Bölüm 35: Yedi Gök İlahi Tokat Tekniği

avatar
2193 0

Mavi Elma - Bölüm 35: Yedi Gök İlahi Tokat Tekniği


Cengiz’in Yeri’ne tekrar dönen Adem’in dudakları son derece büzülmüş durumdaydı, gözlerinden derin bir ateş çıksa da bunu pek fazla göstermek istemiyor gibiydi, “Sakin kalmalı ve biraz yüzümü kalınlaştırmalıyım. Başka türlü o giden paraların hesabını soramam…”

Düşüncelerinden güzeller güzeli İkala ile tekrar karşılaştığında çabucak sıyrıldı ve gözlerini bu güzel kadına doğru dikti, gerçekten de eşsiz bir güzellikti İkala, arka kısmı hafif köşeli bir .eneye sahipti, anka kuşuna benzeyen gözleri büyüleyici bir ışıkla birlikte parıldıyordu. Saçları düzdü ve açık bir şekilde omzuna doğru dökülüyordu. Yüzünün hemen yanında kalan saçları çenesinin hemen altında bitiyordu. Çenesinin ön kısmı ince ve pürüzsüz güzelliğini ön plana çıkartıyordu.

“Hoş geldiniz genç efendi, size nasıl yardımcı olabilir ki?”

Adem bu ince sese karşı doğrudan baktı, gözlerinde hafif bir yumuşaklık meydana geldi. Önünde bulunan kadının hafif kokusu burnuna dolmuş ve kendisini daha rahat hissettirmişti, “Duydum ki, burada aynı zamanda konaklayabiliyormuşuz.”

İkala güzel bir gülümseme göstererek “Elbette, konaklayabilirsiniz genç efendi. Odalarımız son derece geniş ve rahattır. Ayrıca odalarımız içerisinde banyomuz ve tuvaletimizde bulunmaktadır. Gönül rahatlığı ile kullanabilmeniz için her gün temizlenmektedir.” dedi.

Adem kafasını salladı, gerçekten de vahşi ormanların içerisinde kalmış olduğu bir yıllık süre zarfında çok az banyo yapmıştı, şuan ki kokusuyla birlikte çoraplarını çıkarsa ve hafifçe su tutmuş olsa çok emindi ki, çorapları duvara yapışabilirdi. “Çok güzel, en iyi odanızı istiyorum!”

İkala hemen en güzel gülümsemesini sunmuş ve “Derhal! Genç efendi için en iyi odamızı sunmaktan onur duyacağız! Buyurun buyurun!” demişti.

Elleri ile Adem’e yol gösteren İkala, Adem’i merdivenlere doğru götürdü. Adem odaların ikinci katta olduğunu düşünse de bu devasa binanın en azından beş katı olduğunu çok iyi biliyordu. Bundan ötürü de ne kadar ilerleyeceğini hiç bilmiyordu.

İkili hızla dördüncü kata kadar çıktı, dördüncü kat içerisinde bulunan iki odadan sağ taraftakine doğru ilerlediler ve İkala çantasından çıkarmış olduğu bir taşı doğrudan odanın kapısına doğru yerleştirdi. Siyah taş kapının üstüne oturtulduğu anda, kapı açıldı ve büyük bir odayı görüşe serdi.

İkala hızla içeriye girdi ve Adem’in içeriye girmesini bekledi. “Genç efendi gördüğünüz gibi odamız bu şekildedir.” diyerek odanın içerisini tanıttı. Odanın içerisinde güzel bir tütsü kokusu vardı. Adem bu bitkinin ne bitkisi olduğunu bilmiyordu ancak eşsiz kokusu hoşuna gitmişti, oda içerisinde geniş bir yatak ve bir meditasyon minderi bulunuyordu. “Etrafta hiç kültivatör hissetmedim ancak bunların olması ilginç…”

Düşünceleri arasından sıyrılan Adem, İkala’yı takip etti. Gösterdiği güzellikleri kafasıyla onayladı, çok geçmeden İkala’da odadan çıkmaya koyuldu. Adem, kadının çıkmasına ramak kalmışken bir anda aklına gelen bir konu ile birlikte İkala’ya doğru seslendi. “Bayan İkala! Ah, unuttuğum bir konu vardı. Bana bu konuda yardımcı olabilir misiniz?”

İkala kafasını döndürdü ve güzel gülümsemesini tekrar takındı, “Elbette elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışacağım. Ne istemiştiniz?”

Adem bu soru üstüne hemen sırıttı, “Aslında pek bir şey istemiyorum, gördüğün gibi kıyafetlerim son derece kötü ve tanınmaz halde, bundan ötürü senden bir set temiz kıyafet istiyorum. Bunu bana getirmeniz mümkün mü?”

“Tabii ki! Çok geçmeden getirmiş olacağım!”

“Yaptığınız iyilik karşısında size müteşekkirim.”

Ardından Adem, kapı üstünde bulunan taşı aldı ve kapısını kapattı. Hemen kıyafetlerinden kurtulan Adem, kendisini banyonun içine doğru sürükledi.
Sıcak suyun nasıl çalıştığını bulana kadar akla karayı seçen Adem, en sonunda bulduğunda sıcak bir banyo yaptı ve tüm kirin bedeninden kopmasını sağladı. Kullanmış olduğu su çoktan siyaha doğru dönmüştü, çıplak vücudunu banyodan çıkartan Adem, kapısının tıklandığını duydu ve “Kıyafetlerim gelmiş olmalı…” diye düşündü.

“Genç Efendi, banyo yapıyor olmalısınız. Ben içeriye girmek istemediğim için kıyafetlerinizi kapının önüne koydum. Başka bir isteğiniz var mı?”

“Hayır, teşekkür ederim.”

Bu sözlerden sonra kadının ayak sesleri git gide uzaklaştı. Adem’in kapıyı açıp, tekrar kapaması sadece bir nefes sürmüştü. Bundan sonrasında da kıyafetlerini giyinmiş olan Adem, hemen çantasını tokatladı ve Sonsuzluğun Işığı kitabını tekrardan okumaya koyuldu.

“Neden tekniklere bir göz atmıyorum ki?” diye düşünen Adem, kalemi eline aldığı gibi hemen kendisine uygun olan tekniklerin neler olduğunu yazdı ve gelen listeye baktı.

“Mevcut gücünüze uygun olan teknikler; Yay-2, Kılıç-4, Mızrak-1, Balta-2, Yakın Dövüş-1, Beden Güçlendirme- 2” şeklinde sıralanmıştı.

Adem’in gözleri balta için yeni bir teknik olduğunu gördüğü gibi hemen ışıldadı, ancak çok geçmeden sönmüştü. “Şuan için benim ağaç kesme tekniğim son derece etkili, bana gerekli olan bir beden güçlendirme ve bir yakın dövüş tekniği.”

Beden güçlendirmeye bakan Adem, hemen iki tekniği fark etti: “Deli Dumrul Tekniği, İlahi Ceza’nın Bağımlılığı Tekniği.”

Deli Dumrul Tekniğini bilen Adem, zaten çoktan uygulayacaktı, bunun için mühür sanatına çalışması gerektiğini biliyordu bundan ötürü de bu tekniğe çalışma işini geri plana çekmişti. Hemen İlahi Ceza’nın Bağımlılığı Tekniğine bakmak istedi.

“İlahi Ceza’nın Bağımlılığı Tekniği, Antik Osmanlı Padişahı’nın ölümsüzlüğe meydan okuduğu sırada göksel cezaya dayanabilmek için oluşturmuş olduğu bir tekniktir. Bu tekniğin sahibi olan Yıldırım Bayezid’in yine de ilahi yıldırımlar sonucunda öldüğünün de belirtilmesi gerekmektedir. ”

“Bu tekniğin en büyük özelliği kaslara muazzam miktarda güç yüklemesidir. Beş aşaması bulunan bu tekniğin son aşamasında bedenin dışında güçlü bir şimşek akıntısının oluştuğu gözlenmektedir.”

“Bu tekniğin ilk seviyesine gelebilmek için kullanıcının bedenine 10.000 şimşeğin çarpması gerekmektedir. Bununla birlikte kasları aşırı derece gelişecek ve teknik içerisinde bulunan “Bir Yumruk Bir Dünya” hareketini kullanabilecektir.“

Adem bu tekniği gördüğü gibi gözleri kan dökmeye yakın bir seviyeye gelmişti, “10.000 Yıldırım çarptırmak mı? Bu bariz delilik!” biraz daha düşünen Adem, en sonunda tekniğin gerçekten de muazzam bir gücü olduğunu kabul etmek zorunda kaldı. Ancak bu tekniğin gerektirdiği sorumluluklar karşısında ne yapabilirdi ki? İlahi Cezanın vahşiliğini bilmeyen kimse yoktu… Bundan ötürü de Adem’in beden güçlendirme tekniği elde etmesi hala daha arka planda kalmıştı.

“Beden güçlendirme de bir şey olduğu yok… En iyisi yakın dövüşe bakayım.”

Yakın dövüş için tek bir teknik görülüyordu bu teknik: Yedi Gök İlahi Tokat Tekniğiydi!

Adem bu tekniği gördüğü anda muazzam bir güç hissetti, tüm bedeni bu tekniğin ismini okuduğunda titremişti. “İhtişamı o kadar yüksek ki, şuan bile titriyorum. Bu tekniğin gücü bana oldukça eski hissettiriyor…”

‘Bu teknik, Antik Osmanlı İmparatorluğunun yakın dövüşte ustalaşmış ustaları tarafından kullanılırdı. Kullanıcısının vuruş gücünü arttırmaya dayalı olan bu tekniğin en büyük özelliği son seviyesinde kullanıcının gücünün 128 kat arttırmasını sağlamasıydı! Yedi seviyesi bulunan bu tekniğin ilk seviyesine erişebilmek için beyaz yeşim mermerine bin kez tokat atılması gerekmektedir!”

Tekniği okumaya başlayan Adem, her dudak hareketi ile daha da gülümseyen dudakları eşliğinde mutluluk dolu bir hale gelmişti.

“Haha! Bu ilahi tokat tekniği mükemmel! Üstelik insanları ölümüne zorlayacak en ufak bir zorluğu yok! Alt tarafı beyaz yeşim mermerine bin defa tokat atmam gerekecek!” Gözleri mutlulukla açılan Adem’in hedefi hemen belirlenmişti, hızla odasından dışarıya çıkan Adem, İkala’yı gördüğü gibi yanına doğru ilerledi.

“İkala Abla! Senden bir başka şey istesem bunu da yapabilir misin?”

İkala çalıştığından ötürü şaşırmış olsa da meraklı bir ifadeye bürünmüştü, temizlenmiş ve yeni kıyafetlerini giymiş olan Adem’in son derece tatlı bir çocuk olduğunu düşünmeden edememişti. “Elimden geliyorsa yapmaktan mutluluk duyacağım genç efendi, isteğiniz nedir?”

Sakin tonlarla söylemiş olduğu kelimelere karşılık Adem’in gözleri ışıl ışıldı ve heyecanlı bir ses tonu kullanmıştı. “İkala Abla, bana beyaz yeşim mermeri bulabilir misin? Bir kalıp olması gerekiyor! Eğer bunu da yaparsan çok mutlu olurum!”

Bir anda İkala’nın suratı ayrılacak gibi oldu, “Bu çocuk bir kalıp beyaz yeşim mermer mi istedi demin?” diye düşündü. “Genç Efendi, beyaz yeşim mermerinin değeri benim karşılayabileceğim miktardan çok fazla…”

“Ne kadar?”

İkala çocuğun gözündeki istekliliği fark ettiğinde, “Uh… Genç efendinin elinde ne kadar ruh taşı olduğunu bilmesem de… Bir kalıp beyaz yeşim mermerinin en azından on ruh taşı olduğunu duymuştum.”

Adem kafasını salladı, ardından çantasını tokatlayan Adem’in elinde hemen on küçük ruh taşı belirmişti. “İşte al sana 10 ruh taşı, en yakın ne zaman elimde olur?”

Bir anda elinde beliren on ruh taşına bakan İkala’nın gözleri bir önceki seferden daha da şişkin bir haldeydi, o kadar heyecanlanmıştı ki nefes almayı unutmuş bu da onun alnında kalın mavi bir damarın belirmesine sebep olmuştu. Kafa derisinin uyuştuğunu hisseden İkala ne diyeceğini bir iki saniye oturup düşünmek zorunda kaldı. “Genç Efendi için en yakın sürede teslim edeceğimden emin olabilirsiniz!” diye saygıyla seslendi.

Paraları aldığında bacakları titriyordu, “Bu çocuk… Çok asil bir aileden geliyor! Ona iyi davranmamız lazım!” diye düşünerek arka tarafta bulunan kocasının yanına doğru ilerledi. “Cengiz! Çabuk yemek yapmayı bırak! Genç efendi için beyaz yeşim mermeri alman gerekli! Bir kalıp istiyor! Hala ne duruyorsun KOŞ!”

Cengiz, daha ne olduğunu anlayamamıştı ki, karısı İkala tarafından itilerek dışarıya çıkartıldı. Elinde bulunan on ruh taşı ile birlikte en yakındaki mermer ustasına doğru ilerlemeye başladı. Bu sırada Adem ise İkala tarafından verilmiş olan hoş meyveleri afiyetle yiyor ve gözlerini meditasyon yapmak için yavaşça kapatıyordu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr