Bölüm 53: Banyo

avatar
1940 0

Mavi Elma - Bölüm 53: Banyo


İkili hızla devasa malikanenin içerisinde büyükçe bir hamama doğru ilerledi. Adem, bu hamamın son derece sıcak ve yoğun bir gaz bulutuyla dolu olduğunu gördüğünde ne diyeceğini bilemiyordu.

“Zehri altı defa seyrelttikten sonra doğrudan, bu havuza döktüm. Buradaki ağır havanın sebebi bu. Şimdi bu havuza girecek ve bedenimizin bu suyu emmesini bekleyeceğiz, büyük ihtimalle çok ağrılı olacak ama kimseye bedava yemek verilmiyor.”

Adem bu sözü duyduğunda kalbinin sıkıştığını hissetti, “Gerçekten de kimseye bedava yemek verilmiyor…” diye düşündü. Hemen sonrasında Kıdemli Ouz’un kendisine vermiş olduğu görev aklına geldi. “İki hafta ölümsüz mağarasında kalmam karşılığında böylesine bir göreve yolladı beni! Üstelik son derece tehlikeli olmasını umursamadı bile, neden kendisi gitmedi ki?”

Che’nin üstünü çıkarıp çırılçıplak kaldığını gören Adem, hemen Che’yi taklit etti ve oda çırılçıplak kaldı.

Che, Adem’in çıplak bedenine kısacık bir süre baktı ve yapılı vücudunun kendisinden çok daha iyi olduğunu gördüğünde hafif bir kıskançlık hissetti. Hemen sonrasında kafasını salladı ve Adem’e doğru dönerek “Kardeşim hadi havuza girelim!” diye bağırdı.

“Girelim!” Adem onun ses tonunu taklit ederek bu sözleri söyledi. İkili daha sonrasında hızla havuza atladı.

Adem’in bedeni havuza girdiği anda hemen her taraftan sarılmış hissetti, bedeninin her köşesine bir iğnenin battığını hisseden Adem hafif bir inilti saldı. Che ise sanki bedenine giren iğneler bir kılıçmışçasına çığlık attı.

“AUW…!”

Che’nin çığlığı ile birlikte Adem sadece gülebildi. “Peh! Buna bile dayanamıyor musun? Demek ki gerçek bir savaşa girsen ilk darbede öleceksin!”

Che bu sözler ile birlikte kızardı, ardından Adem’e doğru baktı ve “Sanki senin için çok kolaymıl gibi davranıyorsun! Suratına bak maymun gibi oldu, birde bana acı çekmediğini mi söylüyorsun?”

Adem bunu duyduğunda hemen suratını kapattı. “Hem, ben senin gibi çığlık atmadım! Sadece hafifçe inledim, bu da benim daha erkeksi olduğumu gösterir!”

Che bu sözlerden sonra daha fazla bir şey söylemedi, iki çocuk banyolarının keyfini çıkarmaya koyuldu.(!)

Adem oluşan sessizlik ile birlikte kafasını düz tavana doğru dikti, hamamın her yanı renkli çinilerle doluyken, tavanı tam tersi şekilde en ufak bir boya içermiyordu. Düz ve beyazdı, bu da Adem’in anılara dalmasına neden olmuştu.

Adem köyde çalışırken nasıl azarlandığını düşündü, fırından ekmek almaya gittiğinde Fırıncı Cevdet’in hayvanlarını beslemek için ona ekmek vermediği zamanı düşündü. “Bir hayvandan daha değersiz olmayı istemiyorum! Güçlenecek ve herkesin bana saygı göstermesini sağlayacağım!” diye düşündü. Bu onun hırsını en üst düzeye çekmişti.

Tam da bunları düşünürken bedeni sanki onun iradesine boyun eğmiş gibi suyun içindeki seyreltilmiş tükürükçü yeşim yılanının zehrini hızla bedenine doğru çekti!
Adem, bu zehrin bedenine girerek tüm bedenini sallamasıyla birlikte anılarından çıktı. Hemen bedenini kontrol eden Adem, vücudunun yakınlarında biriken yeşil renkli sıvıya baktı. Bu açıkçası doğrudan yılanın zehrinden başka bir şey değildi.
Bedeninden dumanlar yükselen Adem’in tüm vücudu uyuşmuştu. Bu durum o kadar berbattı ki, ne yapacağını bile bilemiyordu. Tüm bedeninin güçsüzleştiğini hissetmeye başlamıştı.

Zehir bedenine girdikten sonra doğrudan iç organlarına süzüldü. İç organlarını hızla eritmeye başlamış olan zehir sanki kendisine yer edinmeye çalışıyor gibi erittiği iç organlarının hızla iyileşmesini de sağlıyordu.

Bu sırada tamamen güçten düşmüş olan Adem, havuzun duvarına kendisini yasladı ve düşünmeye başladı. “Çok acıtıcı olmasına karşın aynı zamanda son derece rahatlatıcı…” diye mırıldandı. Bundan sonra da acılarını önemsemeden geçmişi düşünmeye devam etti.

“Depodaki kadın benden dört gözlü tavşanın dişlerini istediğinde düşünmeden kabul etmiştim, ancak daha sonrasında bu tavşanın en azından Qi Yoğunlaşmasının beşinci düzeyinde olduğunu öğrendim… Bu da kadının beni kullandığına işaret, daha bilgili olsaydım asla beni kullanmasına izin vermezdim!”

Adem, en çok zorbalığa uğramaktan nefret ederdi! Geçmişinde sürekli olarak itilip, kakılıp, kullanılmasından sonra bu nefret onun kemiklerine işlemişti. “Bana yarar sağlamadığı sürece bir daha asla birisinin bana kötü davranmasına izin vermeyeceğim!” diye düşünen Adem, hemen ardından Dicle’nin kendisini kullanmasını hatırladı.

“Benden baltamı çaldı, hemen sonrasında beni zehirden kurtardı. Hırsızlık yaptı ve suçu benim üstüme attı. Bu yüzden kavga etmek zorunda kaldım ve hemen sonrasında benim için kavgaya girişti. Gerçekten de iyi bir arkadaş…” diye düşündü Adem. Saf düşünceleri Dicle için son derece yumuşaktı.

“Şimdi ne yapıyor acaba? En son onu deponun yanında gördüğümden beridir bir yıl geçti, acaba ne kadar güçlendi? Deponun yanındayken Qi Yoğunlaşmasının ikinci düzeyindeydi.”

Dicle ile ilgili tatlı ve acı anılarını hatırlamayı bitiren Adem, daha sonrasında İpek’i düşündü. Onun için son derece iyi ve masum bir düşünce taşıyan Adem “O kız, bir yıl sonunda acaba gerçekten de dantiantını oluşturabildi mi? Eğer oluşturamadıysa ona kesinlikle yardım etmem gerekli…”

Adem ne kadar vakit geçtiğini bilmeden, havuz içerisinde uzun bir süre oturdu. Zihni, masum ninesiyle ilgili anılarına düştüğünde ninesinin son derece nazik suratını hatırladı. “Ne kadar zorlu bir yaşamı olursa olsun hep gülümserdi, üstelik asla şikayette etmezdi. Ancak onu mutlu edebilecek bir zenginliğe asla sahip olamadım… Bundan sonra onun için en iyi şekilde yaşamak istiyorum! En iyi yiyecekleri yiyecek ve en iyi kıyafetleri giyeceğim, en iyi yerlerde yaşayacağım!”

Adem bunları düşünürken yavaşça benliğinin daha da sağlamlaştığını fark etmişti. Kararlarını kesinkes uygulayacaktı ve her şeyin en iyisi olacaktı! “Ben Adem, bir ölümsüz olarak en zengin kişi olacağım ve herkesin bana gıpta ile bakmasını sağlayacağım! Herkesin bana saygı duymasını sağlayacağım!”

Adem’in bu düşünceleri, olgun bir insanın düşünceleri gibiydi, ki ninesi bunu görseydi göz yaşları eşliğinde Adem’e doğru bakar ve “Torunum sonunda büyüdü…” diye düşünürdü.

Elbette ki Adem bunu farkında değildi. En sonunda bedeninin güçlenmesinin durduğunu farkeden Adem, tekrar iradesini kazanıp ayağa kalktı.

“Che de ayağa kalkıyor gibi görünüyor.”

Che Adem’den daha yavaş bir şekilde ayağa kalktı. Ona göre bu son derece acılı bir süreçti ve hala daha dişlerini sıkıyordu. Adem’in rahat tavırlarına bakan Che “Durum nedir? Bir yerin acıyor mu?” dedi.

Adem kafasını olumsuz anlamında salladı, “Kendimi son derece enerjik hissediyorum, hatta bana çok faydalı oldu diyebilirim! Geçmişimi düşünerek hatalarımdan dersler çıkarmama bile yardımcı oldu! Oh sonunda aklıma geldi, buraya geldiğimde bir arkadaşa daha sahip olduğumdan bahsetmiştim! Onu da buraya getirebilir miyim?”

Che bu aniden gelen istekle birlikte hızla kafasını salladı, dedesinin kendisine söylemiş olduğu sözler hemen kulağında çınlamıştı. “Adem ne isterse onayla. Onun gibi bir çocuk ile arkadaş olduğundan dolayı babanı aile lideri olması için destekleyeceğim. Unutma, damlaya damlaya bir göl olur. Onun, ona yapacağınız her iyiliği ileride ödeyecek bir yapısı var.”

"Ah! Sen bu soruyu zaten sormuştun, sen bayılınca tamamen aklımdan çıkmış! Tabiki getirebilirsin."

Che’nin kabul ettiğini gören Adem mutlu bir şekilde gülümsedi! “Çok iyi bir çocuk! Kesinlikle onu tanıdığında seveceksin! Onunla konuşması basittir ve insanların iyiliğini düşünür, bana iki sefer yardımcı oldu ve en ufak bir şey bile talep etmedi!”

“Demek benim üçüncü kardeşim olacak ha! O halde ne duruyoruz? Haydi hızlıca gidelim ve üçüncü kardeşle buluşalım! Onu tanımayı isterim!”

Che’nin bu sözlerinden sonra Adem nasıl olurdu da yerinde durabilirdi ki? Hemen hızla kıyafetlerini giydi ve sıcak bir gülümseme ile Che’ye baktı, Che’nin de kendisine iyi bir gülümseme gönderdiğini gören Adem daha da mutlu oldu.

İkilinin evden ayrılması sadece on dakikalarını almıştı. Adem, kendisine verilen çanta içindeki tüm malzemeleri kendi çantasına taşımış ve hemen sonrasında ikili hızla konaktan ayrılmıştı.

Altın kanatlı karganın havalanması ile birlikte, Adem’in gülümsemesi daha derinleşti. “Arkadaşım Cihan… Yeniden buluşacağız…” diye düşünüyordu.

Hızıroğulları ailesinin içi kargaşa içindeydi. Aile liderinin halefinin ölmesi ve Aile Lideri Hüseyin’in eve hapsedilmesi onları çok zorlamıştı.

En çok şoka uğramış olan kişi ise şüphesiz Şemsettin’di. Hala daha boş gözler ile odasındaki duvara bakmaktaydı, babasının ölmesine ve kendisinin yenilmesine anlam veremiyordu!

“Nasıl olurda o küçük çocuğa yenilirim…”

İki gün boyunca bir şey yemeyen Şemsettin’in tek düşündüğü şey bu sözlerdi. Hala daha şaşkınlığını atamamıştı, babasının ölümünden bile daha ağır bir durumdu bu durum! İki farklı acıyı nasıl harmanlayacağını bilemeyen Şemsettin’in kalbi neredeyse yarılmak üzereydi.

Şemsettin’in annesi Elif, oğlunun bu durumunu gördüğüne yüreğine başka bir alev düşmüştü. Adamını kaybetmiş olan Elif’in aklına gelen, oğlunu da kaybetme düşüncesi o kadar kötüydü ki, en sonunda daha fazla boş oturamayacağını düşünerek Şemsettin’in kuzeni Alev’i yanına çağırdı.

Alev her ne kadar umursamaz görünse de, bu durum onu da sarsmıştı. Şemsettin’in en güçlü kuzenleri arasında yer almasına rağmen bu küçük çocuğa acımasızca yenilmesi onu da derinden etkilemişti.

Elif, ağırlığını ne olursa olsun koruması gereken bir kadındı. Eğer şuan kafasını eğer ve yalvarırsa gelecekte çok daha kötü günlerin kendisini beklediğini çok iyi biliyordu, bundan ötürü de kibirli burnunu havaya kaldırdı ve “Şemsettin en çok seni sever bilirsin, kendi kardeşlerini dahi seni sevdiği kadar sevmez. Şimdi çok kötü durumda, üstelik yaralı da… Ona yardım etmen gerekmiyor mu?” dedi.

Kibirli bakışları o kadar keskin bir şekilde inmişti ki, Alev bu bakışlar altında titredi. Zaten kötü bir durumda olan ruhu bu baskıya direnç gösteremedi. “Ben ona yardımcı olacağım.” dedi ve içeriye girdi.

İçeride kötü bir durumda olan Şemsettin’i fark eden Alev derin bir iç çekti. Kuzeninin yanına doğru ilerleyen Alev ona içten bir şekilde sarıldı, ne diyeceğini bilemediğinden sadece sakinleşmesini istedi. Bu sırada Şemsettin’in sürekli tekrarladığı kelimeler Alev’in yüreğinde derin bir intikam hırsını büyütmüştü.

ŞAK!

Hızla kuzenine bir tokat atan Alev, Şemsettin’in yüzünü kendisine doğru çevirdi ve “Bana bak! Bir yenilgi tattıysan ne olmuş? İntikam alamayacak kadar korktuğunu bana söyleme! Ondan intikam almak istemiyor musun?!” dedi.

ŞAK!

Bir başka tokat ile birlikte en sonunda Şemsettin kendisine gelmiş ve canlı göz bebekleriyle Alev’e doğru bakmıştı. Kafasını olumlu anlamında sallıyordu.

***

Sizlerin Mavi Elma için desteklerini bekliyorum. Normal düzende 33 saate bir yeni bölüm açılsa da her on yeni beğenme ile birlikte bir bölümü açmayı düşünüyorum. Ayrıca seri tanıtımına okuduğunuz yere kadar ki incelemenizi yaparsanız çok sevinirim. İyi günler dilerim. ^^ 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44253 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr