Cilt 4 Bölüm 123A [ Bağırsak Avcısı Sığınağın Kalkanına Karşı ] (1/3)

avatar
4200 4

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 123A [ Bağırsak Avcısı Sığınağın Kalkanına Karşı ] (1/3)


Çevirmen : Clumsy

 

Subaru: “Anladın mı? Köşkte kurtarmamız gereken toplam dört kişi var. Hepsi de kız.”

 

Vagonun içerisindeki Subaru açıklamaları esnasında dört parmağını kaldırmıştı.

 

İnişli çıkışlı yollarda hızla ilerlerken manzara akıyor fakat vagonları ne rüzgâr ne de sarsıntıdan etkileniyordu. Bunu kaç kez tecrübe ederse etsin esrarengiz bulmaktan kendini alamayan Subaru ise kalkık parmaklarına bakan iki kişiye başıyla onay veriyordu.

 

Subaru: “İlki Frederica. Adamımız Garfiel'in ablası. Saldırgan çoktan köşke vardığı için bize vakit kazandırabilecek tek kişinin Frederica olduğunu söyleyebilirim.”

 

Garfiel: “Ablam ha... Onu on yıldır görmemiştim.”

 

Tedirgin görünen Garfiel kısa, sarı saçlarını kaşıyordu.

 

Sığınakta kalma konusunda çok inatçı davranmıştı. Bu yüzden dış dünya için Sığınağı terk eden Frederica ile yüzleşmek onun için zor olacaktı.

 

Otto: “Gerçekten on yıldır görüşmediniz mi? Margrave ve Ram-san’ın hesaplarına baktığım kadarıyla Sığınakla köşk arasında sık sık gidip gelmişler.”

 

Garfiel: “Bu durum ablam için de garip olmalı. O g*t Roswaal’la hiç gelmedi… gerçi bir sürü mektup göndermiş herhalde.”

 

Otto: “Herhalde derken?”

 

Garfiel: “Hepsini okumadan nineme verdim.”

 

Garfiel somurtkan bir görünümle bakışlarını kaçırdı. Ablasına yönelik tuhaf tavrı tamamen çocukçaydı. Buluşmalarının duygusal olacağı kesindi.

 

Subaru iç çekti. Dizginleri çekmekte olan Otto'nun ifadesi de aşağı yukarı onunki gibiydi.

 

Otto: “O zaman ikinci kişi Petra-chan.”

 

Subaru: “Evet. İkinci kişi Roswaal Köşkünün umut vaat eden ve büyümüş de küçülmüş yeni hizmetçisi Petra. O hiçbir alt yüzü olmayan tamamıyla sıradan bir köylü kızı, yani hedef alındıysa durum %100 kötü.”

 

Bugüne dek Roswaal Köşküne yapılan tüm saldırılar Petra’nın ölümüyle sonuçlanmıştı.

 

Yüksek ihtimalle diğer üçlü de ölüyordu ama Petra’nın en ufak bir karşılık verme ihtimali yoktu. Yani onun icabına hızlıca bakılıyordu.

 

Onu koruyacaklarsa bunu hemen yapmaları gerekliydi.

 

Subaru: “Sırada Rem var. Ram'ın kız kardeşi. Gerçi muhtemelen onu hatırlamıyorsundur.”

 

Garfiel: “Buna hala inanamıyorum Kaptan. Ram’ın bi ikizi olması düşüncesi çok tuhaf. Harika benliğim Ram’ı bunca zamandır tanırken böyle bi şeyi nasıl unutabilirim?”

 

Subaru: “Bu Ram’ın bile onu unutmasına yol açan bir lanet. Bununla baş etme yolları konuyu değiştirecektir ama… her neyse, Rem o kadar acil değil. Köşke saldıran suikastçının, Elsa’nın, hedef listesinde Rem yok. İşvereninin onu tutarken Rem’in varlığından haberdar olduğunu sanmıyorum.”

 

Otto: “Yine de Rem-san’ın köşkte uyuduğunu keşfederse bu karşılaşmanın barışçıl sonlanacağından şüpheliyim.”

 

Subaru: “... O konuda haklısın.”

 

Sonuçta söz konusu kişi Elsa’ydı.

 

Rem işvereninin listesinde olmasa da Elsa’nın onu bulduğu takdirde sırf eğlence olsun diye bir şeyler yapması kuvvetle muhtemeldi. Ve Subaru bizzat görmemiş olsa da Rem bundan önceki döngüler sırasında öldürülmüş olabilirdi.

 

Şu anda yapabileceği tek şey Rem’in Elsa’nın açacağı rastgele bir kapının arkasında bulunmaması için dua etmekti.

 

Otto: “Yine de rakibin kararlarına bel bağlamaya pek harika bir strateji denemez.”

 

Subaru: “Ben hem rakibin kararlarına hem de size bel bağlıyorum gençler. Bu Natsuki Subaru'nun savaş markası, TERS *FURINKAZAN.” (*Japoncada bir savaş bayrağıymış. Rüzgâr kadar çevik, orman kadar sessiz, ateş kadar hiddetli ve dağ kadar sarsılmaz şeklinde bir mesajı var, ismini rüzgâr orman ateş ve dağdan alıyor. Galiba aynı zamanda böyle bir karakter veya seri ismi de var, bilen varsa aydınlatır.)

 

Garfiel: “Ç-çok havalı...!”

 

Garfiel yumruklarını sıkmıştı, gözleri ışıl ışıldı.

 

Bu rastgele saçmalayışın Garfiel’de böyle bir beklenti uyandırmasıysa Subaru’ya kendini iyice suçlu hissettirmiş, bu işlerin ardından, gerçekten vakitleri olduğunda, Garfiel’e gerçek furinkazanı öğretmeye karar vermişti.

 

Garfiel’e bakarak kaşlarını çattı.

                      

Subaru: “Gerçi...”

 

Subaru: “Bunu izlemek korkunç oluyor ama sahiden işe yarıyor mu?”

 

Garfiel: “E acelemiz var, di mi? Daha iyi bi yolu olsaydı harika benliğim bunun yerine onu yapardı.”

 

Diyen Garfiel hoşnutsuz görünüyordu.

 

Garfiel’in karşılığı mantıklı olsa da Subaru’nun bu sözleri sarf etmesi kaçınılmazdı. Çünkü an itibariyle Garfiel vagona tutunmuş bir şekilde dışarıda duruyor ve Subaru-Otto ikilisiyle pencere aracılığıyla konuşuyordu.

 

Elleriyle pencerenin kenarlarını tutup oradan sarkmış, ayaklarıyla zemine değiyor, araç tarafından sürükleniyordu.

 

Daha önce vagon tekerlekleri tarafından ezilen ve Garfiel’in elinin bir kayışıyla aynı şeyin kolayca tekrarlanabileceğini bilen Subaru ise bunu sakince izleyemiyordu.

 

Subaru: “Bir şeyler ters gider de ezilirsen bendeki travma sonrası stres bozukluğunun önüne geçemeyiz ve köşkle ilgili de hiçbir şey yapamayız.”

 

Garfiel: “Ne diyosun Kaptan? Lanet olasıca bi karamsar olmayı bırak. Her şey yolunda. Şunu izlesene! Ve şunuşunuşunuşunu! Ve şunuşunu!!”

 

Subaru: “Kes şunu!! Öleceğim!! Ben senden önce öleceğim!!”

 

Garfiel pencereyi eksen alarak kol gücüyle dönmeye başlamıştı. Rüzgâr Kaçırma İlahi Koruması ve Garfiel’in insandışı tutuşu sayesinde bu akrobasiler mümkün oluyordu. Ve çerçeveyi öylesine güçlü tutuyordu ki o şey çarpılıp bükülüyordu. Subaru bu durumun vagonun sahibi olan Otto’da nasıl bir çaresizlik yarattığını hayal edebiliyordu.

 

Otto: “Toprak Ruhunun Kutsayışı ayakları yere değmedikçe etkili olamıyor. Garfiel’in köşke vardığımızda formunun zirvesinde veya ona yakın bir noktada bulunmasına ihtiyacımız olduğu için bunu gerekli bir önlem olarak görebiliriz.”

 

Subaru: “Yani mantığı anlıyorum ama bilirsin işte, bu durum dışarıdan bir göze vagona binmeye çalışan bir herifi olabildiğince hızlı giderek atmaya çalışıyormuşuz gibi görünüyordur. Gerçekte yaşanan şeyse on dört yaşındaki bir çocuğu vagonun dışına çıkartıp tam hızla giderken yerde sürüklüyor olmamız.”

 

Otto: “Sen böyle tarif edince ikisinin de kulağa ne kadar akıl almaz geldiğinin farkında mısın!?”

 

Muhtemelen dizginleri tutan Otto o ilk izlenimi vermekten kaçınmak istiyordu. Fakat yorulmak bilmeksizin vagonu çeken iki yer ejderi, Patrasche ve Frufoo, şoförün isteğine boyun eğmeksizin ara vermeden koşturuyordu.

 

Garfiel’in sahte akrobasi hareketlerini yapıp durmasının sebebi de aşağı yukarı buydu.

 

Emilia'nın Sığınaktaki büyüsü ciddi yaralarını iyileştirmiş olsa da kaybettiği kanı ve manayı yenilememişti.

 

Sığınakla köşk arasındaki mesafeyse yaklaşık yarım günlüktü. Sağlam koşan ejderleri olsa bile gerçekten Subaru ve diğerlerinin toparlanmaya ayıracak vakitleri olabilir miydi ki?

 

Tabii ki Garfiel’le ilgili bir değişiklik yoktu, Toprak Ruhunun Kutsayışı sayesinde yerden aldığı güçle grubun kozu rolünü üstlenmişti. Subaru ve Otto ise yalnızca ona olabildiğince iyi bir savaş ortamı hazırlamak adına oradaydı.

 

Garfiel: “Her neyse, konuşmayı yarıda kestin, Kaptan.”

 

Subaru: “Ha?”

 

Garfiel: “Konuştuğumuz şeyi diyorum. Dört kişiyi kurtarmamız lazımdı ama elde var üç. Son kişiyi duymadım. O kim ki?”

 

Kendisini yukarı çeken Garfiel vagonun içine bir göz attı. Bu sırada Otto’ya da sorgulayıcı bir bakış attı fakat Otto başını ve omuzlarını sallayarak karşılık verdi.

 

Otto: “Korkarım ki son kişiyle ben de karşılaşmadım. Aşağı yukarı bir hafta köşkte bulundum… ama onun yanımdan geçişine bile denk gelmedim.”

 

Garfiel: “Onun yüzünü bile görmedin çünkü senden seni görmek istemicek kadar nefret ediyo, iyi olabilcek misin dostum?”

 

Otto: “Onu görememe sebebimin bu olmadığını düşünmek isterim!”

 

Otto çılgına dönmüş bir şekilde itirazını sunarken Garfiel onu acıyarak izledi. Subaru ise yumruğunu koltuklara geçirerek iç çekti.

 

Subaru: “Son kişi... Beatrice, muhtemelen, ben zorlamadan ortaya çıkmayacak.”

 

Otto ve Garfiel Subaru’ya bakarak çenelerini kapatmıştı.

 

Sesindeki ciddiyet ona sebebini bile sormadan inandıklarını ifade ediyor olmalıydı. Gerçekten güvenilir yoldaşlardı.

 

Subaru: “Beatrice’i oradan çıkartacağım. Onu oradan çekip alacağım. Bunu yapmam lazım.”

 

Başka biri değil. Subaru yapmalıydı.

 

Beatrice şovunu sergilese bile, istemiyorum dese bile…

 

Garfiel: “Sen ne dersen o, Kaptan.”

 

Otto: “Mümkünse Arlamda köşke yakın bulunan köylüleri de tahliye etmeliyiz diye düşünüyorum. Kaosu önleyecektir. Benim bu görevi üstlenmeme ne dersin?”

 

İkisi de Subaru’nun kararına yönelik desteklerini göstermişti.

 

Subaru’nun rolü belliydi. Onlarınki de.

 

Gerçekten, tamamıyla güvenilir insanlardı.

 

Subaru: “Teşekkürler aptallar.”

 

Otto: “Doğru düzgün teşekkür etmeyi bile beceremiyor, aptal!”

 

#Eveeet bu bölümle bizimkilerin köşke nasıl çabucak gelmiş olduğunu ve bu esnadaki 'aptalca' sohbetlerini öğrenmiş olduk. Subaru-Otto atışmalarına bayılırken şimdi aralarına bir de Garfiel katıldı. Sahiden de üç aptal harika bir ekip oluşturdu 
Bu kısa geçmişe dönüşten sonra Garfiel-Elsa karşılaşmasından devam edeceğiz. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr