Cilt 4 Bölüm 125B [ İntikamla Başlamıştı ] (2/4)

avatar
3755 3

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 125B [ İntikamla Başlamıştı ] (2/4)


Çevirmen : Clumsy 

 

Emilia Yargılamanın başladığını anında anlamıştı.

 

Beş duyusu ortadan kaybolmuş, ‘bir bedene sahip olma’ konseptini kaybetmişti. Duyusal organlarının kontrolünden çıkışıyla uzayda çaresizce süzülen bir zihinden ibaret hale gelmişti —şu anda olduğu şey tam da buydu, yalnızca bir ruh.

 

Bunun önceki Yargılamalardan farklı bir doğada olduğu barizdi.

 

Emilia: <—>

 

Konuşamıyordu. Ağzı yoktu. Gözleri de yoktu ama tuhaf bir şekilde dünyayı algılayabiliyordu. Ya da hayır. Dünyayı algılayabiliyor diyebilirdiniz ancak tam olarak ‘dünya’ denebilecek uyumda bir şey söz konusu değildi.

 

Emilia'nın bilinci karanlık bir boşlukta süzülüyordu. Yine de karanlıkta ışıldayan ışıklar sayesinde benliğini seçebiliyordu.

 

Soluk ışıklar pek çok renk taşıyor, hatırı sayılır bir sayıda yayılıyordu. Ufak ruhların ışıltılarını andırıyor ama canlı ruhlardan farklı bir hava taşıyorlardı.

 

Kendileri ufak ruhlara benzese de ışıkları daha ziyade ruh taşlarına benziyordu. Ne olursa olsun bu ışıklarla kuşatılmış olan Emilia, önündeki dünyayı gözden kaybetmeyeceğini hissediyordu.

 

Emilia: <—>

 

Işıklarla kuşatılmış olduğu ve yalnız bırakılmadığı için rahatlamıştı, bir yandan da hiçbir şey olmayışı karşısında afallıyor, kafası giderek daha da karışıyordu. Soluk ışıklar yalnızca durdukları yerde süzülüyor, başka bir şey yapmıyordu. Önceki seferlerde Echidna Yargılamaların başlangıcında açığa çıkarak neler olduğunu açıklamıştı lakin bu defa ona rehberlik etmek adına ortaya çıkmıyordu.

 

Zaman öylece ilerliyordu—Emilia mezarın içi ve dışındaki zaman farkından emin olamasa da hiçbir şey yapmadıkça hiçbir şeye erişemeyeceğini biliyordu.

 

Emilia: <—?>

 

Bir şey yapmalıyım diye düşündü ve bir değişim gerçekleşti. Emilia’nın yerine sabitlenmiş ve hareketsiz haldeki bilinci yeni bir noktaya transfer oldu—ışıklara ulaşabileceği kadar yaklaşmıştı.

 

Bir bedeni yoktu ama ışıklara dokunabilirdi. Tuhaf bir hissiyattı. Ama açıklamanın başka bir yolu yoktu. Tek açıklama kendi kendine görünmez olması ve ilkel büyüden yapılı bir bedene sahip olmaktan ziyade—yalnızca bir od olarak bulunmasıydı. Eğer bilinci ve ruhunu barındıran şey od ise bu, şu anki durumunu bir şekilde açıklayabilirdi.

 

Bir çeşit anlayışa eriştikten sonra ışıklardan birine yönelerek fikirlerini doğrulamayı düşündü. Dağınık ışıkların sayısı yirmiyi aşkın olmalıydı. Belirgin bir sebebi olmaksızın soluk, gri şekilde parıldayan ışığa uzandı. Ve odu ışığa dokunur dokunmaz—onu gördü.

 

???: “Nefret, nefret, senden kesinlikle nefret ediyorum. Senden tiksiniyorum. Tamamıyla, bütünüyle doğru. Tanıştığımız günden bu yana… senden apaçık nefret ediyorum.”

 

Emilia: <—!?>

 

Sesin hemen ardından canlı bir manzara da Emilia’nın algısına ulaşmıştı. Bunaltıcı irilikte bir güneşin altındaki yanık bir arazide, devasa ve yıkık bir binanın yanında, kıpkırmızı güneş ışıkları altında yıkanan ve gümüş saçları kanlarla ıslanmış bir kız—Emilia.

 

İkinci Yargılamada tanık olmuş olduğu gibi tamamen gelişmiş benliğiyleydi. Ve o harabenin yanında kederli bir görünümle duruyor, birini sözleriyle aşağılıyordu.

 

Emilia: “Defalarca düşündüm ve defalarca reddettim ama… evet, bir kâbus beni cidden yakaladı. Ve bu yüzden söyleyeceğim.”

 

Emilia: <—>

 

Emilia: “Belki de gerçekten hiç tanışmamalıydık.”

Menekşe gözünün kenarından bir yaş süzülüyordu. O yaş yanaklarından alçaldı, çenesinden düştü ve yere düştüğü saniyede dünya hiçliğe çevrildi.

 

Emilia: <—>

 

Nefesini tuttu. Yalnızca bir od olarak maharetli bir şey yapmaktan yoksundu. Yapabileceği tek şey tanık olduğu manzarayı kabullenmekti.

 

O ışık neyin nesiydi? O sahne neyin nesiydi? Oradakinin Emilia olduğu kesindi ama böyle bir şeyi hiç anımsamıyordu. Belki de ikinci Yargılamadaki gibi erişilmesi veya gerçekleşmesi imkânsız bir sahneydi.

 

Emilia: <—>

 

Değildi, diye düşündü. Kaotik zihnini sakinleştirdikten sonra anılarını kurcaladı ve hatırladı. Üçüncü yargılamaya girmeden önce işittiği kelimeleri bulmuştu.

 

<Önce geçmişinle yüzleşmelisin> <Erişilemez bir zamana tanık ol>

 

Ve sonra da üçüncüsü. Evet, şöyle denmişti: <Yaklaşan felaketle yüzleş>

 

Yaklaşan felaket. Yani, gelecek mi? Geçmişi ve bugünü görmüştü, son olarak sıra gelecekteydi. Öyleyse bu deneyimde Yargılama kendisine alternatif geleceklerini mi gösterecekti?

 

Yoksa Emilia eninde sonunda bu gelecekle mi buluşacaktı? Böyle kasvetli bir yerde, biriyle tanıştığına pişman olduğunu mu itiraf edecekti?

 

Emilia: <—>

 

Tedirginliği dağıtmak için hislerini inkâr ederek yüzeysel bir sükunete ulaştı. Fakat zihni karanlığa geçer geçmez yeni bir değişim gerçekleşti.

 

Emilia’nın odunun dokunduğu gümüş ışık kaybolmuştu. Işığın kapladığı yer bir boşluğa çevrilmiş, ışık silinmişti. Emilia’nın kafası bu durum karşısında karışsa da yaşananların ne ifade ettiğini anlayabiliyordu.

 

Bu ışıkların her biri bir geleceği temsil ediyorsa demek ki Emilia’nın özgür kalana dek o ışıklara tek tek dokunması gerekecekti.  

 

—Eğer bu bir Yargılamaysa tüm gelecekleri gördükten sonra da bir çeşit seçim yapacaktı. Echidna bir yerde bekliyorsa orası burası olmalıydı.

 

Yani Emilia’nın tanık olması gereken yirmi gelecek vardı.

 

Emilia: <—>

 

Peki bunlar birbirinden ayrı gelecekler miydi yoksa az önce gördüğü geleceğin farklı kesitleri mi? Var olmayan kalbi bu düşüncelerle güçsüzleşen Emilia, en yakınındaki ışığa uzandı.

 

Bu seferki maviydi, okyanus gibi uçsuz bucaksız ve derin bir şeyleri anımsatıyordu—

 

???: “Kesinlikle haklısın. Onlar düşmanlarımızdı, yaralarıysa derin. Şimdi çekilirsek ikimiz de iyileşemediğimiz için kurtulmayı başaramayabiliriz.”

 

???: “Öyleyse...”

 

???: “Ama onlar daha çocuktu. —Ve bu yeterli değil mi?”

 

Manzara bir kez daha değişmişti. Bu defa yoğun bir ormana ve uçurumun kenarında dikilen iki kişiye tanık oluyordu.

 

Suratlarını göremiyordu. Ama sesleri tanıyordu. Biri çok tanıdıktı ve diğerini öyle olmasa da hatırlıyordu.

 

İkili uçurumun önünde yüzleşiyor, biri diz çöküyor, diğeri diz çöken kişiye bakıyordu. İkisi de korkunç derecede somurtkan görünüyordu.

 

???: “Sen... sen bir kahramansın. Bir kahramansın... olabildiğince!”

 

???: “Ben...”

 

???: “Yardımların için çok teşekkür ederim!”

 

Bir siluet diğerine elini uzatıyor, suratlar ayrılıyor ve minnettarlık sözleri ediliyordu. Bu kulağa iki kişinin kesin vedası gibi geliyordu.

 

Onarılamaz bir keder ve hayal kırıklığı işli bir veda. Dünya silinmeye başlıyor, Emilia’nın bilinci yeniden karanlık uzaya dönüyordu.

 

Emilia: <—>

 

Emilia o manzaraya dahil değildi. Dahil olanları tanıyordu ama yine de kendisinin yokluğu bir tuhaf gelmişti.

 

Kendi geleceğini aktaran ışıklarla yüzleşiyor olmalıydı. Öyleyse ne demeye kendisinin olmadığı bir gelecek veya içerisinde bulunmadığı bir sahneyle yüzleşmişti ki?

 

—Yoksa ona, kararlarının etrafındakilerin geleceğini nasıl etkilediği mi gösterilmişti?

 

Öyleyse bu manzaralar pek çok olasılıktan yalnızca birini sergiliyordu. Kararlarının kendinden başka kişileri nasıl etkilediğini görüyordu.

 

Emilia: <—>

 

Mavi ışık da gümüş ışık gibi silinmiş, geriye yirmi ışık kalmıştı.

 

—Her biri başka bir seçimin ağırlığını taşımaktaydı.

 

Kendisini olacaklara hazırlayan Emilia, kararlarının sonuçlarını görmek adına uzandı. Emilia’nın kararları sıradaki ve ondan sonraki geleceklerde onu bekliyordu.

 

#Daha önce üçüncü yargılamayı hiç görmediğimiz için bu bölümü merakla bekliyordum. Şu olası gelecekleri gördüğü kısımları if hikayelerinde görebilir miyiz acaba diye de bir soru takıldı aklıma. Henüz ifleri hiç okumadığım için bilemiyorum, bilen varsa da söylemeyin spoiler olmasın 
Hemen şimdi bir bölüm daha atacağım, orada Roswaal-Ram yüzleşmesine döneceğiz, tekrar görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr