Garfiel: “—Tch.”
Ayaklanmaya başlayan Garfiel’e göz kulak olmak isteyen Beatrice de ayağa kalkmıştı. Kısacık boyu bile oturur haldeki oğlana tepeden bakmak için yeterliydi.
Garfiel dişlerini takırdatarak bakışlarını Roswaal’a çevirdi.
Garfiel: “Öncelikle Sığınaktaki nene ve dedelerin ihtiyaçlarını karşıliycaksın. Bu işin içinde olsan da olmasan da herkesin güvende olduundan emin olcaksın. İlk temel adım ablamın yapmaya çalıştııı şey.”
Roswaal: “Peki, kabul edilmiş bil.”
Garfiel: “Köşk yandı diye kaynak bulamadım gibi bahaneler duymiycam.”
Roswaal: “Yanan bina Mathersların yedek konutlarındandı. Ana konut başka bir yerde. İflas gibi saçma durumlara düşme konusunda hazırlıksız olmamaya çalışıyorum.”
Roswaal'ın özgüvenli yanıtı Subaru’yu şok etmişti.
Yanan köşkün yedek bir konut olduğundan haberdar değildi. Nerede yaşayacakları konusunda aptalca endişelere kapılmıştı.
Garfiel: “Ve bu şartı takiben iki söz daha gelecek… yo, bi KONTRAT.”
Roswaal: “—”
Garfiel iki parmağını kaldırdı. Roswaal sessizleşti.
Ve Garfiel parmaklardan birini indirdi.
Garfiel: “İlki Kaptanın söylediii şey. Herkese şartlara bağlı kalcağına dair yemin ediceksin. Artık bu tarz boklar çevirmiceksin.”
Roswaal: “...Evet, tabii ki. Peki ya diğeri?”
Garfiel: “Basit. —Bu şartı ihlal edersen harika dişlerim kafanı lime lime edicek.”
Garfiel’in içinde dondurucu bir kana susamışlık mevcuttu.
Yalnızca Roswaal’ı delip geçen bu öldürücü hava öylesine yoğundu ki insanın tenini bir jilet misali okşayabilirdi.
Roswaal: “Peki. —Hadi kontratı oluşturalım.”
Roswaal’ın yalnızca birkaç saniye içerisinde kabul edişi ve kana susamışlığın dağılışıyla birlikte Subaru’nun bedeni gerginliğini yitirdi, ağzından rahat bir nefes döküldü.
Garfiel ise dirseği dizinde, eli çenesinde bağdaş kurarak tatminsiz bir şekilde oturdu.
Garfiel: “...Şimdilik benden bu kadar. Sen de bu işin peşini bıraksan iyi olur küçük kız.”
Petra: “Ama...”
Garfiel: “Bunu duymak ailen ve arkadaşlarını mutlu etmez.”
Ağlamasına ramak kalmış olan Petra, bakışlarını yanındaki Frederica’ya çevirdi. Ve onun onayını alarak hıçkıra hıçkıra suratını göğsüne yasladı. Herkesin kalbini acıtmaya yetecek bir manzaraydı.
Subaru: “Her neyse, hala Arlam’ın ve Sığınağın köylülerinin yardımını nasıl alacağımız, köşk küle dönmüşken nereye döneceğimiz ve temel olarak ne yapacağımızla ilgili sorularımız varken bu meseleyi kapattığımızı ve herkesin gönlünden geçenleri söylediğini farz edebilir miyiz?”
Petra’nın hıçkırıklarının durmasını bekleyen Subaru, herkesin düşüncelerini özetledi.
Kimse itiraz etmezse Sığınak ve köşkle ilgili konuşmaların ilk evresi sonlanmış olacaktı. Sırada meseleleri tek tek tartışmak vardı—
???: “Pardon.”
Fakat biri elini kaldırarak sessizliği bozdu.
Bu kişi henüz Roswaal’la ilgili fikrini beyan etmemiş olan grup lideriydi, yani Emilia.
Herkesin bakışları onun üzerindeyken o, konuşma izni için Subaru’ya bakmaktaydı.
Subaru: “Buyur, Emilia-tan. İstediğini söylemekte özgürsün.”
Emilia: “Öyleyse söyleyeceğim.”
Emilia Subaru’ya başıyla onay vererek Roswaal’a döndü. Roswaal tek kaşını kaldırmıştı, Emilia’nın ne söyleyeceğini oldukça şaşkın bir şekilde bekliyordu.
Ve beklenen konuşma başladı.
Emilia: “Roswaal henüz en önemli şeyi yerine getirmedi. Bunu yapana dek tartışma sona ermiş olmayacak.”
Roswaal: “En önemli şey...?”
Roswaal Emilia’nın ne kastettiğini anlayamamış, kafası karışmıştı. Subaru da acaba ne söylemek istiyor düşüncesiyle kafasını kaldırmış durumdaydı.
Emilia gruba bakıp sessizce iç çekerek devam etti.
Emilia: “Kötü bir şey yaptığında özür dilemen gerekir.”
Herkes: “—”
Emilia: “Herkes Roswaal’a yapması gerekenleri söyledi, pişmanlığını kanıtlamasını istedi ve Roswaal da bir daha kötü bir şey yapmayacağı konusunda Öğretmeninin üzerine yemin etti. Ama bu noktaya gelmeden önce söylemesi gereken bir şey yok muydu? Roswaal, bir kez olsun dile getirdin mi? Ben duymadım.”
Emilia, öfkeden kıpkırmızı kesilen yanaklarla Roswaal’ı azarlıyordu.
Öyle çocuksu şeyler söylüyordu ki herkesin dili tutulmuştu. Ama en ufak bir şakası yoktu, gerçekten, bariz şekilde tepesi atmıştı.
Evet, Emilia öfkelenmişti. Çok ama çok nadiren olsa da bu defa öfkeliydi.
Herkes çok bariz bir şeyi unutmuştu.
Subaru: “Roswaal.”
Subaru hayretler içerisindeki Roswaal’a dönerek onun gafil avlanışı karşısında gülümsedi.
Subaru: “Pardon, Roswaal. Birlikte iş yapacaksak sen de bize ayak uydurmak zorundasın.”
Roswaal: “—”
Subaru Emilia’yı destekledi ve bu duygu katedraldeki herkese yayıldı.
Roswaal da aldığı bakışlar karşısında nefesini tutarak bekleneni verdi.
Emilia: “—Mm, bu iş görür.”
Emilia’nın Roswaal’ın özründen sonraki gülümseyişi inanılmaz bir izlenim bırakmıştı.
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
—Subaru, tabuttaki kadına bakarken tarifsiz bir ifadeye bürünmüştü.
Roswaal: “Öğretmenime bakaaaaaarken ne kadaaaaaar da kaba bir surat ifadesi takınıyorsun öyle.”
Diyen Roswaal, yan taraftan Subaru’ya bakmaktaydı.
Subaru ve Roswaal mezarın derinliklerindeki odada, tabutun iki yanında birbirlerine dönük şekilde duruyordu. Bu sayede hiç kimsenin müdahalesi olmadan konuşabileceklerdi.
Ama ondan önce,
Subaru: “Bu gerçekten senin Öğretmenin, CADI Echidna mı?”
Roswaal: “Aaaaaynen öyle. Bedeni bu büyü taşında ebediyen yatacak, ölümlü güzelliği korunacak. Onu görebildiğim zamanlar yaşamaya değerdi.”
Subaru: “Soyundan gelen süper motive uygunsuz takıntının bayağılığından bahsetmem lazım.”
Roswaal: “Beatrice de bana aaaaaaaaynı yorumu yapmıştı.”
Roswaal eğleniyor gibi görünse de Subaru’nun içinden gülümsemek gelmiyordu.
Beatrice, Roswaal’ın ruhunu aktarma yoluyla hayatını sürdürdüğünü Subaru’ya anlatmıştı. Subaru da zamanında benzer bir şaka yapmıştı ama o zamanlar haklı çıkacağını hayal dahi edemezdi.
Ama aslında hepsi Roswaal iken o ailenin Echidna fanatikliğine anlam verebilir hale gelmişti.
Subaru: “Neslin için hiç suçluluk hissetmiyor musun? … Sanırım yanıt ortada.”
Roswaal: “Mathers ailesi bu amaç uğruna oluşturuldu. Ben başlattım, ben devam ettirdim, ben yapılandırdım. Bunu kim eleştirirse eleştirsin beni rahatsız etmiyor.”
Subaru: “Takıntılının kelime anlamısın.”
Roswaal: “Değilim. Yine de teyit etmek istediğim biiiiiiir şey var. Yargılamada gördüğün kişi benim Echidna isimli Öğretmenim değil.”
Roswaal konuşurken gözlerini kısmış, Subaru da aynı şekilde karşılık vermişti.
Roswaal’ın bahsettiği ve Subaru’nun rüya kalesinde karşılaştığı Echidna arasında farklılıklar vardı. Subaru tabuttaki kadına bakar bakmaz bu şoku yaşamıştı.
Bakışlarını bir kez daha kadına çevirdi.
Uzun beyaz saçlar, soluk ten. Güzel vücut hatları ve siyah bir elbise. Genel hatlarıyla Echidna’ya tıpatıp benziyordu. Ama başka biri olduğu barizdi.
Subaru’nun tanıdığı Echidna tabuttaki kadından daha gençti. O, ‘güzelden’ ziyade ‘tatlıya’ daha yakındı ve saçları bu kadınınkilerden kısaydı.
Yine de çok benziyorlardı. Kardeş oldukları söylenseydi Subaru buna inanabilirdi.
Fakat-
Roswaal: “Öğretmenimin akrabası yoktu. Ablası yoktu, Beatrice dışında kızım diyebileceği biri de. Bunu herkesten iyi biliyorum.”
Subaru: “Öyleyse Yargılamadaki Echidna kimdi? Oymuş ama gençleşmiş haliymiş gibi gelmiyor. Farklı insanlar. Bunun yalnızca yaş meselesi olmadığını görebiliyorum.”
Roswaal: “Yargılamaya giren herkes bağlantılı olmalı. Bu kişi Yargılamayı yöneten kişiyse bağlantılı oldukları kesin demektir. Belki ben farkında olmadan dışarıdan birinin harekete geçmesi ikna edici olabilirdi… Ama...”
Roswaal devam etmedi. Fakat Subaru söyleyeceği şeyleri imkansızlıklarından ötürü bir kenara attığını hissetmişti. Bunu dayandıracak bir temeli yoktu ama belki de Roswaal kehanetlerine güveniyordu. Bu güven ona kendisinin haberi olmadan kimsenin Öğretmenine kötü bir şey yapamayacağını söylüyordu. Ki bu da iğrençti.
Roswaal: “Son derece naaaaaahoş bir şey düşündüğünü hissediyorum.”
Subaru: “Asıl kendi düşüncelerini suçla, hatta doğruca kendini suçla. Her neyse, ben de Emilia da Yargılama esnasında Echidna’yı gördük. Hiç değilse bu kadın olmayan bir Echidna gördük.”
Subaru’nun tabuttaki kadını gördüğü anda Emilia da mevcuttu. O anda Beatrice’in Anne dediği kadının kendilerinin Echidna dediği kadın olmadığını fark etmişlerdi.
Rüyadaki kadın kimdi? Herhangi bir sonuca varamayan Subaru, kendisini Roswaal’la konuşurken bulmuştu.
Subaru: “Yeniden rüyaya girmek için Yargılama sistemini kullanamayız, değil mi?”
Roswaal: “Algoritmanın dağıtılışıyla mezarın fonksiyonları sonlandı. Kullanılan sanat artık yitik, gerekliliklerse karmaşık. Ve mezardaki miasma da kaçtı. Yani mezar bundan böyle sıradan, tarihi bir taş yapıdan ibaret.”
Subaru: “Anlıyorum...”
Teyit edemeyecek ve onu bir daha göremeyecek olmanın hayal kırıklıkları Subaru’yu eşzamanlı olarak etkilemişti. Her nedense onunla ve Cadılarla tekrar görüşmeyi o tüm ihanet meselesine rağmen pek de kötü bir şey olarak görmüyordu.
O yüzden bu fırsatı yitirmek, Subaru’nun içinde melankoli doğurmuştu.
Subaru: “...Değiştiremeyeceğimiz şeyleri sonraya bırakalım. Ee, peki tabuttaki kadınla ne yapmayı düşünüyorsun? Gömecek misin?”
Roswaal: “Onu ne yakacak ne de gömeceğim. Subaru-kun, yanlış anlamanı istemem… Öğretmenimle yeniden buluşmayı arzuluyorum ama bu onun kadavrasıyla buluşmaya yönelik bir arzu değil. Bu yalnızca yoldaki bir adımdan ibaretti.”
Subaru: “Ne demek istiyorsun?”
Subaru içinde kabaran bir tedirginlik ve güvensizlikle kaşlarını çattı.
Roswaal’ın eski aşkıyla arzuladığı yüz yüze görüşmenin mezardaki cesede yönelik olduğunu düşünmüştü. Tabii cesedin mezarda olduğunu öğrenene dek aklından böyle bir şey geçmemişti ama Roswaal’ın akıl hocasının orada olduğunu öğrenir öğrenmez bu düşünce aklına girmişti.
Fakat Roswaal bu düşünceyi rahatlıkla reddetti.
Roswaal: “Öğretmenimle kanı damarlarında akar, ruhu bedeninde yuva bulur ve nefes alırken konuşmayı arzuluyorum. Cesedini elde etmek yalnızca ilk adımdı.”
Subaru: “Ölüyü mü dirilteceksin!? Bu… bu dünyada ölüleri diriltme büyüsü mü var!?”
Roswaal: “Yanlış anlamayacağından emin olayım. Bu olasılık yalnızca onun için geçerli. Normal bir ölümle karşılaşan hiçbir canlıyı geri döndürmek mümkün değil. Od Lagna öyle bir diriltme büyüsüne asla müsaade etmez.”
Subaru: “Od Lagna?”
Subaru işittiği yeni şey karşısında suratını buruşturmuştu.
Roswaal: “Od Lagna... nasıl söylesem, dünyadaki mana yığını. Yo, dünyanın kendisinin bir canlı olduğunu farz edersek Od Lagna da onun özü, odu olur. Tabii tam konumunu da hisleri olup olmadığını da bilemiyoruz.”
Subaru: “Dünyanın odu... buna müsaade etmez derken?”
Roswaal: “Bunu açıklamak için bugüne kadarki tüm büyü tarihini hızlıca özetlemek gerekir.”
Subaru: “Üç cümleyle olsun.”
Roswaal: “Çok sert.”
Roswaal ne söyleyeceğini düşünerek çenesini ovuşturdu. Sonra da olabildiğince tutarlı, kısa ve öz şekilde açıklamaya başladı.
Roswaal: “Bu dünyadaki tüm büyü, geçmişteki büyücülerin icadı. İlk büyü olayı, mana manipülasyonu konusunda sıra dışı yetenekli bir bireyin kendi tipinde bir büyü yapmasıyla başladı. Büyü yapabilen kişi sayısı ve aralarındaki farklılıklar çoğaldıkça da isimlendirme veya sınıflandırma yapılmadan fenomenleri ayırmak zor hale geldi.”
Subaru: “O zaman da büyü isim aldı ve farklı yatkınlık tiplerine ayrıldı.”
Roswaal: “Evet. Büyü teknikleri ve bilgi kapsamı genişledikçe inanılmaz yetenekli insanlar doğmaya başladı. Mana kullanımı için pek çok dal buldular, var olan büyü formlarından ayrı ve yeni büyüler yarattılar. Büyünün gelişimi oldum olası süregelirken sıradan büyücüler dehaların keşiflerinden fazlasıyla faydalandı.”
Subaru: “Sen de o dehalardan olduğun için birazcık kindar bir ders oldu.”
Roswaal: “Ben de biiiiiir veya iki defa nahoş zamanlar geçirmiş olabilirim.”
Her dünya ve evrende fazla maharetli kişiler dışlanırdı. Roswaal’ın da olgunlaşmamış haliyle o bakışları ve engelleri tattığı bir vakit olmuştu. Şimdiyse o günleri gülümseyerek anımsıyor, gizliden gizliye intikamını alıyordu.
Subaru: “Peki bunun Od Lagna ile ne ilgisi var?”
Roswaal: “Büyünün kaynağı ve mana denen güçle ilgili. Bu konudaki araştırmalar esnasında insanlar beklenmedik yaklaşımlar ve mana kullanım yöntemlerini test etti. O şok edici etkili büyüleri yaratanlar dehaların arasından bile sıyrılmaya başladı. Bu tarz büyüler öncekilerin ötesinde sonuçlar doğurdu, öyle ki tek bir büyücü bir alanın coğrafyasını değiştirebilir hale geldi. —Ve bu gerçekleştiğinde hepsi birebir aynı şeyi gördü.”
Subaru hiçbir şey söylemedi.
Roswaal: “Rahatlıkla manipüle ettikleri soluk ışıltılı manayı gördüler. Fakat bu, daha önce dokunduklarının fazlasıyla ötesinde bir güçtü—sözde yasaklı büyülerinin farkında olan bu büyücüler mananın genişleyişine tanık oldu ve zihinleri hasar gördü.”
Subaru: “Ve o da Od Lagnaydı... dünyanın kaynağı?”
Roswaal: “İnsanlar nasıl hastalık veya yaralanmalardan korkuyorsa dünya da temelini sarsabilecek şeylerden kaçınıyor, onları reddediyor. Od Lagna hakkında ilk söylenen bu oldu. Od Lagnaya tanık olarak zihinleri hasar görenlerin ortak noktası tarihi tekrar yazacak boyutta büyülere ulaşmalarıydı.”
Büyülerinin ne kadar güçlü olduğu belirsizdi.
Büyülerinin ardındaki teoriden biraz sapıyor ama tamamlanan algoritmayı sergileyip kullanamadan önce zihinleri hasar görüyordu.
Subaru: “Öyleyse diriltme de o büyülerden biri?”
Roswaal: “Ayrı düştüğüm kıymetlimi tekrar görmek istiyorum. Bu her zaman her yerde var olan, herkes tarafından paylaşılan bir arzu ve bununla harekete geçen birden çok deha oldu. Fakat onlar da hiç kimseye ulaşamadan zihinlerini Od Lagnaya yitirdi.”
Ne komik, diye düşündü Subaru.
Od Lagnanın gerçekten var olup olmadığı veya o büyücülerin zihinlerine hasar verip vermediği belirsizdi. Ama yine de kabiliyetlerin limitini bulmak, herkesin arzuladığı hedefi anlamak için rağbet görmüştü.
Roswaal: “Bir teori Od Lagnanın dünyadaki her şeye hükmeden bilinç olduğunu iddia ediyor. Ve kuşku duyulsa da insanlara Kutsamalarını veren Od Lagna olabilirmiş—insanlar bu saçmalığı uyduruyor.”
Subaru: “Dahil olmamaya çalışıp kendi kendini dahil etmek… bu ilahi şeyler nerede olursan ol anlamsız geliyor.”
Roswaal: “’Bu ilahi şey’ eğlenceli bir ifade ediş şekliymiş.”
Roswaal, Subaru’nun Od Lagnaya tanrı gibi davrandığı mantıktaki cehaleti görmezden gelerek güldü. Subaru bu tartışmayı beklemiyordu, esas konuları Od Lagna dışında bir şeydi ve konuyu oraya geri döndürdü.
Subaru: “Ee, demek senin Öğretmeninle tekrar buluşman Od Lagnayı öfkelendirmeyecek.”
Roswaal: “Aaaaaaynen öyle. Herhangi bir yasaklı sanat, özel bir güç veya algoritma söz konusu olmayacak. Doğrusu Od Lagnayı rahatsız edecek esas kişinin sen olman konusunda çok daha endişeliyim.”
Subaru: “...Dürüst olmak gerekirse ben de aynı şeyi düşünüyordum.”
Ölümden Dönüş. Subaru bunun gerekliliğini detaylı şekilde anlatmak niyetinde değildi ama Subaru’nun kabiliyetinin de diriltme tabusuna dokunduğunu söylemek abartı olmazdı.
Subaru Ölümden Dönüşü kullanarak kendi kötü kaderini değiştiriyor, hatta başkalarının hayatını kurtarıyordu.
Od Lagna buna tanık olsaydı Subaru’nun onun zorlu standartlarını aşması mümkün olmazdı.
Belki de Subaru’nun Ölümden Dönüş kullanmasına olanak sağlayan varlık, Od Lagnadan kurtulmasına yetecek güçteydi.
Subaru: “Düşünmek bile ürpermeme yetiyor. Her neyse, peki ya senin yöntemlerin?”
Roswaal: “Üzgünüm ama bunu şu anda sana söylemeyeceğim.”
Subaru kafasını sallayarak yeniden konuşmaya dönerken Roswaal bu karşılığı verdi. Kafası bir anlığına karışan Subaru kendisine söylenen şeyi anlayabilmiş değildi.
Subaru: “Ha, n, ne? Ne dedin?”
Roswaal: “Neeeeeee duyduysan onu. Sana nihai hedefime ulaşma yöntemlerimi söyleyecek değilim. Kontrat şartlarımızın bunu geeeeeeeerektirmediğine eminim.”
Subaru: “Yani, evet ama... hadi yaa!”
Roswaal: “Bunu netleştirmek isterim, Subaru-kun.”
Dedi Roswaal soğukkanlılıkla. Ve tabutun etrafından dolaşıp Subaru’nun yanına gelip ona tepeden bakarak parmağını kaldırdı.
Roswaal: “İncilin rehberliğini ve işlerin ilerlemesi gereken rotayı yitirdim. Fakat bu hedeflerimi terk edeceğim anlamına gelmiyor. Kontratımız beni kendi yaklaşımımı kullanmaktan men ediyor. Ve senin önüne amaçsız engeller koyacağımı varsayarsam da boğazım Garfiel tarafından parçalanacak, yani bundan da men edilmiş durumdayım.”
Subaru: “...Evet, aynen öyle. Öyleyse ne yapabilirsin? Hedefini açık edip bizden yardım istemedikçe hangi yolu seçebilirsin?”
Roswaal: “Çok basit. —Seni denetleyeceğim.”
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..