Paraha 1. Kısım 1. Bölüm: Gece Yarısı İşi
Genç kadın, masanın üstündeki etrafa dağılmış kağıtları toplarken eli, masadaki ufak çerçeveye çarptı. Çerçeve tok bir ses çıkartarak masaya kapaklandı. İnce cam tiz bir ses çıkardı ama bundan öteye gitmedi. Kadının tüm dikkatini dağıtmıştı çerçeve, her yere dağılmış kağıtları derlemeyi bırakıp çerçeveyi düzeltti.
Elinde kaybolan küçük çerçeve, beklediğinden daha hafifti. Onu dengede tutmak için birkaç defa daha düşürmesi ve sonunda sinirlenip diğer elini de kullanması gerekti. Sonunda ufak çerçeve masada dik dururken kadın çerçevenin içindeki resme baktı. Kafası o kadar doluydu ki çerçeveyi düzleştirirken içindeki resme dikkat bile etmemişti. Genç kadın resme baktı. Resimde kendisi ve iki küçük bebek vardı. Bebekler üç tane uzun bacağı olan, yuvarlak bir tabureye oturtulmuştu. Giydikleri kıyafetler tıpatıp aynıydı. Onları birbirinden ayıran tek şey kıyafetlerindeki kuşak çizgileri ve bebek şapkalarındaki şeritlerdi. Birininki mavi iken ötekininki kırmızıydı. Bebeklerden biri gülümsüyor, yeni yeni çıkmaya başlayan dişlerini gösteriyordu. Yanındakinin ise şaşkın bir yüz ifadesi vardı. Kaşları kalkık ve dudağı buruşmuştu. Resimdeki kendisi ise arkalarında, onlara sarılmış bir şekilde poz veriyordu.
Kadının kırağılaşmış kalbi, ılıyıp yumuşadı. Pamuk gibi oldu. Bu resimde çok küçüklerdi. Kaç sene önceydi? Altı veya yedi... Zaman hızlı geçiyordu. Onlar büyüyor, kum saatinden akan kum tanecikleri gibi ellerinden kayıp gidiyorlardı. Buna rağmen onların yanında olamamak, kalbinde ağırlığa sebep oluyordu. Bu, adil değildi... Geçmişten bir şerit zihninden geçip ona birkaç şeyi hatırlatana kadar kalbindeki ağırlık derinlere çekti onu. Gerçekler su yüzüne çıkarken derin fakat sıkıntılı bir nefes verdi. Böylesi daha iyiydi, herkes için.
Öncekinden daha derin bir soluk alıp çerçevenin ince camının ardından resmi okşadı baş parmağıyla, "Yakında geleceğim..." dedi ve bu kendini daha iyi hissettirdi. Masayı toplamaya kaldığı yerden devam etti. Masa iyiden iyiye toparlanmaya başlarken kağıtların arasından bir mektup buldu. Mektubun üzerinde kendi adı yazılıydı. Kimden geldiği hakkında bir fikri yoktu ama mektubun mührü resmi bir mühür değildi. Mührü açıp mektuba hızlıca gözlerini gezdirdi.
Mektubun eşinden geldiğini anlayınca neden ona mektup gönderdiğini düşündü. Neredeyse bütün gün birliktelerdi... Fakat mektubun tarihini görünce rahatsız hissetti. Mektup bugünden neredeyse beş ay önce gönderilmişti.
Muhafız karargâhındaki odası, kendisinin olmasına rağmen neredeyse hiç kullanmadığı bir yerdi. Genelde sahada çalıştığı için burayı sadece bitmiş vakaların dosyalarını biriktirmek için kullanıyordu. Sahada işe yaramayacak dosyaları ve diğer çoğu şeyi masaya atıp çıkardı genellikle ve kapı sıkı sıkıya kilitli olduğundan, kimse içerideki ufak kâğıt dağcıklarından haberdar olmazdı.
Uzun periyotlar halinde çalışıp birkaç günlük izin alırdı. Bu yüzden odasında türeyen tepeleri temizlemek ya aklına gelirse ya da tesadüfen odasına çıkarsa yapacağı bir iş olurdu, şu an olduğu gibi. Birkaç ayın yüzlerce dosyası ile cebelleşir sonra da iki günlük uzaklıkta olan evine doğru yollanırdı.
Mektubu da kaybolmayacağı bir kenara koyduktan sonra masaya odanın soluna yerleştirirmiş iki çekmece dolusu evrakla uğraşmayı denedi. İşe ara verdikçe zaten az olan iş yapma hevesi gittikçe sönüyordu. Şöyle bir bakınca birkaç tane kağıda daha dayanamayacağını düşündüğünden, işi bırakmayı düşündü. Lermar geldiğinde bütün dosyaları ona kilitleyebilirdi.
Ufak bir iç çekişmenin ardından genç kadın kağıtları düzenlemeye devam etti.
Ofladı ve geriye yaslandı. Saatlerce çalışmış gibi üstünde bir yorgunluk vardı. Bir dahakine dosyalar ile vaktinde ilgileneceğine söz verdi. Asla tutmadığı sözlerden biriydi bu.
Homurdanıp dosyayı yerden aldı. Gözleri siyah kapağa damgalanmış kırmızı damgaya, oradan da mürekkeple yazılmış yazıda dolandı, "67. Köprü altı bahisçisi, masabaşı katili. Kapandı."
Bu, iki ay önce içeri tıktığı suçlunun dosyasıydı. Ona karşı olan öfkesini hala kaybetmemişti. Öte yandan, uzun zamandır karşılaştığı tek dişli suçlunun o olduğunu söyleyebilirdi.
Dosyayı alıp masanın üstüne koydu. Kâğıt hışırtıları sinirini bozmaya başlarken siyah dosyanın kapağını araladı Savamare. Eğer böyle giderse bütün odayı yakmayı düşünüyordu.
Kağıtlarda dar ve küçük yazılar -ki küçük yazılardan nefret ederdi- ile tonlarca bilgi nakşedilmişti. Bazı sayfalara ataçlar ile resimler tutturulmuştu. Bir iki sayfa geçtikten sonra karakalem olmasına rağmen oldukça gerçekçi ve detaylı portreler ile karşılaştı. Portrelerin hepsi aynı kişiye aitti. Tek farkları hınç adamın farklı açılar ile çizilmiş olmasıydı.
Adamın burnu kırıktı ama bu sadece yan profilden belli oluyordu. Çatık ve kötücül yüzü, var oluşundan gelen bir zarardı. Saçları siyahtı ama içinde beyaz teller kol geziyordu. Göz altlarında asla gitmeyen çatlaklar vardı. Çıkık elmacık kemikleri de eklenince suratında haddinden fazla şey varmış hissiyatı veriyordu. Tüm portrelerde adamın üstünde siyah renkli, kadife kıyafetler vardı. Giydiği yeleğin göğüs cebinde birbirine geçmiş üçgenlerin içine beş yapraklı bir çiçek sembolü vardı. Kâğıda çizilmiş resimlerde yoktu ama Savamare aynı sembolün adamın elinde de olduğunu biliyordu.
Dudakları sessizce kıpırdarken dosyadakileri okuyordu, "Kusayen Yahen, otuz sekiz yaşında, Istırap Çicekleri grubunun bir üyesi. Haziranın 3. Haftası yakalandı. Şu an Kuzey Hapishanesi'nde, olması gereken yerde yani."
Vaka dosyasını okumayı bitirince kendini dosyanın kapandığı günde buldu. Kusayen'in yakalanma haberi karargâhta dehşet verici bir hızla yayılmış ve bomba etkisi yaratmıştı. Herkes onu gizliden gizliye işaret ediyor, onun hakkında konuşuyordu. Tüm bunlar içindeki şeytanın hoşuna gitse de pek ilgilendirmiyordu kendisini. Nihai amacı salak suçluları yakalayarak kesesini doldurup küçük ve rahat bir yaşayış elde etmekti.
Ayağa kalkıp siyah kapaklı dosyayı çekmecelerden birinin içine koydu. Kusayen muhtemelen bir daha serbest kalmayacaktı. Gerçi, Kuzey Hapishanesi'nde çok dayanacağını düşünmüyordu ya; orada ölen ölene, kalan kalanaydı.
Deri ve rahat koltuğuna geçip kağıtları düzenlemeye devam etti. Kısa molalar vermek odağını toplamasına yardımcı oluyordu. Damgalı olanları -bunlar bitmiş dosyalar- damgasızlardan ayırırken son birkaç ayın durum değerlendirmesini yapıyordu. Düzenleme ile uğraşırken zaman akıp geçti. Onu işinden alı koyacak şey, kapının çalınmasıydı.
Savamare kapıya bakarken kapı cevap beklemeden açıldı. Buna cüret edebilecek sadece birkaç kişi vardı.
Kapıdaki uzun bir adamdı. Öyle uzundu ki kapıdan eğilerek geçmek zorunda kalmıştı.
Adamın açık kahverengi saçları kısa kesimliydi. Aynı renge sahip gözleri, yüzüne dikilmiş boncuklar gibi gözüküyordu. Onun haricinde uzun boylu adamın en dikkat çekici özelliği, sağ kulağının belli bir kısmının olmamasıydı.
Adam eliyle selam verdi, "Selam, Savamare," dedi, "Görüyorum ki odana uğramaya karar vermişsin."
Kadın bu sözlerin altındaki imayı anladı ve gözlerini devirdi, "Çalışıyorum," dedi. "Ama aptal kağıtlar sürekli birikiyor."
Adam gülümsedi ve tıraşlı yüzündeki gamzesini gözler önüne serdi, "Bence daha az çalışmalısın veya daha sık masanı toplamalı..."
Savamare homurdandı. Gesoo'nun asıl amacının ne olduğunu biliyordu.
"Yanlış anlama, sadece bir arkadaş tavsiyesi."
"Eminim öyledir Gesoo," dedi Savamare, "Eğer fazladan mesai istiyorsan beni izne göndermeyi değil, muhafız şefi ile konuşmalısın."
Gesoo ile Savamare kimi zaman ortak göreve çıkarlardı. Bu aralarında samimi bir bağ oluşmasını sağlamıştı.
"Peh," dedi Gesoo. Kaşlarını çatarak omzunun arkasına baktı. "Denedim ama o yaşlı adam sana dosya yığmayı çok seviyor, ben ne yapabilirim?"
"Yapacak bir şey yok." Savamare kayıtsızca konuştu ve sonra ekledi, "Lermar geldi mi?"
"Geldi fakat sanırım izne çıkmadan önce ilgilenmen gereken bir iş daha var."
Savamare şaşırdı, "Ne işi? Ben birazdan gidiyorum. Söyle de başka birine versin." dedi. Bu da uzun boylu adamın sırıtmasına neden oldu. "Aslında başka birinin yapabileceği bir iş değil. " dedi ve kemerine takılı küçük çantadan bir kâğıt çıkardı ve iş arkadaşına verdi. Kadın kâğıtta yazanları okurken "Şef sana iş kilitlemeyi gerçekten de seni seviyor. Bu arada, Lermar aşağıda ve seni bekliyor."
Yazar notunu akşam eklicem şuan üşeniyorum. İİ günler.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..