Bölüm 37: Adem Kaç!

avatar
2037 0

Mavi Elma - Bölüm 37: Adem Kaç!


Dünya’dan tekrardan ayrılacağı için hüzünlü olan güneşin batışıyla birlikte Adem, kızıla boyanmış gökyüzüne doğru baktı. Suratında güzel bir gülümseme vardı. Bu gülümsemenin etkisiyle birlikte güllerin çiçek açacağı bile söylenebilirdi.

“Sonunda Yedi Gök İlahi Tokat Tekniğinin ilk seviyesine ulaştım…”

Bugün et sipariş ettiği süreyi saymazsak, Adem’in tüm zamanı sadece tokat atmakla geçmişti. Sürekli iyileşen bedeniyle elleri o kadar güçlü bir konuma gelmişti ki, tek bir tokat ile birlikte kendi seviyesindeki her insanı alaşağı edeceğine emindi. “Tüm bir haftamı buna ayırarak Cihan’ı sürekli olarak aksattım, en iyisi onu da bularak şehrin ilk bölümlerine doğru ilerleyeyim.”

Kendisine olan güveni son derece yerine gelmiş olan Adem’in bunları düşünmesi son derece normaldi. Dudaklarındaki gülümseme ile birlikte Cengiz’in yerinden ayrılan Adem, kendisini kararmaya yüz tutmuş olan sokaklara doğru götürdü.

Bu süreç içerisinde dolanan dedikoduları bilmediğinden ötürü son derece memnundu. İkala bunu söylemesinin iyi mi yoksa kötü mü olacağını bilmediğinden elbette ki suskun kalmıştı. Adem’in yürüyüşü doğrudan kapı girişine doğru dönmüştü. Cihan’ı bularak kendisini gezdirmesini isteyecekti.

Adem kapı girişine doğru ilerlediğinde, daha önce karşılaştığı çocukların bir kısmının hala daha orada bulunduğunu fark etmişti. Üçgen benzeri pazar bölgesinin en diplerinde duran çocukların suratları son derece heyecanlıydı.
Adem onların yanına doğru ilerledi.

“Heh! Bu Cihan denen pisliğin de amma şansı varmış! Gezdirmek istemediğimiz bu boktan çocuğun zengin olacağını kim düşünürdü ki! Çocuklar şuna bakın bu bir ruh taşı! Şehrin dış bölümlerinde kim bunu görebileceğimizi düşünürdü ki?”

“Hahaha!”

Çocuklar hep birlikte gülmeye başlamıştı. Bu sırada Adem’de yerde yanağı şişmiş bir şekilde, gözleri ağlamaklı duran Cihan’ı fark etmişti. Hala daha onların yakınında değildi ancak Qi Yoğunlaşmasının dördüncü düzeyinde olduğundan ötürü diğerlerine nazaran daha iyi görme ve duyma yeteneğine sahipti.

“Paramı derhal geri verin!”

Cihan son bir çırpınışla ayaklanmış ve önündeki çocuğun paçalarına doğru yapışmıştı. Gözlerinden hala daha yaşlar akıyordu, Adem bu sahneyi gördüğünde nasıl olurdu da içi yanmadan durabilirdi ki?

“Heh! Bu parayı mı istiyorsun? Güzel, o halde bize o yağlı koyunun nerede olduğunu söyle! O zaman sana bu parayı geri vereceğim!”

Cihan’ın gözleri bir anda titredi, hemen önünde bulunan Adem’i çoktan fark etmişti.

“Merhaba…”

Adem en sonunda kendisini belli etmesi gerektiğini fark etmişti. Dudaklarında hafif bir gülümseme vardı ve bu durum son derece güzel bir görünüşe sahip olmasını sağlıyordu.

Bir anda gelen ses ile birlikte irkilen çocuk grubu hemen arkasını döndü ve Adem’i iyice süzen bu çocuk grubunun gözleri hemen aydınlandı. “Beyefendi buyurun ne istiyordunuz? Dilediğinizce şehri gezmek mi? En iyi otelin yerini mi bulmak istiyorsunuz? Endişelenmeyin ben Arda kesinlikle size yardımcı olacağım.”

Adem kafasını sallamakla yetindi, suratındaki gülümseme eksilmemişti. “Gerçekten de ortalıkta gezmek istiyorum. Ancak bunu senden istediğimi söylemedim, hey Cihan ne diye sürünüyorsun? Haydi gel daha gezecek çok yerimiz var.”

Arda’nın yüzü bu kelimeler ile birlikte çarpılmıştı, “Genç Efendi… Gerçekten de bu çocuğu mu istiyorsunuz? Görmüyor musunuz, o çocuk son derece güçsüz ve pek de zeki olduğu söylenemez. Onun yerine neden benim sizi gezdirmemi istemiyorsunuz? Bu şehri ondan çok daha iyi biliyorum, buna garanti edebilirim.”

Adem bu çocuğun zehirli dilini son derece eğlenceli bulmuştu, “Gerçekten de çok güzel bir dilin var, o halde şunu yapmaya ne dersin? Şimdi Cihan’ı kaldır, ona vermiş olduğum parayı geri ver, ardından da sırtına al ve Cihan’ın beni gezdirmesine izin ver. Nasıl fikir?”

Bu sözler üstüne tüm çocuk grubu şaşkınlık içerisindeydi. Adem’in söylemiş olduğu kelimeler nasıl olurda onları şaşırtmazdı ki! Arda’nın dudakları çarpıldı, “Demek o yağlı koyun sendin! Güzel, güzel o halde tüm paranı sökül ki canından olma!”

Bir anda eline almış olduğu bıçakla birlikte Adem’e doğru ilerledi. Adem sadece gülümseyerek Arda’nın kendisine doğru ilerlemesine izin verdi. Bu sırada Cihan’a bakarak “Hala daha ayağa kalkmayacak mısın? Nesin sen omurgasız bir solucan mı?” dedi.

Sonra bir anda gözleri Arda’ya doğru döndü, gözleri avına bakan bir kurt gibiydi. Her saniye Arda’yı takip etti “O bıçağı bence çıkardığın yere geri koy…”

“Peh! Küçük bir asil boku gelip bana emir mi veriyor? Burası benim çöplüğüm oğlum! Burada bana öylece gelip emir falan veremezsin, hele ki o harika ailenin atadığı korumaların olmadan hiç veremezsin.”

Adem kafasını sallamakla yetindi, “Gerçekten de böyle mi düşünüyorsun.”

Qi Yoğunlaşmasının dördüncü düzeyinde olan ruh gücünü bir anda dışarıya doğru salan Adem’in gözleri öylesine ilginç bir bakışa sahip olmuştu ki, doğrudan kölesine bakan efendi gibi görünüyordu.

Arda’nın tüm bedeni bu ruh gücüyle birlikte titremeye başladı. Elindeki bıçak çok geçmeden hızla elinden düştü, düştüğü anda Adem tarafından tekrar havaya doğru yükseltildi ve eline doğru geldi. “Sana bu bıçağı yerine koymanı söylemedim mi?”

Adem’in böyle ürkütücü davranmasını seyreden diğer çocuklar bir anda paniklediler. İçlerinden birisi “Bir kültivatör! O çocuk bir kültivatör!” diye haykırdı. Adem, bakışlarını hızla ona doğru döndürdüğünde, çocuk neredeyse bayılıyor gibi hissetmişti. Hızla geriye döndü ve arkasına bile bakmadan ayakları kıçına vurarak kaçmaya başladı.

Tüm bu olayları büyüleyici bir olaymışçasına izleyen Cihan ise heyecanlı bir şekilde bakıyordu. Ona göre dünyanın en ilginç ve büyüleyici olayı gerçekleşmişti. Arda’nın kulaklarından, burnundan ve gözünden akmaya başlayan kan ile birlikte Adem daha fazla ruh gücünü üstünde tutmasının iyi olmadığını düşündü ve en sonunda bıraktı. “Bıçağın güzelmiş, eminim ki oldukça iyi bir paraya almışsındır. Şimdi elinde bulunan ruh taşını Cihan’a geri ver. Ardından da gözümün önünden kaybol, bir daha bu şekilde bir olaya karıştığını duyarsam…”

“Yemin ederim ki bir daha böyle bir şey yapmayacağım! Tanrılar şahidim olsun!”

Bu sözler ile birlikte gülümsemesini geri kazanan Adem “O halde dediğimi yapsan iyi olur” dedi.

Arda hemen elindeki ruh taşını Cihan’a verdi, gözlerinde görülebilen devasa bir korku vardı. Bacakları gözle görülür bir şekilde titriyordu. Ruh taşını verdiği gibi hızla gözden kayboldu. Onunla birlikte geride kalanlar da hızla uzaklaşmıştı.

Cihan ise hala daha Adem’e doğru bakıyordu, hayranlığı dillere destan bir şekildeydi. “Genç Efendi, sen bir kültivatör müsün?”

Adem bu soru üzerine gülümsedi ve “Evet ben kültivatörüm.” dedi.

Cihan’ın tutumu hızla değişti ve “Özür dilerim genç efendi, bunlara şahit olduğunuz için son derece üzgünüm.” dedi.

Adem son derece önemsizmişçesine elini salladı ve “Gel haydi gezelim arkadaşım” dedi.

Cihan bu sözler ile birlikte bir anda dondu, “Arkadaşım…”

Adem ise arkasını döndü ve gülümsemeye devam etti, “Elbette ki arkadaşımsın, neden olmayasın ki? Haydi gezelim arkadaşım.”

“Ta-Tabii!”

Heyecanıyla birlikte ikili tekrardan devasa şehir içinde yürümeye başladı. Cihan Adem’e iki saat boyunca her sokağı her caddeyi anlattı. Bu sırada Adem sıradan figürlerin arada sırada ona doğru baktığını ruh gücü sayesinde fark edebiliyordu ve suratında hiç de hoş olmayan bir gülümseme ortaya çıkmıştı.

“Daha bu şehre geleli sadece bir hafta oldu ve hiç tanımadığım insanlar beni takip mi ediyor?”

Arda, hızla ayrıldı ve kendisini korunabileceği en güvenli yere doğru götürdü. Bu yer şüphesiz İdris’in evinden başkası değildi. Onunla çalışmaya başladığından beridir en ufak bir problem ortaya çıkmamıştı, neden şuan oraya gitmeyecekti ki?

“İdris baba!”

“Patron İdris! Ne olursun bana yardımcı ol!”

İdris’in evini koruyan dört adama doğru yaklaşan Arda, “N’olur geçmeme izin verin! İdris Babaya anlatmam gereken şeyler var!” diye bağırdı.

“İDRİS BABA!”

Bu sırada evin önünü koruyan adamlarda, hızla çocuğu sarmalamış ve hızlıca uzaklaştırmaya başlamıştı. “Bırakın konuşsun” diye bir ses duyulduğunda kafalarını döndürdüler ve kimin konuştuğunu gördükleri anda hızlıca Arda’yı yere bıraktılar.

“Ah! Göklerin tanrıçası Zeynep Abla! Ne olur bana yardımcı ol!”

Zeynep bu çocuğun iğrenç dilinden nefret etse de İdris’in isteğinden ötürü dinleme kararı almıştı. “Konuş.”

“Bu gün Cihan, yanımıza doğru geldiğinde üstünün son derece güzel kıyafetlerle kaplı olduğunu fark ettik. Üstünü zorla aradığımızda cebinde bir ruh taşı bulunuyordu, ondan almak istedim ancak…”

Arda bütün yaşananları anlattı, hatta Adem’in kendisine yaptıklarını o kadar abartılı bir şekilde anlatmıştı ki. Zeynep çocuğun haline acımıştı.

“Demek bu kişi senin yaşlarında bir çocuk ha… Üstelik bir kültivatör de! Harika! Bununla birlikte iç tarafla olan işlerimizi arttırabiliriz!”
Hemen İdris’in yanına giden kız tüm olanları İdris’e anlattı. Gözleri duyduklarıyla birlikte son derece genişçe açılan İdris “Hemen hazırlanın bu çocuğu bulmamız gerekli! Bir haftadır aradığımız çocuk bu!” dedi.

Hua!

İkili hızlı bir şekilde konaktan ayrıldı, hemen kendilerini İbrik Şehrinin dış tarafta kalan çarşı alanlarına doğru attılar.

Adem, sürekli olarak takip edilmeye başladıklarını fark ettiğinde, bir şeylerin ters gittiğini düşündü. Etrafına dikkat kesildi ve insanların söylemlerini kontrol etti. Ancak insanların kendisi ile ilgili konuşmadığını fark ettiğinde en azından biraz rahatladı, “Belki de bizi takip etmiyorlardır. Belki de ben çok tedbirliyimdir…” diye düşündü.

Ancak bir anda önlerinde gezinen kel kafalı kaslı vücuda sahip bir adamın “Çocuklar durun bakalım orada” diyerek arkasını dönmesiyle birlikte, Adem tekrardan diken üstünde duruyor gibi hissetmişti.

Cihan bu herifi gördüğü anda bacaklarının titrediğini hissetti ve “Adem kaç…” diye sızlandı. Ancak Adem, sanki onu duymamış gibi dik bir şekilde durmaya devam etti. Ruhsal alanı sayesinde önündeki insanın gücünün çoktan farkındaydı ve bundan ötürü de kaçmaya ihtiyacı yoktu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44260 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr