Cilt 4 Bölüm 106 [ Otto Suwen ] (1/3)

avatar
4453 2

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 106 [ Otto Suwen ] (1/3)


Çevirmen : Clumsy 

 

Teninde yükselen yoğun ısı yüzünden suratını ekşiten Garfiel, etrafındaki yaprakları şiddetle tekmeledi.

 

[Garfiel: Herifte yürek varmış, hiç diilse bunu söyleyebilirim.]

 

Rahatsızlık dolu bir homurdanma olsa da samimi bir övgü içeriyordu.

 

“Bu yarım yamalak yaklaşımın yüzünden kaybedeceksin.” ―― Otto bu sözleri sarf etmişti. Ve kesinlikle haklıydı.

 

Otto’nun hiçbir dövüş kabiliyetine sahip olmadığını düşünen Garfiel, onu tamamen hafife almıştı.

 

[Garfiel: Ateş taşları…… böyle zararsız bi şeyle ne bok yemeye çalıştı?]

 

Görüş karartan anlık bir alev söz konusuydu. Bu rahatsız durumu hala zihninde taze olarak tutan Garfiel, o kavurucu sıcaklığı düşünmekteydi.

 

Tüm o dumanlar ve kandırmacalar canını acıtmıştı lakin aldığı hasar bir güneş yanığından fazlası değildi.

 

Ancak kesin olan bir şey vardı.

 

[Garfiel: Eğer daha ölümcül bi şey kullansaydı öyle kolay kurtulamayabilirdim……]

 

Rakibi, o kritik anda beklenmedik bir tercihte bulunmuştu. Buna merhamet gösterisinden başka ne denilebilirdi ki? Karşısında kendisini tuttuğu ve bayıltmakta başarısız olduğu rakip, işleri tersine çevirmiş ve Garfiel’e bir ders vermişti.

 

Bu fazla acınası ve aptalcaydı.

 

[Garfiel: Benle dalga geçiyo olmalı……!]

 

Sinirini en çok bozansa alevlerle görüşünün engellendiği o anda rakibinin kendisini tamamen hiçe sayıp doğruca kaçmış olmasıydı. Garfiel onu kovalamayı düşünene dek Otto çoktan ortalıktan kaybolmuştu.

 

Geriye yalnızca yumuşak bir toprak ve dökülmüş yapraklar kalmıştı. Otto’nun aşina olmaması gereken bu sahada başarılı bir kaçış gerçekleştirdiği kesindi. Yani geceleri ormanda gerçekleştirdiği keşifler konusunda yalan söylemiyor olmalıydı.

 

Ne olursa olsun samimi bir kovalamacada Garfiel’den kaçmasına imkân yoktu. Garfiel, Otto’nun on adımda kat ettiği mesafeyi iki adımda kat edebilirdi. Bu da soylarının doğurduğu fiziksel farklılığın muazzamlığıydı.

 

Ancak Otto bunu da halletmişti.

 

[Garfiel: ――Gh! Ne bok oluyo!? Bu…… aghh! Kahretsin, burnum koku almıyo!]

 

Otto’nun kokusunu almaya çalışan Garfiel, burun deliklerini delip geçen yoğun, acılı bir kokuyla karşılaşmıştı. O koku yüzünden irkilmiş ve görüşü nüfuz eden acıdan etkilenirken başını sallamıştı.

 

İşte o anda Otto’nun eski konumunda yatmakta olan cam bir şişeyi fark etmiş, acı kokunun kaynağının o kapaksız şişedeki renksiz sıvı olduğunu anlamıştı. Ancak burnunun ayırt edebildiği tek şey buydu.

 

[Garfiel: Or*spu çocuu……! Burnumu tıkayarak beni yenebileceğini mi sanıyo?]

 

Dişlerini sıkan Garfiel, azalan seçenekleri karşısında iyice öfkelenmişti. Otto kendisine kaç tuzak kurmuştu böyle? Her adımda mükemmel bir tuzak sunabiliyordu adeta!

 

[Garfiel: ――――]

 

Bu esnada Garfiel, alnındaki yara izine dokunarak kendisini sakinleştirme ritüeline başlamıştı.

 

Ardından kalbini ve ciğerlerini sakinleştirmek, öfkeden dağılan hislerini toparlamak adına derin nefesler aldı. Şimdi düşünüyordu da Otto’nun onu sonsuza dek bastırmasına imkân olamazdı.

 

Peki öyleyse neden böyle pervasızca mücadele ediyordu?

 

Zaten en başta Garfiel’e meydan okuması da bir garipti.

 

Hedefinin zaman kazanmak olduğunu söylemişti―― sığınmacılar farklı rotalardan kaçarken o, Garfiel’in dikkatini üzerinde tutacaktı.

 

Bu doğru olsaydı Garfiel’in tüm vagonları durdurması sahiden de imkânsız olurdu.

 

Lewes taklitlerini gönderme düşüncesi de Garfiel'in aklından geçmişti ancak hiçbir vagonun yerini bilmediği için bu, nafile bir çaba olurdu.

 

Taklitler bilgi ve tecrübe konusunda eksikti, yalnızca son derece net talimatları yerine getirebiliyorlardı.

 

Bir yönlendirme almadıkça yemeklerini nasıl yiyeceklerini bile bilmiyorlardı ve sınırlarının ötesine itildikleri takdirde öylece kıvrılıp yaşamaktan vazgeçmeleri mümkündü.

 

Garfiel de böyle bir senaryoda onları arayamayacak kadar sıkılmış ve yorulmuştu.

 

[Garfiel: Sonuç olarak sadece kendime güvenebilirim. Hah! Her zamanki gibi!]

 

Seçeneği tükenmiş, burnu etkisiz hale gelmişti.

 

Ancak karamsarlaşmamıştı. Hala güçlü bir bedene sahipti ve kuvveti, ormanda dolaşıp hedefine ulaşması için yeter de artardı bile.

 

Otto hangi amaçla olursa olsun Garfiel’in karşısında durmaya cesaret etmişti. Ve ona karşı çıkma kararı verdiğine göre Garfiel’in pençelerinin ve dişlerinin tadına bakmaya da hazırlanmış olsa gerekti.

 

Garfiel ise Otto’yu basit bir av olarak görmekten vazgeçmişti.

 

Artık tüm çabasını katması gereken bir av söz konusuydu ve Otto’yu etkisiz kılana dek durmayacaktı.

 

――İşte bu düşüncelere dalarken esas niyetini tamamen unutmuş, Otto’nun planlarına ayak uydurduğunu fark edememişti.

 

[Garfiel: Nereye gitti bu sıçtıımın herifi! O piç sana talimat verdi, di mi…… ne bok dedi peki?]

 

Bu düşüncelerle Otto’yu kovalamak adına orman yoluna düşecek olan Garfiel kafasını çevirerek Otto’nun ardında bıraktığı vagonlara döndü.

 

Vagonlar yalnızca kaçak sığınmacıları götürüyormuş gibi gözükmek adına ayarlanmıştı. Ancak onları çeken iki yer ejderi gayet gerçekti ve Otto ile Garfiel yüzleşmesi süresince bu mesele onları hiç ilgilendirmiyormuş gibi sessizce beklemeyi sürdürmüşlerdi.

 

[Garfiel: Öyle oturursanız size zarar vermem mi sanıyonuz? Yüzsüz piçler. Hadi yine iyisiniz, gerekmedikçe öldürmekten hoşlanmıyorum.]

 

Garfiel bu sözleri ardında bırakarak ejderleri geçti ve bir kez daha vagona erişti.

 

Köylülerin kaçtığı izlenimini doğurmak için içeriye sayısız kıyafet yığılmıştı. Garfiel geçen sefer bu bilgiye erişir erişmez vagondan ayrılmıştı ancak gözden kaçırdığı bir şeyler olabilirdi.

 

Kıyafet yığınını ayaklarıyla iterek gözlerini tenhalaşan koltuklar ve duvarlarda gezdirdi. Dikkatini çeken bir şey yoktu ve küçük bir araştırma sonunda vagondan inmek üzereyken,

 

[Garfiel: ――Ha?]

 

Vagon kapısının arkasına yapıştırılmış bir şeyi fark etti.

 

Bu, rüzgârda savrulan, özellikle de içeriden görülebilmesi adına yerleştirilen beyaz bir kâğıt parçasıydı.

 

――İçi bir önseziyle dolan Garfiel nota yaklaştı, duvardan çekip aldı ve ellerinde açtı.

 

{――Gerçekten bu kadar ahmaksan uğraştığımıza değmiş demektir.}

 

Bu mesajı okuyan Garfiel’in görüşü öfkeden kıpkırmızı kesilmişti.

 

Ve bir an sonra―― vagonun koltukları dar alanda fırlayıp altlarındaki siyah öbekler patlarken bir haşarat öbeğini andıran şiddetli bir fırtına Garfiel’in kükreyişlerini hiçliğe boğdu.

 

#Otto bayağı detaylı çalışmış gibi görünüyor. Ama sahiden de Garfiel'i bu kadar sinirlendirdikten sonra bu işin altından kazasız belasız kalkabilecek mi o kısımdan hiç emin değilim.
Şu son birkaç bölüm Garfiel'e gıcık olan okuyucuların içine su serpiyordur hiç değilse 
Bu arada yeni ingilizce bölümün çok geçmeden eklenmesini ümit ediyorum, düştüğünü görünce ben de hemen çevirip sizinle paylaşacağım inşallah. Orada görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr