Echidna’nın beyaz parmaklarına ve beklenti dolu yüzüne bakan Subaru’nun nefesi donmuştu.
Bunlar daha önce reddettiği sözlerdi.
Echidna’nın gerçek doğasını çözmüş ve ürkütücü merakı tarafından yönlendirilen zihniyeti karşısında dehşete düşmüştü.
Peki ya şimdi? Kısa bir ara verip sözlerini sindirince bir şey değişmiş miydi?
Hayatına tüketilebilir bir şey gözüyle bakıp deneme yanılma usulüne başvurarak, önüne çıkan zorlukları aşmaya çalışarak ilerlemek fazlasıyla ağır bir yöntem olacaktı.
Echidna’nın desteğini kabul ederse kalbini yitirmek pahasına düzenli olarak mücadele edecekti―― e teklifi reddetse ve bu zorlukları tek başına aşmaya çalışsa da aynısını yaşamayacak mıydı?
Subaru ilk seferinde dürtülerine yenik düşmüş, Echidna’nın tavrı karşısında inat etmiş ve teklifini reddetmişti.
Eğer gerçekten her şeyi bir kenara atıp kendisini kurban etmeye kararlıysa, Echidna’nın doğasını göz ardı edip ondan faydalanması daha mantıklı olmaz mıydı?
Ama karakteri buna da izin vermiyordu. Peki ne olursa olsun bire bir aynı yolda ilerleyecekse―― bu inadın ve reddedişin anlamı neydi ki?
O eli tutmalıydı.
Eğer tüm acıları ve çileleri yutarak korkmadan, yara almadan savaşmak istiyorsa o eli tutmalıydı.
[Subaru: Echidna]
[Echidna: ――――]
[Subaru: Ben… yaralanmaktan korkuyorum.]
[Echidna: ――――]
[Subaru: Acıdan, çileden ve kederden nefret ediyorum. O korkunç tecrübeleri tekrar tekrar tatmak istemiyorum, diğerlerinin o berbat sonlara erişmelerini izlemek istemiyorum. ――Ölmek istemiyorum.]
[Echidna: ――――]
[Subaru: Ve bu yüzden, bu fedakârlıkları öngören elini―― tutamam.]
Subaru bile ne yapabileceğini bilmiyordu. Ama Echidna’nın önerdiği yolda ilerleyebilecek gibi de görünmüyordu.
Ölmek istemediğini fark etmişti.
Yalnızca ölümüyle faydalı olduğunu düşünmeyen, onu her türlü kabul edebilen insanlar olduğunu fark etmişti.
Natsuki Subaru “Tek değeri ölüm olan bir adam” değildi.
Ardından yas tutan kişiler, bunu Subaru’nun ölümündeki değeri gördükleri için yapmıyordu.
O zaman yas tutmalarını sağlayan şey neydi?
[Subaru: O şeyin ne olduğunu hala bilmiyorum. ――Ama öğrenmeye niyetliyim. Bunu bulduğumda herkese borcumu ölüm dışında bir yolla ödeyebileceğimi hissediyorum.]
[Echidna: ……Ama bu dikenlerle dolu bir yol Natsuki Subaru. “Ölümü” bir yol açma aracı olarak görüp bu uğurda kendini yıpratmanın güvenilmez olduğu kadar kısa bir yöntem olacağı kesin. Yapman gereken tek şey kalbini sunmak. Bunu reddederek hem kalbine hem de sevdiklerini bekleyen geleceğe tutunmaya çalışmak çok zor bir görev ve her şeyden önce――]
Echidna burada duraklayarak bir nefes aldı.
Sonra da şu ana dek yüzünde beliren en muhteşem gülümsemeyi takındı.
[Echidna: ――Açgözlülük, değil mi?]
Açgözlülük Cadısı, Subaru’nun arzularını ve kararını hoşnut bir ifadeyle yorumlamıştı.
Reddedilmiş olmasına rağmen gülümseyişi Subaru’nun anlamlandıramadığı bir şeydi. Ama-
[Subaru: Beni sayısız kez kurtarmış olduğun bir gerçek.…… Beni içten içe bir laboratuvar faresi gibi görsen de… bu gerçeği inkar edemem.]
Echidna’nın varlığı ona bir destek sağlamış, zor zamanları atlatmasına yardımcı olmuştu.
Zihnini ve kalbini koruyabilecek bu zamanlara sahip olabildiği için Echidna’ya minnettardı.
[Echidna: ――O aptal, acınası Garfiel dış dünyadan korkuyor.]
[Subaru: ……huh?]
[Echidna: O çocuğun İlk Yargılamada gördüğü şey onu bağlıyor. Eğer bu durumu çözmek istiyorsan bu laneti ondan geri almalısın.]
[Subaru: Echidna?]
[Echidna: Diğer tüm Cadılar senin için bir şeyler yapmışken benim yapmamam hiç olur mu? “Aslında tüm Cadılar iyi insanlarmış, tabii o kötü kalpli Echidna hariç.” gibi bir şey düşünmeni istemem. Ben de bir kızım ve sana düşkünüm sonuçta.]
Echidna hızlıca bu cümleleri sarf etti ve Subaru’yu göğsünden hafifçe dürttü.
Dengesini yitirerek bir adım gerileyen Subaru, başını tekrar kaldırdığında Echidna’nın çoktan yüzünü çevirmiş olduğunu fark etti. Açgözlülük Cadısı, beyaz saçlarını savurarak Subaru’dan uzaklaşmaktaydı.
Diğer Cadılar da sessizce Subaru’yu izlemekle yetiniyordu.
[Subaru: …… Gerçekten sizi hiç anlayamıyorum.]
[――――]
[Subaru: Kafamı delirebileceğim kadar karıştırıyorsunuz, hala söylediğiniz bazı şeyler yüzünden öfkeliyim. Tüm bu süreç boyunca “Gözümün önünde anlamadığım şeylerden bahsetmeyi kesin!” diye düşünüp durdum. Ve hiçbir zaman sizden hoşlanmayacağım…]
Bunlar içten duygularıydı.
Cadıların kendine has idealleri ve düşünce tarzları Subaru’nun―― hatta herhangi bir normal insanın idrak edebileceğinin ötesindeydi.
Ve Subaru da onları anlayamıyor, hareketlerini kabullenemiyordu.
Ancak aynı Echidna ile ilgili düşünceleri gibi, kavrama yeterliliği ve minnettarlık farklı şeylerdi.
[Subaru: Ölmeme izin vermeye çalıştığınız için teşekkür ederim. Ölmeme izin vermediğiniz için teşekkür ederim. O önemli sesleri duymama yardımcı olduğunuz için teşekkür ederim. ――Bunlar için size müteşekkirim.]
Tek tek tüm Cadılara eğilerek selam verdi, her birinin kuvvetli nefes alışları görülmeye değerdi.
Sonra da arkasını dönüp ilerlemeye başladı.
Önünde, hala dizleri çimenlere basmakta olan bir kız vardı―― Satella.
Subaru’nun kendisine yaklaşışını izleyen kız nefesini tutmuştu.
Onun ürkek, küçük bir kız gibi oturuşunu fark eden Subaru, ne diyeceğini bilemiyordu.
Neden iğrenç olduğunu düşündüğü bir kişiyle karşı karşıya geldiğinde kalbi bir sıcaklıkla doluyordu?
Daha önce hiç dokunmadığı birinin karşısındayken içinde biriken bu duygular da neyin nesiydi?
Subaru bu gelişinde cevabını alamadığı pek çok soruyla karşılaşmıştı.
Ve hiçbirine verecek yanıtı olmayan, mücadele etmeye devam eden Subaru, elini yerdeki Cadıya uzattı.
Kararsız ve ne yapacağını bilemez haldeki kız, kendisine uzatılan ele bakmaktaydı.
[Subaru: Ben…… senin kim olduğunu bilmiyorum. Bana neden beni sevdiğini söylediğini veya…… seni kurtardığımı söylerken ne kast ettiğini bilmiyorum.]
[Satella: a……]
[Subaru: Ama bana verdiğin Ölümden Dönüşün beni kurtardığı bir gerçek. Bugüne dek ulaşabilmem tamamen senin sayendeydi. Bu da bir gerçek.]
[Satella: ――――]
[Subaru: Ölümden Dönüş benim için bir seçenekten ibaret…… değil mi?]
[Satella: ――――]
[Subaru: Sadece buna bel bağlamamalı ve kendimi biraz daha sevmeliyim…… böyle söylemiştin, haksız mıyım?]
[Satella: ――――]
[Subaru: Bu basit bir çıkarımmış gibi davranmayacağım. ――Ama sen… bana Ölümden Dönüşü veren kişi olarak sen… ölmemi istemediğimi düşündürüyor ve ölmemi istemiyorsun, bu kadarına eminim.]
Ve bu yüzden,
[Subaru: Senin de söylediğin gibi kendime karşı…… biraz daha nazik olmaya çalışacağım. Ve kendimi daha çok seveceğim. Bunu başardığımda ne olacağı hakkında hiçbir fikrim yok… ama sorun değil.]
[Satella: ……İyi olacak mısın?]
[Subaru: Yeah…… bu ölmeye kıyasla hiçbir şey.]
Subaru, Satella’nın endişeli sesine zayıf bir gülümsemeyle karşılık vermek için çabalamıştı.
Bu ifadeyi görerek rahatlayan Satella da Subaru’nun uzatmış olduğu eli tuttu.
O anda Subaru’nun kulaklarına yıkılmakta olan bir dünyanın sesi ilişti.
Mavi gök ve yeşil çimenler siliniyor, Natsuki Subaru Rüya Kalesine veda ediyordu.
[Subaru: ――Gidiyorum… o zaman?]
Burada ne yaptığını, neden geldiğini net hatırlayamamaya başlamıştı.
Buradan çıktıktan sonra ilk iş olarak ne yapacaktı? Kalbindeki sebepler bile belirsizleşmişti.
[Satella: Tek başına… mücadele etme. Bunu seni önemseyen insanlarla birlikte yap lütfen……]
[Subaru: ――――]
[Satella: Ölmeni arzulamayan, ölmene izin vermek istemeyenlerle birlikte mücadele et…… Bu yeterli gelmediğinde de ölümden korktuğunu unutma.]
[Subaru: ――――]
[Satella: Ölümünün… ardından yasını tutacak insanlar olduğunu unutma――]
Dünya parçalara ayrılıyordu.
Satella’nın sesi uzaklaşmaya başlıyordu. Bu gerçek Subaru’nun kalbini acıtıyordu.
Elindeki avuç korkutucu derecede soğuktu.
Ama o eli bırakmaması gerektiğini hissediyordu.
[Subaru: ――Ben-]
Ona nasıl sesleneceğini bilemiyordu.
Adını söyleyemiyor, “Satella” diyemiyordu. Onu reddetmek isteyen kısmı, onu kabullenmek isteyen kısmıyla savaşıyor, bu ismi dudaklarından kaçırmaması gerektiğini söylüyordu.
Gökyüzü parçalanıyordu. Dünya yıkılıyordu. Işıklar yanıyor, Rüya Kalesine ait olmayan bir çevre beliriyordu.
Diğer Cadılar silinmiş, bu dünyayı yalnızca Subaru ve Satella’ya bırakmıştı.
Her şey siliniyor ve her şey yenileniyordu.
――Subaru ise önündeki Satella’ya hiçbir şey söyleyemiyor, onu izlemekle yetiniyordu.
[――――]
O anda karanlığın peçesi dağıldı.
Bilinçsizce sunduğu ret ile görüşünü engelleyen o gölge ortadan kayboldu.
Ve ardındaki yüzü görmek, Subaru’nun nefesini kesti.
Nefessiz kalan Subaru’nun önündeki Satella’nın gümüş saçları savruluyor, kısık, menekşe gözlerinin kenarlarından yaşlar süzülüyordu――
[Satella: Ve bir gün―― ne olursa olsun gelip beni öldürmek zorundasın.]
Siliniyordu.
Yok oluyordu.
Dünyayla birlikte gözlerinin önündeki kız da ortadan kayboluyordu.
[Subaru: Seni ne olursa olsun――]
Subaru kızın avuçlarına sımsıkı tutunmaya devam ediyordu.
[Subaru: ――kurtacağım.]
Tamamen silinen kıymetli kıza bu sözlerle veda etmişti.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..