Gruptaki herkes konağa yürüyerek dönme konusunda hemfikirdi. Malum, su yolunu kullanacak olurlarsa Subaru’yu yeniden deniz tutar ve geride kalırdı.
Emilia: “Otto-kun’un da dediği gibi buraya gelmemiz kolay olmadı, bu yüzden gelmişken yürümek ve bu güzel sokakların tadını çıkarmak isterim.”
Emilia Subaru’nun kendisi yüzünden yürüdükleri için suçluluk duymasını istememiş ve böyle tatlı bir talepte bulunmuştu. Subaru’nun bir şikâyeti yoktu, Garfiel’le Beatrice de itiraz etmemişti.
Subaru: “Konak yolunda Emilia-tan’a eşlik edemeseydim endişelenmekten kafayı yerdim.”
Beatrice: “Endişelenmene gerek yok, doğrusu. Başımız derde girerse Betty sol elini duvara koyar, sanırım.”
Subaru: “Sana bu yöntemin kusurlarını anlattığımı sanıyordum.”
Garfiel: “İkinizin de endişelenmesine gerek yok, yanınızda harika benliimin burnu var. Harika benliim o konağın kokusunu da o bodur şeytanın kokusunu da hatırlıyo.”
Subaru: “—Hehe.”
Garfiel’in Mimi’nin kokusundan örnek verişini işiten Subaru istemsizce pis pis gülmüştü. Kediciğin Garfiel’e verdiği tepki şaşırtıcı ve kafa karıştırıcı olsa da muhtemelen iyi niyetten ibaretti. Ayrıca yaşları da yakındı. Bu yüzden Subaru, oldukça iyi bir eşleşme olduklarını düşünüyordu.
Ancak Garfiel hala aynıydı, kendisini Ram’a adamaya niyetliydi. Ve Ram da onu küçük kardeşi olarak görüyordu, ötesi yoktu.
Subaru: “Her neyse, Garfiel. Sen benim kardeşimsin, o yüzden abin olarak aşkta başarılı olman için dua edeceğim.”
Garfiel: “Ha? O dokunaklı, duygusal sözler de neyin nesi, Kaptan? Iykk, midemi bulandırcaksın.”
Subaru ‘Seni anlıyorum’ diyen bir ifadeye bürünerek Garfiel’in omzuna hafifçe dokundu. Garfiel ise kafasını kaldırıp keskin dişlerini göstererek kocaman sırıttı. Subaru gerçekten de bu nazik, iyi niyetli Garfiel’in mutluluğu bulmasını canı gönülden istiyordu.
Emilia: “Gerçekten hoş bir şehir. Her şey çok ferah görünüyor, insanlar da çok mutlu gibi. Heyecanlanmadan edemiyorum.”
Çevreleri Emilia’nın hoşuna gitmiş ve onun mutluluğunu görmek Subaru’yu da mutlu etmişti. Emilia haksız sayılmazdı. Şehirdeki mimariye büyük bir çaba harcanmış ve fonksiyonel olan her şey bir sanat eseri gibi sunulmuştu. Tabii ulaşım amaçlı ikiye katlanan güzelim su yolları da cabasıydı.
Subaru: “Şehir bu şekilde inşa edilmiş olsa da dizaynın kökeni bilinmiyor.”
Emilia: “İnşası zamanın teknoloji limitlerini aşmış, bunun da tehlikeli yaratıkları şehirde esir tutmakla bir ilişkisi varmış. Ama bu şehrin güzelliğini değiştirmiyor, haksız mıyım?”
Köprüde durarak suları izleyen Emilia bu cümleler eşliğinde gülümsemişti.
Bu ruh halinin etkisine kapılan Subaru da “Hı hı” diyerek başını salladı.
Subaru, her nedense, bu noktaya ulaşmıştı. Arzuladığı sonuçlara ulaşabilecek, ulaştıklarını yitirmeyecek olduğu takdirde geri kalan hiçbir şeyin önemi yoktu.
Çünkü en önemli şey başlangıç değil, sondu.
Subaru: “Böyle demiştin, Anne.”
Subaru: “Sonuçlar iyiyse her şey yolundadır yani, değil mi?”
Emilia: “Az önce ne dedin?”
Subaru: “Dünyada en çok saygı duyduğum kadının büyülü sözlerini anımsadım yalnızca.”
Bu anıların ait olduğu günler çoktan geride kalmış olsa da Subaru onlardan bir hayli cesaret kazanmıştı.
Unutması imkansızdı, çünkü unutulması imkansız bir ders almıştı. Bugünün Natsuki Subaru’su, içinde bu anılarla birlikte yaşıyordu.
Bu sırada Subaru ve Emilia’nın karşılıklı gülüşünü izleyen Garfiel ve Beatrice kenarda bekliyordu.
Kendi dünyalarına dalan ikiliyi hiç kimse rahatsız edemezdi, Beatrice bile bunu öğrenmişti.
Beatrice: “Subaru'nun suratında ne kadar da aptal bir ifade var, doğrusu.”
Garfiel: “Bi erkek bi kadınla böyle güzel bi anı paylaşınca böyle olur tabii. Harika benliim rahatladı. Kaptan adama döndü.”
Beatrice: “Bu ne demek oluyor, sanırım.”
Garfiel: “Kaptanın etrafı küçük kızlar ve bi sürü erkekle doluydu… Emilia-sama’yla yakınlaşmasaydı bi yanlış anlaşılma doğabilirdi.”
Beatrice: “Subaru erkeksi biri, sanırım! Hem adam hem de sapık, doğrusu! Sürekli Betty ve Petra’ya dokunmanın bir fırsatını buluyor, sanırım!”
Garfiel: “Ona kefil olmak için pek hoş bi yol olmadı sanki?”
İkili böylece Subaru’nun tercihlerinin boyutlarıyla ve kendinden küçük kızlara dokunma konusundaki itibarıyla ilgili konuşmaya başlamıştı. Su şehri manzarasının tadını çıkaran Subaru ve Emilia’nınsa arkalarında dönen mantıksız sohbetten haberi dahi yoktu.
Emilia: “Neyse, dönme zamanı geldi artık. Hem konağın tadını da çıkartmak isterim. Şekli çooook tuhaf ama ilginçti.”
Subaru: “Wafu tarzı mimari. Ben de konağı tekrar görmek istiyorum, gerçi benim sebeplerim Emilia-tan’ınkilerden daha farklı ve itibarsız.”
Emilia: “Öyle mi? Haha, hadi bir an önce gidelim o zaman.”
Emilia bu cümlelerin ardından ellerini tırabzandan çekti ve heyecanlı bir gülümsemeyle birkaç adım geri çekildi. Fakat sabırsızlığından ötürü arkasında biri olup olmadığını kontrol etmeye vakit ayırmamıştı.
Emilia: “Ah”
???: “Upss.”
Sırtını arkasından geçmekte olan kapüşonlu bir adama toslamıştı. Hafifçe sendeledikten sonraysa adamın desteğiyle doğruldu.
Emilia: “Pa-pardon. Arkama bakmamıştım…”
Subaru: “Benden de bir pardon. Bu kızcağız biraz yaramazdır. Onu azarlayacağımdan emin olun.”
Emilia paniklemiş bir şekilde kapüşonlu adamdan özür dilemiş, Subaru da yanına geçerek adamın önünde eğilmişti. Tabii insanlar onu tanımasın ve sokaklarda olay çıkmasın diye Emilia’nın ismini kullanmamaya özen göstermişti. Zaten Emilia da tanınmamak için kendi kapüşonunu kapatmıştı.
Dolayısıyla bu sefer de dahil olmak üzere bu tarz ufak temaslardan yana büyük bir sorun çıkmazdı.
???: “Bu defa dikkatsizlik eden bendim. Sonuçta birazcık dikkatimi dağıtmıştınız.”
Subaru: “Dikkatiniz mi dağılmıştı?”
???: “Çarptığım hanımefendi hoş bir kadının gümüş saçlarına sahip. Zamanında aynı saçlara sahip biriyle evlenmek istemiştim. Bunu anımsayınca çarpışmaktan vaktinde kaçınamadım.”
Sözleri telaşlı gelse de sesi oldukça kısık ve kendinden geçmiş gibiydi.
Uzun cüppeli adamın sesi bir hayli genç olduğunu gösteriyordu. Bir evlilikten bahsettiğini işiten Subaru ise donakalmış ve bu adamı Emilia’nın yanında istemediğine karar vermişti.
Subaru: “Neyse, iki taraf da hatalıydı diyelim. Özürlerimizi dilediğimize göre yolumuza devam edebiliriz.”
Emilia: “Bir dakika, Subaru. Bu samimiyetsiz ve kötü bir özür oldu…”
Subaru: “Uygun değil miydi?”
Emilia: “——”
Subaru Emilia’nın adamdan uzaklaşmasını istiyor, Emilia ise ne diyeceğini bilemiyordu. Bu tavırları gören kapüşonlu adam yavaşça kafasını salladı.
???: “Sorun değil. Sizi suçlamıyorum, öfkeli de değilim. Gitmek istiyorsanız buyurun, özgürsünüz. Tekrar karşılaşacak olursak kader bize ikinci bir fırsat tanıyacaktır.”
Subaru: “Ahh, çok doğru. Öyleyse belki de kader bizi tekrar buluşturur diyelim.”
Adamın şiirsel vedasını işiten Subaru benzer bir gülümsemeyle karşılık vererek Emilia’nın elini tutup harekete geçti. Bu sırada ona kısacık bir bakış attı. Emilia, her nedense, geride bıraktıkları adama omzunun üzerinden anlamlı bir surat ifadesiyle bakmaktaydı.
Subaru: “Özrümün harika olmadığını biliyorum ama Emilia-tan’ı korumak, o tuhaf heriften uzaklaştırmak istemiştim.”
Emilia: “Hm? Ah, doğru. Doğrusu Subaru’nun tavrının pek iyi olmadığını düşünmüştüm ama aklımdaki esas şey bu değildi…”
Duraksayan Emilia’nın gözleri kafa karışıklığını yansıtıyordu. Ardından dalgın bir ifade ve titreşen dudaklarla devam etti.
Emilia: “Az önceki adamla daha önce tanışmışım gibi hissettim… evet, öyle hissettim ama suratı örtülü olduğu için emin olamadım…”
Subaru: “Emilia-tan’ın tanıdığı biri mi? Öyleyse muhtemelen ben de tanıyorumdur.”
Emilia: “Mmm… ama bilemiyorum. Kimdi ki?”
Emilia hala bu meseleden rahatsız şekilde bir kez daha arkasına döndü. Fakat adam ortadan kaybolmuştu ve Emilia’nın adamın nereye gittiğine dair hiçbir fikri yoktu.
Garfiel: “Hey, Kaptan. Niye öyle gergin şekilde Emilia-sama’nın eline yapıştın? Biri senden çalcak diye mi korkuyosun?”
Subaru ve Emilia’nın köprüde belirdiğini gören Garfiel ikiliye yaklaştı, Subaru ise ona dil çıkartarak,
Subaru: “Aptal, oyun oynama vakti değil. Ortalıkta tuhaf tipler belirince yardım etmek için açığa çıkman lazım. Benim baş edemeyeceğim bir rakip olsaydı Emilia-tan’ın başı derde girebilirdi.”
Garfiel: “Öyle bişi olsaydı onu canın pahasına korurdun. Kaptanı adam gibi adam yapan da bu.”
Subaru: “Kendimi siper edersem belki bir darbe kaldırabilirim. Ama düşman devam ederse başımız derde girer. Direncime hiç güvenmiyorum. Hem fiziksel hem de zihinsel olarak…”
Subaru’nun kendini yorumlayışını işiten Garfiel bir kahkaha attı. O Subaru’nun yalnızca mütevazı davrandığına emin olsa da Subaru kendince gerçekçi bir tahlilde bulunmuştu. Belki de Garfiel Subaru’yu gözünde fazla büyütüyor demek daha iyi olabilirdi.
Garfiel: “Endişelencek bişi yok. Harika benliim piçin tekinin size saldırmaya çalıştııını düşünürse onları hemen uçururum, hiç şüpheniz olmasın. Ayrıca az önceki herif nası dövüşülceğini biliyomuş gibi durmuyodu. Sadece sıradan biriydi, dövüş sanatlarından habersiz bi tipti.”
Subaru: “Bunu nasıl anladın ki?”
Garfiel: “Bakmam yetti. Kaptanın kılıç savurmaktan hoşlandıını da görebiliyorum. Harika benliim bunu bileklerini kımıldattıın gibi anlamıştı.”
Subaru: “Gerçekten mi? Kulağa bir tür sihir numarası gibi geldi.”
Subaru Garfiel’e lisedeki kendo(bambu kılıçlarıyla yapılan bir dövüş sanatı) tecrübelerinden hiç bahsetmemişti. O sözde yeteneğin bu dünyada işe yaramayacağını fark edeli çok olmuştu. Ama egzersizleri izini bırakmıştı ve görüldüğü üzere bu dünyanın tecrübeli fertleri bunu fark edebiliyordu.
Subaru: “Bu arada, hala endişeli misin Emilia-tan?”
Düşüncelerini bir kenara bırakan Subaru yana dönüp hala etrafa bakmakta olan Emilia’ya bu soruyu yöneltmiş, o da kafasını sallayarak yanıt vermişti.
Emilia: “Mm, hayır. Sorun yarattığım için üzgünüm. Hadi gidelim.”
Subaru: “Peki, dönünce Mimi’ye birazcık sarılırsan kendini iyi hissedersin. Oops, tabii ben de sana sarılacağım Beako, endişelenmene gerek yok.”
Beatrice: “Betty hiçbir şey söylememişti ki, sanırım!”
Beatrice’in şikayetleri ve Subaru’nun gururlu ifadesi karşısında kahkaha atan Emilia ağzını kapattı ve Subaru’ya karşılık verdi.
Emilia: “Doğru, Mimi’ye sarılmak çok rahatlatıcı olurmuş gibi. Mutlaka yapacağım.”
Bu cümleleri kurarken de etrafına son bir bakış attı ve tedirgin bakışlarını eğerek gülümsedi.
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
???: “—Anlıyorum. İşte şimdi sebebini anlıyorum.”
Ceketinin manşetinin ardından bu sözleri sarf eden kişi, kapüşonlu adamın ta kendisiydi. Az önce temas ettiği kızı anımsarken ağzı bir gülümsemeyle kıvrılmış, o gülümsemeden de acınası bir his yayılmıştı.
???: “Buraya gelmek için yolumdan çıktım. Boş yere olmasına müsaade edemezdim. Ama ucunda özel bir ödül varsa işler değişir.”
Sözler başlı başına ılımlı olsa da o sözlerin sahibi olan ses fazlasıyla tatsızdı. Yapışkan bir tavada pişirilip güneşin ve ayın altında bırakılmış gibi bir hissiyattı. İşte böyle nahoş bir şeydi.
???: “Sahip olduğum hiçbir şeyin peşini bırakmam ve sahip olduklarımın da bana mükemmel bir şekilde uymasını isterim. Ben mükemmelim ve bu yüzden sürekli tatmin edilebilmeliyim. Bir boşluk hissinin tatminsizlik doğurmasıysa çok doğal.”
Diyen adam başını kaldırdı. O anda kapüşonunun düşüşüyle beyaz saçları açığa çıktı. Ve saçları rüzgârda savrulan hafiften mutsuz adam,
???: “O boşluğu doldurup tatmin olabilmek için onu 79. karım yapmalıyım.”
Beyaz saçlı şeytan su şehrinde işte bu küçümseyici sözleri sarf etmişti.
#Daha önce gümüş saçlı bir kızla evlenmek isteyen, Emilia'ya tanıdık gelen ve onu 79. karısı yapmaya yemin eden bir adam... Bu olayı bayağı dallanıp budaklandırırız muhtemelen. İngilizcesini okuyanlardan spoiler gelmesin lütfen. Ama teori serbest :)
Teori demişken dün bütün işsizliğimle oturup ilk bölümden itibaren biraz ilerleyip yorumlara baktım. Daha Rem'e ne olduğunu bilmiyoruz, yargılama nedir haberimiz yok, Garfiel'i düşman sanıyoruz falan... Neler neler okumuş, öğrenmişiz, ne çılgın teoriler dönmüş Vallahi çok keyif aldım o yorumları okurken. Bölüm altlarını boş bırakmayın da ileride de dönüp dönüp gülelim. Bir aksilik çıkmazsa daha yıllarca burada olabiliriz, malum bu serinin biteceği yok
Neyse gevezeliği kesiyorum. Sıradaki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..