Normal Hayata Dönüş Evresi | Bölüm - 2

avatar
414 1

One Day Apocalypse - Normal Hayata Dönüş Evresi | Bölüm - 2


                                                                        2


Saat 09:17.


Ren'in Riası Jigoroya emanet edip arabaya bindirmesinden yaklaşık bir saat sonra...


Uzun bir süredir Jigoro ile araba da yolculuk yapan Rias yolculukta geçirdiği süre boyunca hiç sıkılmamıştı. Çünkü Jigoro yolculuk sırasında Rias sıkılmasın diye sesi kısık radyo eşliğinde Riasın gülmesini sağlayan komik hikayeler anlatıyor ve bazen anlattığı hikayeleri Rias için olduğundan daha komik hale getiriyordu...


Yine bu hikaye anlattığı zamanların birinde hikayeyi yarıda kesmek zorunda kaldı. Bunun nedeni bir grup adamın önünü kesmesi idi. İlk başta gerginlik çıkmaması ve Riasın korkmaması için arabayı geri vitese takıp bu adamlardan kurtulmak istedi. Fakat arabanın arkasında da adamlar olduğunu görünce arabanın kontağını kapattı, belindeki bıçağı kını ile birlikte eline aldı ve arabadan indi.


“Ne var? Ne istiyorsunuz?" dedi ve bakışlarını aralarındaki en iri adama yöneltti. Bakışlarını yönelttiği adam gülümsedi ve konuşmaya başladı.


“Bir şey istemiyoruz. Sadece dövebileceğimiz bir adam arıyorduk."


“Sizi hayal kırıklığına uğratmak istemezdim fakat burada dövebileceğiniz birisi yok. Ne yazık ki gidip başka bir adam bulmanız gerekiyor.”


Bu sözleri duyan iri adamın yüzündeki gülümseme büyüdü. Yüzündeki gülümsemeyi koruyarak Jigoro'ya doğru birkaç adım attı ve elini Jigoro'nun omzuna koydu..


“Arabadan indiğin ve elindeki plastik bıçağı gördüğümden itibaren özgüveninin yüksek olduğunu anlamıştım. Fakat bu kadar ileri gidebileceğini gerçekten hiç düşünmemiştim. Senin ağzını burnunu kırmadan önce sana bir şey sormak istiyorum. Sahiden arabadan inerken o plastik bıçağın bizi korkutabileceğini düşündün mü?" dedi ve alaycı bir bakışla Jigoro'nun suratına baktı. 


“Elimdeki bıçağın plastik olduğunu mu düşünüyorsun? Deneyelim o zaman. Bakalım gerçekten plastik miymiş?" dedi Jigoro ve kurduğu son cümlenin ardından elindeki bıçağı kınından çıkarıp karşısındaki adamın omzuna geçirdi. Bıçak adamın omzundan aşağıya doğru yağ gibi kaydı ve adamın kolunu vücudundan ayırdı.


Yüzüne ve üzerine kan sıçrayan Jigoro, yerde kolu ayrık bir şekilde yatan adama ve ona yardım etmek için yanına gelen adamlara hiç aldırış etmeden arabasının kapısını açıp arabasına bindi.


Arabaya bindiğinde Riasın ona korku dolu gözlerle baktığını görüp yüzündeki kanı kazağına sildi ve arabayı çalıştırdı.


Adamın kolunu kestiği yerden uzaklaştığı sırada bıçağının kınını almayı unuttuğunu fark eden Jigoro, içerisinden lanet okudu. O kadar özel bir parçaya on binlerce yen vermiş olmasına rağmen geri dönmenin kendini katil yapacağını bildiği ve en azından şimdilik katil olmak istemediği için bıçağının kınını almak için geri dönmedi.


Riasın korku dolu ve üzgün bakışları ile karşılaşmamak için ona bakmadan telefonunu eline alan Jigoro, Morgianaya mesaj atıp onun evde olup olmadığını doğruladı, yaklaşık yirmi dakika sonra evin bulunduğu apartmana vardı ve arabasını apartmanın önüne park edip apartmana giriş yaptı.


---


Saat 11:38.

Öğlen  saat on iki civarı uyanan Ren, uyandığında sınıfta kimsenin olmadığını fark etti ve üzerini düzeltip sınıftan çıktı. Koridora çıktığında üst kata çıkış merdivenlerinin başında elindeki çakmak aracılığıyla sigarasını yakmaya çalışan kadın bir öğretmen gördü ve yanına yaklaştı. Cebinden çakmağını çıkardı, kadının sigarasını yaktı ve çakmağı cebine koydu.


“Teşekkür ederim.” dedi kadın ve sigarasının dumanını içine çekti.


“Rica ederim. Birşey sorabilir miyim?”

“Tabii ki. Sorabilirsiniz.”


“Benimle birlikte sınıfta olan öğrencilerin nereye gittiğini biliyor musunuz?”


“Okulda bulunan bütün öğrenciler ailelerinin yanında daha güvende olacağı düşünüldüğü için ailelerinin evlerine bırakıldı. Şu an okulda sadece öğretmenler ve Müdür Hayashibara var.”


“Anladım. Bu benim burada ki işimin bittiğinin yani gitme zamanımın geldiğinin göstergesi sanırım. Burayı size ve diğer öğretmenlere emanet ediyorum. Çocukları koruduğunuz ve iyi bir insan olduğunuz için teşekkürler.”


“Teşekküre gerek yok. İnsanları korumak sizin göreviniz olsada çocuklar bizim önceliğimiz. Gönlünüz rahat bir şekilde burayı bize bırakıp gidebilirsiniz. Gözünüz arkada kalmasın.”


Bu sözleri işiten Ren, karşısındaki kadına gülümsedi ve çıkış kapısına doğru ilerledi. 


Okuldan çıktığında Ren, telefonunu eline aldı ve Jigoroyu aradı. Jigoro telefonu açtığı sırada Renin Jigoro’ya söylediği ilk şey kızı ve eşinin iyi olup olmadığını sormak oldu.


“Morgiana ve Rias iyi. Benim halimi hatrımı merak ettin mi bilmiyorum ama yine de söyleyeyim. Ben de iyiyim. Rias ile birlikte yaklaşık bir buçuk saat önce apartmana vardık. Arabayı apartmanın önüne park edip eve girdik ve şuan kahvaltı yapıyoruz.”


“Söylediğin şeyi kulağın duymuyor galiba Jigoro. Hepinizi ayrı ayrı merak ettim ve etmeye de devam ediyorum. Dünyanın en güvenli yerinde bile olsanız sizi gözümle görmeden iyi olduğunuza inanmam.”

“Bunu söylediğine göre buraya geliyorsun. Değil mi?”


“Evet. Okulda yapabileceğim bir şey kalmadı. Şu anda seninle konuşurken aynı zamanda eve doğru koşuyorum. Anlayacağın biraz yorucu bir durum içerisindeyim. Büyük ihtimalle yaklaşık bir buçuk saat sonra yanınızda olurum.” dedi ve telefonu kapattı.


Yaklaşık on dakikalık koşunun ardından ona doğru gelen dört kişi ve birinin elinde tuttuğu inanılmaz güzellikteki bıçak kını dikkatini çekti. Koşmayı bırakıp telefonunu eline aldı ve Jigoroyu aradı.

“Alo? Ren neden aradın?”


“Şu anda elli metre uzağımda dört adet adam var ve elinde sana verdiğim bıçağın kınını tutuyorlar. Bana söylemediğin bir şey olmadığına emin misin Jigoro?”


“Söylemediğim değil de buraya gelince anlatmayı düşündüğüm bir şey vardı fakat bu meselenin ana kahramanlarıyla karşılaştığına göre buraya gelene kadar beklememe gerek kalmadı. Gördüğün adamlar sen bana Riası bıraktıktan yaklaşık bir saat sonra arabayla yolda giderken önümüzü kesip beni dövmek istediler. Bende elimdeki bıçakla aralarından bir tanesinin kolunu kesip arabaya bindim ve oradan uzaklaştığım sırada bıçağın kınını almayı unuttuğumu fark ettim. Fakat kını almak için geri dönmedim. Geri dönmememin sebebini anlayabiliyorsun dur sanırım.”

“Anlayabiliyorum Jigoro. Merak etme, sana kınını geri getireceğim.” dedi Ren ve telefonu kapattı.


Adamlara doğru yaklaşan Ren, adamların kendine başıyla selam verdiğini görüp silahını çıkarttı ve tabancasını adamların üzerine doğru doğrulttu. 


Silahı görüp korkan dört adamdan en arkada duran adam titrek bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
 

“Alt tarafı selam verdik abi. Ne yapıyorsun ya?” dedi ve Renin en soldaki adama bakması ile bir fırsat bulduğunu düşünüp kaçmak için koşmaya başladı. Adamın kaçmaya çalıştığını gören Ren, elindeki tabanca ile nişan aldı ve koşan adamı uzaklaşmadan ayağından vurdu.

“Arkadaşının elinde tuttuğun bıçak kını benim arkadaşımın bıçağının kını delikanlı. Eğer diğer arkadaşınız gibi zarar görmek istemiyorsanız o kını bana hiç zorluk çıkarmadan vermek zorundasınız. Aksi takdirde tabancamın içerisinde bulunan yedi kurşunun üçünü size harcamak zorunda kalırım.” dedi ve tabancayı hiç indirmeden korkudan tir tir titreyen adamın elinden kını alıp kendi gideceği yola doğru ilerledi…


---

Evinin bulunduğu apartmanın önüne geldiğinde birkaç komşusunun apartmanın önüne barikat yapmış olduğunu fark etti.

Barikatı aşıp apartman kapısından içeri girdiği sırada belinde bir bıçak hissetti ve arkasındaki kişinin komşulardan biri olduğunu düşündüğü için ellerini havaya kaldırdı. Bıçağı tutan kişi tedirgin bir ses tonuyla Rene kim olduğunu ve neden apartmana girdiğini sorunca, arkasındaki kişinin sesinden alt komşusu Bayan Kobayashi olduğunu anladı ve onu daha fazla tedirgin etmemek için konuşmaya başladı.


“Sakin olun Bayan Kobayashi. Benim, üst komşunuz Uzui Ren.”

Bunu duyan kadın bıçağı Renin belinden çekti.

“Ödümü kopardınız Bay Uzui. Biraz daha susup kendinizi tanıtmasaydınız bizi öldürmeye geldiğinizi düşünüp bayılacaktım. Hem ben neden dış kapıya en yakın olan dairede oturuyorum ki.” dedi ve söylenmesinin ardından elindeki bıçağa acınası gözlerle bakıp gülümsedi.

“Kusura bakmayın Bayan Kobayashi. Sizi korkutmak istemezdim. Neyse, bence barikatı sağlamlaştırmamız gerekiyor. Bu yüzden şu dolabı dış kapıyı tıkamak için kullanabiliriz. Daha emniyette oluruz.” dedi, dolabı kaldırdı ve dış kapının önüne koydu.

“Barikatı da sağlamlaştırdığımıza göre ben kendi daireme çıkıyorum. Herhangi bir sorun olursa bana seslenebilirsiniz.”


Bu sözleri söyledikten sonra Ren, Bayan Kobayashinin evine girmesini bekledi ve o eve girince kendisi de dairesine doğru çıktı. Daire kapısının önüne geldiğinde anahtarını çıkardı ve kapıyı açtı. İçeri girdiği anda karşılaştığı ilk şey yine elini havaya kaldırmasına sebep oldu. Çünkü bu sefer ona bıçak çeken kişi Jigoro idi. Ren, kafasından beş santimetre uzakta duran bıçağa bakıp gülümsedi.

“Bugün herkes beni bıçak ile korkutmak için plan mı yaptı? Yoksa bunların hepsi bir tesadüf mü?” dedi ve Jigoro bıçağı indirmeden kını bıçağa geçirip Jigoro’nun yanından oturma odasına giriş yaptı.

Odaya giren kişinin Ren olduğunu gören Morgiana ayağa kalkıp Rene sıkıca sarıldı.


“Seninle konuşmak için telefonu elime aldığım anda neden telefonu suratıma kapatıyorsun sersem herif? Beni gerçekten çok meraklandırdın.” dedi ve sıkıca sarılmaya devam etti. 


Morgiananın sözlerinin ardından gülümseyen Ren, koltukta oturan Riasa göz kırptı ve Morgianaya sarıldı. O sırada kapıda Ren ve Morgiananın sarılmasını izleyen Jigoro odaya adımını attı ve bu adım Morgiana ve Renin sarılmayı kesmesine sebep oldu.


“Ben artık eve mi gitsem Ren? Rahatsızlık vermeyeyim.” dedi ve bu sözü Reni sinirlendirdi.

“Daha dün senin evinde kalmamışım gibi konuşuyorsun Jigoro. Bize rahatsızlık falan verdiğin yok. Hem dışarısı pek tekin değil biliyorsun. Ayrıca arabanı apartmanın önüne park ettiğini söylemiştin ama ben apartmanın önünde araba falan görmedim.”


Bunu duyan Jigoro hışımla balkona çıktı. Balkonun önüne park ettiği arabanın park ettiği yerde olmadığını görünce sinirlendi ve havaya doğru bir küfür savurdu.


“Bir başıma gelmeyen bu kalmıştı. Bu da başıma geldi sonunda. Neyse, bu saatte evime yürüyerek gidemem. Bu yüzden gerçekten burada kalmak zorundayım.”

“Kimse senin kalman konusunda birşey söylemedi Jigoro. İstediğin kadar kalabilirsin. Hem bak Rias sana çok güveniyor. Birşey olursa Jigoro Amcan bizi canı pahasına korur değil mi tatlım?" dedi Morgiana ve kızının onaylar bir şekide kafa salladığını görüp gözüyle Jigoro’ya kızını işaret etti.

Morgiananın sözlerini duyan ve Riasın yaptığı hareketi gören Ren gülümsedi.


“Sen Morgiana polis olan eşine ve sen Rias polis olan babana değil de emlakçı arkadaşına güveniyorsunuz demek.” dedi ve Jigoro’nun omzuna elini koyup konuşmasına devam etti. 


“Görüyorsun ya Jigoro. Herkes senin burada olman dan gayet mutlu. Neyse bu konuyu da hallettiğimize göre. İçeri odaya geçip oyunu hazırla bakalım. Bu sefer seni inanılmaz bir hezimete uğratacağıma eminim Jigoro.”


“Sen beni hezimete uğratacaksın ha? Peki, yenebiliyorsan yen o halde.” dedi Jigoro ve diğer odaya geçti.


Ren, Jigoronun kendine olan özgüveni ile birlikte odaya girişini izledi. Sonra eğildi ve Rias ile konuşmaya başladı.


“Rias, herşey normale dönmeye başladı. Artık korkmuyorsun değil mi?”

Babasının ona söylediği şeyleri duyan Rias, babasının sorusuna cevap vermek yerine sormak istediği bir şeyi sormak istiyordu. Bu yüzden babasına yaklaştı ve konuşmaya başladı.


“Baba, bu sabah araba ile buraya gelirken. Birkaç korkutucu adam arabanın önüne geldi. Jigoro Amca arabayı durdurdu ve arabadan çıktı. Bir süre sonra arabaya bindi. Ama arabaya bindiğinde kazağında ve yüzünde kan vardı. Baba, o adamlar Jigoro Amcayı dövdü mü? Jigoro Amca iyi mi?” diye sordu.


Riasın sorusu karşısında gülümseyen Ren. Sağ elini Riasın kafasına koydu.


Merak etme Rias. Jigoro Amcan gayet iyi. Onun hakkında endişelenmene hiç gerek yok. Jigoro Amcan da en az baban kadar güçlüdür. Ayrıca sen neden böyle şeylere kafa yoruyorsun bakayım. Yarın okula gideceksin, bugün okuldan kaytardın diye ders çalışmayacak değilsin herhalde değil mi?” dedi. Bu sözleri duyan Riasın somurtkan tatlı yüzünü gördü, Eşi Morgianaya gülümsedi ve Riasın burnunu sıktı.


O sırada içeriden Jigoro bağırdı.


“Hadisene Ren! Ben oyunu açtım. Oyunu açtırıp kaçmak yeni taktiğin mi yoksa?"


İçeriden gelen bağırtıyı işiten Jigoro ve Morgiana birbirlerini gülerek baktı. 


“Neyse, sizin muhabbetinize doyum olmaz. Ben şu Jigoro’yu oyunda hezimete uğratayım da aklı başına gelsin.” dedi ve karşısındaki odanın kapısını açıp içeriye girdi...








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46895 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr