Bölüm 20: 11 Yıllık Çalışma

avatar
2468 0

Mavi Elma - Bölüm 20: 11 Yıllık Çalışma


Adem, bir tam yıl boyunca kendisi ile birlikte çalıştı. Onun yaptıklarının aynısını yapmaya devam etti. Bu durum o kadar monoton bir hal almıştı ki, Adem artık neler yaptığını veyahut geçmişte ne olduğunu hatırlamamaya başlamıştı.

Adem, tüm gününü balta ile odun kesmek için ayırıyordu. Her gün en az yüz elli tane ağaç, kesiyor ve parçalıyordu. Hatta uyumasına gereksinim duymadığı için gece bile buna devam ediyordu.

Arada meditasyon yapmaya çalışsa da, meditasyonunun işlevsiz olduğunu çok uzun zaman önce anlamıştı. Şimdilerde meditasyonu sadece zihnini dinlendirmek ve nasıl odun kestiğini tekrarlamak için kullanır hale gelmişti.

Adem bir yıl boyunca, kendi ardılını bekledi, geldiğinde onu taklit etti ve ağaç kesti. Bir yılın sonunda Adem artık ardılını yakalayamaz hale gelmişti.

Ardılın elindeki balta o kadar hızlı ağaçla buluşuyordu ki, balta doğrudan ağacı kesiyor ve diğer taraftan çıkıyordu! Adem bunun nasıl yapıldığına bir türlü anlam veremiyordu!
Günlerini sürekli taklit etmek ile geçiren Adem’in aklına gelen ilk şey tüm gücüyle eksiksiz vurmak olmuştu. Yemyeşil ağaca bakan Adem, bu sağlam ağaca ilk kez tüm gücüyle vurduğunda ağacı kesmeyi başarmıştı ancak eksiksiz değildi!

Kendi ardıl görüntüsünün yapmış olduğu şeyi bir türlü yapamıyordu! Ne zaman denese gücüyle ağacı kesse de bunu hızına uyduramıyordu.

Aradan tekrardan zaman geçti, bir yıl üç ay sonunda Adem yavaşça kolundaki hızın arttığını hissediyordu.

Hala daha tüm gücünü kullanması gerekse de, artık daha hızlıydı ve vurduğu anda ağacın üçte birini çok rahat kesiyordu.
Tüm bedeninin gururla dolduğunu hissediyordu Adem, suratındaki kendinden emin tavrı görülmeye değerdi.

Etrafta sadece iki Adem vardı, sanki tarikat yıkılmış ve iki Adem kalmıştı sadece. O kadar sessizdi ki, burayı evi gibi benimsemeye başlamıştı.

Bir yıl altı aylık vakit su gibi akıp geçtiğinde Adem’in bedeni artık tüm gücüyle ağacın yarısını şimşek hızıyla kesiyordu. Bu durum o kadar mükemmel oluyordu ki, tek bir kıymık parçası bile ayrılmıyordu!

Adem’in her balta savuruşu o kadar hızlanmıştı ki, artık ellerini zor görür hale gelmişti, ancak hala daha anlamıyordu. “Neden hala daha hayali Adem’in hızına yetişemiyorum?”

Ne yaparsa yapsın o mükemmel savuruşu yapamıyordu. Günlerce aylarca savurmasına rağmen bir türlü o istediği tempoyu tutturamıyordu.

İki yıl geçmişti, Adem her gün baltası ile ağaç kesmeye devam ediyordu. Sonsuza kadar uzanan ağaç denizinde sürekli olarak kesiyordu.

Gökyüzünün kavurucu sıcağında Adem’in alnından beyaz bir ter damlası süzülmüştü, koluyla silen Adem kopyasına bakmayı sürdürdü. Her nefesini her hareketini son üç ay boyunca takli etmeye başlamıştı.
Hatta bu durum öyle karmaşık bir haldeydi ki, Adem onunla birlikte ayrılıyor ve onun hemen yanında yerde yatıyordu.

Öylesine taklit etmeye alışmıştı ki, koskoca beş yıl göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Her saniye odun kesen Adem şimdi çoktan on altı yaşındaydı.

Bir damla ter tekrar alnında birikmiş ve Adem onu yine koluna silmişti, nefesi son derece kontrollüydü. Artık tüm gücüyle bir ağacı aşırı hızlı kesiyordu ve hedefine ulaşmıştı. Ancak nedense bir eksiklik hissediyordu…

“Tüm her şeyini o kadar çok kopyaladım ki bazen kimin kopya olduğunu unutur hale geldim! Ancak hala daha onun gibi kesemiyorum!”

“Bir şeyler yanlış! Bu ne olabilir ki?” Derin düşüncelere dalan Adem meditasyon yapmaya başlamıştı. Her saniyesini kontrol eden Adem’in alnı kırışmış ve düşünceleri netleşmişti.

Tüm gününü değerlendiren Adem, kopyasının bir kez bile terlemediğini fark etmişti. Onun için ağaç kesmek o kadar kolay bir şeydi ki, sabah rutinini yapıyor gibi görünüyordu. Ancak Adem bundaki rahatlığın asıl kısmını bir türlü anlamıyordu.
Ne kadar çok denerse denesin bir konuda başarısız oluyordu. Onun benliği neyi başarırız kıldığını hala anlayamamıştı, “Şuan bir ağacı tüm gücümü kullandığım zaman istediğim tempoda kesebiliyorum. Bazen yavaş kesiyorum bazen hızlı, her zaman gücümü kullanıyorum ve artık hızım gücümle o kadar birleşti ki, baltamı salladığımda bir ardıl görüntü oluşturmaya başladı!”
Bir anda durdu Adem, “Ardıl görüntü… Kalfa mı oldum ben!”

Buna bir ay sevinen Adem’in tek düşüncesi yine ağaç kesmek olmuştu. Bir iki yıl daha geride kalmıştı, saçları ile birlikte bıyıklarının da uzunluğu uzamış ve neredeyse çenesine kadar gelmişti.

“Buraya geldiğimde on bir yaşındaydım, şimdi ise on sekiz yaşındayım. Hala daha neyi yanlış yaptığımı anlamıyorum!”

Öte yandan hayali Adem’in yaşı asla artmamıştı, ilk günkü gibiydi ve her gün odun kesmeye gidiyordu. Adem’in burada bir şeylerin yanlış olduğunu anlaması çok uzun zaman önce olmuştu, ancak hala daha neyin yanlış olduğunu anlayamıyordu.

Bir gün illüzyon Adem odun kesmeye gelmedi, nereye gittiğini bile bulamamıştı Adem. Bir anda ortadan kaybolmuş gibiydi.
Günleri hala daha ağaç kesmekle ve odun haline getirmekle geçiyordu Adem’in çoktan bir yıl daha geride kalmıştı…

Adem’in elindeki balta o kadar küçük gelmeye başlamıştı ki, en sonunda depodan başka bir balta almak zorunda kaldı, yine tek el baltasıydı ancak şimdi çok daha uzundu.
Ağaç kesiyordu ve yatıyordu. Böylesine bir hayat Adem’i yormaya başlamıştı…

“Ben ne yapıyordum?”

Adem o kadar yıldır ağaç kesiyordu ki, en sonunda tüm tekniği hafızasından silinmeye başlamıştı. O kadar uzun zaman geçmişti ki, bedeni istemeden ağaçları kesiyordu ancak sebebini bile bilmiyordu.

Artık ağaç kesmekten o kadar sıkılmıştı ki, Adem güç bile uygulamaz olmuştu.

Buraya ilk geldiğinden beridir dokuz buçuk yıl geride kalmıştı, Adem’in uykuya bile ihtiyacı yok gibiydi. Ağaçların cennetinde sürekli olarak ağaç kesiyordu.

Artık gücünü kullanma durumunu çoktan geride bırakmıştı, şişkin kasları yavaş yavaş, zamanla, ortadan kaybolmuş ve yerini daha güçlü ama sönük kaslara bırakmıştı. Artık baltayı iki elle tutma alışkanlığından bile kurtulmuştu, tek eliyle bir ağacın yarısını tek seferde keser hale gelmişti.

Düşünceleri o kadar yavaşlamıştı ki, günde bir iki kez kendisine soru sorar hale gelmişti. Onun dışında sadece ağaç kesiyordu, bu durum öylesine basitleşmişti ki. Adem bir miktar konuşmayı dahi unutmuştu, onun için konuşmak gereksiz gibiydi…

Buraya ilk gelişinden itibaren on yıl geçmişti, artık düşünceleri sıfırdı. Bir ölü gibi, sabah kalkıyor ağaç kesiyor akşam geliyor ve uyuyordu. Bedeni yorulmasa bile zihni aşırı yorgun hissediyordu.

Adem’in buraya gelişinden on bir yıl sonra; son bir yıl içerisinde ilk kez bir şey düşündü.

“Ben ne yapıyorum?”

Hemen ardından ikinci soru gelmişti aklına, bu sırada ağaç kesmeye de devam ediyordu, her ağaca o kadar isteksiz ancak bir o kadar da hızlı vuruyordu ki, baltasının yıkılan ağaçtan sonra hala daha enerjisi kalıyordu.

“Neden buradayım?”

Hemen ardından bir üçüncü soru geldi, “En son ağaç doğrama tekniğine çalışıyordum. Bir yerde takılmış gibiydim, ancak nerede takıldım?”

Her soru geldiğinde cevaplarda otomatik olarak ortaya çıkıyordu. Her cevapla birlikte soruları daha da kesinleşti, “Ağaçları isteksiz ancak oldukça istekli kesmek bir oduncunun işi mi?”

Bir anda gözleri açıldı Adem’in sonunda istediği cevabı kendisine vermişti!
“Bu… İsteksiz ancak istekli davranma durumu! Bu… Bu… Ben sonunda oduncu oldum!”

Adem hemen bilinçli haliyle tek bir savuruş yaptı, bu savuruş o kadar gönülsüz ancak bir o kadar da içtendi ki, balta son sürat ilerlemiş ve hedefini kesmişti, ardından da enerjini tamamlayana kadar ilerlemiş ve Adem’in kolu yukarıya doğru kaymıştı.
“Bu… Tam on bir yıldır kendime sorduğum sorunun cevabı!”

“Adem!”

“Uyan Adem! Haydi Uyan!”

Yanağında sert bir acı hisseden Adem’in gözleri yavaşça açıldı, dudakları hafifçe kıpırdanmıştı.

“Adem iyi misin? Bir acın var mı?”

Adem bu sorular üstüne kendisine geliyordu, tüm olaylar kafasında canlanıyordu. Bu sırada da etrafına bakınmaya devam ediyordu. Kendisini bir oda içerisinde buldu Adem, odanın duvarları hafif sarı renkteydi, görebildiği kadarıyla oldukça sade bir odaydı. Ardından kafasını çevirdiğinde yanındaki kişiyi fark etti.

Bu kişi Che’den başkası değildi…

“Kendine gel!”

Bir tokat daha suratında patladı Adem’in. Adem kendisini daha net bir şekilde anlamaya başladı. “Demek ki sadece rüyaymış…” Che’ye gözlerini diken Adem “Neredeyim ben?” diye sordu.

“Şifa Şatosunda.”

“Oh…”

Adem’in kafasında bir başka soru yavaş yavaş oluşmaya başladı, kafasını bedeninin altına doğru kaldırdı ve baktı. “Bedenimde yaralar vardı ne oldu?”

Che ona tek kaşı kalkmış bir şekilde baktı, ne demek istediğini anlamamış gibiydi. Hemen ardından gözleri yaşardı ve Adem’e doğru baktı. “Kendine geldi sonunda kendine geldi!”

“Söylesene bana ne kadar zamandır uyuyorum?”

“Adem! Tamı tamına bir aydır uyuyorsun! Şifacılar senden umudu kesmeye başlamıştı!”

Adem bu sözler üstüne şok oldu! Tamı tamına bir ay uyuduysa… “Kıdemli Ouz’un görevi!”

Adem’in gözlerinin genişlediğini fark eden Che, hemen elini kaldırdı ve “Kıdemli Ouz içinin rahat etmesi gerektiğini iyileştiğinde göreve gideceğini söyledi. O yüzden şimdi dinlenmeye bak, iyi hissettiğinde zaten gideceksin.”

“Tamam…”

Bundan sonra Adem tekrardan uykuya daldı.

Herkese merhaba! 

Bu yazıyı sizlerden ufak bir şey istemek için yazmaktayım, bu isteğim aslında çok basit bir istek. Epik Novel'in bize vermiş olduğu imkanlar dahilinde seri profili sayfasıda eleştiri yapabiliyoruz. Bunu benim serim için de yapmanızı istemekteyim, bu sayede eğer fark ettiyseniz eksiklerimi söyler ve benimde bu konuda gelişmeme katkı olmuş olursunuz... Şimdiden teşekkürler! 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44223 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr