4. Cilt: Kıyamet Fırtınası
Bölüm 7
Fırtına nihayet son bulmuş, gökyüzü bir kere daha aydınlanmıştı. Güneş, yıldırımlardan zarar görnüş şehrin üzerinde bir kere daha kendini gösterirken, önceki sert rüzgarlara oranla, değdiği yeri okşayan, yumuşak esintiler başlamıştı.
"Sonunda!"
Beyaz saçlı büyücü, girdiği meditasyon halinden çıktığında yüksek sesle konuşmuştu. "Nihayet aştım şu 1. Kademeyi. Ne zor işmiş arkadaş ya! Canım sıkıldı, bir şey de yapamadım. Bütün gün meditasyon mu olur?"
"Harbiden de sonunda var ya. Birkaç gün daha meditasyon yaparsın diyordum ben. Sana iş kilitlenmemesini sevdin de uzattın, değil mi lan?" Dorian elindeki bezi bir kenara atarak yerleri silmeye ara verdi. "Sen kademe atlayacaksın diye tüm işlerini bana verdiler!"
"Tamam da niye ağlıyorsun?" Mathias üzerini düzelterek ayağa kalktı. "Temizliğin gücüyle seni nasıl tokatladığımı unuttun mu?"
Şişman büyücü ona bakarken hıznırca gülümsedi. "Sahi..." dedi içi sabunlu su dolu kovayı eline alırken. "Böyle bir şey de vardı, değil mi?"
Onun gülümsemesini gören yıldırım büyücüsü yavaşça bir parmağını ona doğru uzatırken "Ne yapmayı planlıyorsun?" dedi. Fakat o, cevap vermek yerine kovadaki tüm suyu Mathias'ın ayaklarına doğru döktü.
"Sen kaymazsan ben sana kayacağım." Şişman büyücü onun ne yapacağını beklerken gülüyordu.
Genç büyücü ise ayaklarını hareket ettirmedi. "Şerefsiz." dedi gözü seğirerek ona bakarken. "Ama hareket etmezsem kaymam. Sonunda ağlamana geri döneceksin!"
Fakat Dorian'ın yüzündeki gülümseme kaybolmak yerine iyice büyüdü. Yanındaki süpürgeyi alıp ucunu onun ayaklarına doğru uzatırken, genç büyücü amacını anlamıştı.
"Hayır!" dedi kızgın bir sesle. Şişman büyücü durmayınca "Hayır dedim!" diye tekrarladı fakat nafileydi. Dorian onun ayaklarını biraz ittirince genç büyücünün kayan ayakları, düz bir çizgi oluşturacak şekilde iki yana doğru açılarak kıçını yere değdirdi. Gözünden yaş gelmişti.
"Temizliğin gücünü hafife alma." Dönüşüm büyücüsü kahkaha atıyordu. Mathias ne zaman kalkmaya çalışsa, tekrar aynı pozisyona düştü. Karşısında kahkaha atan şişman adam, onun sinirini iyice bozmuştu.
"Demek öyle." dedi gözlerinden akan yaşı silerken. "Çarpıl, adi herif!"
Onun parmaklarından çıkan küçük yıldırım, 2. Kademe Büyücü Büyükustasının gücünü taşıyarak doğrudan Dorian'ın ayaklarına doğru gitti. Şişman büyücü bunu beklediği için bir ayağını kaldırarak kolayca kurtulmuştu.
"Dans et!" Mathias sırayla onun ayaklarına Çarpma atabilmek için büyü enerjisini harcıyordu. Her yıldırımla birlikte şişman büyücü bir kenara zıplıyor, zıplarken de ona bağırıyordu.
"Etrafı pisletme, manyak! Yeni temizledim her yeri!" Küçük yıldırımlar çarptıkları yerlerde hafif bir siyahlık bırakıyordu. Bu sırada Dorian zıplaya zıplaya sabunlu suya kadar gelmişti.
"Bundan da kaç da göreyim!" Mathias bu sefer yıldırımı suya atmıştı. Dorian suyun içinde olduğu için kesinlikle çarpılacaktı. Fakat kendisinin de suyun içinde olduğunu unutmuştu.
İkisinin de bağırışları loncanın dışından rahatça duyulabilirdi. Üstlerinden duman çıkarken saçları dikleşmişti. Mathias Çarpma'ya odaklı eğitimi sayesinde gücünü arttırdığından canları gerçekten de yanmıştı.
Hala titreyen Dorian "Kıçım uyuştu." dedi yavaşça.
"Benim kafam bi' hoş oldu ya." Mathias sağa sola hafifçe sallanıyordu.
"Etrafın içinden geçtin." dedi şişman büyücü bu kez.
"Temizleriz ya, sıkıntı olmaz." İkisi de kendine gelememişti.
Odalarından gelen sesler iyice artınca sinirlenen Eleanor, Garvin'i onların yanına göndermişti. Toprak büyücüsü odaya gelip kapıyı açtığı anda, kafasında su kovası olan Mathias'ın, üzerine çıkan Dorian'dan kurtulmaya çalışırken onun yanaklarını sıkarak kafasını ittirmeye çalıştığı bir sahneyle karşılaştı. İkisi de bir anda durup ona bakmıştı.
"Şey... Eleanor biraz sessiz olmanızı istemişti de... Ben müsait olmadığınızı açıklarım." diyip yavaşça kapıyı kapattı. Aşağı indiğinde onun yüzündeki ifadeyi gören yardımcı lider meraklanmıştı.
"Ne oldu?"
"Hoş şeyler olmadığı kesin."
"Kalk üstümden, gergedan yavrusu!" Lonca binası bu sesle inledi. Hemen arrından duyulan cızırtı seslerini iki çığlık takip etmişti. Zaten sinirli olan Eleanor ise sonunda patladı.
"ORAYA GELİP İKİNİZİ DE BUNA PİŞMAN ETMEDEN ÖNCE KESİN SESİNİZİ!"
Onun bağırmasının ardından tüm sesler kesildi. Kısa süre sonra da ikili aşağıya inmişti. Saçları dimdik, yürüyüşleri aşırı alkollü gibiydi. Tüm bedenlerinin uyuşuk olması, zor anlar yaşatıyordu.
"Biraz sessiz devam etseydiniz bari, ahlaksız herifler." Masasında oturan Garvin, onlarla dalga geçince Mathias ağzını açtı ama uyuşuk çenesi yüzünden saçma sapan, anlamsız şeyler söyleyebildi sadece.
Eva "Çarpılmışlar." dedi yavaşça, onlara bakarken. "Gittikçe güçleniyorsun, Mathias."
"Be... Ademe... Aştı... Onund..." diye konuşmaya çalışan genç büyücü, başarısız olunca sustu.
"Kademe olayını geride bırakmışsın gibi görünüyor." Lonca lideri yerinden kalkarak onun yanına gelip elini sertçe gencin omzuna vurdu. Mathias bir anda kendini yerde bulmuştu. "Güçlenişinin şerefine, bugün ava Admon ve Mirabel ile birlikte gideceksin."
Mavi saçlı kardeşler her zamanki gibi barda otururken göz ucuyla uyuşmuş gence baktılar. Yıldırım büyücüsü biraz sağa sola sallanıp kendine geldikten sonra "Tabii ki." diye cevapladı. Uyuşukluğu geçiyordu. "Artık güçlü olduğuma göre yani zorlanmamanız için orada bulunmam iyi olacaktır." Kocaman gülümseyerek ikizlere baktığında, Admon önüne dönerken gülümsedi. Fakat onun bu hareketi, espriye gülmekten çok, küçümseyici gibiydi. Genç büyücü de bunu fark edince, yüzünün düşmesine engel olamadı.
"Üçünüzün en azından 50 tane 4. Seviye, 50 tane ise 5. Seviye mahlukat avlamanızı istiyorum." Lonca lideri onları bilgilendirdikten sonra doğrudan yıldırım büyücüsüne bakarak "Bu 50 tane 4. Seviyenin yarısını tek başına avlayacaksın." dedi.
"25 tane 4. Seviye?" Zorlukla gülümseyen Mathias, bundan pek emin olamadı. 2. Kademe bir Büyücü Büyükustası, 25 tane 4. Seviye mahlukat avlayacaktı. 3. Veya 4. Kademede olsaydı sıkıntı olmazdı. Ama Çarpma büyüsü tek başına 4. Seviye bir mahlukatı öldürmeye yetmeyecekti. Gelişmiş olabilirdi, hatta 1. Seviye yaratıkları rahatlıkla öldürebilirdi. Fakat rakip 4. Seviye olunca, işler farklıydı.
Yine de genç büyücü oldukça gaza geldi. Yeni büyüsünü denemek için çok fazla fırsatı olacaktı. Bu büyüde ustalaşabilmek, onun savaş gücünü fazlasıyla arttırmakla kalmayacak, tehlikelerden de kurtulabilmesini sağlayacaktı. Bu sebeple "Sıkıntı değil." diye ekledi. "Yapabilirim."
"Aslında çok kolay söyledin yapabileceğini. Kendine güveniyorsun. Bu çok güzel. 50 tanesini de sen avlayacaksın. Admon ve Mirabel sadece 5. Seviyelere odaklanacaklar."
Eleanor'un mutlulukla söylediği bu cümle genç büyücünün özgüvenini bir kere daha kırmıştı.
"Yok ya, Admon ve Mirabel gelmesin. 5. Seviyeleri de ben avlayayım. Ya hatta ne diyorum biliyor musun? Şöyle açılayım iyice, 5. Seviyeler kesmez beni. 6. Veya 7. Seviye falan bulayım. Olmadı 8. Seviyeye falan saldırayım da savaş biraz eşit geçsin, değil mi? Zaten Büyücü Azizi oldum, biliyorsunuz. Basit görevlerle zaman kaybetmeyeyim."
Onun bu tavrı üzerine lonca lideri de sinirlendi. "Ava gitmek istemiyorsan, sana bir ay için elma suyunu yasaklarım."
"Ha, av. Av çok iyidir. Her zaman derim avlanmak çok zevklidir diye. Hem de faydalıdır. Güzel spor olur. Geliri de iyidir. Lonca üyelerinin hep avlanmasından yanayım. Ava gidelim, dönmeyelim. Hep avda kalalım. Geçitle yollarız mahlukatları. Ava gitmemek de neymiş? Öyle şey mi olur." Ani bir dönüş yapmaktan çekinmedi.
"Güzel." Kadın, sarışın kıza dönerek "Gönder onları Eva." diye emir verdi. Böylelikle geçit büyücüsü de onların önünde bir geçit açarak yaban araziye gitmelerini sağladı. Genç büyücü, geçitten geçmeden önce her ne kadar güçlü ve mutlu gibi durmaya çalışsa da içinden "Ağlamamalıyım, ağlamamalıyım." diye tekrarlıyordu.
Şişman büyücü onlara bakarken "Ben de gideyim mi?" diye sordu hevesle.
Fakat "Sen yerleri silmeyi bitir." karşılığını alınca ağlamaklı bir şekilde gülümsemişti.
Onlar gidince lonca lideri, diğerlerine döndü. Onlar da ona bakmaya başlamıştı. Birkaç saniyelik bakışmanın ardından kadın öfkeyle "KALKIP EĞİTİM YAPMAK İÇİN NE BEKLİYORSUNUZ!?" diye bağırınca herkes bi tarafa doğru koştu.
----------
"Çarpıl diyeceğim de, bunlar harbi çarpılmış gibi görünüyor." Genç büyücü, karşısındaki mahlukatlara bakarken konuşuyordu. Yanındaki ikizler ona cevap vermeden 5. Seviye aramaya başlamışlardı bile.
Onlar harekete geçtikleri anda "Hemen mi gidiyorsunuz ya? Karpuz kesecektik." dedi.
"Bizim görevimiz belli." dedi Mirabel.
Admon ise "Seninki de belli." diyerek tamamladı. Ardından ikisi aynı anda "Herkes görevini yerine getirmeli." diyip hareket büyülerini kullanarak avlarına doğru gitmeye başladılar.
"Aman be! Sizin yardımınıza kaldık sanki! Ben tek başıma da hallederim bir kere! Kıçınız dünyanın dışında dolanıyor resmen lan! Büyüleriniz de hiç havalı değil! Birbirinizin cümlelerini tamamlamanız da öyle!" Arkalarından bağıran Mathias, birkaç saniye duraksadıktan sonra "Tamam, belki biraz havalıdır! Ama birazcık!" diye tekrar seslendi. Fakat mavi saçlı kardeşlerin umrunda olmamıştı.
"Neyse ya, ben de başlayayım artık." Beyaz saçlı büyücü etrafa bakarak 4. Seviye bir mahlukat bulmaya çalıştı. Mahlukatlar aşırı fazla değillerdi ve şehirden uzak olsalar da hala zayıf olanlar vardı.
Biraz uzaktaki bir 4. Seviye mahlukat, yavaşça başını o tarafa doğru çevirdi. Derisi solmuş, kafası tamamen ağza dönüşmüş bu sivri dişli yaratığı gören yıldırım büyücüsü "Ciddi ciddi, tanrı tokat atmış sanki." diye düşünmekten kendini alamadı.
Yaratık, ona doğru dönüp yaklaşmaya başlayınca "Öyle düşünmek istemedim!" diye bağırdı. Mahlukat koşmaya başladığında aralarındaki mesafe iyice kapanmaya başladı. Genç büyücü hemen silahını eline alıp enerjisiyle aktif hale getirdikten sonra "Gel, seni patlamış karpuz suratlı!" diye bağırdı. Tüm bedenini kasmış bekliyordu. Böylelikle büyüyü zamanında aktif edebilirdi.
Nihayetinde mahlukat onun boynuna doğru zıpladığında, Beyin Fırtınası çalıştı ve görüntü yavaşladı. Mathias üzerine doğru uçan mahlukatın altından geçerken bıçağını onun karnına doğru sapladı ve boydan boya bir kesik attı. Her şey normale döndüğünde yerde sadece bir ceset kalmıştı. Yaranın etrafı yanmış gibi görünüyordu.
"Yaa, işte böyle yaparım adamı! Ya da mahlukatı? Her neyse." İşi garantiye almak için bıçağını bir kere daha mahlukata sapladı. Öldüğünü sandığı bir şey tarafından saldırıya uğramak istemiyordu.
"Fenayım ha. Yine zehir gibiyim. Kafa çalışıyor tabii. Kaldı 49."
Etrafına bir kere daha baktığı zaman birkaç mahlukatın aynı anda kendisine doğru koştuğunu gördü. Elindeki silahı iyice sıkarken "Sizden korkan sizin gibi olsun lan!" diye bağırdı. Fakat bağırışı başka mahlulatların da dikkatini çekmişti. Aynı anda üzerine gelen onlarca mahlukatı görünce savaş pozisyonunu bırakıp derin bir nefes aldı.
"Sizden korkan derken sonradan katılanları kast etmemiştim." dedikten sonra tüm gücüyle onlardan kaçmaya başladı.
Hikaye İle İlgili Bilgiler #47
Mahlukatlar, her an etraflarına habis enerji yayarlar. Bu habis enerjinin yoğunluğuna göre, büyücüler onların gücünü tahmin edebilir. Üstün mahlukatların yaydıkları enerji, diğerlerine oranla daha yoğundur. Fakat hissetmesi daha zordur. Bu nedenle kendini belli etmemiş bir Üstün Mahlukatı fark etmek, büyük tecrübe gerektirir.
Seviyeler
Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..