Bölüm 36: Gizemli Soylu

avatar
2028 0

Mavi Elma - Bölüm 36: Gizemli Soylu


Günün sonunda, Adem’in siparişi eline ulaşmıştı. Ellerinde duran ve neredeyse elli kilo olan beyaz yeşim mermerine bakan Adem, dudaklarındaki sırıtmaya engel olamıyordu. Mermeri hızla zemine koyan Adem, karşısına oturduğu gibi, “Şimdi bin kez buna vurduğumda gücümün iki katı kadar güçlü bir tokat atabileceğim öyle mi?” diye düşündü. Hiç vakit kaybetmeden de ilk tokadını vurdu.

PAT!

Tüm gücüyle attığı tokat sert mermere çarptığı anda tok bir ses duyuldu, hemen ardından da Adem yüzünü buruşturdu. “Bu… Çok acıyor!”

Adem bir inleme ile birlikte yerde debelendi, tüm kolunun uyuştuğunu hissediyordu. Elindeki acı ise daha da kötüydü, tek bir tokat darbesiyle birlikte Adem’in sağ eli çoktan mosmor olmuştu ve eline daha dikkatli baktığında, elinin çoktan su toplamaya başladığını fark etmişti.

Dişlerini sıkan Adem, “Bu teknikler neden bu kadar çılgın olmak zorunda? Hangi tekniğe elimi atsam aşırı derecede absürt bir duruma düşüyorum! Güçlenmek için bunlar gerçekten gerekli mi?!” dedi.

Düşüncelerinden sıyrılan Adem’in sol eli de doğrudan mermere doğru indi, “PAT!” sesinin duyulmasıyla birlikte Adem tekrardan yerlerde debelenmeye başladı. Dudaklarından saçılan salyaların haddi hesabı yoktu, gözleri bir kurdun avına baktığı gibi mermere bakıyordu. “Emin ol o kadar para vermiş olmasam seninle çalışmaya hiç isteğim kalmamıştı!”

Dişlerinin arasından çıkan bu sözler ile birlikte Adem, Cennet Ateşi tekniğini kullanmaya ve bedenini iyileştirmeye başladı. Kısacık bir sürede elleri çoktan iyileşmişti, “Cennet Ateşi tekniğim olmamış olsaydı tek bir tokat ile birlikte ellerimi en az bir hafta kullanamayacaktım! Bu mermerin sertliği çok fazla ve bedenimin durumu bunu kaldıracak kadar iyi değil!”

Adem bu düşündüklerinden sonra tekrar sağ eliyle tokat attı, ona göre bu eğitim son derece önemliydi!

“Dün Cengiz’in Yeri'nden Cengiz geldi, elindeki on ruh taşıyla bir kalıp beyaz yeşim mermeri aldı! Bildiğim kadarıyla bu Cengiz'in daha önce hiç on ruh taşı olmamıştı!”

“Bir yerden hazine falan mı buldu acaba?”

Yaşlı adam uyluğunu tokatladı, “Peh! Cengiz hazine bulacak ve bunu salak gibi beyaz yeşim mermerine mi kullanacak? Bunun için aklını kaçırmış olmalı; ki suratında dün hiç aklını kaçırmış bir ifade yoktu!”

“Çok ilginç, çok ilginç…”

İki erkek ellerinde bulunan çay fincanlarını dudaklarına götürdüler ve konuşmalarına devam ettiler, bu sırada ikisinin kafasında da aynı soru vardı. “Cengiz neden beyaz yeşim mermeri aldı?”

İki adamın konuşmaları elbette ki sadece mermer dükkanıyla sınırlı kalmamıştı, kısacık süre içerisinde diğer dükkanlara da sıçramıştı. Bu süreç içerisinde meraklı olanlar Cengiz’in Yeri’ne doğru ilerlemişler ve neden mermer aldığını sorgulamaya çalışmışlardı.

“Çok önemli bir misafirimiz için aldık, ancak bunu kimin aldığını söyleyemeyiz.”

Cengiz’in bu sözleri ile birlikte insanların merakları daha da artmıştı, herkesin kafasını kurcalayan bu zengin kimdi? Bu dedikodu o kadar kısa sürede yayılmıştı ki, şehrin dış tarafında bulunan çarşı bölgesi anında bunun farkına varmıştı.

“Geçenlerde duyduğum doğru mu? Cengiz’in Yeri’nde bir soylu mu kalıyormuş?”

“Bende öyle duymuştum, Cengiz bu kişi hakkında tek bir kelime dahi etmiyor.”

“Çok zengin olduğunu da duydum bu konu hakkında ne biliyorsun?”

“Söylentilere göre, o kadar zenginmiş ki; tüm şehri parasıyla alabilirmiş. Daha önce elinin kiri olarak on ruh taşı verdiğini duymuştum. Çok uzak bir bölgeden gelmiş ve daha sonrasında burada konaklamaya başlamış.”

“Desene Cengiz’in başına talih kuşu kondu!”

“Hehe, bilemeyiz bunun şans mı yoksa lanet mi olduğunu… Duyduğuma göre Cengiz’in restorantına gelen kişi sayısı düne oranla en az iki katına çıkmış. Herkesin hedefi bu genç efendiyi görmekmiş!”

“Patron! Patron!”

Bir genç kız, hızla kapıyı açtı ve içeriye doğru ilerledi. Son derece heyecanlı olduğu gözlerinden okunuyordu. Kapıyı açtığı anda küvet içerisinde oturan kel, kaslı birisi önüne çıkmıştı.

“İdris Patron! Harika bir haberim var!”

İdris adlı adam, elindeki şarap bardağını köşeye doğru koydu ve dudaklarında bir anda güzel bir gülümseme belirdi. Tabii ki, güzelliğin göreceli olduğunu da söylemek gerekli, önünde bulunan genç kız bu gülümseme ile birlikte midesinde bir tiksinti oluşsa da bunu belli etmemişti.

“Konuş.”

Hemen suratındaki heyecanlı ifadeyle birlikte, “Patron! Cengiz’in Yeri’nden gelen bir haber var. Dedikodulara göre Cengiz geçenlerde Mermerci Faruk’un dükkanına giderek ondan bir kalıp beyaz yeşim mermeri almış! Üstelik bunu yaparken doğrudan parayı ödemiş ve hızla bölgeden ayrılmış!”

“Diyorlar ki, Cengiz’in dükkanına son derece zengin bir soylu gelmiş üstelik yalnızmış! O kadar zengin olduğunu söylüyorlar ki, dediklerine göre bir ülkeyi doğrudan alabilirmiş!”

İdris bunları duyduğunda gözleri elmaslar gibi ışıldamıştı. Dudaklarında o kadar adi bir gülümseme ortaya çıkmıştı ki, gören kişilerin kesinlikle bu gülümsemenin altında bir bit yeniği olacağından şüphelenmesi normaldi.

“Eh demek bir de yalnızmış… Şey bu soyluyu birisinin koruması gerekli değil mi?”

“Bende öyle düşünüyorum patron, eşsiz gücünüz ile birlikte kesinlikle burada bir koruma elde etmesi gerekecek. En azından onun kim olduğunu görebilirsek ve onu korursak bundan son derece memnun olacağına garanti edebilirim.”

“Haha! Kesinlikle, burada bizden iyi hangi çete var ki? Üstelik bizim korumamız ile birlikte şüphesiz çok rahat edecektir!” diyen ve arkasını dönen İdris, hemen ekledi “Zeynep, buraya gel ve sırtımı yıkamama yardımcı ol. Yarın ilk işimiz bu soyluyu koruması olmak için takibe almak, belki de daha fazlasını elde etmiş oluruz ha?!”

Zeynep suratını buruşturarak İdris’in yanına doğru ilerledi. Keseyim kavrayıp siyaha bulanmış, kötü görünümlü deriye doğru uzattı ve istemeyerek de olsa İdris’in sırtını keselemeye başladı.

İdris’in gözleri ise alev almıştı, bu kişinin bu kadar zengin olması belki de onun kurtuluşu olurdu!

Günler hızla geçti. Adem yoğun eğitiminden ötürü kimseyi dinlememiş ve ancak İkala’nın kendisine getirmiş olduğu yemekleri yemişti. Kapalı kapılar ardında geçirmiş olduğu bir haftalık süreç içerisinde nasıl olurdu da bu dedikodulardan haberdar olabilirdi ki?

PAT!

PAT!

Bedenini sürekli olarak saran yeşil alevler ile birlikte, Adem’in dişleri sıkılıydı. “Hala daha acıya dayanamıyorum! Böylesi bir acının varlığıyla nasıl olurda gelişemem ki!”

Adem bu bir haftalık süre boyunca aralıksız mermere tokat atmıştı, bu durum o kadar kötüydü ki, Adem atmış olduğu tokat sayısını unutmuş ve tekrar tokatlarını sayması gerekmişti.

Adem bu bin tokat sınırı aslında çoktan kırmıştı, ancak Adem elbette ki bunu bilmiyordu… Çoktan beş bin tokat atmış olan Adem’in bu yaşadığı durum son derece berbattı.

“Her altıncı tokatta, hala daha nasıl oluyor da ellerim kırılabiliyor!” diye haykırıyordu Adem. Bu onun için son derece kötüydü. Ne zaman seri bir şekilde tokat atsa, mermerin sertliğinden ötürü, ellerinden birisinin kırılmasıyla birlikte durmak zorunda kalıyordu. Bir haftalık süre içerisinde en azından beş yüz defa ellerinin iyileşmesini beklemesi gerekmişti!

İkala’nın kendisine “Bir isteğin olursa bunu çalman yeterli genç efendi” diye söyleyerek bırakmış olduğu çanı çaldı. Çan son derece nazik bir ses çıkarmıştı ancak bu nazik ses bir o kadar da güçlüydü, İkala bu sesi duyduğu anda hızla dördüncü kata doğru koşmaya başlamıştı.

“Genç efendinin bir isteği mi var?”

Hızla kafasını sallayan Adem “Bana en azından Qi Yoğunlaşmasının dördüncü düzeyinde bulunan bir canavarın etinden bir ton kadar bulman gerekli. Bunu yapabilirsin değil mi?” dedi.

Bu istekle birlikte İkala şaşırmış olsa da kafasını salladı. Adem’e doğru bakarak “Genç Efendi, bunu elbette ki bulabiliriz ancak bunu satın almaya gücümüzün yeteceğini sanmıyorum…” dedi.

“Oh, etin bedeli ne kadar ki?” Adem’in şaşkın kaşları havaya doğru kalkmıştı.

“Genç Efendi, bu derecede güçlü bir canavarın eti hiç şüphesiz 100 ruh taşına mal olacaktır! Bunu almaya gücünüzün yeteceğine emin misiniz?”

Adem bu sayıyı duyduğunda dudaklarının büküldüğünü hissetti, ardından da kafasını salladı. Hemen çantasından bir torba ile birlikte yüz ruh taşını çıkarıp “Buyur istediğin para, bu paranın içerisine beş ruh taşı fazladan koydum. Bu da benim konaklama ve sizi yorma ücretim olsun.” dedi.

İkala bunu duyduğu anda saygıyla eğildi, tek kelime dahi etmeden hızla koşturmaya başladı. Böylesine muazzam bir siparişi daha önce hiç almamış olsa da bunun ne kadar önemli bir iş olduğunu çok iyi biliyordu. Hiç ses etmeden doğrudan dükkandan dışarıya çıktı ve bir mezbahaya doğru ilerledi.

Adem ise son hazırlıklarını yapması gerektiğini düşünüyordu, mermerine doğru ilerledi ve tokatlamaya devam etti.

Elbette ki, bu satın alma sırasında tekrardan muazzam bir dedikodu ortalığı aleve vermişti. Herkesin gözü yine Cengiz’in Yeri’nde konaklayan bu lorda dönmüştü! Ancak Adem bunların hepsini nasıl olurdu da bilebilirdi ki? Onun amacı hala daha Yedi Gök İlahi Tokat Tekniği’ni yetiştirmekti…

 

***

 

Sizlerin Mavi Elma için desteklerini bekliyorum. Normal düzende 33 saate bir yeni bölüm açılsa da her on yeni beğenme ile birlikte bir bölümü açmayı düşünüyorum. Ayrıca seri tanıtımına okuduğunuz yere kadar ki incelemenizi yaparsanız çok sevinirim. İyi günler dilerim. ^^ 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr