Bölüm 48: Delirdin Mi Adem?

avatar
2057 0

Mavi Elma - Bölüm 48: Delirdin Mi Adem?


Adem üç günlük meditasyon ve eğitimden çıktığında karşısında görmüş olduğu ilk kişi Yun Xiaochun olmuştu. Bu yaşlı adamın gözleri, Adem’i ilgiyle süzdü. “Görünen o ki çoktan beşinci düzeye geçmişsin…” dedi.

Adem zaten önündeki yaşlı adamın kendisini gördüğünü bildiğinden kafasını salladı. “Gerçekten de üç gün önce ufak bir atılım yapma şansına sahip oldum, sanırım gökler kazanmam için yardım ediyor.”

Yun Xiaochun sadece kafasını salladı, gözlerinde bu küçük adamın son derece özel olduğunu anlayan bir ifade vardı. “Sadece on iki yaşında Qi Yoğunlaşmasının beşinci düzeyine ulaştınız. Ne kadar süredir kendinizi geliştiriyorsunuz bilmesem de en fazla Che gibi beş yıldır olduğunu umuyorum. Ancak siz ikinizin son derece eşsiz bir yaşamı olacağına eminim. Sadece bu yaşta bu kadar güçlü olmak…” gözlerinden ateşler çıkan bu yaşlı adamın Adem’e bakışı, hırs ile doluydu.

Adem kafasını sallamak ile yetindi, “Gelecekte neler olabileceğini nasıl bilebilirim ki?” diyerek sırıttı ve hemen sonrasında da “Oh! Sahi Che nerede? Ona sormam gereken bir şey var da.” dedi.

İhtiyar adam gülümseyerek “İçeride, seni bekliyor” dedi. Elinde bastonu ve bir diğer elinde de sulama kovası bulunan yaşlı adam, rengi garip suyu bitkilere dökmeye devam etti. Bu sırada da Adem, devasa malikanenin içerisinde doğru girdi. Hizmetçilere Che’nin nerede olduğunu sorarak en sonunda yerini buldu.

“Kardeşim sonunda düello zamanı geldi! Nasıl hissediyorsun?”

Adem’in suratı kendinden emin bir ifadeyle güldü, “Bu fidanı alacağıma eminim, fidanı aldıktan sonra da zehir kesesi ile yapacağın banyo sıvısında yüzersek harika olacağına eminim!”

“Hehe! Emin ol bu sıvıda yüzeceğiz! Sahi sipariş etmiş olduğun zırh geldi. Onunla birlikte sana bir miktar para ödemesi yaptılar. İşte buyur para ve zırhın bu çantanın içerisinde.”

Adem heyecanla çantayı ruhsal gücüyle kendisine bağladı, hızla içine bakmaya koyuldu. Çantanın içerisini ruhsal gücüyle tamamen işgal eden Adem, “Oha! İçerisinde 20.000 ruh taşı koymuşlar!” diye haykırdı.

“Ne! Aslında az bile koymuşlar! Normalde bir tükürükçü yeşim yılanının tüm derisi 60.000 ruh taşı etmeli! Bu derinin iki metresini kullansalar ve geri kalanını satın alsalar bile en azından sana 40.000 ruh taşı vermeleri gerekirdi!”

Adem bunları duyduğunda suratının düşmesine engel olamadı, hemen sonrasında da zırhlarına hızlıca göz attı. Zırhları üç parçadan oluşuyordu bunlar; kısa kollu bir elbise gibi görünen yapışkan bir üst zırh, bileklerini korumasını sağlayacak yine yapışkan bir bileklik ve bacaklarını korumasını sağlayacak son derece uzun bir çizmeden ibaretti.

Adem hemen zırhları giymesi gerektiğini düşünerek soyundu, kısacık sürede tüm zırhı bedenine yerleştirmişti.

Yeni zırhını giydikten sonra belli hareketleri yapmaya koyulan Adem, son derece hoşnut hissetti. “Ne denersem deneyeyim, son derece esnek ve bedenimi yormayacak şekilde yapılmış. Mevcut savunması ne kadar güçlü pek emin olmasam da, içine işlenen yünün son derece kaliteli olduğunu söyleyebilirim. Kesinlikle bir oku elli metreden engelleyecektir!”

Che heyecanla Adem’e bakıyordu, “Nasıl hissediyorsun?”

“Son derece rahat ve esnek, sanki hiç giymemiş gibiyim… Kesinlikle İbrik Şehri’nin en iyi giyim mağazası olmayı hak ediyor!”

Che burnunu ovuşturdu, “Hehe, elbette ki güzel olacak. Başka türlü nasıl insanların güvenlerini sağlam tutabilirler ki?”

Kör Topal Arenasının önü bu gün son derece kalabalıktı, iğne atılsa yere düşmeyeceği garanti edilebilirdi. Üstelik bugün normalde sadece iç surun girebileceği bu arenaya bir istisna yapılmış ve dış surunda katılmasına izin verilmişti. Normalden kat ve kat daha kalabalık olması da bundan ötürüydü.

“Duyduğuma göre, Hızıroğullarından Şemsettin, ismi dahi bilinmez birisine meydan okumuş! Hem de Hızıroğulları’nın tek kız torunundan ötürü!”

“O kızın, kabinde çıplak bir şekilde zorla elde edildiğini duymuştum doğru mu?”

“Benim duyduğuma göre çocuk sadece onu çıplak görmüştü ama demek tecavüz etmiş! Adi sapığın ölmesi gerekli!”

“Kesinlikle Şemsettin’i destekleyeceğim!”

“Bende!”

İnsanların konuşmaları Konrul kuşunun şakıması gibi asla durmuyordu. Bir heykel gibi dikilmiş olan Şemsettin, kollarını göğsünde bağlamış ve kararlı bir ifade ile dışarıya bakıyordu. Onun bu kararlı ifadesini gören kızların bir kısmı çoktan aşk ile iç çekmeye başlamıştı.

Şemsettin’in beklediği kişi elbette ki, Adem’den başkası değildi. Onu burada küçük düşürerek düelloda avantaj elde etmeyi amaçlıyordu, ayrıca bunu yaparak halkın gücünü de eline alacaktı. Bu sayede onu öldürse bile kimse ona ses çıkarmayacaktı! Bunu öneren babası olmamış olsa nasıl olurdu da bunu aklına getirebilirdi ki?

Kafasını saate doğru çeviren Şemsettin, saatin çoktan on ikiye on kala olduğunu keşfettiğinde suratında derin bir gülümseme ortaya çıkmıştı. “İyi ki Kör Topal Arenasını seçmişim, Yun Malikanesinden buraya gelmesi en azından bir saat sürmeli bu da halkın gözünde çocuğu daha da aşağılık yapmaya yeterli olmalı!”

Şerafettin’in düşüncesine karşın bir anda gökyüzünde uçan altın kanatlı karga tüm güneşi kapatmıştı. Sadece on nefeslik sürede nazikçe iniş yapan bu karganın üstünden atlayan Yun Che ve Adem, doğrudan Şemsettin'e doğru bakıyordu.

“Ohooo! Tecavüzcü de sonunda sahneye teşrif edebildi! Senin gibi bir adi şerefsizi bu arenada yok ettiğimi tüm herkes izleyecek!”

Suratına eklemiş olduğu sinirli ifadeyle konuşan Şerafettin hemen her insanın dikkatini üstüne çekmişti. Civarda konuya hakim olmayanlar bile kendi aralarında konuşuyordu.

“Güzeller güzeli kuzenime tecavüz ederken ne hissettiysen bu yumruklarım sana iki mislisini iade edecek! Yapmış olduğun adiliğin için en azından halkın senin yüzüne tüküreceğine inancım tam!”

Bu sırada etrafına bakan Şemsettin, “Kardeşlerim! Kız kardeşlerim! Bu ırz düşmanına doğrudan saldıramasak da en azından onun yüzüne tükürebilmeliyiz değil mi?!”

“Kesinlikle! PU!”

“Ne duruyoruz ki! Haydi şu şerefsizin suratına tükürün!”

“PU!”

Adem’e doğru pek de ulaşamasa da tükürükler güzel kıyafetlerine doğru sıçrıyordu. Adem’in tüm bu konuşma boyunca suratı son derece normal olsa da, bu son hareket sinirlerini alt üst etmişti. Kurt gözleri hemen kısılmış ve doğrudan Şemsettin'e doğru bakmaya başlamıştı. Suratına eklemiş olduğu öldürücü bakış ile birlikte, çevresine de bakan Adem ruh gücünü de ortama saldığı için insanlar bir anda dondu.

Qi Yoğunlaşmasının beşinci seviyesinde olan ruh gücü, bir anda patlamış ve yüz metrelik bir alanı doğrudan fethetmişti. Dış surlarda yaşayan masum ölümlüler ile sadece birinci ve ikinci düzeyde olan insanların hepsi bir anda etkilenmiş ve titremeye başlamıştı.

“Tecavüz ettiğimi söylüyorsun da, kuzeninin o kabinde çıplak olması kimin suçu? Üstelik o zilli kuzenine tecavüz etmiş olsam küçük kardeşime hakaret olmaz mı? Ne o yoksa senin ufaklığın hiç haysiyeti de mi yok? Kaldı ki, madem beni arena da yumrukların ile yok edeceğine inancın tam hemen burada neden bir başka iddiaya girişmiyoruz?”

“Peh! Bir de benle iddiaya girmek istiyorsun, Qi Yoğunlaşmasının beşinci düzeyine girmiş olsan da ne olabilir ki? Yedi göğü yırtabileceğine mi inanıyorsun?! Yoksa bu kadar burnu havada olmak için o minik Yun Ailesine mi güveniyorsun?”

Adem, sessiz kaldı ancak Yun Che hemen dişlerini sıktı. Şuan saldıramayacağını biliyordu bundan ötürü sadece sustu ve kafasını Adem’e doğru çevirdi. Adem’in ne yapacağını merak ediyordu.

“Pekala, benden güçlüsün kabul etmek gerekli, o halde neden benimle sadece tek elinde dövüşmeyi denemiyorsun?”

“Hah! Seninle tek elimle dövüşmek mi? Çok kolay! Kabul ediyorum, seni döverken sadece tek elimi kullanacağım! Üstelik sana da beş hamle öncelik tanıyacağım! Buna karşılık bu iddiaya ne koyacaksın? Eğer beni bu koşullar içerisinde yenebilirsen, al işte sana bunu teklif edeceğim!”

Çantasından çıkarmış olduğu eski bir ibriği Adem’e doğru göstermişti. Suratında arsız bir gülümseme vardı, “İşte görmüş olduğun ibrik! Bu ibriği beni bu şekilde yenersen sana vereceğim!”

Adem, sadece gülümsemekle yetindi, “Yıldırım ağacının fidanı ile birlikte o ibriği almak benim için onur olacak. En azından ağacım büyürken su dökmek için malzeme almaya ihtiyacım olmayacak!”

Sonrasında Adem, çantasını tokatladı ve çantasının içerisinde çıkarmış olduğu bir uçan kılıcı ortaya koydu. “Eğer verilen koşullar içerisinde beni yenersen Mor Gökyüzü Temizleme Hapıyla birlikte sana bu uçan kılıcı vereceğim!”

“Delirdin mi Adem? Nasıl bunları verebilirsin! Bu uçan kılıcın fiyatı en azından 100 ruh taşı değerinde!”

Adem, Che’ye doğru döndü suratında rahat bir ifade vardı. “Merak etme kardeşim, bu dövüşü kazanacağım.”

Adem’in kendisinden emin görüntüsünü fark eden Che sadece derin bir nefes alabildi. “Bu çocuk… Bu üç gün içerisinde neler yaptı da bu kadar kendisinden emin hiç bilmiyorum… Ancak umarım kazanır.”

Bu sırada saat çoktan on ikiye beş kalmıştı, kalabalığın içeriye girme zamanı gelmişti ve insanlar arenaya doğru ilerliyordu. Asıl dövüşün heyecanını şimdiden hissetmiş olan seyirciler Şemsettin'in kazanması için totemler yapıyordu.

Hızıroğullarının halkı provoke etme gücü son derece güçlüydü, bundan ötürü de tüm insanlar bu dövüşten haberdar olmuştu. Onun yanında Adem’in kapalı kapı eğitimine girdiği vakitlerde Yun ailesi de halkı provoke etmeye çalışmış ancak çok az başarılı olabilmişti. Hızıroğullarının gücüyle nasıl bir olabilirlerdi ki?

Adem, arenanın içerisine doğru ilerledi, devasa bir alana sahip olan arenanın haliyle büyük bir sahnesi bulunuyordu. Adem bu alana geldiğinde doğrudan kalbi yusufçuk böceklerinin paniklemesine benzer bir şekilde atmaya başlamıştı. “Bu kadar kalabalığın içerisinde ya yenilirsem!” diye düşünüyordu.

***

Sizlerin Mavi Elma için desteklerini bekliyorum. Normal düzende 33 saate bir yeni bölüm açılsa da her on yeni beğenme ile birlikte bir bölümü açmayı düşünüyorum. Ayrıca seri tanıtımına okuduğunuz yere kadar ki incelemenizi yaparsanız çok sevinirim. İyi günler dilerim. ^^ 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr