Cilt 4 Bölüm 107 [ Son Tuzak ] (1/3)

avatar
3849 2

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 107 [ Son Tuzak ] (1/3)


Çevirmen : Clumsy 

 

[Subaru: Tamamdır, o zaman onu planladığımız gibi oyalayacağın konusunda sana güveniyorum.]

 

Lewes’i sağ salim bulup yeniden Otto ile buluşan Subaru, son birkaç gündür hazırladıkları planlarını yürürlüğe koyma sinyalini vermişti.

 

[Otto: Bu konuda sorun yok ama Emilia-sama’nın nerede olduğuyla ilgili bir fikrin var mı? Eğer vakit tükenmeden onu bulamazsan yaptığımız her şey boşa gider……]

 

[Subaru: Her şey pürüzsüz ilerleyecek diyemem… Yani durumda bolca pürüz olduğu ortada. Ama neyse, senin endişelenmene gerek yok.]

 

Kafasını kaşıyan Subaru’nun yüzü oldukça acınası bir ifadeyle katılaşmıştı.

 

Gözleri ne zaman ciddi bir ifadeyle keskinleşse bir şey hakkında delirdiği şeklinde bir izlenim doğururdu.

 

Otto’yla olan tanışıklıkları pek uzun zamana dayanmıyor olabilirdi ancak Otto, bu ifadenin ardındaki anlamı çözebilmişti. Ama bu, o talihsiz hatlara sahip bireye birazcık acımasını engellemiyordu. Ve açıkçası Subaru da Otto hakkında benzer düşüncelere sahipti. Otto’nun bunun farkında olmaması da ikilinin ortak özelliklerinden biriydi.

 

[Subaru: Sanırım Emilia’nın nerede olabileceğiyle ilgili bir fikrim var. Açıkçası kaybolduğunu fark edince bayağı paniklemiştim ama…… artık sakinleştiğim için onu bulabileceğime emin sayılırım.]

 

[Otto: Öyle mi… Peki nerede olab…… yo, bilmesem daha iyi sanırım.]

 

[Subaru: Emin misin? Çıkarım kabiliyetlerim üzerine biraz böbürlenip bana yaltaklanmanı sağlasam fena olmazdı.]

 

[Otto: Yo, kalsın. Bugün yaltaklanma havasında değilim. Hem Garfiel tarafından yakalanırsam bir anda her şeyi itiraf etmesem iyi olur, değil mi?]

 

Otto omuz silkerek bu noktaya parmak basmış, Subaru ise [Haklısın] diyerek onay vermişti.

 

Sahiden de bu, oldukça endişe verici olurdu. Otto acı konusunda pek tolerans sahibi değildi ve geçmişinde ekstrem acılar tatmışlığı da yoktu.

 

Eğer Garfiel onu köşeye sıkıştırıp canını acıtırsa Otto bildiği her şeyi anlatırdı. Ve bunu yaparak Subaru’yu sabote etmeye hiç niyeti yoktu.

 

[Subaru: Ehh, ağzından kaçıracağına eminsen yapacak bir şey yok herhalde.]

 

[Otto: ――――]

 

Subaru daha fazla uzatmadan, basitçe devam etti: [Endişelenme, sana güvenim sonsuz.]

 

Böyle bir şeyi duyan kişi ne düşünürdü?

 

Körü körüne güvenildikten sonra kim karşısındakine ihanet edebilirdi ki? Ve bu sözleri karşısındakinin ne hissedeceğini düşünmeden dile getirebilen Subaru da nasıl bir arkadaş olduğunu gösteriyordu.

 

[Otto: Her halükarda… Elimden gelenin en iyisini yapacağım. Tüm geleceğimi senin bu işi halletmene bağladım, biliyorsun.]

 

[Subaru: Evet. Eğer bu işi batırırsam senin geleceğin doğruca dibe vuracaktır…… Ama işler çok tehlikeli hale gelirse kaç gitsin. O herif bugün oyun oynamayacaktır.]

 

[Otto: …… Mm, aklımda tutarım.]

 

Otto bu düşünceli sözleri hafif bir sırıtış eşliğinde yanıtladı. Her şey plana uygun ilerliyordu. Arlam sığınmacılarına ejder vagonlarına yerleşip Otto tarafından atılan yemden kısa bir süre sonra ayrılmaları talimatı verilmişti.

 

Otto da Garfiel’i köylülerin yanında olduğuna ikna etmek için iki vagonu kıyafetlerle doldurmuş ve dikkat çekmek için en aşikâr yolu tercih etmişti.

 

Uykusuz gecelerini adadığı kaçış rotalarıysa yer ejderlerinin zihinlerine kazınmıştı. Hiçbir eksiklik olmasa gerekti.

 

Geriye kalan tek şey sığınmacılar Sığınaktan kaçana dek yem olmayı sürdürmekti. Bu onları iki gün sonra gerçekleşecek Büyük Tavşan saldırısı için güvenli bir mesafeye ulaştıracaktı. Bu sırada Subaru ve Emilia konuşma fırsatına kavuşacak, ardından Garfiel köye dönüp Subaru’yu bulacak ve muhtemelen her yer savaş alanına dönecekti――

 

[Otto: ――――]

 

Ancak Otto bu kısmın gerçekleşmemesine kararlıydı.

 

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

 

Fiziksel kuvvet asla Otto Suwen’in güçlü yanı olmamıştı.

 

Yolculukları sırasında kendisini savunmak adına bazı müdafaa teknikleri öğrenmişti lakin gecesi gündüzü dövüş olanlarla arasındaki mesafe bir iki basamaktan ibaret değildi.

 

Kıymetli yükler taşırken koruma tutmayı ihmal etmez ve tepelerin arasındaki kestirme yollarda haydutların saldırısına uğradığında ağlaya sızlaya yükünü bırakıp kaçardı.

 

Bir şeyleri kaba kuvvetle çözmeye uygun olmayan Otto’nun genel tavrı buydu.

 

[Otto: Peki ne bok yemeye böyle bir herife kafa tutuyorum……]

 

Alnındaki soğuk terleri silerek katılaşan yanaklarını bir gülümsemeyle yumuşattı. Tüccarlar sıkıntılı durumlarda gülümsemeliydi, bu bir kuraldı.

 

Bir tüccar ailesinde doğup büyüyen Otto da bu kurala uygun yetiştirilmişti, tabii buna uymak ancak ömrünün ikinci yarısında mümkün olmuştu.

 

Yine de bu, kolay kolay es geçemeyeceği bir kaideydi.

 


Eğer gülümseyip bunun da daha önce karşılaştığı güçlüklerden farksız olduğuna ikna olursa bedeni bu stresi iyi bir şeymişçesine kabullenebilirdi.

 

Kolları ve bacakları işliyordu. Hala biraz daha koşabilecek gibiydi. Böyle korkunç bir sahada nefesi tükenmeden depar atabilmesi bir garipti ama yüreğindeki ferahlık, bedenindeki gizli gücü uyandırmıştı.

 

[Otto: Yine de fazla rahatlamamalıyım. Kibir faydasızdır, dikkatsizlik ise düşman.]

 

Ağaçlar arasındaki boşlukta koşturan Otto, tedbiri elden bırakmaması gerektiğini kendisine anımsatmaktaydı.

 

Garfiel’le arasında sağlam bir mesafe açmıştı ancak bu şekilde koşmayı sürdüremezdi. Onun işi Garfiel’in dikkatini çekip Sığınağa dönmesini engellemekti.

 

Garfiel Otto’yu kovalamanın anlamsızlığını idrak etmemeliydi. Otto’nun niyeti de ormanda Garfiel’e art arda tuzaklar kurarak zihninde önceliği edinmekti.

 

Sahiden de Garfiel’in Otto’yu kovalamasına gerek yoktu.

 

Sığınağın özgürleştirilmesini engellemenin anahtarları Subaru ve Emilia’ydı. Otto yalnızca bir dikkat dağınıklığıydı.

 

Garfiel'in şu ana dek Otto’ya hiç dikkat etmeme sebebi de bunu herkesten iyi kavramış olmasıydı.

 

Uçuşan yapraklar, ateş taşı ve vagonda patlak veren kanatlı böcek sürüsü…

 


Otto, böyle gösterişli ama zararsız tuzaklarla Garfiel’i öfkelendirme işinde son derece başarılı olmuştu.

 


Garfiel iyice çığırından çıkmış ve esas yapması gerekeni unutup sadece Otto’ya odaklanmıştı.

 

[Otto: Fırsat verirsem olup biteni fark etmesi çok sürmeyecektir.]

 

İşte bu yüzden, çok yaklaşma riskine girmeden onu kışkırtmaya devam etmek zorundaydı.

 

Garfiel’in burnu etkisiz hale geldiği için Otto, görüş alanına girmediği sürece tehlikeden kaçabilecekti. Ama eğer görülürse Garfiel’in aradaki mesafeyi boğucu üstünlüğüyle çabucak kapatacağına şüphe yoktu.

 

Sahiden de gergin bir ipte yürüyen cambaz misali temkinli olmalıydı.

 

[Otto: ――――]

 

Yeşilliklerde gizlenen Otto önündeki sahneye göz gezdirdi. Garfiel metrelerce ötede etrafına pis pis bakmakla meşguldü. Vagonların yanına dökülü Kisnis yağı sayesinde koku duyusu tamamen işlevini yitirmişti. Yalnızca gözlerine bel bağlayarak Otto’yu arıyor, öfkeli ve yaralı bir yaratık misali ilerliyordu.

 

Şu anda dikkatini çekmek ateşe körükle gitmek olurdu.

 

{Otto: Sıra sizde, size güveniyorum!}

 

{???: Pekipeki~~}

 

Otto hafifçe fısıldamış ve kulaklarına bu anlamda sesler erişmişti. Ardından Otto’nun sinyaliyle ağaçlar kımıldanmaya başladı.

 

[Garfiel: Hha……?]

 

Yaprakların hışırtısını işiten ve bir tuhaflık olduğunu sezen Garfiel başını yukarı kaldırdı――

 

――Ve etraftaki ağaçlardan yüzüne düşmekte olan bolca çamur ve dışkıyla karşılaştı.

 

Bu, ağaç tepelerinde yaşayan minik canlıların güç gösterisiydi―― yani orman sıçanlarının.

 

Tabii ki bu ‘mermilerle’ bir zarar vermeleri mümkün değildi ama her yönden yayılan dışkıları görmek Garfiel’in panikleyip kenara atılmasına yol açmıştı. Hepsinden kaçınması mümkün değildi ancak bacaklarına sıçrayan birkaç öbekle kurtularak dilini şaklatmaya başladı.

 

[Garfiel: Bu da ne halt oluyo! Has*ktir! Neden b…… tabii ya, o küçük piçin işi, diil mi……]

 

Ayağındaki pisliği yakınlardaki bir ağaca silen Garfiel bunu Otto’nun yaptığını anlamıştı. Ancak hemen ardından bir şey fark etmişçesine burnunu buruşturdu.

 

――Sıçanların dışkı topları zararsızdı. Sadece kıyafetleri lekeleyip kokutuyordu.

 

Ama bu koku ormandaki böcekleri çekme özelliğine sahipti.

 

[Garfiel: ――――Gh!]

 

Kıvrılan bir şey topraktan sıçrayarak ayağına çıkarken Garfiel’in nefes alışı duraksadı―― bacağına uzun, siyah ve kırkayak benzeri bir böcek çıkmaktaydı.

 

Kol boyutundaki kırkayak, acayip çenesiyle sıçanların bıraktığı dışkıları açgözlülükle yiyerek Garfiel’in sol dizine dek ilerlemişti.

 

[Garfiel: Ggha! İğrenç!]

 

Pençelerini savuran Garfiel kırkayağı üzerinden attı. Ancak yerden çıkanların ardı arkası kesilmiyor ve hem Garfiel’in bacağına sıçrıyor hem de etrafa yayılan dışkılar uğruna mücadele ederek her yeri cehenneme çeviriyorlardı.

 

Kırkayaklar sıçan dışkısındaki meyve tohumlarına bayılırdı. Bu, Otto’nun ormanlık arazideki yaratıklarla yaptığı konuşmalardan edindiği “faydalı bilgilerden” biriydi.

 

Kırkayaklar itici görüntülerine rağmen etobur veya zehirli doğalı değildi ama onlardan bir sürüyle çevrilmenin insanda tehdit hissi doğuracağına şüphe yoktu.

 

Ve şu anda――

 

[Garfiel: ――Kh! Agh! S*ktirin gidin!!]

 

――Garfiel kırkayak sürüsüyle çevrilmiş bir şekilde histerik çığlıklar atıyor, onlara tükürükler gönderiyordu.

 

Ardından sağ bacağını kaldırıp tüm kuvvetiyle yere geçirdi.

 

Bir an sonra ayağını bastığı bir kesit öylece havalanmıştı.

 

[Otto: ――――]

 

Bu akıl almaz manzaraya tanık olan Otto istemsizce yutkundu.

 

Öfkeli bir şekilde el ve ayaklarını savuran Garfiel etraftaki bazı kırkayakların işini çabucak bitirdi. Ve havalanan kesit tekrar yere indiğinde kalan kırkayaklar da korkuyla kaçışmaya başladı.

 

Tabii Otto’nun kaçış planı için yardım aldığı sıçanların yuvası olan ağaçlar da havalanan toprakla birlikte hasar görmüştü.

 

Görünen o ki aldıkları şekerli suyun bedeli bir hayli ağır olmuştu.

 

[Otto: Ehh, iş dediğin bazen böyledir…… bir anlaşmanın karlı mı zararlı mı olduğunu anlamak kolay olmaz, lütfen bu yüzden benden nefret etmeyin.]

 

Garfiel’in gücünün ufak bir kesitine tanık olan Otto kendisini sakinleştirmek adına doğadan çabucak bir özür dilemişti. Sonra da yeniden sessizleşip belli bir mesafeye çekilerek Garfiel’le paralel gitmeye, ona bir sonraki tuzağını hazırlama işine girişti.

 

Ormanda geçirdiği uykusuz iki buçuk gün boşuna değildi.

 

――Ve tüm bunlar sona erdiğinde öyle bir uyuyacaktı ki rüyaların dahi kendisini rahatsız etmesine müsaade etmeyecekti.

 

 #Tekrardan merhaba! Öncelikle hepinize çok güzel bir yıl diliyorum arkadaşlar, dilerim tüm arzularınız gerçek olsun :) 
Ufak bir ara vermiştik, çok şükür bu arada üç bölüm gelmiş, kalan iki bölümü de bu hafta içinde çevirip atmak niyetindeyim. 

O zaman adam gibi adam Otto'nun doğayla el ele vererek kurduğu tuzakların nasıl ilerlediğini, Garfiel'in daha ne kadar çığrından çıkacağını ve neler olacağını görmek için bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47018 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr