Cilt 4 Bölüm 122 [ Gürültülü Buluşma ] (1/3)

avatar
4134 3

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 122 [ Gürültülü Buluşma ] (1/3)


Çevirmen : Clumsy 

 

Nefesini tutan kız karanlıkta hiçbir adım sesi çıkartmadan, sessizce ilerliyordu.

 

Ufak bedenini normalden de ufak bir hale getirmişti, kıyafetlerinin hışırtısına dikkat etmekteydi. Elleriyse fiziksel olarak engelleyemediği takdirde nefesine hakim olamayacağı korkusuyla ağzındaydı.

 

Durmaksızın atan kalbini susturabilmeyi de çok istiyordu.

 

Kestane rengi saçlı kız, Petra, en sonunda aşina hale geldiği köşkte yabancı bir dünyada kaybolmuşçasına tedirgince ilerliyordu.

 

An itibariyle yeri kaplayan tüylü halılara gerçekten minnettardı. Üzerlerinde yürümeyi zahmetli bulsa da onlar sayesinde gürültülü adımlar atmadan ilerleyebiliyordu.

 

Bir yandan da onları temizlemek için bir şansı daha olursa bu uğraşa tüm minnettarlığını ve dikkatini adayacağına yemin ediyordu.

 

Dikkatini çamaşır gibi alakasız konulara vermediği takdirde zar zor kımıldattığı bacaklarının hareketi keseceği kesindi. Şimdi bile bir tırtıl hızıyla ilerliyorken tamamen durursa ne yapardı? Düşünmek bile dehşet vericiydi.

 

O boylu boyunca uzanan, sonu gelmeyen koridordan nefret ediyordu.

 

Petra bu koca köşkte çalışmak için kabul edildiğinde havalara uçmuştu.

 

Köye yakın olsa da köşkü kendisine fazlasıyla uzak buluyordu. Bu mesafeden kaynaklı bir sorun değildi. Sosyal pozisyondan kaynaklı bir sorundu.

 

Köşkün lordu vali Margrave boş vakitlerinde Arlam Köyüne gelirdi.

 

Asaletine rağmen kendini beğenmiş bir hava taşımaz, çocukların kaba söylemlerine güler ve onları bağışlardı. Petra köylülerin ağzından Margrave hakkında kıyafetleri dışında kötü bir laf işitmemişti.

 

Ve kendisi de Margrave’e özel bir ilgi göstermemişti.

 

Ama köşkünün boyutundan ötürü ona daima hayran olmuştu.

 

Küçük bir köyde yaşayan ve iki normal ebeveyne sahip olan Petra böyle bir noktaya asla ulaşamazdı. Başkente gitmek ve büyüdüğünde kıyafet yapmak istediğini söylemesi de konumuna uygun olarak yarattığı bir rüyadan ibaretti. Elde edemeyeceği şeylerden vazgeçmeyi çocukluğundan beri biliyordu.

 

Ve sonra beklenmedik bir şekilde köşkte çalışma şansı elde etmişti.

 

Üstüne üstlük hayatını kurtaran ve birtakım hisler beslediği birinin yanında olabilecekti. Peki hangisi daha mutlu ediciydi? Aramızda kalsın ama ikincisi az farkla öndeydi.

 

Ne olursa olsun köşkteki çalışma hayatı Petra için rüya gibi bir hayatın başlangıcı olmuştu.

 

Geniş koridorlar, bolca oda ve temizliğe harcadığı kapsamlı vakit başını döndürse de bu yoğun günler Petra’nın hayatına neşe katıyordu.

 

Fakat hayallerinin ve arzularının mekânı şu anda onu iliklerine dek dehşete düşürüyordu.

 

Petra ne oldu ya da ne oluyor sorularının cevabını bilmiyordu.

 

Bildiği şey işini bitirdiği ve her zamanki gibi kıdemli hizmetli Frederica ile baş başa bir yemek yediğiydi.

 

Petra bir merdivenin üzerinde bulaşıkları yıkamayı bitirmiş, Frederica da Beatrice-sama için hazırladığı yemeği geri getirmişti. Ona ulaşmayı başaramamışlardı.

 

Petra Beatrice’i bir kez olsun görmemişti. Bazen gerçekten var olup olmadığını merak ediyor ama Frederica, Emilia ve Subaru’nun onu tanıyor gibi görünüşüne bakarak bu konuda ağzını açmadan uyum sağlıyordu.

 

Köşkün lordları uzaklardaydı.

 

Köşkteki hizmetçiler olan Petra ve Frederica’yı bir kenara bırakırsak köşkte kalan kişi sayısı ikiydi. Biri ortalıkta görünmeyen Beatrice, diğeriyse Rem denen kızdı.

 

İkisi de yemek yemiyor, bu da Petra’yı biraz rahatsız ediyordu.

 

Fakat Petra uyuyan Rem’e acıyor ve Subaru’nun ona ne kadar dikkatli yaklaştığını unutamıyordu. Subaru’nun Rem’in suratına bakarken takındığı ifade inanılmaz canlıydı, öylesine duygu yüklü ve acı doluydu ki Petra onu kıskanmak konusunda bile tereddüde düşmüştü.

 

Ve bu yüzden—

 

Petra: “...Rem-san’ı kurtaracağım.”

 

İstemsizce dile getirdiği bu karar Petra’nın eylemlerinin tetikleyicisi olmuştu.

 

Petra bulaşıkları halletmişken Frederica Beatrice’in yemeğini ortadan kaldırmış ve Petra’ya diğer şeylerle birlikte yarınki iş rehberini bir kez daha kontrol etmesini istemişti.

 

Petra kalan işler konusunda Frederica’ya yardım etmeyi gerçekten istiyordu ama henüz fiziksel gelişiminin ortasında olduğu için bedeni geç saatlerin yorgunluğunu kaldıramıyordu. Frederica da onun hevesini bilerek Petra’yı yatağına gönderiyordu.

 

Ama bu gece odasına dönmek üzereyken alışılmadık bir şey yaşanmıştı.

 

—Köşkteki bütün ışıklar kapanmıştı.

 

Ani karanlık karşısında şaşıran Petra yakınındaki Frederica’ya tutunmuş, Frederica da onu şefkatle sarmış, rahatlatıcı sözler sarf etmiş ve ardından nefesini tutmuştu.

 

Petra atmosferin o anki donuşunu asla unutamayacaktı.

 

Bu ağır aurayı daha önce de tecrübe etmişti. İçinde biriken gerginlik Frederica’yı daha da sıkı tutmasına yol açmış, Frederica ise ellerini sessizce çekmişti.

 

Frederica: “Petra. İyi bir kız ol ve beni dinle. —Arkamızdaki merdivenleri kullanarak dışarı çık. Hiçbir ses çıkarmadan, konuşmadan ve olabildiğince hızlı şekilde kaç.”

 

Petra: “A-ama peki ya sen?”

 

Frederica: “Az sonra ben de arkandan geleceğim. Köşkten çıktıktan sonra köye doğru koş. Sağ salim buluştuğumuzda da her şeyi düzene sokmak için sabaha dek bekleyeceğiz.”

 

Frederica bu naif sözleri önü dönük şekilde sarf etmişti.

 

Sonra da Petra’yı yavaşça arkasına iterek aralarında bir mesafe yaratmıştı. Bu sırada sisli hava ayı ardında gizlemiş, tüm ışık kaynağı ortadan kalkmıştı.

 

Petra Frederica’nın sessizce öne ilerlediğini hissetmişti.

 

Eşzamanlı olarak kendisi de koridora adımını atmış, Frederica’nın ters istikametinde ilerlemeye başlamıştı. Merdivenlere ulaşmayı başardıktan ve aşağı yöneldikten sonraysa hatırlamıştı.

 

Petra: “Bu... tıpkı ormandaki gibi.”

 

Bu ağır, dondurucu atmosferi tecrübe edişini hatırlamıştı.

 

Bu iki ay önce diğer köylü çocuklarıyla ormana girdiğinde karşılaştığı auraydı.

 

Kana susamış cadı yaratıklarıyla dolu ormanın ortasındayken, canı tehlikedeyken hissettiği auraydı.

 

Petra: “—Anladım.”

 

Bunu fark eder etmez de merdivendeki adımları aşağı değil, yukarı çevrilmişti.

 

Frederica'nın talimatları aklındaydı. Onları ihlal ettiği için kendisini suçlu hissediyordu.

 

Ama Rem’i ormana tıpatıp benzer hale gelen köşkte bırakamazdı.

 

Çünkü Subaru’nun kendisini o korkunç ormandan çıkarışını anımsayabiliyordu.

 

Petra: “—ah,”

 

Bu korkunç anıları tekrar düşünen Petra hedefine yaklaştığını hissetmekteydi.

 

Hiçbir ses çıkarma. Fark edilme. Bu kurallara inatla uyarak ağırkanlı yolculuğunun sonuna geliyordu.

 

Tabii Rem’in odasına ulaşmak ufacık Petra’nın onu taşıyabileceği ve beraberinde kaçırabileceği anlamına gelmiyordu.

 

Petra kendisini durumun aciliyetine öylesine kaptırmıştı ki bu gerçeği değerlendirmemişti bile. Sadece Rem’in uyuduğu odaya ulaşır ve orada olduğunu teyit ederse her şey yoluna girer diye düşünmüştü.

 

Küçük bedenine uymayan bir sorumluluk duygusu ve ölümün yaklaştığını bilmenin verdiği dehşete kapılmıştı.

 

Hiç kimse bariz olanı fark edemediği için Petra’yı suçlayamazdı.

 

Yalnızca birkaç adım, yalnızca birkaç metre ve iki oda sonra hedefe ulaşacaktı.

 

Hedefiyle arasında neredeyse hiç mesafe kalmamıştı.

 

Kalbi patlayacak kadar şiddetli atıyor, nefesi parmaklarının arasından kaçıyordu.

 

Azıcık daha, birazcık daha, sadece—

 

—Odaya ulaşan Petra başını kaldırdı.

 

O anda olanlar oldu. Koridor penceresinin dışında esen bir rüzgâr ayı örten bulutların yerini değiştirdi.

 

Ay ışığının pencereden girişiyse bir zamanlar karanlık olan dünyayı renklendirdi.

 

Ve Petra onu gördü.

 

???: “Amanın, ne kadar da tatlı bir hizmetçi.”

 

Önünde gölgelere karışacak kadar karanlık bir kadın bulunmaktaydı.

 

Petra’yla kapı arasında, Petra’ya sadece üç adım mesafedeydi.

 

Uzun saçlı, uzun boylu bir kadındı.

 

Seksi kıyafetleri kıvrımlı bedenini tamamıyla ortaya çıkartıyordu. Eliyle örgüsünü savurarak sakince yaklaşırken her şeyiyle erotik bir hava taşıyordu.

 

Böylece boş elinde ışıldayan koca bıçağı fark etmemenizi sağlıyordu.

 

Kadın: “Bana söylenen iki hedefe bir tane daha eklenmiş. Sen küçük hizmetçisin, değil mi?”

 

Petra: “...au,”

 

Kadın: “Titriyor musun? Endişelenme. —Bağırsaklarının sevimli olacağı kesin. Geleceği olan kızların iç organları daima güzel olur.”

 

Petra’nın kadının ne söylediği hakkında hiçbir fikri yoktu.

 

Ama kadının ilerleyişinin ölümün yaklaşışıyla eş anlamlı olduğunu biliyordu.

 

Petra bunu biliyordu ama ayağını kımıldatamayacak kadar dehşete düşmüştü.

 

Uzun, ince kadın kendisiyle uyumsuz büyüklükte bir bıçak taşıyordu.

 

O şeyin kendisine dokunuşuyla Petra’nın hayatı elinden alınacaktı.

 

Ve-

 

Kadın: “Cici kız... Seni meleklerle tanışmaya göndereceğim.”

 

Diyen kadın kalpsizce bıçağını kaldırdı, hedefi titreyen kızdı.

 

Bıçak rüzgârı delip geçecek, Petra’nın karnını deşecekti—az sonra.

 

 #Eveeet yargılamaları ve sığınağı bir kenara bırakıp baş belası bağırsak avcımızın yanına döndük.
Anlaşması gereği bu, Subaru'nun buradaki son döngüsü olmalı. Yani herhangi bir hatanın geri dönüşü olmayacak, o yüzden bayağı stresli bir şekilde ilerleyeceğiz gibi görünüyor.
Umarım minnoş Petra'ya bir şey olmaz diyerek devam edeceğim, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47018 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr