!"

 

"Bu çocuğa nasıl seslenilir?" Chu Feng sordu.

 

"Nasıl seslenilir mi..." Orta yaşlı adamın yüz ifadesi değişti ve bir kaç saniye düşündükten sonra gözleri parladı, "Ona Chu Feng deniliyor! Chu Feng!"

 

"Peki, sen bu çocuğu korudun mu?" Chu Feng sordu.

 

"Ben... Ben..." Bu kelimeleri duyan orta yaşlı adamın yüz ifadesi değişti. Eşi benzeri görülmemiş bir şekilde korktu ve secde etmeye başladı, "Bana merhamet et, bana merhamet et!"

 

"Hah! Babamın sana verdiği görevi unutmuşsun! Ölmekten korkmuyor musun?" Chu Feng'in gözleri keskinleşti. O şu anda bir egemen gibi davranıyordu.

 

"Baba? Ya sen?" Bunu duyan orta yaşlı adamın yüz ifadesi hafifledi. Ama hala Chu Feng’e bakarken korkuyordu.

 

"Ben Chu Feng’im, koruman gereken kişiyim."

 

"Fakat çok sorumsuzsun, beni koruman gereken yerde düşmanlarımla bir oluyorsun." Chu Feng'in ses tonuna öfke karıştı.

 

"Düşman mı, nerede? Bana onu göster, hemen öldüreyim!" Orta yaşlı adamın gözleri tekrar alev aldı ve korkunç öldürme niyeti tekrar ortaya çıktı. Ama bu sefer Chu Feng ve diğerlerini hedef almıyordu.

 

"Beni ileri götür, onları katletmeye gidelim." Chu Feng emir verdi.

 

"Nasıl istersen!" Orta yaşlı adam en ufak bir tereddüt olmadan saygılı bir şekilde konuştu.

 

Konuştuktan sonra etrafında altın bir tabaka gözüktü ve daha sonra bu Chu Feng'in etrafını sardı. Hemen ardından Chu Feng'in oturması için altın bir koltuğa dönüştü.

 

Sandalye çok güzel ve çok görkemliydi. Üzerinde ejderha ve anka kuşu resimleri vardı. Sandalyenin en iyi yanı ise yok edilmeyecek hissi veriyordu.

 

"Altın pelerin Dünya Ruhçusu mu?" Chu Feng çok şaşırdı. Korkunç yaşlı adam çok güçlü olsa da onun bu derece güçlü bir Dünya Ruhçusu olmasını beklemiyordu.

 

Üstelik böyle görkemli bir sandalyeyi saniyeler içerisinde yapmıştı. Bu onun Ruh gücünün ne kadar yüksek olduğunu kanıtlıyordu.

 

Üstelik zihni tamamen karışık haldeyken bunu yapmıştı. Eğer deli olmasaydı ve düzgün bir zihne sahip olsaydı ne kadar korkunç olabilirdi?

 

"Emirlerimi dinle, güneye git!" Chu Feng şaşırsa da bunu belli etmedi. Güneyi işaret ederek emir verdi.

 

"Nasıl istersen!" Orta yaşlı adam saygıyla konuştu ve bir ışık çizgisine dönüştüler, hızlıca güneye gidiyorlar."

 

"Bu çok hızlı!" O anda Chu Feng'in etrafındaki çevre sürekli değişiyordu. Onun gücüyle gözleri böyle bir hızda net görebilecek seviye de değildi.

 

Aynı zaman da güneyde Ji Hanedanlığının ve Liu Hanedanlığının eski ataları birlikte uçuyordu.

 

Kısa sürede çok fazla uzaklaşmıştılar.

 

"Burası iyi olmalı." Ji Hanedanlığının eski atası çevreyi inceledikten sonra, "Dur!" diye bağırdı.

 

Onun sözlerinden sonra iki klandaki insanalar hemen durdu.

 

"O gizli silahta neyin nesi, bu kadar uzaklaşmamız normal mi?" Liu Hanedanlığının eski atası konuştu.

 

"O basit bir şey değil. Daha önce Başlangıç Han Kıtasının başına gelen felaketi duydun mu?"  Ji Hanedanının eski atası konuştu.

 

"Gökyüzünde bir anda ortaya çıkan ve tüm araziyi dağla beraber altına alan yangından mı bahsediyorsun?" Liu Hanedanlığının atasının göz ifadesi değişti.

 

Bu konu hakkında oldukça bilgisi vardı. Ji Hanedanlığının hüküm sürdüğü Başlangıç Han Kıtasında üç büyük mezhep vardı.

 

Bununla birlikte bir anda ortaya çıkan yangın nedeniyle üç mezhebin hepsi yok oldu.

 

En önemli şey ise bu alevler hiçbir ağaca zarar vermemişti.

ÇN: Bunun tam zıttı da olabilir, bilmiyorum. Ama seriye etki eden bir cümle olmadığı için önemli değil.

 

Ancak büyük yangın tüm ormanda ve dağda yaşayan her canlıyı öldürdü. Üstelik bir insanın gücü ne kadar yüksek olursa da olsun alevlere yanaşamıyordu. Yanaştığı an eriyordu!

 

Bu korkunç ateş bir doğal felaket olarak adlandırılmıştı.

 

Ji Hanedanlığının atası kibirli bir şekilde konuşmaya başladı, "İşte benim gizli silahım bu Doğal Afetin Yaratıcısı!"

 

Martial God Asura 522: Doğal Afetin Yaratıcısı!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr