Muse Ticaret Odasının kapısı etrafındaki binalardan bağımsızdı. 1. ve 2. caddeler Pristella konutlarını turistlerden ayırıyor ve Ticaret Odası da tam olarak bu iki sokağın arasında bulunuyordu.
Bu pozisyon da bina sahibinin gücünü işaret ediyordu. Binanın içi de dışı da abartılı denilebilecek bir eşsizlikle vurgulanmıştı.
Liliana: “İşte hedeflediğimiz yere geldik, Muse Ticaret Odası.”
Liliana önündeki binayı dans edercesine göstererek bu cümleyi kurmuştu. Etrafta daha uzun binalar olsa da dört katlı Ticaret Odası inanılmaz gösterişli duruyordu. Fakat Subaru bir nebze pişmanlık duymuş durumdaydı.
Subaru: “Pristella’nın girişinden görünecek kadar görkemli olmayacağını biliyordum ama yine de birazcık hayal kırıklığına uğradım… Denizkızı Konağının yaptığı gibi gönlümü çalamadı.”
Liliana: “Deniz Kızı Konağı mı, şu 1. caddedeki tuhaf şekilli yer mi? Orayı baz alırsanız Kiritaka-san bile size bir nevi fakir görünür. Ama bunu bir kenara bırakırsak…”
Liliana abartılı bir şekilde aşağı yukarı sallanarak ellerini uzatmaya başlamıştı.
Liliana: “Eeeeh, anlaşmamızın gereğini yerine getirdiğime göre biricik enstrümanımı geri alabilir miyim? Yarına dek geri almazsam nasıl hayatta kalırım bilemiyorum.”
Subaru: “Ah, doğru ya. Buyur.”
Subaru yolun yarısına dek enstrümanı çalmış ve şarkı söylemiş olmaktan dolayı bitap düşmüştü. Bu sırada Liliana enstrümanı aceleyle geri alarak paniklemiş bir soluk eşliğinde herhangi bir sıyrık çizik var mı diye kontrol etti ve sonra da suratına sürerek bir güzel öptü.
Liliana: “Ahhhh, geri dönmen çok güzel. Seni bir daha asla bırakmayacağım!”
Subaru: “Tavırlarının beni bu kadar rahatsız etmesi etkileyici. Galiba en son Petelgeuse’un tavrına bu kadar sinir olmuştum.”
Liliana: “Hooo, o kim bilmiyorum ama ismi tanıdık geldi. Bana onu anlatsana! Bir gün bu Petelgeuse-san’la karşılaşırsam düşman olmayacağımıza söz veremem!”
Subaru: “O cadı Tarikatının Günah Başpiskoposlarından biri.”
Liliana: “Yine yaptın işte! Bu kadar şakacı olmayı bırak! Bundan sonra ismin şakacı olsun!”
Liliana Subaru’ya abartılı bir tepkiyle karşılık vermişti. Fakat Subaru’nun soğuk tavrı karşısında kafası eğildi ve yavaşça ciddi bir ifadeye bürünmeye başladı.
Liliana: “Dur bir dakika, sen ciddi miydin?”
Subaru: “Aynen öyle. Muhtemelen çoktan ölüp gitmiş biriyle kendini kıyaslamak için pek fırsatın olmayacaktır, o yüzden bulmuşken tadını çıkar.”
Liliana: “Dur, dur, dur, dur, dur, dur bir dakika!”
Liliana Subaru’nun sözlerine inanılmaz bir hızla karşı çıkmıştı. Bu tepki karşısında şaşıran Subaru, acaba bir Günah Başpiskoposuyla kıyaslandığı için öfkelendi mi diye düşünürken kızın bir sonraki sözleriyle daha da şaşkına dönecekti. Yani,
Liliana: “Az önce söylediklerin neden kulağa bir Günah Başpiskoposuyla tanışmışsın gibi geldi?”
Subaru: “…ne olmuş öyleyse?”
Sormak istediği şeyi bilemese de önemli bir şey olduğu kesindi. Ona Petelgeuse’un kimliğini söyledikten sonra böyle bir tepki alacağını düşünmemişti. Gerçi her yerde ortaya çıkıp durdukları için o böceği andıran sevimsiz Cadı Tarikatına rastlamış olması da imkansız değildi.
Subaru katılaşmış, temkinli bir hal almıştı, Beatrice de gerekirse harekete geçebilmek adına dikkat kesilmiş durumdaydı. Sonuçta zamanında tepki veremezse iş işten geçebilirdi.
Ve Liliana en sonunda, iki kişinin tepkisini beklediği bu baskıcı atmosferde konuşmaya başladı. Dediği şeyse,
Liliana: “Acaba sen… Loli kullanıcısı, Natsuki Subaru-sama olabilir misin?”
Subaru: “Aah.”
Beatrice: “Aah, sanırım.”
Liliana’nın ışıltılı bakışları altında Subaru ve Beatrice’ten aynı anda tepki gelmişti.
Subaru’nun resmi unvanı Emilia’nın şövalyesiydi fakat bu unvanı kullanan kişi sayısı azdı. İnsanlar ona sık sık cadının şövalyesi ve etrafındaki en muammalı karakterlerden biri de derdi.
—Yarı elfin şövalyesi, yanında daima küçük bir kız bulunan gizemli biriydi.
Liliana: “Üç Büyük Cadı Yaratığından birinin katledilmesinde Düşes Crusch Karsten’le birlikte olmazsa olmaz bir rol oynamışsın, Kılıç Şeytanı Wilhelm yardımlarına minnettarmış! Ve ünlü iş kadını Anastasia-san ile Düşes Crusch’ın yardımı sayesinde Tembellik Günah Başpiskoposunu mağlup etmişsin! Bir de dört yüz yıldır dünyaya musallat olan Büyük Tavşanı yendiğine dair doğruluğu teyit edilmemiş söylentiler var!”
Subaru: “Of, of, of, of, of, of!”
Liliana: “Ne korkunç bir şöhret!”
İki elini birden kaldıran Liliana, Subaru’nun başarılarını hayallerini bulmuşçasına sıralıyordu. Kimileri isabetli kimileriyse biraz abartı olsa da Subaru, bu listede gerçek bir hata bulamamıştı.
Yine de tüm vücudu karıncalanacak, kaşınacak derecede utanmış, Beatrice ise onun mutlu ifadesi karşısında memnuniyetsizleşmişti.
Liliana: “Hani büyü konusunda efsanevi bir yeteneğe sahip küçük bir kızın sadakatle takip ettiği Subaru-sama! Sen osun, değil mi?!”
Beatrice: “Haha. Betty’nin Subaru’su tarihteki en sıra dışı figürleri bile gölgede bırakacak, doğrusu. İnsanoğlunun bildiği en parlak yıldız olacak, sanırım! Ona daha çok saygı duymalısın, doğrusu!”
Subaru: “H-Hey!”
Beatrice gururlu bir şekilde burnunu sokarken Liliana saygıyla eğilmişti. Normalden öte baş ağrıtan şovlarıysa Ticaret Odası görevlilerinin dikkatini çekmiş ama gelenleri gören ve Liliana’nın diz çökmekte olduğunu fark eden görevliler acilen işlerine geri dönmüştü.
Subaru: “Sen her zaman böyle abartılı mı davranırsın? Buradaki herkesin suratında ‘oh, her zamanki Lililana işte’ diyen bir ifade var!”
Liliana: “Ah, lütfen ama. Karşımda bir efsane var, kalbim küt küt atıyor ne yapayım! Seni bizzat görme şansım olduğu için çok mutluyum. Hehe.”
Subaru’nun az önceki tedirginliği ortadan kalkmış, Liliana ise ağzından salyalar akacak derecede fanatik bir hal almıştı.
Liliana: “Ehh, acaba—acaba Ticaret Odasında görüşeceğiniz kişiler gerçekten benim düşündüğüm kişiler mi!?”
Subaru: “…sen kim olduğunu düşünüyorsun ki?”
Liilana: “Şey, ünlü Emilia-tan’ı konu alan bir sürü şarkı yazmıştım. Onun gerçek biri olduğunu biliyorum ama zihnimde hep kurgu bir karakter gibiydi! Eğer düşündüğüm kişiyse Emilia-tan’dır! Oh, hehe!”
Subaru’yu tamamen hiçe sayan Liliana bu noktada uçarcasına Ticaret Odasına daldı. Sersemleyen Subaru da kısa bir şaşkınlık anının ardından onu binanın içine doğru takip etmek zorunda kaldı.
Beatrice: “Subaru! O kız enstrümanını bile düşürdü, doğrusu!”
Subaru: “Hayatı ona bağlıymış gibi davranmıyor muydu!?”
Enstrümanı çabucak Beatrice’in elinden alan Subaru Ticaret Odasına doğru koşturdu. Resepsiyon görevlilerinin üst kata çıkan merdivenlere bakakaldığını fark ettiğindeyse Liliana’nın az önce merdivenlerden çıktığına kanaat getirdi.
Resepsiyonist: “S-siz…?”
Subaru: “Emilia-sama ile beraberiz, kendisi şu anda Kiritaka-san’la olmalı. Geç kalacağımızı söylemişlerdir, değil mi?”
Resepsiyonist: “Evet, az önce geldiler… ama Liliana-sama…”
Subaru: “Yolu biliyorum, yukarı çıkabilir miyim?”
Resepsiyonistin onayını alan Subaru, Liliana’nın gittiği yöne doğru hızla koşturmaya başladı. Aslında acele etmesine gerek yoktu ama Liliana ve Emilia’nın yüz yüze geleceğini düşünmek tedirginlik vericiydi. Ya da daha ziyade buluşmalarının sıkıntılı bir atmosfer doğurabileceğini söylemek daha doğru olurdu.
Liliana’nın abartılı tuhaflıktaki kişiliğinin Emilia’nınkiyle çarpışacak olması ve Emilia’nın iletişimdeki tecrübe ve yeteneğinin fazlasıyla yetersiz oluşuysa daha da ürperticiydi.
Beatrice: “Liliana tuhaf davranıyordu, hep böyle mi olacak merak ediyorum, doğrusu!”
Subaru: “Gerçekten onu durdurmazsak olabilecekleri düşünmek dahi istemiyorum.”
Beatrice’in sözlerini bu şekilde yanıtlayan Subaru hızla üçüncü kata ilerlemekteydi. Liliana’ya yetişmiş olamasa da kıyafetini görebilir hale gelmişti. Şimdiyse hedefini belirlemeliydi! Vakit parkur yeteneklerini sergileme vaktiydi!
Subaru: “Hadi bakalım!”
Merdivenlerden uçarcasına çıkan Subaru basamakları tamamen atlıyor, ellerini kullanarak zarif halkalar çiziyor ve Liliana’ya giderek yaklaşıyordu. En sonunda da merdivenin yakınlarındaki bir odanın önünde onu yakalamayı başardı.
Subaru: “Liliana, BEKLE!”
Liliana: “Aaah!?”
Hala salyaları akmakta olan Liliana şaşkınlık içerisinde bağırmış, Subaru ise soluk soluğa kalmış, sendelemişti.
Liliana: “Oh, bana yetişmişsin ama ben kolay kolay pes etmem. Vazgeçmek yok!”
Subaru: “Ne olursa olsun Emilia’yla buluşmaya niyetliysen ondan özel bir görüşme isteğinde bulunurum ama şu anda çok önemli bir toplantının ortasında.”
Liliana: “Ah… peki. Sanırım kendimi birazcık fazla kaptırmışım.”
Subaru’nun ciddi ses tonunu işitmek Liliana’yı birazcık yatıştırmış gibi görünüyordu. O omuzlarını gevşetirken Subaru da kafasını sallayarak enstrümanını teslim etti.
Liliana: “Ah, teşekkürler.”
Subaru: “Geçimini sağladığın nesneler inanılmaz önem taşır. Onları öylece atıp koşmamalısın. Şarkıcı tarafından kullanılan enstrümanın çalınması pek şaşırtıcı olmazdı.”
Liliana: “Endişelenme, bana onu Kiritaka-san vermişti. Alışveriş yapmaktan hoşlanır.”
Subaru: “Sponsorun gerçekten sıradan biri değil!”
Subaru acı bir gülümsemeyle konuşurken Liliana biricik enstrümanını göğsüne bastırmaktaydı. Onu böyle kolayca bırakabildiğine inanamadığını anlatan içten bir ifadeye bürünmüştü. Fakat Subaru, daha az önce tutkularını bir kenara atabildiğini gördüğü için bu gülümsemeye inansa mı inanmasa mı bilemiyordu.
Liliana: “Ehh, Emilia-sama’yla daha sonra görüşmek bana uyar… ama önce seninle bir şey konuşabilir miyim Subaru-sama?”
Subaru: “Şu can sıkıcı saygı ifadesini bırak! Ee, ne konuşmak istiyorsun?”
Liliana: “Bir sürü şey! Hikayelerin ne kadar doğru olduğunu bilmek istiyorum. Yalnızca dinlemek için değil, onlar hakkında şarkı da söyleyebilmek için. Bu sayede ilham alarak bir sürü şarkı yazabilirim, belki de nesilden nesle aktarılacak kahramanca bir şey olur! Bunu düşünmek bile kalp atışlarımı hızlandırıyor!”
Sıktığı elini uzatan Liliana’nın gözleri enerji saçıyordu.
Fakat tam da bu kafa karıştırıcı manzara yaşanadururken Beatrice en sonunda dayanamamış ve Subaru ile Liliana’nın yakınlığına çomak sokmuştu.
Beatrice: “Hey, sen, tuhaf kız. Subaru’ya o kadar yaklaşma, doğrusu. Uzaklaş, sanırım.”
Liliana: “Endişelenme, o kadar büyütülecek bir şey yok. Bu arada, Lolikullanıcısı-san’ı takip eden genç kıza da sorularım olacak!”
Beatrice: “Betty bir genç kız değil, sanırım! O bir leydi, doğrusu!”
Subaru: “Siz ikiniz çok kabasınız, sürekli tartışıp duruyorsunuz! Şşş! Emilia-tan içeride bir görüşme gerçekleştiriyor…”
Beatrice korkunç bir ruh halindeydi ve Liliana’nın buna kendisinin sebep olduğundan haberi yoktu. Bu ikilinin tartışmalarının arasına düşen Subaru ise öfkesine yenik düşerek istemsizce sesini yükseltmişti. Tam da o sırada,
Emilia: “—Subaru?”
Kapı beklenmedik bir şekilde açılmış ve içeriden Subaru’nun ismi işitilmişti.
Açılan kapıdan içeri bakan Subaru, herkesin resepsiyon odasını andıran bir odanın koltuğunda oturmakta ve kendisine şaşkın ifadelerle bakmakta olduğunu fark etti.
Emilia, Otto ve Garfiel. Karşılarındaysa hoş görünümlü kıyafetler içerisinde ince yapılı genç bir adam bulunmaktaydı. Kapıyı açan da muhtemelen onunla birlikte olan orta yaşlı bir adamdı.
Subaru: “A-ah… Emilia-tan. Ne tesadüf.”
Emilia: “Tesadüf mü? Neden bağırıyordun… Ah, Kiritaka-san?”
Subaru’nun mahcup bir ifadeye büründüğünü gören Emilia kafası karışık şekilde karşısındaki genç adama dönmüştü. Bu esnada adam ayaklandı, masadan bir şeyler kaptı ve Subaru’nun durmakta olduğu noktaya dönerek,
Kiritaka: “Be, be, be, be, be, be, benim LILIANA’MA DOKUNMA!!”
Ansızın sesini yükselten genç adam ışıltılı, mavi bir büyü taşını fırlatıvermişti.
Konsantre halde saf enerjinin patlayışıyla Subaru’nun görüşü anlık olarak maviye bulandı. Bunu görüp bir anlığına, “vaay, ne kadar da güzel,” diye düşündükten sonraysa darbe tesirini gösterdi.
—Ve resmi müzakerelerin ilk günü böylece sona erdi.
#Gerçekten mükemmel bir müzakere oldu arkadaşlar. Bayağı konuştuk, güzel bir ilerleme kaydettik, değil mi
Liliana'nın azıcık kaçık olduğunu bu bölüm iyice netleştirmiş olduk. Ama gönlünü 'şarkıcıya' kaptıran adamımız Kiritaka-san da az değilmiş, bizimkileri görür görmez taşı fırlatıverdi. Böyle bir ortamda bizi ne kadar anlamlı ve sağlam bir görüşme bekleyecek merak ediyorum doğrusu. Hadi bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..