Felix üst kattaki odasına geldikten sonra, kendisini temizlemek için banyoya gitti.

Kısa bir süre duş aldıktan sonra, saçlarını bir havlu ile kuruladı ve saçlarını bir topuz oluşturacak şekilde bağladı.

Felix’in dış görüşünü çok yakışıklı olmamasına rağmen, kendisine has bir çekiciliği vardı.

“Güzel bir yüz yerine, daha erkeksi bir yüz tercih ederim.” Dedi Felix.

“Ve bu standartta uyan bir yüzüm var gibi görünüyor.” Diyen Felix, konuşmaya devam etti.

Felix daha sonra, elbiselerinin bulunduğu dolaba gitti ve beyaz bir gömlek, siyah bir kumaş pantolon ve temiz iç çamaşırları alarak, giyinmeye başladı.

Giyinmeyi bitirdikten sonra, odasından çıktı ve malikaneden çıkmak için alt kata indi.

Malikaneden çıktıktan sonra, dışarda boş bir alanda eğitim yapan ve babası tarafından eğitilen, sadık muhafızları gördü.

“Çok çalışıyorlar gibi görünüyor.” Diye düşündü Felix.

“Bende tembel olamam.” Diyen Felix, kendi içinden düşünmeye devam etti.

Felix, babasının eğittiği muhafızların bu kadar çalışkan olduklarını görünce memnun oldu ve yüzünde bir gülümseme oluştu.

“Muhafız Paul.”

Felix bu muhafızların lideri ve kaptanı olduğunu bildiği adama seslendi.

Diğer muhafızlar ile birlikte eğitim yapan Paul, birisinin ona seslendiğini duyunca kafasını çevirdi ve Felix’i gördü.

“Baron Owen, emriniz nedir?”

“Bir süre dışarı çıkmak istiyorum.” Dedi Felix.

“Bana eşlik etmesi için on kişi hazırlayın.” Diyen Felix, Paul ile konuşmaya devam etti.

“Anlaşıldı.”

Paul kendisine verilen görevi aldıktan sonra, hemen harekete geçti ve eğitim gören kişiler arasından dokuz kişi daha seçerek, Felix’in önünde onlar ile birlikte sıraya geçti.

“Gitmeye hazırız Baron Owen.”

Felix, Paul’un hangi seviyede uygulama üstüne sahip olduğunu bilmiyordu ancak ondan çok güçlü bir içgüdüsel bastırma hissi, hissedebiliyordu.

Bu baskıyı sadece Paul’dan değil, aynı zamanda diğer dokuz muhafızdan da az miktarda hissediyordu.

“Tamam, hadi gidelim.”

Felix, Paul’a başını salladı ve malikanenin dış kapısına doğru yürümeye başladı.

Eski Felix öldükten sonra, onun tüm yetişim havuzunun boşaldığını ve tüm uygulamasının çöpe gittiğini Felix, çoktan fark etmişti.

Bu yüzden uygulamaya baştan başlaması ve seviyeleri hızla atlaması gerekiyordu.

“Kaptan Paul, malikaneyi satabileceğim bir yer biliyor musunuz?”

Felix’in ani sorusunu duyunca Paul, kısa bir süreliğine şaşkına döndü.

“Başkent Glory’de faaliyet gösteren birçok emlakçı var. Bu emlakçılardan her hangi birisinin malikaneyi satın almaktan çok memnun olacağını düşünüyorum.”

Paul, Felix’in sorusu ile şaşırmış olasada, kendini hızla toparladı ve sorusuna dikkatle cevap verdi.

“Anlıyorum, o halde beni bu emlakçılardan birisine götür.” Dedi Felix.

“Malikaneyi satıp bir miktar ruh kristali kazandıktan sonra, yeni tımarımıza doğru yola çıkabiliriz.” Diye ne yapmak istediğine dair Paul’a bilgi verdi.

Paul, Felix’in kuzeye gitmek istediğini ve Barbar Ormanı’nı tımarı olarak kabul etmiş olduğunu anlayınca şaşırdı.

Bir süre Barbar Ormanı’nda yaşayan barbar kabileler hakkında düşündükten sonra, yüzünde hiç bir korku ifadesi görünmeden başını salladı.

“Anlaşıldı Baron Owen.”

Paul daha sonra Felix’e yol göstermeye başladı ve onu bir dükkanın önüne getirdi.

Felix bu dükkanın tabelasında “Snow Emlak Dükkanı” yazdığını gördü ve diğer dokuz muhafızı dışarda bırakarak, Paul ile birlikte dükkana girdi.

Dükkanın girdiklerinde, müşterileri karşılamak için görev yapan güzel bir kadın görüşlerine girdi.

Daha sonra, güzel kadının yol göstermesi ile birlikte, bu emlak dükkanının sahibi ile görüşmeyi başarmışlardı.

“Hoş geldiniz, size nasıl yardımcı olabilirim” Dedi dükkan sahibi.

Felix bir koltuğa oturmak için giderken, Paul onu korumak için ayakta, onun yanı başında beklemeye devam etti.

“Malikanemi satmak istiyorum.”

Felix oturduğu koltukta rahat bir pozisyon bulduktan sonra, dükkan sahibine buraya gelmelerindeki amacı bildirdi.

“Malikanenizin nerede olduğunu öğrenebilir miyim?” Diyen dükkan sahibi, Felix’e soru sormaya devam etti.

“Biliyor musunuz, bilmiyorum ancak yakınlarda bulunan Owen malikanesini satmak istiyorum.” Dedi Felix ve dükkan sahibiyle konuşmaya devam etti.

“Ah, gerçekten Owen malikanesinin nerede olduğunu biliyorum. Nede olsa malikane, dükkanıma çok yakın bir yerde bulunuyor.” Dedi dükkan sahibi ve şakacı bir şekilde konuştu.

“Malikanenin yerini bildiğinize göre, iş konuşmaya başlayabiliriz.” Diyen Felix, ciddi bir sesle cevap verdi.

Ve dükkan sahibinin malikaneyi almak için bir teklifte bulunmasını bekledi.

“Malikane için, 100.000 düşük derece ruh kristali ve 1.000 orta derece ruh kristali, önerebileceğim tek fiyattır.”

Dükkan sahibi bir süre düşündükten sonra, malikane için bir teklifte bulundu.

Felix, dükkan sahibinin teklifini duyunca düşünmeye başladı.

“Anlaştık.” Dedi Felix ve dükkan sahibinin teklifini kabul etti.

Felix, Owen malikanesinin Başkent Glory’de çok iyi bir konumda bulunmadığını ve değerinin dükkan sahibinin teklif ettiği miktardan çok uzak olmadığını biliyordu.

Bu yüzden dükkân sahibinin teklifini hemen kabul etti ve zaman kaybetmekten kaçındı.

“Harika, bir süre beklemenizi rica ediyorum, bu sırada gerekli belgeleri ve ruh kristallerini hazırlayacağım.” Dedi dükkan sahibi.

“Tabi, sorun değil.” Dedi Felix.