Bölüm 78: ALEEEV!

avatar
1561 0

Mavi Elma - Bölüm 78: ALEEEV!


Adem'in elindeki balta o kadar hızlıydı ki, Nazım her ne kadar Qi Yoğunlaşmasının yedinci düzeyinde olsa da baltayı görememişti. Adem’in İşlev Meridyenleri ile ağaç kesme tekniğinde ki ustalığı birleştiğinde Nazım’ın baltayı görmesi çok zordu.

 

Elbette göremediği şeye karşı kendini savunması da imkansızdı, ancak bu tarz durumları şansa bırakmaz her zaman göğsünde bir koruyucu tılsım taşırdı.

 

Beyaz renkli koruyucu tılsım doğrudan Adem’in baltalarıyla buluştu. Geniş bir “BOMM!” sesiyle birlikte Nazım’ın koruyucu tılsımı kırıldı. Tılsımın kırılması Nazım için ikinci bir şans demekki. Hızla geriye doğru iki koca zıplayış gerçekleştiren Nazım korku ve şaşkınlık dolu bir ifadeyle Adem'e doğru bakmaya başladı.

 

“Şans eseri saldırımı attlattın, gerçi sen değil de daha çok senin eşyan atlattı ama olsun.”

 

Hazine toplayanlardan geriye kalan dört kişi korkuyla Adem'e doğru bakmaya devam ediyordu. Birisi şaşkınlıkla sesli düşünmeye başladı.

 

“Gerçekten de bu çocuk Qi Yoğunlaşmasının beşinci düzeyinde mi?”

 

Her ne kadar Qi Yoğunlaşmasının altıncı düzeyinde olsa da Adem’in olağanüstü saldırısını görmesini imkansızdı.

 

Adem’in Cennet Ateşi tekniğini aktif hale getirmesi ile İşlev Meridyenini kullanarak çoğunluğun göremediği bir saldırı başlatması bir olmuştu. Hızı ve gücü çok rahat bir şekilde Qi Yoğunlaşmasının yedinci düzeyine eş değerdi.

 

Şemsettin kendine geldiğinde tüm kuzenlerinin hâla daha şaşkınlıkla Adem’e doğru baktığını gördü. Dudakları incecik bir hale geldi ve hemen çantasında bulunan ses iletim tılsımını kullandı.

 

“Tüm herkes şuan bulunduğum alana doğru toplansın Adem Çulsuz bulundu! Hemen onu hemen öldürmemiz gerek, şu anda onu öldürmek için sayımız yetmiyor!”

 

Bunun hemen sonrasında kendisine ölümcül bir soğuklukla bakan Adem ile karşılaşan Şemsettin istemeden de olsa arenada yaşananları düşündü ve güçlükle yutkundu.

 

Bu sırada Adem, hemen yanında bulunan bir diğer erkeğe doğru ilerledi ve tek ve temiz bir çift savuruş ile genç erkeği üç eşit parçaya böldü.

 

Zavallı genç erkeğin böylesi bir durumda çığlık atacak zamanı bile yoktu.

 

Nazım doğrudan Şemsettin’e doğru baktı, suratında korku olsa da kararlı bir görüntü sergiledi.

 

Şemsettin de bizzat aynı görüntüyü verdi, bunun yanında bir miktar da kibir vardı.

 

“İkimiz beraber saldırırsak hiç bir şansı kalmaz!”

 

“Haklısın...”

 

“O halde yapalım.”

 

İkilinin arasında geçen kısacık konuşmadan sonra Şemsettin bir anda çantasını tokatladı ve elinde sert demirden bir gürz[1] belirdi. Bu gürzün top kısmı aşırı sivri minik çiviler ile güçlendirilmişti. Saldırıyı alan kişinin çiviler sayesinde dayanılmaz bir şekilde acı çekeceği kesindi.

 

“Bunu al bakalım!”

 

Adem kendisine doğru gelen Şemsettin'e hızla baktı, bu sırada Nazım da yayına okunu yerleştirmiş ve dikkatle Adem’in zayıf yönlerini aramaya koyulmuştu.

 

Bu sırada Adem de bu ikisinin kendisine aynı anda saldıracağını fark etmişti. Hemen aklına tek bir plan geldi, “Bakalım bu salak kıza karşı ne yapacaksınız!”

 

Doğrudan Alev’e yönelen Adem, bir anda Alev’in önünde belirdi.

 

“Yieeahhhh!”

 

Alev'den korktuğuna dair bir çığlık yükseldi, bir anda önüne biri çıksa kim korkmazdı ki? Üstelik bu kişi en azından on beş metre uzağınızdayken bir anda önünüzde belirse? Şüphesiz Alev’in o anda altına kaçırmaması bile büyük bir nimetti.

 

“ALEVVV!!!”

 

Şemsettin çığlıklar atarak Adem'e doğru koşmaya devam etti. Bu sırada Adem ise boş durmadı ve Qi Yoğunlaşmasının üçüncü düzeyinde bulunan Alev’i hallaç pamuğu gibi çevirerek bir anda önüne çekti.

 

Adem Alev'i önüne çekmeden önce Nazım'da doğru anı bulmuş ve hemen okunu serbest bırakmıştı. Ancak Adem'in bu kadar hızlı olacağını nasıl bilebilirdi ki? 

 

Bütün bu olaylar bir iki nefes süresinde olmuş olsa da anlatması bayağı bir zaman alıyordu. Sadece yarım nefeslik süre içerisinde Alev'i önüne doğru çeken Adem kendisine gelen okun Alev’e saplanmasını sağlamıştı.

 

Ok bir anda Alev’in sağ göğsüne doğru saplanmıştı. Alev’in mevcut gücüyle Nazım’ın Qi Yoğunlaşmasının yedinci düzeyindeki gücü karşılaştırıldığında ok doğrudan Alev'in ciğerlerini delmiş ve sırtından dışarıya doğru çıkmıştı.

 

“ALEVVVVV!”

 

Nazım bir anda kuzenine saplanan kaza okuyla kahroldu. Kendi nesillerinde ki tek kız kuzenin kendi elleriyle yaralanması nasıl olurda ona koymazdı ki!

 

Şemsettin her ne kadar koşsa da hızlarında büyük bir farklılık vardı. Cennet Ateşi tekniğinin ikinci seviyesine doğru minik bir adım atmış olan Adem’in hızına nasıl yetişecekti ki?

 

Alev’e yaklaşmasına tam iki metre kalmıştı ki, Adem hemen çenesini açtı. “İkiniz de hemen durun, aksi takdirde bu kızı öldürürüm!”

 

Bu sözler Adem’in ağzından döküldüğü anda ikili put kesildi. Adem’in düşünceleri doğru çıkmış ve hafifçe gülümsemişti. “Bu kızın yaşamasını istiyorsanız dediklerimi harfiyen yapın! Aksi takdirde bu salak kızı öldürdüğüm için beni değil kendinizi suçlayın!”

 

“Ne istiyorsun piç kurusu!? Derhal bize söyle!”

 

Kükreyerek konuşan Şemsettin’in dudaklarından alev püskürüyordu, Nazım'sa tam tersi hâla daha olayın şokunda olduğundan buz kesmişti.

 

Adem bu ikisinin tiplerini gördüğünde gülmemek için kendisini zor tuttu. Ciddi ses tonunu korumaya devam ederek, “İsteklerim çok basit, hemen çağırdığın ibnelerin geri dönmesini sağlıyorsun, ardından çantalarınızı çıkartıp önüme doğru atıyorsunuz...”

 

“Âh! Ayrıca bir koluzla bir bacağınızı da kendi silahlarınızla iş göremez hale getiriyorsunuz. Bunlardan bir tanesi bile olmazsa kız ölür!”

 

“Bütün bunları yaptıktan sonra Alev’in göğsündeki oku çıkartacak ve elimde bulunan en güçlü ilacı vererek iyileşmesini sağlayacağım! Başka türlü öleceğine emin olabilirsiniz!”

 

“Siktir lan şerefsiz! Senin gibi arz namus düşmanı bir orospu çocuğuna nasıl inanacağım!?”

 

“İnanıp inanmamak senin bileceğiniz iş, nasıl olsa şuan bu kızı Ayızıt[2] izliyor, eğer bunların hepsini yaparsanız, ona yemin olsun ki yaşamasını sağlayacağım!”

 

“Şemsettin abi... Öldür onu, bu alçağa inanıpta heba etme kendini. Utkucu[3] beni sarı nehirde karşıladığında ondan bir hayat daha isteyeceğim. Eğer şanslıysak bir sonraki hayatımda da karşılaşırız...”

 

“Alev...”

 

Çaresiz bir duruma düşen Şemsettin’in yapacağı şey sınırlıydı. “Onu öldürüp intikamımı mı alsam, yoksa Alev'i kurtarmayı mı seçsem?” diye düşünüyordu. Bu çok zor bir karardı, bundan ötürü de karar vermesi çok zordu.

 

Her ne kadar kendisi karar vermeye çalışsa da Nazım'ın bu karara uymaya niyeti yoktu. Kuzenini çok seviyor olsa da Adem'i öldürme isteği ve hazinelerin cazipliğinden ötürü yayına bir ok daha gerdi ve hızla fırlattı.

 

“Üzgünüm Alev, uçmağa[4] vardığımızda senin için bin yıl hizmet edecek ve gönlünü almaya çalışacağım, ancak bu hayatta... Babamın ve benim yükselmem çok çok daha önemli!”

 

Bu şekilde mırıldanırken ok da doğrudan Alev’in kalbine doğru ilerledi, kalbi delindiği anda ağzından bir avuç kan püsküren Alev hafif bir tebessümle Nazım’a doğru bakıyordu.

 

“Teşekkürler...” diye mırıldandı Alev ancak sesi çok kısık olduğundan sadece Adem anlayabilmişti.

 

“Alev...?”

 

Hâla daha şokta olan Şemsettin’in kırılgan sesi mağarada bir ninni gibi yankılandı, ses ne çok güçlüydü ne de çok kısıktı, ses sadece çaresiz bir adamın yaşadığı şoku anlatıyordu.

 

Adem bile bir anda ortaya çıkan saldırıyla şok olmuştu. Bu bir anda gelen oku hiç düşünmemişti, Nazım'ın saldırıdan sonra hemen kaçtığını da bundan ötürü fark edemedi. Hem fark etse bile ne ifade edecekti ki? Önünde Şemsettin vardı ve zaten Nazım da son derece uzaktaydı.

 

Çaresiz duran ve hâla daha şokta olan Şemsettin’in gözlerinden yanaklarına doğru bir çift göz yaşı indi.

 

Hemen sonrasında kaçmaya çalışan Nazım’a doğru döndü, “Senin yüzünden Alev öldü! Senin yüzünden!” diye kaplan gibi kükredi!

 

Bundan hemen sonrasında ise doğrudan Nazım’a doğru uçtu! İkisi de mağaranın dışına doğru ilerlemeye başladı.

 

Şemsettin’e göre intikamını almaya yemin ettiği Adem büyük bir düşmandı, ancak canından çok sevdiği ancak sırf akraba olduklarından söyleyemediği cananının intikamı, çok daha ağır basıyordu.

 

“NAZIMMMMM! ÖNCE BENİ ÖLDÜRMEYE ÇALIŞTIN SONRASINDA DA GİDİP ALEV'İ ÖLDÜRDÜN BU GÜN DAHA FAZLA YAŞAMANA İZİN VERMİYORUM ÖL!” diye çığlık attı.

 

Adem’se sadece ikilinin karartılarına doğru baktı, ardından ölen Alev'in ve öldürdüğü erkeğin çantalarını soydu ve daha sonrasında da kalan ruh taşlarını çantasına doldurmaya koyuldu.

 

......

 

1-Gürz, topuz veya bozdoğan, düşmanı yaralamak ve zırhını parçalamak amacıyla yakın çatışmada kullanılan, üzerinde boğumlar olan ve bir ucu öbüründen çok daha kalın bir silahtır. Demir, bakır, pirinç veya bronzdan yapılır. Piyadelerin kullandıkları daha hafiftir. 

 

2-Ayızıt(Ayzıt): Yakut Türklerindeki güzellik tanrıçasıdır ama yunanlılardaki Afrodit'ten farklı olarak fuhuşu değil namusu simgeler. Yeni doğum yapmış lohusaların yanına gidip çocuklarını kutsar ama sadece namuslu lohusaların yanına gider. Aynı zamanda bolluğu, bereketi ve bazende güneşi temsil eder. Bazı bölgelerde Ayzıt'ın tek bir kişi değil dişi ruhlardan oluşan bir topluluk olduğuna inanılır. Yaratan, bereket ve refah sağlayıian, kadın ve çocukları koruyan, hayvanları koruyan gibi gruplara ayrılırlar.

 

3-Utkucu: Kurbanı Ülgen’e ileten bir ruhtur. Güler yüzle karşılayan anlamına gelir. Gökyüzünde yaşar, Ülgen’e en yakın ruhtur. Şaman altın kazıktayken Utkuuçi’dan kazları alır ve yeryüzüne döner.

 

4-Uçmağ: Eski Türk inanışında cennet anlamındaki kelimedir.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr