Bölüm 81: Bir Şeyler Ters...

avatar
1637 0

Mavi Elma - Bölüm 81: Bir Şeyler Ters...


Dört kollu maymunun iki kolu olağan gücüyle mağaranın duvarlarını tutuyor ve sıkıyordu. Ellerinde kalan kayalar lor peynir gibi un ufak olmuştu.

Adem bu sahneyi gördüğü anda dişi dört kollu maymunun rahminden bir bacağın dışarıya doğru çıktığını fark etti.

“Şuan doğum yapıyor, kaçmam için en iyi fırsat bu sanırım!”

Adem’in gördüğü manzarayla birlikte kaçmak istemesi çok normaldi. Devasa, otuz metrelik, dört kollu maymun mağarada doğum yapıyordu ve aslında bu mağara ona aitti!

Eşsiz hazinelerin her zaman bir koruyucusu olurdu. Bu canavarlar doğal olarak hazineye çekilirler ve ondan büyük fayda sağlarlardı. Adem kısacık bir süre düşündükten sonra “Büyük ihtimalle bu maymun demir çekirdeğinin burada olduğunu biliyor ve muhtemelen eşsiz nitelikteki göletinde farkındaydı ki bunu da doğan yavrusunun daha güçlü olmasını sağlamak için kullanması muhtemel.”

“Bilinene göre yeni doğan bir dört kollu maymun doğduğu anda en az Qi Yoğunlaşmasının dördüncü düzeyinde olur. Bu canavarların bir üst sınırı olmasa da alt sınırları bu.”

Bunu düşünürken yavaş yavaş yürümeye devam eden Adem bir yandan soğuk terler de dökmeye başlamıştı. “Ne olur doğum yaparken bana elleşme, bırak çıkayım gideyim.” diye mırıldanıyordu.

Sanki birisi bunu duymuş gibi, Adem mağaranın çıkışına doğru yaklaştığı sırada devasa bir kol bir anda önüne düştü. Dört Kollu maymunun suratında sinirli bir ifade vardı. Siyah suratında büyük oranda ter tabakası bulunuyordu. Acıya daha fazla dayanamadı ve kükremeye başladı.

“ROOOAAARRRRR!”

Kükremeyle birlikte bir inilti de dışarıya çıkmıştı. Adem bu iniltinin kaynağının bebek dört kollu maymun olduğunu çok iyi biliyordu.

Kasabada olduğu yıllarda ninesi, hâla hayattayken, bir ebeydi. İstemeden de olsa ninesinin doğum yaptırdığı zamanlarda bir kaç kez bulunmuştu. O doğum anlarından birisi de buna benzerdi.

Normalde doğum esnasında ilk başta bebeğin kafasının dışarı çıkması gerekiyordu. Eğer ilk başta bacakları dışarı çıkarsa bu sıkıntılı bir durum oluşturur ve acilen doğumun bitirilmesi gerekir. Ninesi bunun için doğrudan bebeğin ayaklarından çekmiş ve bebeğin çıkmasını sağlamıştı.

İnsana oldukça yakın bir canlı olarak kabul edilen dört kollu maymunun yaşadığı acı da buna benzerdi. Sadece otuz yılda bir kez doğum yapabilen bu canlının ikinci hamileliğiydi ve bir annelik iç güdüsüyle çocuğunun yardım olmadan öleceğini biliyordu.

Adem bu dört kollu maymuna iyice baktı, “Çocuğunu doğurmana yardımcı olabilirim, ancak doğumdan sonra beni serbest bırakacağına söz vermelisin.”

Sözlerini anlıyormuşçasına hızla kafa sallayan maymun Adem'e çaresiz bir görünüm sergiledi. Adem’in meditasyon yaptığı sırada Şemsettin’in aile üyelerini talan eden bu maymunun şimdi böylesine acıklı bir ifadeye sahip olması çok büyük bir ironiydi.

Cennet adil bir toplumdu, sadece bir saat öncesine kadar şah olan bu maymun şimdi çoktan mat olmuştu. Öldürdüğü insanlara benzeyen başka bir insandan yardım istiyordu.

Üstelik belli ki bu insan uzun süredir mağaradaydı ve büyük ihtimalle bebeği için gerekli olan suyu kullanmıştı. Bununla birlikte Adem’in demir çekirdeğini de aldığını nereden bilebilirdi ki?

“Tamam o halde anlaştık. Şimdi yapacağım şey canını yakabilir ancak doğumun daha iyi geçeceğine emin olabilirsin.”

Adem hızla dört kollu maymunun arkasına doğru ilerledi, kendisini karşılayan minik(!) bir ayak vardı. Ayak rahimin dışında telaşlı bir şekilde sallanıyordu. Açıkçası bebek çoktan annesinin rahminde boğulmaya başlamıştı.

Adem, hemen elini bebeğin ayağın üstüne doğru attı. Daha sonra anne maymuna doğru döndü ve “Akıllısın, birazdan bacağı olağan gücümle çekeceğim. Bana yardım etmek için bedenindeki tüm güçle çocuğu ittir.”

Bu sözler tamamen ninesine aitti. Ninesi o zaman doğum yapan kadına bu sözleri söylemişti.

Ninesini taklit eden Adem, hemen sonrasında derin bir nefes aldı. “Üç, iki, bir!”

Bir anda Qi Yoğunlaşmasının altıncı düzeyindeki gücüyle bebeğin bacağından tuttuğu gibi çekti. Maymunun rahminden dışarıya doğru çıkmaya başlayan bebek maymun annesinin bedenini sıkarak kendisini ittirmesi sayesinde gövdesine kadar dışarıya çıkmıştı.

Tabii bu arada anne maymunun ağzından çıkan çığlıklar da önemsenmeyecek gibi değildi. Çığlıklar o kadar güçlüydü ki mağara titriyordu.

“Tekrar, haydi bir kez daha yapalım şunu!”

“Üç, iki, bir!”

“ROOOAAARRRRR!”

Yer titreten bir başka kükremeye birlikte Adem de olağan gücüyle bebek maymuna asıldı. Annesinin rahminden bir “Plop!” sesiyle birlikte dışarıya çıkan maymun, en sonunda hayata gelmişti.

Rahminden kanlar akan anne maymun bunu önemsemedi ve arkasını dönerek yavrusuna doğru garip bir bakış gönderdi.

Doksan yıldır yaşayan anne maymunun bu ikinci çocuğuydu, nasıl olurda sevinmezdi ki?

İlk çocuğu ölen bir anne için bu ikinci çocuk adeta bir velinimetti. Aşırı güçlü olduklarından ötürü üremeleri çok seyrek oluyordu ve ikinci kez hamile kalacak kadar hayatta kaldığı için çok şanslıydı!

“UVAAAAA!”

Bir çığlık sesiyle birlikte bebek maymun insan çocukları gibi ağlamaya başladı. İnsana büyük benzerlik gösteren dört kollu maymun için bu büyük bir mutluluktu... Çocuğu yaşıyordu!

Adem tekrardan ninesini taklit etmeye çalışarak iki metrelik bebek maymunu kucakladı ve “Bakmak istediğini biliyorum, al buyur doyasıya bak.” diyerek yavru maymunu annesine doğru götürdü.

Anne maymun büyük bir sevinçle bebeğini kollarının arasına aldı. Kollarının arasındaki maymun neredeyse kaybolmuş gibiydi, çirkin suratlı maymun hâla daha ağlamaya devam ediyordu.

Anne daha fazla durmadı ve kanayan rahmine rağmen çocuğunu emzirmeye başladı. Memeleri tam üç yıldır karnında taşıdığı çocuk için bu anı bekliyordu.

İştah ile annesini emen maymuna bakan Adem hafifçe gülümsedi ve ardından hızla mağaranın çıkışına doğru ilerledi. Geride bıraktığı aile onun hüzünlenmesine neden olmuştu.

“Yeni doğan bu çocuğun annesi nede güzel bakıyor ona...”

Kendini bildiği ilk zamanlarda annesini çoktan kaybetmişti. Ninesi de asla ailesinden bahsetmediğinden Adem’in ailesini tanıma gibi bir fırsatı olmamıştı. Şimdi ninesi de öldüğünden... Ona aile olabilecek kimsesi kalmamıştı.

“Acaba annem de ben doğduğumda böyle davrandı mı?”

Kendi kendine inkar etmeye çalışsa da aslında yeni doğan maymunu çok kıskanmıştı.

Üzüntüsünü bir kenara bırakan Adem, uyuşuk adımlarla yürümeye başladı. Demir çekirdeğini de elde ettiğinden acele etmesi gerekmiyordu ve bundan ötürü de son derece rahat bir tavır sergiliyordu.

...

Dört Kollu Maymun yavrusunu emzirirken aslında çoktan güçlü bedeni kendi kendine iyileşmeye başlamıştı. Bebek emmeyi bitirdiğinde yarası da kapanmıştı.

Bundan sonra bebeğini omzuna alan anne maymun, çocuğunu güçlendirecek olan kurumuş havuza baktı ve hüzünlü bir iç çekiş bıraktı. Bu havuz olsaydı yavrusu en azından Qi Yoğunlaşmasının beşinci düzeyine geçecekti.

“En azından demir çekirdeği hâla burada” diye düşünen anne maymun hızla demir çekirdeğinin bulunduğu alana doğru ilerledi.

Demir çekirdeği de bebeği için lazımdı, onun derisini güçlendirecek ve aşılmaz kılacaktı. Ne olursa olsun bebeği daha dayanıklı olacak ve daha uzun yaşayacaktı.

Bu birleşim sadece bebekken yapılabildiğinden anne maymunun kendisi bundan faydalanamıyordu. Ancak bu durum pek de önemli değildi, elinde bir tane olduğu için kendisi kullanabilecek olsa dahi yavrusuna verirdi. Bu sayede soyu devam edebilecekti.

Duvara doğru sert bir yumruk atan maymun, patlayan duvardan hızla içeriye doğru baktı. Solgun duvarın içerisinde en ufak bir hayat belirtisi olmadığını fark ettiğinde şok oldu. Attığı yumruğun gücünün yetmediğini zannederek tekrardan bir yumruk attı.

İkinci yumrukla bile hâla daha demir çekirdeği görünmüyordu. Hatta ikinci yumruğuyla birlikte toprak daha da solgunlaşmıştı.

Bir anda aklında bir figür belirdi. Doğumda kendisine yardımcı olan insan çocuğu... Maymun gölet için onu affetmişti, ancak demir çekirdeğini çaldığını o an nasıl bilebilirdi ki?

“ROOOAAARRRRR!”

Kükremesiyle birlikte yeni doğan bebeği korktu ve ağlamaya başladı. Tek bir kükremeyle birlikte yer sarsılmadan edemedi. Burnundan dumanlar soluyan maymun doğrudan Adem'in figürünü hayal ediyordu. Kokusunun gittiği yönü tespit ettikten sonra mağaradan dışarıya akın edercesine fırladı.

Her ne kadar doğumda kendisine yardım etsede, onun en önemli hazinesini ele geçirmişti. Ya onu geri verecekti ya da ölecekti!

...

Adem son derece mutluydu, “Her şey basitçe halloldu ve Hızıroğulları da bir anda ortadan kayboldu. Demir çekirdeğini buldum ve onunla beraber kaçmayı başar...”

Adem bir anda kaşlarını çattı, “Eğer herşey bu kadar kolaysa neden Sarmaşık Dağlarına ölümcül bölge deniyor?”

“Bir şeyler ters...”

Adem şüphelenirken mevcut hızı oldukça yavaşmıştı. Hızı ölümlü birisinin yürüyüş hızına kadar düşmüştü. Bu sırada Adem, hemen arkasından bir ses duydu.

GÜM!

GÜM!

GÜM!

Bu sesi duyan Adem’in kafa derisi hissizleşmeye başladı. “İyi değil...” diye kendi kendine mırıldandı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44337 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr