Bölüm 10: Ödül Kitabının İçi

avatar
2628 0

Mavi Elma - Bölüm 10: Ödül Kitabının İçi


Adem’in sözlerine kulak kabartan iki kıdemli, ne söyleyeceğini merakla bekliyordu. Adem’in dudakları nasıl söyleyeceğini düşünerek titreşiyordu. En sonunda kendisini bunu söyleyeceğine ikna eden Adem, derin bir nefes aldı.

“Kıdemlilerim, Kıdemli Ouz’un da söylemiş olduğu gibi, şuan ki gücüm ve elimde bulunan hazinelerimle birlikte iç kuşağa geçersem kesinlikle zor duruma düşeceğim…”

“Kıdemlilerim sizden isteğim, benim için bir hafta burada kalmama izin vermemiz. Bu sayede elimdeki ödülümü özümsemiş olur ve daha güçlü olabilirim…”

Kıdemli Ouz’un dudakları bir anda sırıtmak için havaya kalktı, bu çocuğun böyle bir isteği olabileceğini düşünmüyordu. Dudaklarındaki kıvrılma geldiği gibi ortadan kaybolmuş ve önünde bulunan küçük çocuğa bakmaya başlamıştı.

“Velet! Bu ne cüret burasını ne sanıyorsun lan sen, yolgeçen hanımı burası!”
Kıdemli Dursun’un dudakları sinirden o kadar titremişti ki, suratında bulunan bıyığın titrediğine herkes şahit olabilirdi. Kaşlarından birisi gözlerinin dibine kadar çatılmıştı ve suratındaki kötü ifade daha da çirkin olmasını sağlamıştı.

“Gerçekten de buna cesaret mi ediyorsun?”

Kıdemli Ouz bu durumu son derece normal karşılamıştı, hatta bir miktar hoşuna da gitmişti bu durum.

“Evet kıdemlim, bu küçüğünüz kendisinin son derece güçsüz olduğunu biliyor. İç kuşağa geçtiğim anda da sizin korumanızdan çıkacağım ve iç kuşak öğrencileri benim hazinelerime aç kurtlar gibi atlayacak.”

“Bunu sizlerden istememin en büyük sebebi budur, ancak dış kuşakta öğrendiğim bir şey var ki, o da asla karşılıksız bir isteğin yerine getirilmeyeceğidir.” Kıdemli Ouz’a doğru döndü ve “Kıdemlim benim isteğime karşı benden istediğiniz şey nedir?”

Kıdemli Ouz bir miktar çocuğa doğru baktı, hayranlık duymamak elde değildi. Çocuğun yaşına oranla yaymış olduğu olgun bir hava, onu son derece güçlü bir şekilde cezbediyordu. “Bu işime yarayabilir.” diye düşünen Kıdemli Ouz'un Adem’e bakışlarında bir keskinlik belirdi.

“Elbette bir isteğim olacak, pekala kabul ediyorum. Burada kalamayacak olsan da iki hafta benim ölümsüz mağaramı kullanabileceksin. Ancak! Bu iki haftanın sonunda, bir ay sonra gerçekleşecek göreve gidecek ve istediklerimi yerine getireceksin.”

Adem bunu duyduğu anda soluğunu tuttu, “İki hafta boyunca ölümsüz mağarasında meditasyon yapmamı istiyor, ancak daha sonrasında beni göreve gönderecek! Bu görev ne ki böylesine cömert davranıyor!”

Adem’in iç sesi bu şekilde düşünmeye başlarken, suratında ufak bir tebessüm vardı. İki üç saniye boyunca ses etmeyen Adem en sonunda kafasını salladı ve “Kabul ediyorum.” dedi.

“Son derece makul bir anlaşma, aslında kazanacak olan kişi de benim. Elde etmiş olduğum puanlarla kendimi daha da fazla geliştirebilirim.”

“Haha! Harika! O halde burada daha fazla durmamızın bir anlamı yok. Haydi ölümsüz mağarama gidelim ve sen de bu süre içerisinde güçlenmeye bak!”

Kıdemli Dursun, bir saniye için Kıdemli Ouz’a baktığında gözlerinin ışıklar saçtığını fark etti. Daha sonrasında önündeki çocuğa bakan Kıdemli Dursun’un yüzünde bir üzüntü vardı. “Bu çocuk… Çok açgözlülük etti ve şimdi… Ölümüne doğru gidiyor…”

Kıdemli Ouz ve Adem daha fazla kalmalarının anlamsız olduğunu düşünerek, hazine binasından ayrıldılar. İkilinin gitmiş olduğu yer iç kuşak öğrencilerinin bulunmuş olduğu avlu yerine doğrudan Kıdemli Ouz’un ölümsüz mağarasıydı.

Kıdemli Ouz’un ölümsüz mağarasının önüne gelen Adem, mağaranın kapağı açıldığı anda bir ferahlığın kendisine doğru ilerlediğini fark etti. Suratını Kıdemli Ouz’a doğru çevirmiş olan Adem, nasıl teşekkür edeceğini bilemiyordu.

“Kıdemlimin bu iyiliği yapmasına şükranlarımı sunuyorum! Kesinlikle görevinizi başarıyla tamamlayacağım!”

“Haha! Bu önemli değil, şimdi içeriye doğru gir. İçeride iki hafta boyunca kalacaksın ve kendini güçlendirmeye çalışacaksın. Mağaranın kapısı, iki hafta boyunca açılmayacak ve süren bittiği anda kapısı açılacak. Ardından iki hafta kendini hazırlaman için süren olacak.”

“Görev zamanından iki gün önce görevinin talimatını söyleyecek ve istediklerimi sayacağım. Şimdi, bunları düşünmen için son derece erken! İçeriye gir ve kendini güçlendir.”

Adem bu sözlerden sonra hızla kafasını salladı, ardından da adımlarını hızlandırarak karanlık ölümsüz mağarasının içine doğru ilerledi.

Adem’in içeriye girmesiyle birlikte arkasında bulunan devasa kaya hızla sürüklenerek kapandı. Kapı kapandığı anda Adem’in gözleri karanlıkta kalmıştı ve etrafında en ufak bir ışık görülemez hale gelmişti.

Gözleri ile etrafı aramaya çalışan Adem, en sonunda minik bir ışık huzmesinin varlığını fark etti. Hızla adımlarını oraya doğru götüren Adem, burasının minik bir oda olduğunu fark etti.

Odanın içerisi son derece sadeydi, içeride bulunan bir meditasyon minderi ve hemen yanında bulunan bir ibrik vardı. Adem içeriye girdiği anda ibriğin içerisindekini merak etmişti.

“Ölümsüz mağaralarının son derece sade tasarlandığını zaten önceden duymuştum. Kıdemlilerin genelde yemek yemeden çok uzun süre yaşayabildikleri için yemek tutma gereksinimleri olmadığını duydum, peki o zaman bu ibrik ne?”

Ne kadar merak ederse etsin, Adem içindeki merakını bastırdı ve kafasını salladı. “Eğer bu ibriğe bir şey olursa benden bileceği kesin, ondan ötürü şuan için bundan vaz geçmeliyim.”

“Şimdi yapacağım şey elmanın gücünü içime çekmek ve daha da güçlenmek. Bundan sonrasında… Şey hazineme bakmam gerekli değil mi?”
Hemen sonrasında meditasyon minderine oturan Adem, torbasından çıkarmış olduğu mavi elmayı eline aldı. “Bu mavi elmanın beni güçlendirecek olması ne kadar ilginç…”

Hemen ardından elmayı dudaklarına doğru götüren Adem, bir daha düşünmeden hızlıca elmayı ısırdı. Dilinin içine doğru uçan yumuşak bir ısı, hemen midesine doğru ilerledi. Elmanın tadının buruk olduğunu fark Adem umursamadan, hemen, hızlı bir şekilde elindeki tüm elmayı yedi.
Hatta bunu o kadar abartmıştı ki, Adem’in işi bittiğinde elmanın sapı dahi kalmamıştı.

Hemen ardından dantiantının içerisine gelen ateş niteliğindeki Qi tüm bedenini dolaşmaya başladı. Dantianı, Qi’yi ayrıştırmaya ve kabullenmeye başlamıştı.
“Edip abinin o kadar inatçı olmasını hak ediyor! Böylesine bir enerji…”
Adem hızlıca gözlerini kapattı ve bedeninin bu enerjiyi emmesine izin verdi. Bedenindeki tek bir düşünce dışında tüm düşüncelerinden ayrıldı ve ardından da meditasyon yapmaya başladı.

Günler çabucak uçup gitti, Adem meditasyon yapmaya başladığı andan itibaren toplamda üç gün ortadan kaybolmuştu. Bu süreç içerisinde bedeni en ufak bir açlık hissetmemiş ve düşünceleri dağılmamıştı. Her enerji dalgasının emilimi ile birlikte bedeni ufak kıvrılmalar yaşıyordu.

Gözlerini açan Adem’in suratında bir gülümseme mevcuttu, “Şimdiden Qi Yoğunlaşmasının ikinci aşamasına geçtiğimi düşünüyorum, Dantiantım bir miktar daha gelişti. Ancak mavi elmanın daha sadece yarısını emebildim, böylesine bir enerji… Merak ediyorum elimde yüzlerce mavi elma olmuş olsa ne olurdu?”

Hemen tekrar gözlerini kapatan Adem, meditasyon yapmaya başladı. Bedeninin içine giren enerjinin tümünü emmeye başlamıştı…
Tüm enerjiyi emebilmesi, çoktan bir haftanın bitmesine yol açmıştı. Gözlerini açtığında, Adem, çoktan sekizinci günün ortalarındaydı.

“Bedenim hala daha Qi Yoğunlaşmasının ikinci düzeyinde gibi görünüyor. Ancak kendimi biraz daha güçlü gibi hissediyorum…”

Bedeninde biriken pisliklerden kurtulması gerektiğini düşünen Adem, hemen odanın içerisinde bulunan, bir su alanına doğru ilerledi ve bedenini yıkamaya koyuldu. Tüm vücudunun temizlenmesi çokta uzun sürmemişti.

En sonunda kendisine gelen Adem, torbasından kitabı çıkardı ve elinde tuttu. “Bu kitabın içerisinde ne olduğunu merak ediyorum, bakalım bana nasıl bir yarar sağlayacak!”

Hemen kitabın kapağını açan Adem, ne olduğuna dair en ufak bir bilgisinin bulunmadığını fark etti.

Kitap son derece basitti, uzunluğu 30 santim ve kalınlığı ise sadece 3 santimdi. Sıradan bir kitaptan biraz daha büyüktü, ancak önemli olan şuan bu değildi.

Kitabın kapağını açtığında Adem’in karşısına çıkan ilk sayfa da sadece iki kelime yazılmıştı.

“Sonsuzluğun Işığı”

Tüm bu durumu anlayamayan Adem, hemen bir başka sayfaya ilerledi. Son derece heyecanlıydı.

“Ne kadar şanslıyım! Elimde bulunan kitap sonsuzluğun bilgilerini içeriyor!”
Bir sonraki sayfaya geldiğinde Adem’in tüm heyecanı bir anda ortadan kaybolmuştu. Tüm hevesinin ortadan kaybolduğunu hisseden Adem’in dudakları titriyordu. Bunun en büyük sebebi ise kitabın bir sonraki sayfasının boş olmasıydı!

“Siktir…”

Hemen daha sonraki sayfaları çevirmeye başlayan Adem, kitabın her sayfasıyla birlikte bedeninin ağırlaştığını hissetmişti. Her sayfa ile birlikte bedeninin üstüne binen yük o kadar artmıştı ki, en sonunda Adem’in gözleri neredeyse uyuyacağı kadar alçalmıştı.

“Şu son sayfaya da bakayım, ardından biraz uyuyayım…” o kadar artmıştı ki; sayfayı çevirirken parmağının kesildiğini dahi fark etmemişti. Son sayfayı çevirdiği sırada minicik bir göz atmış ve ardından da gözlerini kapatmıştı.
Bedeni bu ağırlığı daha fazla kaldıramamıştı…

Bu sırada ellerinde bulunan kitabın sayfalarının üstüne Adem’in kesilen parmağından üç damla kan süzülmüştü. Düştüğü yeri kırmızıya boyamış ve altındaki sayfaların içine doğru işlemişti.

Kitabın üstüne düşen, üç damla kan tüm kağıtlar tarafından emildiği halde ilerlemeye devam etmişti. En sonunda kitabın kapağına doğru ilerleyen bu üç damla kan kitap kapağının hemen üstünde bulunan üç kabartmanın üstüne tesadüf eseri düşmüştü.

Üç damla kanın, kitap kapağının üstünde bulunan kabartmalara doğru düşmesiyle birlikte kitaptan mavi bir ışık süzülmeye başlamıştı. Mavi ışık her sayfada ışıldamaya başlamış ve üç saniye boyunca kalmıştı.

Üçüncü saniyenin sonunda tüm kitap ve ölümsüz mağarası karanlığa bürünmüş ve hiçbir şey olmamış gibi durmaya başlamıştı.

//Bölüm bu kadar geç vakitte geldiği için kusura bakmayın, işten çıkıp yazma süresinden ötürü ancak bu vakitte gelebildi. Ayrıca yorumda bulunursanız sevirim ^^






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr