Bölüm 50: Kaldı Bir!

avatar
2062 0

Mavi Elma - Bölüm 50: Kaldı Bir!


Kalabalık bir anda gelişen olaylar silsilesi ile şaşkınlığın doruk noktalarındaydı. Kimse ağzını açmaya cesaret edemiyordu, insanlar gördükleri manzara karşısında nasıl ağızlarını açabilirlerdi ki?

Şemsettin hala daha yerde duruyordu. Açıkçası son yediği tokat kulağında muazzam bir çınlama yaratmış ve kulak zarı çoktan delinmişti. Kan yanağına doğru yavaşça akıyordu. Adem’in gözleri ise son derece keskin ve kendinden emindi. Dudakları bir çizgi halini almış ve kurt gözleri avına bakarcasına kısılmıştı.

“Bana vermiş olduğun avantajdan üç vuruş kaldı.”

Bu sözleri duyan Şemsettin’in suratı düştü, gözleri neredeyse bu küçük çocuk yüzünden kanayacaktı. “Hangi akılla ben buna avantaj verdim ki!” diye mırıldandı. Hemen sonrasında kendisini ayağa kalkmaya zorladı. Zihni vahşi çığlıklar ile birlikte sözünden cayması için deliriyordu.

“Gücünü gerçekten de hesap edemedim gibi duruyor. Bu kadar güçle, nasıl olurda sana avantaj verebilirim ki? Ciddileşmem gerektiğini düşünüyorum.”

Adem, bu sözler ile birlikte hafifçe gerildi. Şemsettin’in kırık dişlerinden ötürü kanayan ağzından çıkan hafif yuvarlak kelimeler onun yüreğinde bir yangın yaratmıştı. Suratında sadece bir an beliren tedirginlikten sonra normale dönen Adem, “Gerçekten de sözünden döneceksin sanırım” dedi.

Bu kelimeleri söylerken bilerek yüksek sesle söylemişti. Halkın buna şahit olması gerektiğini düşünen Adem’in bu hareketi, elbette ki halk tarafından bir miktar hoşnutlukla ve bir miktar nefretle karşılandı.

“Peh, Şemsettin’in sözü de buraya kadarmış… Azıcık zora geldi ve hemen sözünden cayma kararı aldı!”

“Açıkçası, bu çocuğun bu kadar güçlü olabileceğini kim düşünürdü! Şemsettin’in sözünden cayması kötü bir şey olsa da son derece mantıklı!”

“Erkek adam sözünden caymaz!”

“Çocuk, sözünden cayan bu Şemsettin’e gününü göster!”

Bu sırada büyük locada, dövüşü izleyen Hızıroğlulları ailesinin lideri ve onun en büyük oğlu dikkatle sahneye bakıyordu. “Bu çocuğun gücü gerçekten de yüksek… Bizim saf oğlanın bu çocuğa karşı sözünü bozacağını kim bilebilirdi.”

Aile lideri, hızla kafasını oğluna doğru çevirdi, “Sözünü bozduysa ne olmuş? Ailenin yüzünü birazcık lekeleyecek o kadar. Ancak yenilirse ne olur? Bu ailenin yüzüne daha büyük bir leke çalmaz mı? Elinden ne geliyorsa onu yapmalı! Aksi takdirde…” Gözleri ışıklar saçarak oğluna bakan aile lideri, oğluna soğuk bir görüntü gösterdi.

Adam oğlu yenilirse başıma gelecekleri anladı ve büyük bir ağız dolusu tükürüğü yutkundu. Bu bakışlardan hemen anlaşılıyordu ki, eğer Şemsettin yenilirse bir sonraki aile efendisi olma statüsü hemen hemen yok olacaktı. Gelecekte bu itibarını toplaması en azından ağzıyla kuş yakalaması kadar imkansız olacaktı.

“Ona bizzat öğrettiğim Yıldırım Tanrı’sının Yumruğu tekniğini bir kez bile olsun gösteremezse, o zaman ölmüş olması onun için daha iyi olacak!”

Yaşlı aile liderinin bu sözleri, Şemsettin’in babasını daha da korkutmuştu. Gözlerindeki derin anlamlar içeren bakışla tekrar arenaya baktı.

“Hemen şu çocuğun işini bitirmezsen ölüm bile bizim için çok rahat bir şey olacak! Yok et o çocuğu!” Düşünceleri ne kadar çığlık atsa da adam tek kelime dahi etmedi. Gözlerinde hafif bir sinirle birlikte derin bir korku vardı, babasının yanında nasıl olurdu da konuşabilirdi ki?

Adem’in gözleri hemen yaşanan bu olayla birlikte derinleşti. Önündeki çocuğun bir anda ruh gücünde dalgalanmalar olduğunu fark etti, “Gökler bu çocuğa sanki güç veriyor!” diye düşündü.

Gerçekten de Yıldırım Tanrı’sının Yumruğu tekniği güçlü bir teknikti, bu gücünü de şüphesiz muazzam hızlı ve güçlü yumruklardan alıyordu. Tekniğin ilk seviyesinde bile yumruk gücü o kadar fazlaydı ki, eş değer seviyedeki bir canlıyı kolaylıkla öldürebilirdi.

Bu tekniğin püf noktası, havadaki sürtünmeyi kullanmaktı. Tekniği kullanan kişi eli ile hava arasındaki sürtünmeyi ne kadar güçlendirirse, yumruğunun üstünde oluşan yıldırımlar da o kadar güçlü olurdu. Sadece bu özelliğiyle bile göklere meydan okuyan bir teknikti! Şemsettin’in bu tekniği üç gün içinde öğrenebilmek için tüm vaktini çalışmaya ayırdı. Sakat omzunun iyileşmesini dahi umursamamış ve buna çalışmıştı. Bundan ötürü de hala daha sol omzunda dayanılmaz bir ağrı vardı.

“Madem sözümü bozdum, ibrik senindir! O halde, işte geliyorum!”

Şemsettin’in gözlerinde derin bir öldürme arzusu vardı. Bedenini toparladıktan sonra hafif kamburlaşan Şemsettin bir anda ortadan kaybolmuştu.

“Bu nasıl bir hız! Bir anda ortadan kayboldu!”

Seyirciler son derece şaşkın bir vaziyette Şemsettin’in kaybolduğu yere bakıyordu. Onların ölümlü gözlerinin elbette ki bu hızı görmesi son derece zordu. Sadece belirli uzmanlar bu hızın sahibini takip edebiliyordu.
Ancak bu uzmanlardan birisi kesinlikle Adem değildi…

BANG!

Adem nereden geldiği belli olmayan ve bir anda önünde beliren Şemsettin’e baktı, doğrudan doğruya göğsüne bir yumruk inmişti. İnen yumruk o kadar şiddetliydi ki, Adem’in çalı gibi olan bacakları bu güce dayanamadı ve hızla havalandı.

Havada iki takla atan Adem yere düştüğünde ise beş metre sürüklendi. Göğsünde büyük bir acı hisseden Adem’in dudakları solgundu. Ağzının köşesinde incecik bir kan izi belirdi. “Tek yumruk ile birlikte, tükürükçü yeşim yılanının zırhı olmasına rağmen, ağzıma kan doldu! Bu ne kadar güçlü bir yumruk?”

Adem bunları düşünürken elbetteki yerde kalmadı, hemen ayağa kalkan Adem’in çenesi dikleşti ve dudakları alaycı bir gülümseme ile doldu. “Gerçekten de Qi Yoğunlaşmasının altıncı düzeyinin gücü bu mu?”

Rakibini kışkırtmayı amaçlayan Adem’in alaycı suratını gören Şemsettin’in suratı karardı, gözlerinden sanki ateş çıkıyordu. Tek bir yumruk ile birlikte rakibinin işini bitireceğini umuyordu. Bunun sebebi ise Yıldırım Tanrı’sı Yumruğuna tam olarak hakim olamadığından sadece üç defa kullanabiliyor olmasıydı.

“Gücümün sadece yüzde ellisini kullandım ve bana böylesine alaycı bir şekilde mi bakıyorsun? Pekala o zaman bir sonrakinde tüm gücümü kullanacağım!”

Adem bu sözleri duyduğunda kalbi karardı, rakibinin gücünün sadece bir kısmı olduğunu nasıl bilebilirdi ki? Kurt gözleri kan dökme aşamasında kanlandı, nefesi son derece yavaş ve düzenli hale geldi. Bu durum Adem’in son derece ciddi olduğuna işaretti.

Cennet Ateşi tekniğini hızla bedeninde dolaştırmaya devam eden Adem’in bedeni hızla yeniden toparlandı. İç organlarının almış olduğu hasar hızla iyileşmeye başlamıştı. Bu durum elbette ki bedenindeki enerjiyi tüketiyordu ve Adem’in şuan için yapabileceği bir şeyi yoktu.

Bir anda tekrar ortadan kaybolan Adem’in bir sonraki ortaya çıkışı doğrudan Şemsettin’in önü olmuştu. Elini hızla düzleştiren Adem’in avuç içi doğrudan Şemsettin’in diyaframına doğru ilerlemişti.

Diyafram insan vücudunun en zayıf bölgelerinden birisiydi. Böylesine narin bir bölgenin bulunması zor olduğu gibi o bölgeye saldırmakta aynı oranda zordu. Ancak Adem’in şansı o kadar yüksek bir noktadaydı ki, tesadüf eseri Şemsettin’in diyaframına doğru avuç içini vurmuştu.

BOM!

Bir patlamayla birlikte Şemsettin’in bedeni hızla uçtu, bu muazzam güç ile birlikte seyircilerin bile duyacağı derin bir ses yankılanmıştı.

KRACK!

Bu kadar yüksek bir ses ile birlikte yere düşen Şemsettin’in dişlerinin arasından bir avuç kan döküldü! Bu durum tüm seyircilerin soluğunu tutmasına neden oldu. Muazzam bir baskı ile birlikte hepsi Adem’in avuç içine bakıyordu.

Adem’in avuç içinden çıkan ince duman dışında, görünen, başka bir şey yoktu. Beyaz yeşim mermerini un ufak eden bu elin gücü o kadar yüksek safhaya ulaşmıştı ki, onun önünde kimse duramayacak gibi duruyordu.

Dalgaları tek eliyle kıracak gibi duran Adem’in eli tüm istikrarını korudu ve daha sonrasında hızla aşağıya indi. Gözlerinde zehirli bir acımasızlıkla birlikte Adem’in ince dudakları Şemsettin’e doğru konuşmaya başladı. “Gücümün sadece yüzde yetmişiydi bu! Ayrıca, sözünden dönsende, bana verdiğin haklardan iki tane kaldı.”

Tüm bu arenayı sallayan kelimeler insanların soluğunu tutmasına neden oldu. “Bu çocuğun içine ejderha mı kaçtı!”

İnsanların hemen hemen tepkisi bu yöndeydi, gözlerindeki şaşkınlık o kadar kötü bir hayranlığa dönüşüyordu ki, Hızıroğullarının aile efendisi dişlerini sıkmıştı. “Bu çocuk ölmek istiyor!”

Soğuk kelimelerle birlikte ortam o kadar soğumuştu ki, Şemsettin’in babası ne yapacağını şaşırmıştı. Şemsettin’in kötü performansı onu o kadar germişti ki, alnından soğuk ter damlaları düşmesine neden oluyordu. Zihni “Bu çocuğun gücü, oğlumu yenmeye yetecek! Fidan elden gidiyor!” diye haykırıyordu.

Adem, Şemsettin’e doğru ilerledi ve ayağa bile kalkmasına izin vermeyerek, hızla Şemsettin’in yakasından tuttu. “Şimdi o zilli kuzeninin önünde bana atmış olduğun tekme var ya… Onu ödeme zamanın geldi.” Suratındaki gülümseme ile birlikte tüm ruhsal gücünü bedeninde dolaştırmaya devam eden Adem’in bacağı havaya doğru kalktı ve doğrudan Şemsettin’in beline doğru bir tekme indi.

BANG!

Tekmenin gücüyle birlikte en az on kere yuvarlanacak olan Şemsettin’in gözlerinde Adem’e bakarken bir korku vardı. Ne yapacağını hala kestiremiyordu. Dudaklarından akan kan ve ailesine duyduğu korku her saniye artıyordu. “Yenilirsem dedem beni keser!” diye düşünüyordu.

Ayağa kalkmaya kendisini zorlayan Şemsettin, tam ayağa kalkmıştı ki bir anda Adem tekrardan önünde belirdi. “Ayağa kalkmaya hakkın yok.” diyen Adem, doğrudan suratına doğru bir başka tokat attı.

ŞAAAK!

Tokatın sesi arenaya öyle bir yayılmıştı ki, tüm izleyenler bu tokadın yüzlerine vurulduğunu hissederek sessiz kaldı. Adem’in gözleri son derece anormal bir şekilde Şemsettin’e bakmaya devam ediyordu. “Kaldı tek bir tokadım! Bu sefer tokadımın gücü tam gücünde olacak! Asla acımamı bekleme!”

***

Sizlerin Mavi Elma için desteklerini bekliyorum. Normal düzende 33 saate bir yeni bölüm açılsa da her on yeni beğenme ile birlikte bir bölümü açmayı düşünüyorum. Ayrıca seri tanıtımına okuduğunuz yere kadar ki incelemenizi yaparsanız çok sevinirim. İyi günler dilerim. ^^ 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44335 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr