Bölüm 57: Muazzam Bir Koca Elde Edeceğim!

avatar
1985 0

Mavi Elma - Bölüm 57: Muazzam Bir Koca Elde Edeceğim!


Adem’in gözleri ölen son adam ile birlikte Hürmüz’e doğru dönmüştü, “Sana sadece üç saniye vereceğim! Cihan’ı üç saniye içinde serbest bırakmazsan seni de bu şekilde öldüreceğimden emin olabilirsin!”

Kadın bu önemsiz sözlere sadece güldü, “Hadi sen sonsuza kadar saymaya başla…”

Tam da bu sırada kadının elinden fırlayan devasa bir ruhani el, hemen Adem’e doğru ilerlemeye başlamıştı. Adem’in bu ruhani elden korkmaması nasıl mümkün olurdu ki?
Yasaklanmış teknikler olan ruh sanatlarının, yasaklanmasının başlıca sebebi son derece vahşi ve ön görülemez olmasıydı. Bu sanatları kullanan kişinin ruhları bedenine emerek bir çeşit güç olarak kullanabilmesi de ayrı bir durumdu. Karşısındaki insanın ruhuna doğrudan saldırabilmesine izin veren bu teknikler ile birlikte, dilerse düşmanının ruhunu kullanarak kendi ömrünü dahi uzatabilirdi!

Sadece bununla kalmaz aynı zamanda düşmanının anılarıyla bile oynayabilirdi. Böyle acımasız teknikler içeren bu sanat, doğu kıtasında yasaklanmıştı. Bu sanatı kullanmak bir tabuydu, neredeyse tüm kaynaklar yakılarak yok edilmişti. Ancak eskiden beridir kullanılan bu ruh sanatları, yasaklanıp yasaklanmadığına bakılmaksızın bir şekilde kullanılmaya devam ediyordu.

Yüzeyde yok olmuş olan bu sanatlar, yer altına inmiş ve uygulayıcıları da Yedi Kocalı Hürmüz gibi insanlar olmuştu.

“Haha! Yedi kocamı kaybetmiş olsam da bu gün muazzam güçlü bir koca elde etmiş olacağım!”

El doğrudan Adem’e doğru ilerledi ve hızla Adem’in içine işledi. Adem bir anda bedeninin bu el ile birlikte sıkıldığını hissetmişti. Tüm iç organları bu durum karşısında şiddetle titriyor ve eziliyordu. Adem’in bedenindeki bu durum o kadar içler acısıydı ki, ağzından çıkan kanın haddi hesabı yoktu.

“Cennet Ateşi Tekniği!”

Bedenini saran yeşil alevler hızla Adem’i iyileştirmeye başlamıştı. Ancak ne kadar iyileştirdiğine bakılmaksızın hızla tekrar yıpranıyordu!

El bedenindeki tüm iç organları hızla geçti ve en sonunda Adem’in kafatasının içine doğru ilerledi. Beyni patlayacak gibi hisseden Adem, çığlık atmadan duramadı!

“Hayır! Burada bu kadının kölesi olamam! Ruhum bana aittir ve başkasının kontrolüne asla giremez! Ölümsüz olmak için bu ruha ihtiyacım olacak!”

Bunları düşünürken bir anda kaşlarının ortasından çıkan parmaklar, içinde bulunan minik yeşil renkli bir ateş topunu Adem’in zihninden çıkarmaya başlamıştı. Bu ateş topu Adem’in ruhundan başka bir şey değildi!

Adem’in ruhu daha sadrce alnının ortasında görünmeye başlamıştı ki, Adem’in çığlıkları daha da iç karartıcı bir hal almıştı. “Hayır! Ölmek istemiyorum hayır!”

Görüşü dahi bulanıklaşmaya başlamıştı, hatta bu durum o kadar ilginçti ki, görebildiği tek şey alnı olmuştu.

Ruhu bedeninden şiddetle kopartılıyordu!
Adem’in ise bunun karşısında yapabileceği en ufak bir şey yoktu! “Ölmeyeceğim! Ölümsüzlük yolunda tırmanacak ve ölümsüz olacağım! Bana zorbalık yapan kim varsa onları yok edecek ve diğer zorbaların bana saygı duymasını sağlayacağım!”

