Bölüm 16: Yun Che

avatar
2790 0

Mavi Elma - Bölüm 16: Yun Che


Adem, boş kitaba yazdıklarını iyice kontrol etti, “Güzelce yazdığımdan emin olmalıydım, aksi takdirde ilerideki nesil bu kitabı bulduğunda kesinlikle benimle dalga geçer!”
Adem bunu istemediğinden yazdıklarını defalarca okudu, iyice emin olduktan sonra ise başka bir cümle yazabilmek için kalemini mürekkebe bandırdı. Adem’in mürekkebe bandırdığı zamanda bir üstteki yazmış olduğu yazılar hafifçe silinmiş, hemen ardından da yok olmuştu!

Adem tam mürekkebini kağıda geri dökmüştü ki, bir anda üstteki yazılarının ortadan kaybolduğunu fark etti. Çok uzun değil sadece iki nefeslik süre sonunda ise, kağıdın üstünde tıpkı onun el yazısına benzer bir yazı ortaya çıkmıştı.

“Baltalar, ilk olarak Antik Hun İmparatorluğu tarafından kullanıldı, onlar için baltalar ve kılıçlar en önemli silahlar arasında görülüyordu, ikincil olarak ise yayları ile ünlü olan bu imparatorluk içinde asker olmak en önemli öncelikti.”

“Baltalar için genelde şuan günümüzde kullanılan motiflerin kullanılmasını sağlamışlardı. Ay Balta olarak adlandırılan ilk baltalarının bir kesiği ile evrenin iki noktasını yırttığı bile söylenmektedir!”

“Baltalar için kullanılan en eski metalin, bir bakır alaşımı olduğu söyleniyor. Bu bakır çeşitli metallerin birleştirilerek yapılmasından elde ediliyordu. İlahi bakır olarak da adlandırılan bu bakırın en önemli özelliği ise havayı dahi hiç çaba sarf etmeden kesebilmesiydi.”

“Antik Hun İmparatorluğunun Kağanı olan Mete Han’ın elindeki balta ile tek savuruşla bir gezegeni patlattığı da kayıtlardadır.”

Adem bu yazıları okurken ağzı bir karış açık kaldı. “Antik Hun İmparatorluğu?! Metehan?!”
Bunlar sorması gereken sorular iken, kafası bir anda başka bir yazıya doğru dündü, bu yazı onun için en ilginç yazı olmuştu. “Tek bir savuruş ile birlikte gezegen patlatmak!” Bunu düşünürken bile Adem’in tüyleri diken diken olmuştu. O gezegende yaşayan canlıların hiç söz sahibi olamadığını fark etti.

“Bu nasıl bir güç lan!”

Ayrıca kitaba bakan Adem, en sonunda kitabın ne işe yaradığını anlamış gibi görünüyordu. Hemen kitabın üstüne başka şeyler karalamaya başladı.

“Tek elli savaş baltası teknikleri.”

Yazdıktan sonra mürekkep kuruyana kadar bekleyen Adem, yazıların silinmeye başladığını fark etti ve heyecanla bekledi.
Bekleyişi yine fazla uzun sürmemişti, tıpkı onun kendi el yazısı gibi bir yazı ortaya çıkmıştı.

“Evren üstünde bulunan balta tekniklerinin sayısı şuan için 12.357.425.985 tanedir. Bu tekniklerin en üstünleri Metehan tarafından yaratılan “Ayrık Gökyüzü”, Bilge Kağan tarafından ortaya yaratılan “Şimşek Koparan” dır. Bunun dışında; Nefes Çeken, Gökyüzünün Kudreti, Altın Balta… gibi teknikler de son derece ünlüdür.”

Adem yukarıdaki sayıya baktığı anda okuyamadığını bile fark etti. Onun okuyabildiği maksimum sayı altı basamaklıydı, ancak bu sayı… 11 Basamaktı!

“Bunlar nasıl teknikler böyle! Metehan’ın tekniği olan Ayrık Gökyüzü… Bilge Kağan’ın yaratmış olduğu Şimşek Koparan… Eğer bu kayıtlar doğruysa bunlar üstünlüğün sembolü değil mi?”

Adem daha fazla durmadı ve hemen kalemini bir kez daha ortaya çıkardı, elde etmiş olduğu hazinenin şimdi değerini anlamıştı ve bundan kazanacağı maksimum faydayı düşünüyordu.

“Ayrık Gökyüzü Tekniğinin Eğitimi.”

“Bu teknik için en azından Dövüş Ustası olmak gerekmektedir, bedeni aşırı derecede yoracağı için bundan düşük seviyedeki insanların bundan uzak durmaları önemle uyarılır!”

Adem bu yazıyı gördüğü anda ağzı bir karış açık kaldı, kitabın kendisini bu şekilde uyaracağını aklının ucundan bile geçiremezdi! Adem’in bedenini çoktan tanıyordu ve ona uygun bir şekilde uyarıyordu bile!

Adem hemen başka bir şey karaladı. “Bana uygun olan tek elli savaş baltası tekniği.”

“En uygun teknik “Ağaç Doğrama”. Bu tekniğin ilkel bir görünüşü olmasına karşın saf güçle son derece etkilidir. Derler ki; “Altay havaya doğru baltasını kaldırıp sadece yere indirdiğinde toprak bu kudrete karşı koyamaz ve korkarak iki yana kaçarmış!” Bu tekniğin en önemli üç seviyesi bulunmaktadır. Bunlar; Çırak, Kalfa ve Oduncu…”

Adem yazılanların hepsini tek tek okudu. Kitabın kendisine vermiş olduğu tekniğin biraz aşağılayıcı olduğunun farkındaydı, ancak yapabileceği bir şey olmadığını biliyordu. Gücü şuan için son derece azdı.

Hua!

Hızla ayağa kalkan Adem, kitabın üstünde bulunan hareketleri hızla tekrar etmeye koyuldu. Daha önceden yapmış olduğu kesim işlerinin ne kadar baştan savma olduğunu sadece 22 saat sonrasında anlamıştı.

“Bu teknik ile bir ağaç kesmiş olsam eminim bir vuruş ile yarısını keserdim! Boşu boşuna gücümü bitiriyormuşum!”

“Eğer bu teknikle hızım ardışık görüntüler ortaya koyarsa kalfa oluyorum. Neredeyse görünmez olursa o zaman tam bir oduncu oluyorum!”

Adem bunları okuduktan sonra iyice gaza geldi. “Hedefim önümüzdeki göreve çıkana kadar bu tekniği en azından kalfa seviyesine çıkarmak! Bir an bile boş kalmamam gerekli!”

Adem bu olayın hemen sonrasında aralıksız çalışmaya başlamıştı, her saatin son derece önemli olduğunu biliyordu. Her geçen saat ile birlikte göreve çağırılma zamanı iyice yaklaşıyordu. Kıdemli Ouz’un ona sağlamış olduğu iki haftanın kesinlikle büyük bir karşılığı olmalıydı!

Adem bedeni titreyene kadar ağır baltayı sallıyor, ardından da oturup meditasyon yapıyordu. “Bedenimdeki gücü arttırmak için dantiantım yetersiz olsa da iyileşebilmem için gayet yeterli!”

Esasında tekniğin içerisinde sadece dört hareket bulunuyordu, bu hareketlerin basitliği Adem için biraz üzücü olsa da o kadar çok tekrardan sonra elde edeceği avantajı düşünüyor ve aralıksız tekrarlıyordu.

Adem, Qi yoğunlaşmasının üçüncü düzeyine ulaştığından beridir, yemek yeme ihtiyacının en azından iki haftaya kadar arttığını hissediyordu. İki hafta bir şey yemeden rahatlıkla yaşayabiliyordu.

Adem bu kalan bir haftalık süreçte hiç hız vermeden sürekli olarak bedenini eğitti, her kasının titreyip, artık hiçbir şey kaldıramayacak kadar acıdığı duruma geldiğinde ise bazen uyudu, bazen ise dışarıya çıkıp kendisine yemek aldı.

Beş gün daha geçtiğinde Adem hala eğitimine devam ediyordu, Kıdemli Ouz’un görevine iki gün kalmıştı ve Adem tekniğinin ilerlediğini çoktan hissetmeye başlamıştı. Ancak bu ilerleme hiç de istediği gibi değildi…

“Adem Çulsuz!”

Bir anda mağarasının dışından gelen bir sesle birlikte, Adem balta alıştırmasını durdurdu, gösterişli balta bir elindeyken hızla mağarasının kapısını açtı.

Karşısında kendisinden biraz daha kısa ve genç bir çocuk vardı, suratı hafif sarıya kaçıyordu ve gözleri de son derece çekikti. Siyah saçlara sahip olsa da yeri geldiğinde saçlarının kahverengiye doğru kaçtığını fark etmişti.

“Selam, aradığın kişi benim ne oldu?”

Çocuk Adem’e doğru baktı ve iri cüssesiyle karşılaştığında şoke oldu. Ondan en az bir el boyu daha uzun ve yapılı olan birisini beklemiyordu. “Bu nasıl benimle aynı yaşta olabilir ki?!” diye düşündü.

Çocuğun, elinde bulunan mektup Adem’in baltasını gördüğü anda titremeye başladı. Bu baltayı ve ne kadar ağır olduğunu çoktan hatırlıyordu, “Bu baltayı bu yaşta nasıl olur da kullanır lan bu! İnsan mı bu çocuk?!”

“Buyur ne istemiştin?”

Adem’in meraklı ifadesiyle birlikte çocuk kendisini biraz aşağıya indirdi ve “Kıdemli Ouz’dan bir mektup var!” diye yanıtladı.
Adem, çocuğun bu ani tepkisinin neden olduğunu merak ediyordu. Ancak fazla da önemsemedi, mektubu aldı ve kolları titreyerek baltasını çantasına yerleştirdi. Canının son derece sıkılmış olduğunu fark etti ve “Adın ne?” diye sordu.

Çocuk sanki dünyanın en önemli sorusunu sormuş gibi Adem’e doğru baktı. Bir an kafasını çevirdi ve çevresinde birisi var mı diye kontrol etti; suratında bulunan şaşkınlık yerini güzel bir ışıltıya bıraktı. “Bana Che derler, Yun Che!”

Adem ismin ne anlam ifade ettiğini hiç bilmiyordu, “Peki ne anlama geliyor?” diye sordu.

“Aslında tam olarak anlamını bilmiyorum, ancak bana söylenen; Doğduğumda bulutların dağınık, rüzgarın hafif, dağın ruhsal ve suyun dupduru olduğuymuş. Bundan ötürü de dedem, kalbimin bulutlar ve su kadar temiz olmasını temenni ettiğinden bu ismi koymuş. Hep derdi; 'İleride kalbin gibi temiz olan bir şifacı olasın; bunun sayesinde yaralıyı, yolsuzluktan uzak bir kalple iyileştiresin!' bundan ötürü de bu ismi vermiş.”(1)

Adem kafasını salladı, “Çok iyi bir isim vermişler bence. Karakterine uygun olup olmadığını bilemem ancak bu isim son derece iyi.”

Che sanki yıllardır konuşmaya hasretmiş gibi, bir anda “Peki ya senin isminin anlamı ne?” diye sordu.

Adem bu soru üstüne kafasını salladı. “İsmim Adem, ancak bunun dışında bir şey bilmiyorum. İsmimi verdiklerinden sonra aileme bunu soracak kadar zamanım olmadı.”

Che, Adem’in yetim olduğunu duyduğunda bir miktar donuklaştı. Ardından da hemen tekrar gülerek bunu örtbas etti. “Haydi gel birlikte dışarıya çıkalım! Bu gün iki önemli figürün düellosu varmış! Kim yenecek acaba!”

“Kim savaşıyor ki?”

“Esrarengiz Kış Takımından Ayfer ile Kayıtsızlar Takımından Abdülrezak! İki büyük güç bu gün ölüm kalım arenası için başvuru yapmış! Bu savaş izlenmezse hangisi izlenir lan!”

Adem, son günlerde yaptığı yoğun antrenman ve bedeninin şuan titremesinden ötürü reddetme gereksinimi görmedi ve kafasını salladı. “Haydi gidelim.”

İkilinin mağaradan dışarıya çıkıp ardından da ölüm kalım arenasına ilerlemesi iki saati bulmuştu. Bu sırada bir çok kişinin buraya doğru akın ettiğini fark etmiş olan Adem, “Demek ki harbiden ünlüler, acaba ne kadar güçlü bunlar?” diye düşündü.

İkili devasa bir yapının yanına yaklaştıklarında Adem’in gözleri yerinden çıkacaktı. Bunun sebebi ise, bu binanın en azından hazine binasından üç kat daha büyük olmasıydı!

“Hadi Adem! Hızlı olmazsak kıçımızı koyacak bir yer bulamayız!”

Adem şaşkınlığını bir kenara attı ve ilerlemeye başladı.

-

1. İsim Agains The Gods serisinden alınmış olup bu ismin ilk görüldüğü yer başlangıçtır. Bölüm 0 da buna benzer bir metin yer almaktadır.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr