Subaru: “Otto, bundan bahsetmiştin, haklısın. Rüzgâr ve su büyüsü kullanarak adım seslerini daha uzaktaymış gibi duyurabiliriz.”
Otto: “... Bunu daha önceden de konuştuğumuza eminim ama hatırlamış olmandan etkilendim. Bu kadar basit bir büyü kullanımı şu anki fakirleşmiş manama rağmen benim için bile imkansız değil ama... nasıl kullanacağım ki? Daha önce sadece birinin bir anlığına arkasını dönmesini sağlamak için kullanmıştım.”
Subaru: “Bu defa da tam olarak söylediğin gibi kullanacağız. Sen ayak sesleri çıkartıp dikkat çekecek ve onu tuzağa düşüreceksin. —Ben de onu bilimin ruhuyla yeneceğim.”
Otto: “Bu konuda saçma sapan bir özgüvene sahip gibisin ama bu bilimin ruhu tam olarak neyin nesi oluyor...?”
Subaru: “Basit, güçlü ve kesin bir ölüm: toz patlaması. Yöntem ve malzemeler vay anasını dedirtecek basitlikte. Yalnızca ateş ve una ihtiyacımız olacak. Bildiğim kadar güçlüyse tek bir yaratığı patlatmak için yeter de artar bile.”
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
Otto: “... Böyle söylemiştin, ben de sana inanıp yardımcı oldum ama şu olanlara bak!”
Subaru: “Kapa çeneni! Bilimsel ilerlemeler daima fedakarlıklar gerektirir! Neden işe yaramadı ki?! Yeterli un mu yoktu, yeterli ateş mi yoktu, yoksa… fizik kanunları bu dünyada farklı mı işliyor? Demek ki o yüzden toz patlaması işe yarama…”
Petra: “Auughh! Hiçbirinin önemi yok, yangını söndürmeye odaklanın! Aah, hayır! Yo, hayır!”
Petra çığlık atarak Subaru ve Otto’nun bağıra bağıra ettiği sohbetin arasına girmişti.
Üçlü birinci katın mutfağında, yükselen alevlerin ışığıyla aydınlanmaktaydı. Çünkü,
Subaru: “Çok fazla yağ kullandın! Bu yangını nasıl söndüreceğiz?! Yayılıyor!”
Otto: “Komik şekilde iri bir yaratığı avlarken yağı az kullanmak mümkün mü sanıyorsun sen!? Hem yanabilir şeyleri de dışarı çıkartamayıp orada bıraktık, yani sonuç her halükârda aynı olacaktı! Bu iş bitince kesinlikle bedelini ödeyeceksin!”
Petra: “Kesin artık beyler! Bunun zamanı değil! Yangını söndüremeyiz! Kaçın!”
Subaru: “Havai fişeklerle ilgili bir aksiliği toparlayamayan bir orta okul öğrencisi gibisin...”
Diyen Subaru elindeki masa örtüsünün alev aldığını fark etti. Alevler ne kadar vurursa vursun sönmüyordu, o da mecburen kumaşı alevlerin içine fırlattı.
Kilerde başlayan yangın bir anda yayılmış ve alevler çoktan yemek odasıyla mutfağı teslim almıştı. Yemekler için kullandıkları büyü taşları her an alevlere kapılıp patlayabilirmiş gibi geliyordu.
Subaru: “Bu iş için haddinden fazla fedakarlıkta bulunduk...”
Diyen Subaru kaşlarını çatarak kilerle yemek odası arasındaki yanık cesede baktı. O ceset üçüncü kattaki ofisin kapısını engellerken Otto’nun sinsi büyüsüyle alt kata çekilen ve depodaki yağla kaplanıp yakılarak öldürülen yaratığa aitti.
Kaslarına uyumlu bir beyni vardı ve tüm tuzaklarına hiç şüphelenmeden güzelce düşmüştü. Neyse ki ateşe duyarlıydı da alev alır almaz deliler gibi paniklemiş ve başka bir şey yapamadan yanıp tutuşmuştu.
Subaru toz patlaması planı başarısız olunca hüsrana uğramış ama Otto ile Petra’nın yedek planı olan yağ kullanımı onları galibiyete ulaştırmıştı.
Bu defalık Otto ve Petra’nın Subaru’nun toz patlamalarının dehşetiyle ilgili verdiği dersi anlayamayıp yedek bir planda ısrarcı olmasının onları kurtardığı söylenebilirdi.
Ama bundan doğan problemlere değinecek olursak içlerinde en büyüğü yaratığı öldüren alevlerin bu görevi yerine getirdikten sonra sönmemiş oluşuydu.
Ateş köşkün duvarlarını, kilerdeki yemekleri yakmış ve alevler yemek odasındaki masanın bacaklarına dek uzanmıştı.
Ölümcül, yanar halde bir dünyanın dumanları sızıyordu. Subaru’nun görüşü bulanıklaşmaya başlamıştı. İtfaiyelerin olmadığı bu arazide yangını söndürecek yeterli su büyücüsünün eksikliği çekiliyordu.
Subaru: “Garfiel ve Elsa savaştığı, yaratıklar da etrafta dolaştığı için bunu yapmamız gerekiyordu, farkındayım... ama yangın öyle büyük ki binayı baştan inşa etmemiz gerekecek...”
Otto: “Şimdi bunu tartışma zamanı değil, Natsuki-san. Frederica’yı takip edip kaçacağız. Üçüncü kat var olmayı kesmeden geçide ulaşmalıyız, hadi.”
Petra: “Acele edin! Acele edin!”
Alevlerin o tanıdık olduğu manzarayı teslim alışını gerçekdışı bulan Subaru’nun kolları Petra ve Otto tarafından çekiştirilmekteydi.
Subaru’nun yanında yalnızca Petra ve Otto bulunuyordu. Frederica ve Rem cadı yaratığını tuzağa düşürme planlarına başlamadan önce oradan ayrılmış ve yaratığın kapıdan çekildiğini varsayarak ofisteki gizli geçidi güvence altına alma görevini üstlenmişti.
Bu görevi Rem’e ve yaralı haldeki Frederica’ya bırakmak Subaru’yu endişelendirmişti ama dövüş kapasitesi bağlamında düşünüldüğünde mantıklı bir plandı. Frederica tek kolunu kullanamazken bile Subaru ve Otto’yu rahatlıkla yenebilirdi.
Öyle ya da böyle cadı yaratığını bastırmak konusunda başarılı olmuşlardı.
Tahminlerinde haklı olmak ve geçitte başka bir düşmanla karşılaşmamak adına dua eden Subaru’nun takımı yemek salonundan uçarcasına çıkarak en üst kata ulaşma amacıyla merdivenlere koşturmuştu.
Subaru: “Garfiel yangında ölürse ne yapacağız!?”
Otto: “Garfiel’in o kadar aptal olmadığı ortada, iyi olacaktır! Ayrıca dışarıdaki cadı yaratıklarının arasından geçerek kaçması da mümkün!”
Subaru ateşin yayılıp Garfiel’in savaştığı alanı sarmasından yana endişeliydi. Otto bağırışında haklıydı ama sahiden de ya öyle olursa—
Petra: “Frederica Abla!”
Subaru düşüncelere dalmakla meşgulken grup üçüncü kata varmıştı.
Nefes nefese kalan Petra ofis kapısının dışında beklemekte olan Frederica’yı görerek el salladı. Frederica ise grubun mücadelesinde başarılı olduğunu görerek anında rahatladı.
Frederica: “Çok şükür iyisiniz. Kimsenin eksilmediğini görmek içimi rahatlattı.”
Otto: “Affedersin ama neden bana baktığını sorabilir miyim? Eksilme ihtimali olan kişi ben miydim? Lütfen yapma, ağlamak üzereyim!”
Subaru: “He he, sakin ol, sakin ol. Tepkilerini geliştirme işini başka bir zamana bırakalım, şimdi elimizdeki problemlerle nasıl baş edeceğimizi düşünmemiz lazım. Frederica, geçit ne alemde?”
Frederica: “Sorunsuz işliyor. Ve rotanın, hiç değilse iç kısmın güvende olduğunu teyit ettim… bu arada, yanık kokusu mu alıyorum, bana mı öyle geliyor?”
Frederica gözlerini kısarak aldığı kokuyu sorgularken Subaru suratını ekşitti, Otto ve Petra ise kafalarını salladı.
Subaru: “Ehmm, birkaç hata yapmış olabiliriz, yaratığı yenmek için kullandığımız ateş de gerçekten büyüktü. Bu yüzden…”
Frederica: “Köşk yanmaya başlamış... Binanın sapasağlam çıkmasını beklemiyordum ama tamamen yanacak… Canlarımızla kıyaslanamaz tabii.”
Subaru: “Oh, anlamışsın. Hı hı. Kaçınılmaz bir fedakârlık.”
Frederica: “Bu köşkle pek duygusal bağım yok. Ama Ram’ın binayla olan bağı sağlam, o yüzden kendini gelecek azarlara hazırlasan iyi edersin.”
Subaru: “Wheuhghh...”
Yiyeceği sonu gelmez, dur durak bilmez köteği hayal eden Subaru ansızın karşılaşmaları konusunda endişe duymaya başladı.
Ama geleceği düşünebilmesi güzeldi. Bu sırada Frederica Subaru’nun tavrına buruk bir gülümsemeyle karşılık verdi ve rahat bir atmosfer doğdu.
Subaru: “Böylece yeni bir zaman sınırımız oldu, o yüzden çabucak buradan çıkmak lazım. Frederica öne geçsin, arkasından Petra ve Otto gitsin. Geçitten çıkıp güvenli bir alana vardığınızda bariyerin hangi tarafında olursanız olun Frederica’nın talimatlaırnı takip edin. En iyi plan elinizden geldiği takdirde Patrasche ile birlikte kaçan köylülerle buluşmak olur.”
Şakalarına bir son veren Subaru çabucak mevcut durumu açıklamıştı.
Frederica ve Otto gergin ifadelerle başlarını sallayarak onay verdi. Ancak Petra’nın kaşları çatılmıştı.
Ardından küçük elini kaldırarak seslendi.
Petra: “Subaru?”
Petra: “Bi-biraz komik değil mi? Kulağa bizimle gelmiyormuşsun gibi geldi...”
Subaru: “—Öyle zaten. Üzgünüm ama sizinle gelmiyorum. Burada ayrılacağız.”
Petra: “Neden!?”
Petra şaşkın bir şekilde bağırmıştı. Ardından uzanarak Subaru’nun kolunu kavradı, parmakları titriyor, gitmesini engellemeye çalışıyordu.
Petra: “Hadi kaçalım işte! Köşk yanıyor ve bir sürü korkunç canavar var! Onları dövemezsin, değil mi Subaru? Kaçmayacak mısın?”
Subaru: “Haklısın, bu yüzden bir bahane bulamayacağım ama dövüşecek de değilim. Gerçi yapacağım şey de bir nevi mücadele olacak.”
Petra'nın endişesinden ötürü mutlu olan Subaru kızın parmaklarını kibarca kendinden ayırdı. İri, yuvarlak gözlerindeki kederi görmek kalbini acıtmıştı.
Bu sırada Otto ürkütmemeye gayret ederek kızın omuzlarına dokundu.
Otto: “Petra-chan. Natsuki-san’ın halletmesi gereken bir şey var. Onu yapana dek köşkten ayrılamaz.”
Petra: “Ama! Subaru güçsüz! Tehlikede! Onun yerine seni geride bırakmalıydık, Otto-san!”
Otto: “Bunu söyleme sebebin benim gücüme inanıyor olman değil, değil mi!?”
Kafasını sallayan Petra yaşlı gözlerini Subaru’ya çevirdi. Subaru ise eğilip Petra’nın göz hizasına gelerek başını okşadı.
Subaru: “Üzgünüm Petra. Rem, Frederica ve sen köşkten sağ salim kaçacaksınız. Ama köşke geri dönme sebebim bundan ibaret değildi. Buradan çıkarmam gereken bir kişi daha var.”
Petra: “B-Beatrice-sama mı?”
Subaru: “Evet. Onunla tanıştın mı?”
Petra kafasını salladı.
Burada çalışmaya başlayalı on gün olmuştu. Burada geçirdiği vakit süresince odasına kapanan o kızı hiç görmemişti. Beatrice sahiden de kapalı kalma konusunda ısrarcıydı.
Petra: “O-o gerçekten buralarda mı? Fazla düşünüp onun burada olduğu konusunda kendini kandırmıyorsun, değil mi...?”
Buna niyeti olmasa da kızın gerçekliğinden şüphe etmeye başlamıştı.
Sorduğu soru ‘Acaba bu kişi yalnızca senin kafanda var olabilir mi?’ idi.
Subaru: “O kati bir acı içinde, bir başına ama tam bir işgüzar, her şeyi yükleniyor, soruları bir başına cevaplıyor ve çilesini çekiyor, meselelerini tek başına çözümleyemediği için de bir başkasının o meselelere kendisi adına bir son vermesini istiyor.”
Petra hiçbir şey söylemedi.
Subaru: “Gerçekten hayal gücümün böyle birini üretmiş olacağını düşünmek istemem. İlla birini hayal edeceksem o, şefkat ölçüsü maksimum olan yardımcı bir karakter olurdu.”
Beatrice Subaru’nun istediği tek bir şeyi dahi yapmamıştı, kendisinin ve başkalarının ne arzuladığını bilmiyor, düşünmekten vazgeçmek istiyordu ve baş ağrıtıcılığın zirvesindeydi.
İşte bu yüzden Subaru’nun onu eğitmesi gerekiyordu.
Subaru: “Aslında Petra, Beatrice seninle aynı yaşta sayılır. Ve pek çok yönden olgunluğunla ona ilk dostunu anımsatabilirsin.”
Petra: “İlk dostunu mu?”
Subaru Theta’nın bahsettiği geçmişi anımsamıştı.
Lewes Meyer’i, Beatrice'in kalbinde kalıcı bir yara izi bırakan eski dostunu düşünmüştü. Beatrice veya Lewes bunu dile getirmemiş olsa da dışarıdan bir göze dost olarak göründükleri barizdi.
Subaru: “Petra. Beatrice ile birlikte geri döndüğümde kesinlikle onunla dost olmalısın. Onu seveceksin. Çünkü onunla dalga geçmek çok eğlenceli.”
Petra: “Otto-san’la dalga geçmekten bile mi?”
Subaru: “Evet. Artık Otto’ya ihtiyacın olmayacak.”
Otto bir şey söylemek ister gibiydi fakat Subaru onu kasten görmezden geldi. Sonra da elini Petra’nın başından çekerek ayağa kalktı.
Subaru: “Gidiyorum, Beatrice’i arayacağım. Yangında ölmemek için elimden geleni yapacağım ama olur da yanarsam kayıtlara Otto’nun yağı yüzünden öldüğümün geçmesini isterim.”
Otto: “Gerçekten böyle olmamasını tercih ederim. Sağ salim dönmezsen yemin ederim ki seni tokatlarım.”
Diyen Otto keyifsiz görünerek ellerini Petra’nın omuzlarına yerleştirdi ve kızı kendisine çekti. Böylece Subaru ve dördü arasına da bir sınır çekmiş oldu.
Subaru: “Frederica. Sana güveniyorum.”
Frederica: “Canımı esirgemeden yolu açacağıma yemin ederim.”
Subaru: “Esirge. Seni koruyamazsak buraya gelmemin bir anlamı kalmamış olur.”
Frederica'nın gözleri irileşmişti.
Subaru onu böyle şaşkın halde pek görmemişti. İyi hissettirmişti.
Son olarak Frederica’nın sırtındaki Rem’e baktı. Uyuyan prenseste Subaru’nun gidişine dair hiçbir tepki yoktu.
Olsun. Rem’in Subaru’yu yolcu etmesine gerek yoktu. Subaru’nun onu geri alması, karşılaması gerekiyordu.
Petra: “Dikkatli ol, Subaru!”
Sırtını dörtlüye dönen Subaru koşmaya başladı.
Vedaları esnasında Petra'nın sesi Subaru’nun ardından ulaştı. Fakat Subaru, arkasına dönüp bakmadı. Zaten Petra da bunu yapmasını istememişti.
Alevler köşkü emin adımlarla sarmaktaydı.
—Elini yangından etkilenmemiş bir kapıya yerleştiren Subaru, alevlerin Yasaklı Kütüphaneye de ulaşıp ulaşmayacağını merak ediyor olmalıydı.
#Eveet günün 3. bölümüyle kapanışı yaptık...
Ben bu Otto'ya hiç kıyamıyorum arkadaşlar, gelen vuruyor giden vuruyor garibime Ama sonunda yağı bir işe yaradı
Bir de Ram'ın köşkün yandığını öğrendiğinde Subaru'ya neler diyeceğini/yapacağını çok merak ediyorum doğrusu.
Guiltilaw tehlikesi atlatıldı, muhtemelen 4lü grup sağ salim dışarı çıkacak. Ama Subaru'nun yanan köşkte Beatrice'i bulup dışarı çıkmaya ikna etmesi, Garfiel'in de Elsa ve diğer kızı yenerek kaçması gerekiyor. Bunların hepsi kısıtlı zamanda mümkün olacak mı bilemiyorum. O zaman cevaplar için bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..