Tüm bedeni şiddetle titremeye devam ediyordu, burnundan, gözlerinden ve kulaklarından şiddetle kan geliyordu. Hatta bu durum o kadar kötüydü ki, akan kan doğrudan çantasına bile düşmeye başlamıştı.

Kan çantasına döküldüğünde ise mucizevi bir olay gerçekleşmişti. Normalde kanın çantasından aşağıya süzülmesi gerekirken, doğrudan çantasının içine doğru emilmişti.

Elbette Adem bunları fark edememişti, şiddetle titriyor ve ruhu bedeninden kopartılırken sadece alnını görebiliyordu! Çantanın içine gömülen kan doğrudan çantasının uzaysal boşluğundan ilerledi ve çantasının içinde bulunan iç kısma geçtiğinde tarikattan almış olduğu Sonsuzluğun Işığı kitabına doğru ilerledi!

Kan kitabın kalın kapağından içeriye geçtiğinde kitap doğrudan mavi bir ışık saçmaya başladı. Bu durum o kadar hızlı gerçekleşti ki anlatması zaman alsa da aslında herşey bir anda olmuştu.

Mavi ışık o kadar güçlüydü ki, bir anda çantanın her yanını aydınlatan bir güneşe benzer hale gelmişti.

Çanta bu ışığı daha fazla içinde barındıramayarak, ışığın çantanın dışına fırlamasına neden olmuştu! Çantanın dışına taşan ışık bir anda Adem’in bedeninin üstünde ilerlemiş ve Adem’in vücudunu koruyan bir bariyer haline gelmişti!

Hiss!

Tamamlanan ışık bariyeri Adem’in bedeninde bulunan ve ruhunu zorla koparan beyaz ele doğru saldırıya geçti ve eli bir anda yakmaya başladı.

Hürmüz bu durumu gördüğü anda inkardan ederek kafasını şiddetle salladı. “Bu imkansız! Benim ruh kopartan elimin gücünün zayıflaması imkansız! Bunu kabul etmiyorum!”

Yapmış olduğu el mührüne daha fazla ruh gücü ekleyen Hürmüz, elin daha da güçlü olmasını sağladı. Ancak ne kadar güç koyduğunun bir anlamı yokmuşçasına, çığlık atmayı dahi kesmiş olan içi boş kabuk niteliğindeki Adem’in ruhunu çalıp Hürmüz’e getiremedi.

Hisss!

Ruhani el önemsiz bir böcekmişçesine hızla ezilmeye başladı. Elin içinde bulunan yeşil renkli minik ateş topu ise özgürlüğe kavuştuğu gibi bedene doğru girmeye başlamıştı.

Pofff!

El bir anda ortadan kaybolmuş ve binlerce parçaya bölünmüştü, bu durum o kadar ilginçti ki, her parça minik bir kar tanesine benzer durumdaydı…

Hürmüz bir anda gelişen bu durumdan ötürü kan döktü, ciğerlerindeki tüm havanın çekildiğini hissetti. Ağzından fırlayan kanın haddi hesabı yoktu!

Bunlar olurken bir yandan da Adem’in bedenini saran ışık azalmaya başlamıştı. Ruh güvenle Adem’in alnından içeriye doğru girmişti, Adem’in bedenini tekrardan tepki vermeye başlamış ve Adem şiddetle sallanmıştı.

Gözlerini aralayan Adem, tekrardan görüşüne kavuşmuş olduğundan ötürü sevinçliydi. Tüm bedeni ölecekmiş gibi hissetse de gözlerini hemen önünde nefes almaya çalışan Hürmüz’e doğru çevirmişti.

“Kimseye hemen güvenme, güvendiğin kişiye asla sırtını dönme. Kimseye acıma, acıdığın kişiye asla sırtını dönme…”

Bu sözler dudaklarından dışarıya fırladığında, Adem hızla harekete geçmiş ve önünde bulunan çaresiz Hürmüz’e doğru eli hızla havaya kalkmıştı.

Yerde debelenen Hürmüz, tokadı görmüş olsa da yapabilecek bir şeyi yoktu. Tüm ruhsal gücü tükendiğinden ötürü o kadar güçsüz durumdaydı ki kasları dahi kendisine ihanet ediyordu. Gözleri tokada bakarken zihninde “Ölüm…” diye bir ifade ortaya çıkmıştı.

ŞAAAAAAAAKKK!

Tokat Adem’in tüm kalan gücünü içeriyordu. Yerde bulunan Hürmüz’ün kafası bu tokat ile birlikte o kadar şiddetli sallanmıştı ki, kafatası bu tokada daha fazla dayanamamış ve patlamıştı.

Borrrşk!

Tüm kafatası patlamıştı. Bu durum o kadar ilginçti ki, burnu dahi başka yere doğru fırlamış olan Hürmüz’ün yapabileceği bir şey kalmamıştı.

Adem ölen Hürmüz ile birlikte hemen Cihan’a doğru ilerledi ve bağlanmış olduğu yataktan hızla kendisini kurtardı. Kanlı göğsü ile Adem’e bakan Cihan tek kelime etmemişti, ancak görmüş olduğu son olaylardan ötürü gözleri yaşlıydı.

“İyi misin?”

Cihan hızla kafasını salladı. Adem kafasını sallayan Cihan’ı gördüğünde kalbinde bir sıcaklık hissetti. Bacakları bedeninde güç kalmadığından ötürü hızla sallanmaya başlamıştı. “Sen iyiysen bir problem yok… İyileşmem gerekli…”

Hemen bacaklarını çapraz duruşa getiren Adem, çantasını tokatladı ve önüne bir yığın et çıkardı, hemen sonrasında ağzına atmış olduğu orta kalitedeki iyileştirme hapları ile birlikte Cennet Ateşi Tekniğini aktif etti. Bedenindeki tüm yaralanmaları iyileştirmeye başladı. Bu sırada sürekli olarak yemek yiyor ve enerjisini yükseltiyordu.

Bu döngü yaklaşık olarak yarım saat sürdü, Adem en sonunda kendisini tam olarak iyileşmiş bulduğunda çoktan 500 kilogram eti yok etmişti. Çantasında kalan azıcık et parçasına bakan Adem’in suratı buruşmuştu.

“Yine bitti…”

Hızla Hürmüz’ün çantasını alan Adem, ardından Cihan’a destek olarak bu gizli alandan çıkmıştı. Adem kasabın dükkanından çıktıklarında, doğrudan altın kanatlı kargaya doğru ilerledi.

“Haydi bin kardeşim.”

Cihan Adem’in kendisine bakan şefkatli suratına baktı ve daha fazla dayanamayıp ağlamaya başladı. Adem’e doğru sarılan Cihan “Teşekkür ederim, beni kurtardığın için teşekkür ederim!” diyerek şiddetle titremeye başlamıştı.

Adem, arkadaşı Cihan’ın böyle davranmasından ötürü hafifçe gülümsedi “Tamam, tamam geçti. Haydi kargaya binelim ve buradan gidelim.” dedi.

On dakika boyunca Cihan’ın sırtını sıvazlayan Adem ve Cihan, en sonunda Cihan kendisine geldiğinden ötürü kargaya bindiler ve karganın havalanmasıyla hızla Karayel Kasabının önünden ayrıldılar.

“Üçüncü Kardeşim! Benim adım Che! Tanıştığıma sevindim!”

Cihan, Che’ye doğru baktığında delicesine gülümsedi, “Ben de Cihan tanıştığıma memnun oldum!”

Che Adem’e doğru bakarak, “Hey birinci kardeşim! Nereden buldun bu çocuğu! Çok ince be bu çocuk!” dedi.

Bundan sonra Adem, suratında aptal bir gülümseme ile, geçmişte yaşadıklarını tekrar anlatmaya koyuldu. Cihan bu sözleri duyduğunda bazen utandı, bazense diğer ikiliye eşlik ederek kahkaha attı. Üçlünün kaynaşması o kadar hızlı olmuştu ki, gören kişilerin onları en azından elli yıllık arkadaş olarak göreceği kesindi…

***

Sizlerin Mavi Elma için desteklerini bekliyorum. Normal düzende 33 saate bir yeni bölüm açılsa da her on yeni beğenme ile birlikte bir bölümü açmayı düşünüyorum. Ayrıca seri tanıtımına okuduğunuz yere kadar ki incelemenizi yaparsanız çok sevinirim. İyi günler dilerim. ^^ 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44297 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr