Cilt 4 Bölüm 121 [ Ona Yardım Et ] (2/4)

avatar
4052 3

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 121 [ Ona Yardım Et ] (2/4)


Çevirmen : Clumsy 

 

Odaya giren Subaru daha önce orada bulunup bulunmadığını sorgulamak durumunda kalmıştı.

 

Roswaal Subaru’nun Sığınağa gelişinden bu yana aynı odadaydı. Burası Roswaal’la her sohbetinde ziyaret ettiği odaydı. Süslemelerin düzenini bile hatırlıyordu ama yine de…

 

Roswaal: “Oooooooooo, Subaru-kun’u muuuuu görüüyooorumm… Gelmen ne hoş. Çooook meşgul olman gerekse de…”

 

Subaru eli hala açtığı kapıya dokunur şekilde sessizce kalakalmış, Roswaal ise soğuk bir tondaki sözleriyle bakışlarına karşılık vermişti. Ardından Subaru’nun kalbine dokunan, bir anlığına sıra dışı bir şey olmadığını düşünmek istemesini sağlayan şakacı bir omuz silkişi gerçekleştirdi. Fakat Subaru bu düşünceyi bastırdı.

 

Odaya tam bir kaos hakimdi.

 

Kitaplık ters çevrilmiş, yırtık beyaz çarşaflar üzerine atılmıştı. Yatak iki parçaya ayrılmış, her yana odun parçaları saçılmıştı. Büyücüyse kan damlayan ellerle bu yıkımın tam ortasında durmaktaydı.

 

Ellerindeki kıymık yaralarını gören Subaru’nun fark ettiği üzere yatağı parçalara ayıran o olmalıydı.

 

Garfiel: “Kaptan...”

 

Aynı darmadağın odayı görmüş olan Garfiel yarım adım öne çıkarak Subaru’yu koruyabileceği bir noktaya geçti. Roswaal'ın anormal durumu karşısında temkinli bir hal alan tek kişi Subaru değildi.

 

Garfiel'in altın gözlerinde bariz bir dikkat vardı. Bedenini öne eğmişti, böylece şaibeli bir şey yapması durumunda Roswaal’ı anında bastırabilecekti.

 

Roswaal: “Neeee kadar da evcil ooooooolmuşsun, Garfiel.”

 

Alaylı bir şekilde bu cümleyi kuran Roswaal’ın dudakları kötücül bir kırmızılıkla çarpılmıştı.

 

Bu gülümsemeyi sabit tutarak bir gözünü kapattı ve Garfiel’e yalnızca sarı gözüyle bakmaya başladı.

 

Roswaal: “Tavrını bu kadar çabuk değiştirmiş olman şaşırtıcı. Subaru-kun’u koruyorsun, demek ki onun neşeli arkadaş grubuna katılmışsın. Veeeee bu arzun annene çoktandır beslediğin sevgiyi bir kenara attığın anlamına geliyor.”

 

Subaru: “Yanılıyorsun Roswaal. Garfiel’in bize katılma sebebi hislerindeki değişiklikler değil. Yalnızca fikirlerini birazcık değiştirdi ve...”

 

Roswaal: “Ben de yüzeysel olarak buuuunu söylüyordum. Toptan dövüldün, dersini aldın ve bunlar duruşunu değiştirmeye yetti. Hislerin öyle güçsüz ki değişmeleri için tek bir mücadelede yenilmen yeterli oldu. Kolayca değiştirilen adi mahluk.”

 

Subaru: “Roswaal!”

 

Roswaal’ın kalpsiz sözleri karşısında öfkelenen Garfiel değil Subaru olmuştu.

 

Subaru, Garfiel’le yoğun bir mücadele gerçekleştirdikten sonra hislerini ve zihnindeki acıyı az çok anlamıştı. Ve bunun anlamsız veya bayağı bir şey olmadığını da…

 

Roswaal'ın Garfiel’in hislerini ayaklar altına alması affedilemezdi. 

 

Subaru: “Sözlerini geri al! Garfiel’in hisleriyle alay etmeye hakkın yok!”

 

Roswaal: “Biri uysalsa uysal dersin. Kırılgansa kırılgan dersin. Gerçekleri ifade ettiğim için eleştirilmeme ne gerek var? Doğrusu aşırı tepkin de ifadelerimin gerçekliğini destekliyor. Bayağı hislerle bayağı ilişkilerin meşru kılınmaya çalışıldığı iki kuruşluk bir güldürü. Gerçekten… gözlerime bir hakaret.”

 

Subaru: “—!”

 

Subaru öfkeyle Roswaal’a atılmaya yeltendi.

 

Fakat onu durduran kişi Garfiel oldu. Roswaal’ın hakaretlerinin en çok yaraladığı kişi, Garfiel…

 

Subaru canı ne kadar da acımış olmalı diye düşünerek gergin bir şekilde bakışlarını o surata çevirdi.

 

Fakat-

 

Garfiel: “Yumruklanacak şeyler söylemedin, Roswaal.”

 

Diyen Garfiel kollarını bıkkın bir şekilde birleştirmiş ve başını hafifçe kaldırmıştı.

 

Bu tavır hem Subaru hem de Roswaal için şok ediciydi.

 

Söz konusu kısa bir süre önceki Garfiel olsaydı öfkesine kapılıp bu sözlere çıkışacağı kesindi. Ilık bir esintide yıkanır gibi bir hali vardı.

 

Garfiel: “Yarım yamalak şeylerle dolu olduğumu inkâr edemem. Bu sabaha dek senin yanındaydım, şimdiyse Kaptanın yanındayım. Hızlı değiştiğimi söylemekte haklısın.”

 

Roswaal: “İnançlarına olan sadakatsizliğinden sonra rasyonelleştirme geliyormuş, aaaanlıyorum. Aman Tanrım, görünen o ki bunca zaman geçerli kıldığın güç aynı zamanda sınırların altında olduğunu kaaaanıtlıyormuş. On yıl… kısa bir süre olmadığı kesin. Ama ilkelerini değiştirmeye üç beş gün yetti.”

 

Roswaal omuz silkerek başını salladı. Ve tuhaf renkli gözlerinde yükselen kasvetli bir duyguyla Garfiel’e baktı.

 

Roswaal: “Ve işte ben de buna bayağı diyorum. Onu gerçekten sevmiş olsaydın hislerin asla şekil değiştirmezdi. Senin on yılının ve Emilia-sama’nın yüz yılının üstesinden öyle basitçe gelinebileceğini mi sanıyorsun?”

 

Garfiel hiçbir şey söylemedi.

 

Roswaal: “Tek yaptığın üç beş gün boyunca Subaru-kun’la etkileşime girmek oldu. Bu sürede ne yaşanmış olabilir ki? Onunla sevdiğin kişiye yönelik hislerinle yarışabilecek bir şey mi yarattın? Tabii ki yapmadın! Onun yanında ne yaratmış olursan ol asla sevdiğin kişiye yönelik hislerinle kıyaslanamaz! Kıyaslanamaz! En çok belli birini sevmek bu anlama gelir işte!”

 

Roswaal yere düşmüş yatağın bir parçasını tekmeledi ve bu parça Subaru ile Garfiel’e doğru havalandı fakat ikisine de vurmayarak arkalarındaki duvara ulaştı.

 

Yere kıymık yağdı. Roswaal'ın iddialarıysa Subaru’nun nefesini kesti.

 

—En önemli olan dışında her şeyi bir kenara at.

 

Roswaal için bir şeyi sevmek bunu ifade ediyordu.

 

Karar kıldığı şey dışında hiçbir şey onun için kıymet ifade etmiyor ve o şey dışında kıymetli bir şey oluşturma gereği de duymuyordu. O tek şeye yönelik hisleri değişmezdi ve onun meyve vermesi için bir fırsat doğarsa bunu en ufak bir tereddüt olmadan yapardı.

 

Roswaal’ın inandığı ‘sevgi’ buydu.

 

Subaru Roswaal'ın düşüncelerini algılamakla meşgulken Roswaal bunu fark etmişçesine bakışlarını ona çevirdi. Sarı gözünde tüketici, aşırıya kaçan bir sevgi coşkusu mevcuttu.

 

Roswaal: “Bahsimizin şartlarını hatırlıyor musun? Senin önerdiğin bahis. O bahis en büyük gücünü bağlayıp seni sıradan bir hale getirdiğinde elinden ne gelecek? Hiçbir şey. Çünkü sen… sen o kadar yetersizsin ki sıradanlığın bile üstesinden gelemezsin!”

 

Subaru hiçbir şey söylemedi.

 

Roswaal: “Dört dörtlük bir as olmanın tek sebebi o güce sahip olman. Onu bir kenara atıp sıradanlaştıktan bir müddet sonra vasatlıkta bata çıka yürümeyi bile başaramayacaksın! Hiç kimse! Bir başkasıyla yaşadıktan sonra hiç kimse zamanla kazınan hislerinin üstesinden gelemez! Böyle bir şey olmaz!”

 

Garfiel'in Sığınak takıntısı ve ailesine duyduğu sevginin çarpıtılmasıyla geçirdiği on yıl.

 

Emilia'nın unutmak istediği korkunç bir geçmiş ve ardında bırakmak istediği suçlulukla geçirdiği yüz yıl.

 

Ve-

 

Roswaal: “On yıl, yüz yıl ve benim dört yüz yılım! Sence birinin, o sıradan senin ta kendisinin, bir saniyeliğine bile bunu değiştirmesine katlanabilir miyim!”

 

Subaru: “Hislerin asla değişmeyeceği için mi?”

 

Roswaal: “Aynen öyle!”

 

Subaru: “O hislere çok ama çok uzun zamandır sahip olduğun için mi?”

 

Roswaal: “Evet, aynen öyle!”

 

Hiç kimse hislerini tekrar yazamazdı. Hisler asla ama asla değişmez veya üzerlerinde oynama yapılamazdı.

 

Subaru anladığını düşünüyordu. En sonunda Roswaal’ı anladığını hissediyordu.

 

Roswaal hislerinin geçerli kılınmasını istiyordu.

 

Hislerin öyle olduğuna inanmak için başkalarının hislerini geçerli kılmak istiyordu.

 

Ve bu yüzden Garfiel’in güçsüz kalmasını istiyordu.

 

Garfiel hislerine takılıp kalsın, değişmeyecek şeyleri delicesine korusun istiyordu.

 

Subaru: “Gerçekten nasıl olur Roswaal?”

 

Sevdiği tek kişiye yönelik hisler.

 

Roswaal o hisleri geçerli kılmanın hatırına başkalarına yönelik hisler besleyen kişilerin nasıl olduğuyla kafayı bozmuştu.

 

Ama birinin bir şeye veya birine yönelik bir şeyler hissetmesinin nasıl olduğunu herkesten iyi biliyor olmalıydı.

 

Subaru: “Nasıl olur da sevginin sadece acizliğini görürsün? Birini sonuna dek sevmenin güçlü bir duygu olduğundan haberdarsan nasıl olur da bunun sadece güçsüz taraflarını görürsün?”

 

Roswaal: “—Çünkü buna inanıyorum.”

 

Diye yanıtlayan Roswaal’ın sesi boğuktu.

 

Gözlerinde inanılmaz bir öfke parlıyordu, dünyada en çok nefret ettiği şeye bakar gibi bir hali vardı.

 

Roswaal: “Aynen öyle! Sen nasıl başkalarının gücüne inanıyor ve onlardan bir şeyler bekliyorsan ben de herkesin daima güçsüz olduğuna inanıyorum! Güçsüz, kırılgan, değersiz insanlar, kendileri için kıymetli olana yönelik sevgilerini onlara yapışıp kalmak dışında gösteremiyorlar, işte buna inanıyorum!”

 

Subaru: “—!”

 

Roswaal: “Ben onu bir an olsun unutmadan dört yüz yıl geçirdim! Ayrı geçirdiğimiz zaman onunla geçirdiğim zamandan öylesine uzunken o hala kalbimin en yüce yerinde ve orayı asla terk etmeyecek! Kalbim veda ettiğimiz günden bu yana paramparça, benimle ilgili hiçbir şey değişmedi!!”

 

Roswaal bir adım öne çıktı.

 

Garfiel Subaru’ya yaklaşamaması için Roswaal’ın önüne çıktı. Fakat Roswaal elini Garfiel’in göğsüne koyup ona bakarak devam etti.

 

Roswaal: “Kolay değil miydi? İçindeki sevgiye kulak vererek ve on yıl boyunca onlara inatla inanarak birini sevmenin tadını çıkartmayı başarmadın mı?”

 

Garfiel: “—! Piç...”

 

Roswaal: “Sorun değil, hiç sorun değil. Herkesin yapması gereken bu. Hiç kimse bir başına yaşayamaz! Herkes bir başkasına hisler besleyerek yaşar. Ve bu da yeterli… peki o zaman neden hislerini değiştirmeye teşebbüs edesin ki? Onlara ihanet etmeye… Onu sevmemiş miydin!?”

 

Garfiel: “Yanlış anladın! Ben...”

 

Roswaal: “Seni ne değiştirdi!? Kaslı bedenin bir dövüşte yenildi ve kayıp mı ettin? On yılını şekillenebilen, dişlerinin dağılışıyla değişebilecek bir sevgi uğruna mı harcadın? O zaman on yılına hakaret eden ve o yılların kutsallığını bozan bizzat senmişsin!”

 

Garfiel kolundaki eli savurdu. Bir gerilme hareketiyle Roswaal’ı fırlatmaya yeltendi fakat Roswaal kendisini sert bir çekişle kurtararak kaçındı. Ve Garfiel’in gözleri irileşirken onu kolundan kavrayarak havaya kaldırdı.

 

Garfiel: “Hrah—!”

 

Fakat Garfiel saldırının doruk noktasında ayağını tavana yerleştirerek Roswaal’ın ivmesinden faydalanmayı başardı ve kendisini sert zemine sırt üstü çakılmaktan kurtardı. Ardından bedenini dönmeye zorladı, kavranan kolunun altında üç temas noktası elde etti ve bu sayede kolunu ansızın çekmeyi başararak Roswaal’ı kendisine yaklaştırıp göğsüne kafa attı.

 

Roswaal: “Ghuh...”

 

Garfiel: “Ha! Kaptandan dövüş sanatlarını bildiğini duymamış olsaydım beni fena yakalayabilirdin.”

 

Dizlerinin üzerine çökmüş haldeki Roswaal’a bakan Garfiel az önce yakalanmış olan kolunu döndürdü ve dişlerini sıktı.

 

Garfiel: “Hey Roswaal. Benim gibi bi aptalın anlamayacağı şeyler söylüyosun. Dört yüz yıl yaşamış olabilirsin ama belki de otuz bile etmeyen genç bi herifsin. Ve ben harika benliğimin bunun yarısı ettiğini biliyorum.”

 

Garfiel bu noktada Roswaal’ın yakasını kavramak için uzandı ve palyaçoyu yakınına çekti.

 

Roswaal'ın suratı acı içerisinde seğirirken Garfiel burnunu kütürdetti.

 

Garfiel: “Ama harika benliğimin Kaptanın yanında olmasının sebebi bi dövüşü kaybetmem diil. Kaybımın beni uyandırdığı doğru. Kendin de söyledin, harika inatçılığım beni on yıl boyunca idare etti. Kafamsa bi kayıpla döncek kadar hamur kıvamında diil.”

 

Roswaal: “Peki o zaman ne demeye bu odadasın...”

 

#Garfiel gerçekten de çok ani bir dönüş gerçekleştirdi. Yılların inatçılığından sonra bir anda taraf değiştirip mantıklı bir insana dönüştü. 'Harika benliğinin' bu ani dönüşümünü sorgulama konusunda Roswaal'a hak veriyorum. Ama onu bu sinir krizine iten, iyice çığırından çıkartan mantığa hak veremiyorum.
O zaman bakalım Garfiel ne demeye bu odadaymış, onu değiştiren ne olmuş ve bu konuşma nereye varacak... Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46884 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr