4. Cilt: Kıyamet Fırtınası
Bölüm 20
"Hazırlanın!" diye bağırdı bir asker. Sarayın koridorları oradan oraya koşuşturan muhafızlarla doluydu. Herkes silahlanmış bir şekilde topluca hareket ediyordu. Savaş hazırlığında tüm sarayda bir telaş vardı.
"Şimdi..." Genç büyücü kendi kendine düşündü. "Burada öylece oturmamın imkanı yok. Araya kaynayıp bir şekilde gitmeliyim."
Koşan muhafızların arasına girdiğinde ise onu kolundan tutan birisi "Üzgünüm, varis. Usta Shandri'nin kesin emri var. Savaşa gelmen yasaklandı." diyerek onu kenara doğru sürükledi.
"Tamam be! Ben elma suyu almaya gidiyordum hem! Ne hemen kenara çekiyorsun!?"
İnsanlar hızla ilerlemeye devam ettikçe yıldırım büyücüsü de onlarla birlikte gizlice ilerledi. Fakat hiçbir muhafız grubu onu içeri almadı. Girmeyi denediği her gruptan attılar.
"Ne kıymetli grubunuz varmış lan! Alın da başınıza çalın! Umarım savaşta donun düşer de rezil olursun!"
Koridorlarda askerlere çarpa çarpa ilerlemeye devam etti. "Acaba nasıl gitsem ki?" diye düşünüyordu durmadan. Tanıdıkları için hiçbir grup onu kabul etmiyordu. Bu düşüncelerle mutfağa geldi.
İçeride aşçıdan başka bir de muhafız vardı. Altından yapılmış gibi görünen garip bir zırh giymiş adam, aşçıya "Ben erken gelenim. Zırhı giydim ama toplanmak için diğerlerinin de gelmesini beklemeliyim. Geç kaldılar." dedi. Muhafızın kafasındaki miğfer, yüzünü gizliyordu. Mathias kapı ağzından dinledi.
"Simyacılar sağlam çalışmış gibi duruyor." diye karşılık verdi aşçı. "Bu zırh oldukça sağlam yapılmış."
"Özellikle miras temelli yıldırımlara dayanması için tasarlanmış. Üstüne bir de şu kalkan var." Altın zırhlı adam sol kolunu kaldırdığı zaman sarı bir enerjiden dikdörtgen şeklinde bir kalkan ortaya çıktı. Saf enerjiden oluşan bu kalkan, adamın isteğine göre ortaya çıkıp kaybolabiliyordu. "Bunlarla birlikte Varis Linette'i koruyacağız. Geri kalanını o halledecek."
Onları izlerken bir fikirle hemen orayı terk eden büyücü, daha önce sarayda kaybolduğu bir sefer denk geldiği asker odasına doğru yola çıkmıştı. "Eğer böyle bir şey geldiyse orada olmalı." diye düşünüyordu. Askerler geç kaldıysa da zırhlardan birini çalabilirdi. Miğferi taktığı sürece yüzü görünmeyecekti.
Askerlerin gittiği yönün tam tersinde ilerliyordu. Tüm birlikler geçit odalarında sıraya girmelilerdi çünkü savaş alanına aktarım geçitlerle sağlanacaktı. Kimse gencin neden ters yönde gittiğini sorgulamadı.
Nihayetinde askerlerin odasına gelen Mathias, içeri girip bir zırh almak istedi fakat içeri girdiği anda bir askerle karşılaştı. Koğuş tamamen boş değildi.
Asker kendisine bakmaya başlayınca genç büyücü, anlık bir refleksle "Sen burada ne yapıyorsun?" diye sordu. Kaşlarını da çatmıştı biraz.
"Savaş için ekipmanlarımı alıyordum." En arkada sıra sıra dizilmiş olan altın zırhları gösterdi.
"Bundan önce hrmen bölük komutanını görmelisin. Beni seni çağırmam için yolladı."
"Benim burada olduğumu nereden biliyor ki?"
"Bana koğuştaki askeri çağırmam söylendi. Zaman kaybetme de hemen git."
"Koğuştaki asker mi dedi?"
"İstersen komutana dönüp ismini söylemediğiniz için gelmek istemedi asker hazretleri diyebilirim?"
Bu cümleden sonra asker, zırhı kuşanmayı bırakıp giydiklerini de çıkardı ve "Tamam, tamam, gidiyorum." diyerek odayı terk etti. O çıkar çıkmaz genç büyücü hemen zırhların dibinde belirdi.
"Ulan hepsi de büyük büyük şeyler ama yapacak bir şey yok. Savaşa gitsem yeterli." diyip rastgele bir zırhı giyinmeye başladı. Daha önce bu tür bir zırh giymediği için bağlantı noktalarını veya nasıl oturtulduğunu tam bilmiyordu. Fakat elinden geldiğince düzgün yapmaya çalışıp miğferi de kafasına geçirdiği anda odadan çıkmak için kapıya yönelmişti ki kapı bir anda açıldı ve on civarı asker içeri girdi.
"Acele edin, geç kaldık."
Herkes zırhlara yöneldiği anda kimse Mathias'a dikkat etmedi. Bu fırsattan istifade odadan çıkmak isteyen yıldırım büyücüsü, duyduğu bir sesle olduğu yerde kalakalmıştı.
"Nereye gittiğini sanıyorsun sen?" Askerlerden hızlı adımlarla onun yanında bittiği zaman genç büyücü soğuk terler döküyordu.
"Dışarı çıkıyordum." dedi sesini kalınlaştırarak. Miğferden dolayı da iyice boğuk çıkmıştı sesi.
"Bu şekilde mi? Zırhını tek başına giymeye çalışman iyi bir çaba ama becerememişsin. Dur da düzelteyim. Bir de azar yeme." Asker, onun zırhındaki tüm iyi oturtulmamış yerleri ve bağlantı noktalarını düzelttiği zaman Mathias bu zırhın o kadar da ağır olmadığını düşündü. Hareket etmek az öncekine göre çok daha kolaydı.
"Teşekkürler." dedi aynı sesle.
"Önemli değil. Biz de hemen kuşanıp geliyoruz. Unutma, 6. Geçit Odası'na gidiyorsun."
"Anladım."
Zırhın görüntüsü, yıldırım büyücüsünün ince bedenini daha kalın gösterdiğinden kimse şüphelenmedi. Zırhın sol bileğindeki bir bileklikten çıkan ince bir ip, bir halkaya bağlıydı ve halka da işaret parmağına geçirilmişti. Mathias bunun o kalkanı çalıştıran şey olduğunu anlamakta zorlanmadı. Tüm o askerlerin içinde ilerlerken, kendisine yol veriyorlardı. Rütbeli bir askerin zırhını giyiyordu çünkü.
"Ulan o asker çok sövmez umarım. 6. Geçit Odası nerede ya? Hem 6 tane geçit odası mı vardı bu sarayda?"
Bir süre askerlerin içinde ilerleyerek geçit odasını arayan yıldırım büyücüsü, yine aradığını bulamamıştı. Bir sağa bir sola giderken nihayetinde altın zırhlı diğer askerler onu tutup çekerek götürmüşlerdi.
6. Geçit Odası'nın önü tamamen boştu. Tüm altın zırhlı askerler oradalardı. Herkes sıraya girince genç büyücü de onların yaptığının aynısını yaptı. Bölük Komutanı onları bir bir kontrol ettikten sonra saydı ve "Buradan geri dönüp zırhı giyip gelmen etkileyici, Drew. Salaklığını bir nebze de olsa telafi ettin." dedi.
Mathias ise "Drew şimdi kesin bana sövüyordur." diye düşündü sadece.
Bölük Komutanı konuşmasına devam etti. "Unutmayın! Sizin en büyük göreviniz, İlahi Melek Varisi Linette'i korumak olacak. Zırhlarınız ve kalkanlarınız miras temelli yıldırımlara daha dayanıklı olacak şekilde yapıldı. Ama buna güvenip de büyü enerjinizle de kendinizi korumaya çalışmazsanız kızartmaya dönersiniz! Zırhınızın sağ kol bölmesinde 2 adet 6. Seviye hap bulunuyor! Bunlar kısa süreliğine büyü direncinizi arttıracak olan haplar! Savaşın kritik noktalarında bunları kullanarak Varis Linette'i korumaya devam edeceksiniz! Tüm şifa büyüleri o ve arkadaşı Alain tarafından yapılacak! Şimdi, yaylanın!"
Alain'in adını duyan genç büyücü heyecanlandı. Demek ki o da savaşa girecekti. Güçlenmiş olmalıydı.
Gelen emirle birlikte tüm altın zırhlı askerler uygun adımla geçit odasına girip açık tutulan geçide girdiler. Mathias da geçide girdikten sonra beyazlığın içindeyken sağ kol bölmesini kontrol etti. Orada gerçekten de 2 tane hap duruyordu. Üstüne üstlük ona Kızılçam Ormanı'nda kullanması için verilen haplar da hala yüzüğündeydi. O hapların her biri onun gücünü Büyücü Kralı seviyesine çıkarabilecek seviyedeydi. Savaş için hazırlıklı olduğunu söyleyebilirdi bu sebeple.
"Acaba loncadakiler ne yapıyor?"
Dorian, Eleanor, Tavon, Eva, Garvin ve ikizleri de merak ediyordu. Onların da savaşa katılacağı bir gerçekti. Acaba onlar da hazırlanabilmişler miydi? Hazırlansalar bile, yeterli olacak mıydı?
Genç büyücünün zihninde 50 Büyücü İmparatoru'nun ölümü vardı hala. "Salazar çok güçlü." diye düşündü. Mirasını da uyandıramamıştı. Başa çıkabilecekler miydi?
"Markus amca da güçlü ama. Diğer krallıklar da yardım ediyor. Hallederiz herhalde."
Böyle düşüncelerle, geçit yolculuğu devam etti.
----------
Geniş bir düzlükte, mavi cüppeli genç bir kayanın üzerinde oturuyordu. Gözleri kapalıydı. Bedeninde dolanan yıldırımlar hiç durmuyor gibiydi. Kapüşonu başından açılmış, siyah saçları ortaya çıkmıştı.
Gökyüzü tamamen fırtına bulutları ile kaplıydı. Yağmur hiç durmadan yağıyor ve yerdeki toprağı çamura döndürüyordu. Yavaşça gözlerini açtığı zaman bedenindeki yıldırımlar dağıldı.
Sağ göz bebeği beyaz bir yıldırım şeklindeydi. Gökyüzüne bakarken yüzünde derin bir anlam vardı. Gelenler olduğunu anlamıştı. Bölgeyi Kıyamet Mirası'nın enerjisiyle doldurduğu için dalgalanmaları çok net hissediyordu. Fakat bir şey yapmadı. Sadece yağmurun altında gökyüzünü izlemeye devam etti.
----------
Geçidin içinde geçirilen uzun bir zamandan sonra, yüzbinden fazla askerin olduğu bir yere geldiler. Geçitler sürekli açılmaya devam ediyordu. Onların bulundukları yer devasa bir tepeydi. Salazar'ın olduğu yerden biraz uzaktalardı.
Kendi krallığının askerleri içine inen Mathias'ın gözleri ilk olarak loncasını aradı. Fakat bunca insanın içinde Dorian'ı bile seçmek zordu. Çabaları sonuçsuz kalınca önündeki işe odaklanmaya karar verdi. Sonuçta bu altın zırhı çalmıştı. O zaman bunu giyecek olan askerin yapması gerekeni de yapmalıydı. Hem de saldırılarının çok bir etki etmeyeceği barizken en azından savunma eşyalarını kullanabilirdi.
"Altın Savunma Birliği geldi." Genç bir ses duyuldu. Siyah saçlı şifacı, ciddi bir ifadeyle oraya geldikten sonra "Lütfen beni izleyin. Sizleri Linette'e götüreceğim." demişti.
Alain'i gören Mathias, bir an için onunla konuşmak istese de kimliğini erken belli etmesinin saraya geri yollanmasına neden olacağından çekindiği için sustu. Sessizce tıpkı diğer altın zırhlılar gibi onu izledi. Ta ki sarı saçlı, kısa kızın yanına gelene kadar.
İlahi Melek Varisi Linette, onlara bakarken "Merak etmeyin. Aldığınız tüm yaraları savaş sırasında iyileştireceğim. Ölümden korkmanıza gerek yok. Uzuv kaybından da aynı şekilde. Ama diğerlerini de iyileştirmeye devam edebilmem adına beni korumalısınız. Çünkü saldırı büyüsü olmayan bir şifacıyım. Eğer saldırı yersem karşılık veremem." diye bilgilendirdi.
Herkes başıyla onayladıktan sonra onun etrafını çevirip yerlerini aldılar. Tepeden bakan yıldırım büyücüsü, diğer krallıkların bayraklarını da görüyordu. Gerçekten de devasa ordular burada toplanmıştı. Ama sadece 3 farklı bayrak vardı savaş alanında. Yani onların krallığı hariç sadece 2 krallık mı katılmıştı?
Onun o tarafa doğru baktığını gören Linette "Merak etme. Bu kadar değiliz. Diğer krallıklar bazı kozları bize ulaştırmak için çalışıyorlar." diyip rahatlattı. Herkes yerini aldıktan yaklaşık yarım saat sonra, tüm askerler gelmişti. Başka geçit açılmıyordu. Kral Conrad, ordunun en önündeydi. Bu savaşta kendini göstermeyr karar vermişti anlaşılan. Elinde ise küçük, garip bir sandık vardı. Genç büyücü onun içinde ne olduğunu bilmiyordu.
"Bugün, burada bir tehdidi ortadan kaldırıyoruz! Dünyamızın temelinde olan büyüyü yok etmeye çalışan Kıyamet Varisi, tüm krallıkları çökertecek! Ona burada engel olmak zorundayız! Tüm gücünüzü kullanın! Varisi öldüren kişi ödüllendirilecek!"
Kral, atına binip ileri doğru harekete geçtiği zaman tüm ordu onun peşindeydi. Çok az asker at üstünde gidiyordu. Genellik yayaydı. Fakat gökyüzünden eşlik eden dönüşüm büyücüleri de vardı orduda. Bu dönüşüm büyücülerinin her biri, başka bir büyücüyü de taşıyordu. Gökyüzü birlikleriydi bunlar. Yukarıdan saldıracaklardı.
Tüm ordu harekete geçince iyice heyecanlanan Mathias, kalbinin göğüs kafesini delip geçecekmiş gibi attığını hissediyordu. Daha önce hiçbir zaman bu denli heyecanlanmamıştı. Ölüm korkusundan bile beterdi. Bunun bir sebebi de mirasını açma konusundaki başarısızlığıydı. Bugün burada ölecek olanların çoğu, bu yüzden ölecekti belki de. 3 yerine 2 varisleri olduğu için...
Fakat bu başarısızlığını elinden geleni ardına koymayarak telafi etmeye niyetliydi. Burada elbet ki kayıplar olacaktı. Ama mirasını açamamış olsa da canını ortaya koyarak savaşıp, bunu en aza indirmek için elinden geleni yapacaktı. Bu geride durmayacağı bir noktaydı.
Tüm ordu gibi koşarken, aklından "Mirası uyandıramadığım için işe yaramaz birisi olabilirim. Ama başkalarının benim yerime ölmesini izleyecek kadar gurursuz değilim." diye geçiriyordu.
Hikaye İle İlgili Bilgiler #60
Geçit büyüsü kullanıldığı zaman, içinden geçenlerin gidilecek yere ulaşmasına yakın orada bir geçit belirir. Uzun süreli yolculuklar boyunca orada bir geçit boş boş durmaz. Bu sadece lonca binalarındaki kristaller ve benzeri materyallerin kullanımında farklıdır. O şekilde açılan bir geçit büyüsü, gelecek olanlar gelene kadar açık kalır. Onun dışında içinden geçilen bir geçidin, geçenler gidecekleri yere ulaşana kadar açık tutulmasına gerek yoktur.
Seviyeler
Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..