Çevirmen: Mert İlbay
Editör: ÇHY
Elektromanyetik müdahale mi? Lamalar bunu yapmış olamazken, diğer ihtimal oradaki herkesin olayın ne kadar ciddi olduğunu anlamasına sebep oldu.
Mavi Fırtına harekete geçmişti!
"Görünüşe bakılırsa bizim haberimiz olmadan ülkeye giriş yapmayı başardılar. Bu kötü, Gülle ve diğerleriyle bağlantı kuramıyoruz!" dedi Yaprak endişeyle.
Başrahibe Yun Miao, Yang Chen'e garip bir şekilde baktı, "Tapınağa bakmak istediğini söylememiş miydin? Neden gitmiyorsun?"
"Ne, benim Mavi Fırtına'yı buradan tutmama ihtiyacınız yok mu?" diye sordu Yang Chen gülümseyerek.
"Onlar zaten buradalar ancak onları göremiyoruz. Daha fazla burada boş boş durmamalıyız." dedi Başrahibe Yun Miao.
Yang Chen güldü, "Bence ben gidiyorsam, burada yapacak bir şey olmadığından hepimiz gitmeliyiz. Ne kadar fazla yardım olursa o kadar iyi, ne düşünüyorsunuz?"
Tsunami ve Yaprak birbirlerine bakış atıp kafalarını salladılar. Ekipmanları artık çalışmadığından ilk görevlerini yerine getirmenin bir yolu kalmamıştı. Ayrıca tapınakta olan biten hakkında da endişeliydiler.
Çok geçmeden, Yang Chen'in önderliğindeki beşli çadırdan çıkıp Sarmal Ejder Tapınağı'na doğru gitmeye başladı.
Aynı zamanda, Gülle, Kırık Kılıç ve tapınağa giren diğerleri, beş lamayı bağdaş pozisyonunda bakır Buda heykelinin altında oturup kutsal yazıları okurken bulunca şaşırdılar. Kırmızı kasayalar giyiyorlardı.
[NOT: Kasayalar, budist rahiplerin giydikleri cübbelerdir.]
Resitalleri herkes tarafından duyulmuştu.
Holde iki adet eskimiş sütun vardı ve üzerlerindeki boya solmuştu.
Heykelin önüne yerleştirilmiş yanan tütsü bütün tapınağı kokutmuştu.
Bir savaşa hazırlık belirtisi yoktu, bu, neredeyse onlar için normal bir sabah gibiydi.
Yüce Lama Dan Zeng'in kaşları beyazlamıştı ve yaşlı ve bitkin görünüyordu. Ancak, kartala aitmişçesine gözüken keskin bir çift gözü vardı. Tapınağa hücum eden beşliye dik bir şekilde bakıyordu.
Önünde oturan dört Dharmaraja, Yüce Hazine, Yüce Araç, Yüce Bilgelik ve Yüce Şefkat iri yarı orta yaşlı ve kulakları sarkan Lamalar'a benziyorlardı. Siyah yeşimden tespihler tutuyorlardı ve sakin bir ifadeleri vardı.
Tapınakta başka biri görünmüyordu. En agresif kişiliğe sahip olan Gülle, Vayroçana Dharma Vücudu'nu tapınakta görmediği için hemen tapınağın zeminine ateş saçtı.
"Dan Zeng! Vayroçana Dharma Vücudu'nu teslim edin." diye bağırdı Gülle.
Yüce Lama Dan Zeng cevap vermedi ve ilahi söylemeye devam etti.
"Bora, en hızlımız sensin, bütün Sarmal Ejder Tapınağı'nı ara, biz dördümüz onları izleyeceğiz!" Kırık Kılıç emretti.
Bora emri kabul etti ve hemen tapınağın yan odasına doğru koştu. Sureti gerçek bir fırtına gibi geçip gitti.
Ancak Bora yan odaya giremeden önce, vücudu görünmez bir duvara benzeyen bir şey tarafından durdurulmuştu. Temas sesi duyulmuştu ve geriye uçmuştu!
Bora geriye takla attı ve vücudunu zorla dengeleyerek yan odanın kapısına şaşkınlık içerisinde baktı.
Yan odadan kar beyazı bir el uzanmıştı ve kısa süre sonra, muhteşem vücuduyla bir sarışın çıkıp geldi. Dar bir lacivert tank top, siyak ordu çizmeleri ve büyüleyici bir gülümsemesi vardı. Kahverengi gözleriyle orada bulunan herkese baktı ve akıcı Mandarin'i ile, "Herkese merhaba." dedi.
Sarışın kadın ortaya çıktığı anda tapınaktaki atmosfer soğumuştu.
"Bir Mavi Fırtına üyesi." fedi Koca Ayak kaşlarını çatarak, "Çoktan Sarmal Ejder Tapınağı'na girdiler mi?"
"Kaptan, istihbaratımızda yanlışlık var, bu kötü." dedi Bora.
Kırık Kılıç dişlerini sıktı, “Yanlış istihbarata karşı yapacak bir şey yok, düşmanın teknolojisi bizimkini çok ilerisinde. Algılama sistemimiz mükemmel değil ancak şu an onlarla yüz yüze karşılaşmaktan başka seçeneğimiz yok.”
O anda, Gök Ejderi büyük bir adım attı, "Dalkavuklardan önce ele başlarını yakalamalıyız, artık geri çekilemeyeceğimize göre ilk lamaları halledelim!"
Bunu söylediği anda Gök Ejderi çoktan Dharamajalara doğru hücum ediyordu. Aynı anda, dört Dharmaraja da sonunda dua etmeyi bırakıp kalkmışlardı. Hepsi kollarıyla göğüslerinde bağlayıp ayağa kalkarken vücutlarını döndürmeye başladılar.
Gök Ejderi'nin Ejder Pençesi, Yüce Lama Dan Zeng'e uygulanmıştı ancak iki Dharmaraja, Yüce Araç ve Yüce Bilgelik onu koruduğundan Yüce Lama Dan Zeng'in hareket etmesine bile gerek yoktu.
İki Dharmaraja birlik olup Gök Ejderi'nin saldırısını durdurdu. Yumruklar garip yaylar çizdi ve onlar Gök Ejderi'nin iki pençesindeki bütün gücü karşılamayı başardılar.
"Vajyarana'nın Mahakasyapa Yumrukları mı?" Gök Ejderi'nin vücudu duraksadı ve çirkin bir ifadesi vardı.
"Amitabha, Shaolin'in hakikatli öğrencilerinden biri olarak bu yumruğu gerçekten tanıdınız, Bay Gök Ejderi."
Gök Ejderi soğuk bir şekilde homurdandı ve eklemleri patlamış mısır gibi sesler çıkartmaya başladı. Vücudunun tümünde görünmez bir aura belirdi, "Mahakasyapa Yumrukları, Dharma tarafından öğretilse bile dokunulmaz değildir. İlk bir benim Shaolin İlik Temizleyici Kıtab-ı Mukaddesime dayanabilecek misiniz ona bakalım!"
"Hakiki Qi'nin dışa vurumu, şimdiden Houtian'ın zirvesindesin heh..." diye mırıldandı gözünü bile kırpmadan Dharmaraja Yüce Hazine.
Gök Ejderi kükredi ve bir kez daha Yüce Araç ve Yüce Bilgelik'e saldırdı. Bu sefer, üçlünün yumrukları birleştiğinde hemen deprem oluyormuşçasına bir çarpışma sesi olup görünmez şok dalgalarına sebep olmuştu.
Kırık Kılıç ve diğerlerinin artık harekete geçmesi gerekiyordu. Kırık Kılıç ve Bora kalan diğer iki Dharmarajalar'a, Yüce Hazine ve Yüce Şefkat'e saldırdılar ve güçleri eşit seviyedeydi.
Diğer yandan, Gülle ağır makineli tüfeğini kaldırıp Mavi Fırtına'dan olan kadına ateş etmeye başladı!
Bu mermi yağmuruna karşı sarışın kadın saklanmadı, aksine elini uzattı ve önünde görünmez bir kalkan oluştu. Bu kalkan mermilerin tümünü onun bir adım önünde durdurdu ve mermiler yere düştü!
"Allah kahretsin! Bu ne tür bir süper güç?"
"Bana bırak!" Koca Ayak derin sesiyle kükredi. Gücünü topladı, ileri doğru birkaç büyük adım attı ve bir kasırga vuruşu yaptı!
Sarışın kadın, bir eliyle kalkanı tutarken diğer eliyle üç namlusu olan eşsiz bir tabanca çıkarttı. Gözlerinde soğuk bir bakış vardı.
Koca Ayak bir kasırga oluşturdu ve çok fazla içsel enerji içeren bacağı kalkana vurdu. Üzerinde belirgin bir dalgalanma yarattı ve havanın parçalanması gibi bir sesle kalkan kırıldı!
Sarışın kadın Koca Ayak'a ateş etmek üzereydi ancak ne yapmak istediğini anlayan Gülle bu fırsatı kullanarak Koca Ayak'ın yanından kadının kafasına ateş etti!
Kadın mermi yağmurundan kaçınmak zorunda kaldığı için çaresizce ateş etme niyetinden vazgeçti ve bir sütunun arkasına saklandı!
Koca Ayak, Gülle'ye "iyi iş" dercesine baktı ve sarışın kadının arkasından kovaladı. Bir zincir güçlü tekmeler attı ki bunlar kadının silahını ateşlemeye zamanı olmadan kaçmasına sebep oldu.
Gülle, Koca Ayak'ın artık yardıma ihtiyacı olmadığına karar verip silahını Yüce Lama Dan Zeng'e doğrulttu. O anda harekete geçmesi gerektiğini biliyordu ve tereddüt etmedi.
Ancak Gülle silahını ateşleyemeden önce yukarı taraftan güçlü bir çekim kuvveti onun nişan almasını engelledi.
“Hadi!” Tavandaki kirişlerden bir adamın sesi geldi, İngilizce konuşuyordu.
Gülle'nin makineli tüfeği bu güç tarafından ellerinden çekildi ve kızıl saçlı adamın eline uçtu!
Bu adam yıldızlı, çizgili ve sol tarafında fırtına olan mavi, deri bir ceket giyiyordu. Top'a sırıttı, "Silahın artık benim!"
"Orospu çocuğu!" Gülle sinirlenmişti ancak yalnızca silahlara güvenebilecek biri değildi. Bir sütuna doğru gitti, üzerinde koştu ve kirişe doğru uçtu!
"Ov!" Beyaz adam aşağı atlayarak Gülle'nin boşa çıkmasına sebep oldu. Adam ıslık çaldı ve bağırdı, "Andy! Serseri! Carlos! Gösteri vakti!"
Bağırdıktan sonra mavi gömlek giyen iki adet cüsseli siyahi adam yan odadan çıktı. Siyah gözlükler takıyorlardı ve yüzlerinde koca bir gülümseme vardı.
Bir de kahverengi gözlük takan nispeten daha cılız beyaz adam vardı. Bir anda sarışın kadının yanında belirdi ve Koca Ayak bu aniden gelen adam tarafından hazırlıksız yakalanmıştı!
Adam bir süpürme tekmesi attı ve Koca Ayak da bacağıyla bunu engellemeye çalıştı. Ancak bacakları buluşmadan önce bacağında mavi bir elektrik akımı görüldü!
Koca Ayak hemen bacağını çekip geri takla atarak çekildi ve zar zor kaçtı!
Beyaz adamların giydiği ayakkabıların elektriği iletmek için metalden yapıldığı ortaya çıktı!
"Bu tehlikeli..." diye söylendi Koca Ayak kan ter içinde. Rakiplerinin kozlarını bilmediği bir karşılaşmada, onların yöntemlerine karşı korunma yolu yoktu.
Bora ve Kırık Kılıç, Yüce Hazine ve Yüce Şefkat ile denk iken diğer iki lamadan da önemli ölçüde güçlü olan Gök Ejderi bire karşı iki olduğundan kısa bir süre içerisinde onları yenmenin bir yolunu bulamamıştı.
Gülle ve Koca Ayak birlikte dövüştü. Ortaya çıkan beş Mavi Fırtına üyesini görünce hayrete düştüler.
"Bu ne be, yalnızca üç tane yok muydu?" Gülle, beşlinin onlara yaklaştığını izlerken tetikte kaldı.
Koca Ayak kulaklığındaki radyo tuşuna bastı ancak tek duyduğu çarpık radyo gürültüsüydü. Yüzü hemen küle döndü, "İletişim kesildi, yardım istemenin bir yolu yok!"
Gülle de denedi ve onun için de bu durum geçerliydi ancak panik yapmadı. Sırtından iki adet büyük kalibreli otomatik tabanca çıkarttı, bir ağız dolusu tükürdü ve bağırdı, "Gerçek adamlar onurlu ölür, hadi her şeyimizi ortaya koyalım!"
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..