Bölüm 73: Yedi Kuyruklu Manda

avatar
1714 0

Mavi Elma - Bölüm 73: Yedi Kuyruklu Manda


Örümcek Koparan Yılanının geniş ağızı doğrudan, Yedi Kuyruklu Mandaya doğru açılmıştı.

 

KAAAA!

 

İki mızrak gibi uzun diş, mandanın boynuna doğru ilerliyordu. Manda bir anda üstüne çullanan Örümcek Koparan Yılanından ötürü dengesini sağlayamadı. Durmak için üç ağaç boyunda durmadan koştu.

 

Her çarptığı ağaç, pirinç taneleri gibi etrafa saçıldı. Kafasını sallayan Yedi Kuyruklu Manda, devasa bedenini saran yılandan kurtulmak için yılanın vücuduna bastı ve iki ön bacağını havaya doğru kaldırdı.

 

Mandanın yetmiş ton ağırlığındaki bedeninin oluşturduğu saf kas gücüyle birlikte Örümcek Koparan Yılanının bedeni şiddetle gerildi.

 

Canı acıyan yılan en sonunda Mandayı ısırmaktan vazgeçmişti. Zaten boğazını ısırdığında zehrini enjekte etmişti. Ona göre bu dövüş çoktan sona ermişti.

 

Adem tüm bu muazzam güçlerin dövüşüne tanık oluyorken gözleri hayranlıkla yılana doğru bakıyordu.

 

“Tek bir hareketle birlikte aslında kendisinden çok daha güçlü bir rakibi yendi! Bu çok havalı!”

 

Yılan bütün bu yaşananların hemen ardından yirmi metrelik bedeninin yedi metresini küstahlık ile kaldırdı ve Mandaya göz dağı verdi.

 

Yılanın zehri çok güçlü olduğundan ötürü ölüm her geçen an Mandaya yaklaşıyordu. Bu durum Mandada büyük bir can sıkıntısı oluşturdu. Hemen geriye doğru koşmaya başlayan Manda'nın bedeninden altın ışıklar yayılmaya başladı.

 

“Manda yenilse de aslında Özel bir gücü olduğu için bir sorun yok. Şimdi yenilenecek ve bunun karşılığında sadece bir kuyruğunu kaybedecek.”

 

Yedi Kuyruklu Manda'ların Özel yeteneği bir çeşit yenilenme yeteneğiydi. Ölüm durumunda ortaya çıkardı ve Manda’yı hiç bir şey olmamış gibi eski haline geri döndürürdü.

 

Zayıf bir noktası elbette ki vardı. Manda yenilenirken hareket edemez ve mevcut gücünün bir kısmını feda etmek zorunda kaldırdı. Şuan bunu yapan Mandanın artık sürü lideri olma vasfı kalmayacak olsada en azından hayatını kurtarabilmişti.

 

“Şimdi benim sıram!”

 

Adem hemen ağaç dalından indi ve kendisini doğruca Üç Yüzyıllık Yıldız Suyu göletinin yanına doğru yaklaştırdı.

 

İki büyük liderin savaşmasından ötürü canavarlar paniklemiş ve hemen kaçmıştı. Bundan ötürü etrafta kendisini rahatsız edebilecek başka hiçbir canavar bulunmuyordu.

 

Çantasını tokatlayan Adem iki bardak aldı. Hemen hızlıca birisini suya daldırdı ve doldurdu. Tam ikincisini doldurmak üzereydi ki, bir anda sırtında bir ürperti hissetti ve arkasını döndü.

 

Yedi Kuyruklu Manda’nın doğrudan bedenini kokladığını fark etti. Bir canavarın mükemmel koku alma duyusu ve mandanın yıllar yılı kazandığı deneyimler de birleştiğinde saldırıyı yapan kişinin kim olduğunu bulmak pek de zor değildi.

 

Gözleri öfkeyle kırmızıya dönerken, vücudunda hafif bir titreme görülebiliyordu. Önündeki bu minik insan hem sürüsünden bir yavruyu öldürmüştü, hem de kendi seviyesinin düşmesine neden olmuştu.

 

Manda bu konuda nasıl sinirli olmazdı ki?

Adem bir tehlikenin kendisine kucak açtığını çok iyi biliyordu. Hızla çantasını tokatladı ve çantasından ikiz baltalarını hızla çıkardı. Yüz kez ıslatılmış demirin eşsiz parıltısı hemen ortaya çıkmıştı. Üç Yüzyıllık Yıldız Suyu ile birlikte harika bir görüntü ortaya koyuyordu.

 

“Senden korkacağımı mı düşünüyorsun? Haydi gel seni bekliyor bu oduncu!”

 

“MOOOOOO!!!”

 

Şiddetle ileriye atılan Manda sivri boynuzlarını düzleştirdi ve kafasını yere doğru eğdi. Zihninde bu küçük canlı tek bir darbe ile birlikte ölmüştü bile!

 

Hua!

 

Adem kendisine doğru gelen boynuzların çoktan farkındaydı. Basit bir ayak hareketi ile doğrudan boğanın o mızrak keskinliğindeki sivri boynuzlarından kaçmayı başardı. Kaçarken de baltasıyla bir vuruş yapmayı ihmal etmedi.

 

Swist!

 

Balta her ne kadar sağlam olsa da sonuçta kesme hareketlerinin uyandığı bir silahtı, nihayetinde sivri bir köşesi yoktu ve Manda'nın sert derisinde sadece minik bir çizik bırakabilmişti.

 

Adem’in kafası zehir gibi çalışıyordu, “Bu Manda'nın zayıf noktası kesinlikle ensesi, bir kez ensesine yapışırsam beni sırtından atamayacağına eminim!”

 

“Peki bunun için ne yapmam gerek? Mevcut hızım kesinlikle onunla boy ölçüşemez, bu yüzden Cennet Ateşi tekniğini kullanmam gerekecek! Ancak bu açlık illetinden ötürü de Kübey’in Burçağını kullanmam lazım. 100.000 ruh taşı verdiğim hapları su gibi kullanamam!”

 

“Şimdilik kaçınacak ve doğru bir anı kollayacağım. O an geldiğinde ensesine yerleşecek ve öldürene kadar aşağıya inmeyeceğim!”

 

Manda almış olduğu bir başka hasar ile birlikte daha da sinirlendi. Hatta o kadar çok sinirlendi ki, en sonunda kutsal topraklarda olduğunu dahi unutarak hemen bacaklarını havaya doğru kaldırdı. Tüm gücüyle toprağa öyle bir vurmuştu ki, toprak üç saniye boyunca salladı.

 

BOOMMM!!

 

Adem bu anlık sarsıntı ile birlikte dengesini kaybetmişti. Ayakta dahi zor duruyor haldeydi, Manda bunu fırsat bilerek hızla ileriye atıldı. Adem’e doğru ok gibi uçan boğa, doğrudan Adem'e tosladı! 

 

GÜÜMMM!!

 

Adem bu muazzam kuvvetle birlikte öyle güçlü bir şekilde uçtu ki, zavallı ağacın Adem’in bedenini durdurmasının imkanı yoktu.

 

Ilk ağaç un ufak olurken ikinci ağaca çarpan Adem’in kaderi ilkiyle aynıydı...

 

GÜÜMMM!

 

Bir başka ağacın devrilmesi ile birlikte ortalığın devasa bir savaştan çıkmış gibi görünmesi bir olmuştu.

 

İkinci ağaçtan sonra daha fazlasını bedeninin kqldırmayacağını düşünen Adem daha bedeni yere inmeden Cennet Ateşi tekniğini kullanmaya başladı. Tüm bedenindeki kemikler ya çatlamış, ya da kırılmıştı.

 

Yerde on metre kadar yuvarlanan Adem, kendisine doğru tekrar gelmeye başlayan Manda’dan ötürü panikledi ve çantasını tokatladığı gibi bir şifa hapıyla birlikte uçan kılıcını ortaya çıkardı.

 

Kübey’in Burçağından da kullanan Adem, Burçağı kullanmasa kemikleri iyileştiğinde gireceği açlık durumunu hayal dahi edemiyordu.  

 

“Qi Yoğunlaşmasının yedinci düzeyinden, altıncı düzeyine düşen bir Manda’nın eşsiz gücü bu!” diye Adem zihninde çığlık attı, “Keşke yılan gibi olabilseydim! Tek bir hamlede rakibini yok etti!”

 

Bir anda aklına başka bir fikir gelen Adem, Manda kendisine doğru gelirken hareketsiz kaldı. Kollarını iki yana açan Adem, Manda'yı sevinçle kucaklayacakmış gibi görünüyordu.

 

Padişahın halkını selamlaması gibi bir olay gerçekleşiyordu. Gözü dönen Manda, bunların hiçbirisini umursamadan doğrudan Adem’e doğru ilerleyen yeniçeriler gibiydi.

 

Manda tam Adem'e tekrardan toslayacakken, Adem kısacık bir ayak hareketi ve bir el çabukluğuyla Manda’nın boynuzunu yakaladı ve o anda kafasını yukarı kaldıran Manda’dan faydalanan Adem, tek seferde Manda’nın ensesine yerleşti.

 

“MOOOOO!”

 

Manda ensesine yerleşen Adem'i fark ettiğinde öfkeyle kükrerken, Adem’i sırtından atmak için zıplamaya başladı.

 

Ancak Adem bu detayı çoktan düşünmüştü. Daha manda zıplamaya başlamadan çantasını tokatladı ve ikinci bir uçan kılıç ortaya çıkardı. Iki uçan kılıç ve Adem’in tek baltası fırtına gibi Manda’nın ensesine saldırmaya başladı!

 

On nefeslik sürede Adem çoktan otuz defa saldırmıştı. Mandanın derisi her ne kadar kalın olsa da delme saldırıları yapan uçan kılıçların hedefi olmuştu. Sadece altı saldırıdan sonra Manda’nın derisi açılmış ve kan akmaya başlamıştı.

 

“MOOOOOHHH!”

 

Can açısından ötürü çığlık atan Manda artık kontrollü olarak bile zıplayamıyordu. Rasgele zıplamaları o kadar şiddetliydi ki Adem’in daha da şiddetli tutunmasına neden oluyor, bu da saldırı hızını etkiliyordu.

 

Her ne kadar saldırı hızı düşse de, bir kez açılan yaradan sebep baltanın görevi daha da kolaylaşmıştı.

 

Adem’in hızı açtığı İşlev Meridyeni'nden ötürü yavaşlamış olsada o kadar da kötü değildi. Ruh gücü ile desteklediği vücuduyla hunharca saldırıyordu.

 

Sadece üç nefes süresinde on beş defa baltasını Manda’nın ensesine doğru savurmuştu.

 

Poorrrşşk!

 

Kemik kırılmasının ve etin parçalanmasının tanıdık sesi tekrar ortaya çıkmıştı.

 

Mandanın boynundaki sert kemikler kırıldı ve eti de büyük oranda parçalandı, bundan ötürü de ölmesi an meselesiydi.

 

“MOOOO...”

 

Acı bir çığlık boğanın yüreğinden yükseldi, ancak bu çığlık şelale gibi dökülen kandan ötürü sessizliğe tabii olmuştu.

 

Kısacık bir vakit önce görülen altın renkli ışık tekrar ortaya çıkmıştı. Bu sırada Adem'de Mandaya doğru bakıyordu.

 

“Şimdi gerçekten öldürme zamanı!”

 

...

 

Bu sırada Gökkuşağı Msğaralarının içinde gezen Hızıroğlu ailesi, bir anda kendilerine doğru yükselen çığlık ile birlikte hızla sağa solo kaçmaya başladı. Ancak kısacık bir bekleyişten sonra kendilerine gelen bir Manda ile karşılaşmayan insanlar merak etmeye başladılar.

 

“Bir yedi kuyruklu Manda’nın sesine benziyor!”

 

“Peh... Kim birinin Yedi Kuyruklu Manda ile savaşmaya başladığını söyledi? Büyük ihtimalle savaşmıyor, kaçıyor. Haydi olay yerine gidelim!”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44246 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr