Cilt 5 Bölüm 12 [ Çay Salonundaki Bunaltıcı Atmosfer ] (2/3)

avatar
5650 6

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 5 Bölüm 12 [ Çay Salonundaki Bunaltıcı Atmosfer ] (2/3)


Çevirmen : Clumsy 

 

Subaru: “———”

 

Crusch, Subaru’nun düşüncelerini okumuşçasına yanıt vermiş ve kelimeleri Subaru’ya bir mermi misali saplanmıştı, bunlar duymazdan gelebileceği cümleler değildi. Bu esnada Anastasia atkısını buruk bir gülümseme eşliğinde okşayarak,

 

Anastasia: “Senden bir şey saklıyor değildim Natsuki-kun, ama, öncelikler söz konusu. Bu şartlar altında öncelik Crusch’ın problemlerini çözmek olmalı. Haksız mıyım?”

 

Subaru: “Iıaah, grr… ta, pe- Tabii, tabii, öyle olmalı.”

 

Julius: “Görüyorum ki birazcık olgunlaşmışsın.”

 

Subaru: “Kapa çeneni! Patlamama ramak kaldı.”

 

Malı en yüksek fiyatı teklif eden kişiye satmak ticaretin temel prensibiydi. Subaru Anastasia’nın bu mesajı veren açıklamasına yönelik öfkesini dizginler ve bu konuda pek iyi ederken Julius huzursuz bakışlar atmaya başlamıştı.

 

Subaru: “Kimsiniz siz, ebeveynlerim falan mı? Babam beni senin yapabileceğinden on kat daha hızlı pataklayabilirdi bir kere!”

 

Ferris: “Eh… Ferri-chan’ı korkuttun…”

 

Subaru: “O kadar kolay sarsılmasana! Sen kendi ailenden korkmaz mısın!?”

 

Subaru Crusch’a sırnaşmakta olan Ferris’e bağırmıştı, tabii niyeti onu azarlamaktan ziyade şakalaşmaktı. Bu arada babası Kenichi’yle ilgili söyledikleri kesinlikle doğruydu.

 

Konumuza dönersek, Anastasia’nın mantığı kabul edilebilirdi. Fakat bu bilginin Subaru’ya değil de yalnızca Crusch’a verilmesi farklı bir meseleydi. Sonuçta Oburlukla ilgili bilgiler hala Roswaal’ın köşkünde uyumakta olan Rem için de kritikti.

 

Yani Subaru bu mantığı kabul etse de o kadar kolay boyun eğmeyecekti.

 

Anastasia: “Korkunç bir surata bürünmüş olsan da hikayenin tamamını duyduktan sonra daha rahat edeceksin.”

 

Subaru: “Öyleyse…. doğru?”

 

Anastasia: “Yalan değil ve Crusch’ın takımının bu bilgiyi kendilerine saklama niyeti olmadığından da eminim.”

 

Subaru bu noktada sakinliğini korumakta zorlanırmış gibi görünen Crusch’a döndü.

 

Crusch: “Doğal olarak anılarımı geri almak için Oburlukla ilgili bilgi toplamak istiyorum. Fakat Subaru’nun da o genç kızın hatırına Oburluğu mağlup etmek istediğini biliyorum. Bu şartlar altında bilgiyi kendime saklamak gibi bir arzum yok.”

 

Subaru: “Crusch-san…”

 

Crusch: “Ayrıca hedefimi paylaşacak ne kadar yoldaşım olursa o kadar iyi. Cadı Tarikatı gibi günahkarlara karşı birlik olanların sayısı arttıkça kazanma ihtimalimiz de artacaktır.”

 

Yumuşak bir ses tonuyla bunları söyleyen Crusch, Subaru’nun içini rahatlatmıştı.

 

Tabii ki esas arzusu anılarını geri almak ve kusurlarından kurtulmaktı. Fakat bu, Subaru’ya iyilikle yaklaşmasına engel değildi.

 

Hafıza kaybı, Crusch Karsten denen bu kadının onurlu doğasını hiç ama hiç etkilememişti.

 

Subaru: “Minnettarım. Teşekkür ederim, Crusch-san. Bana verdiğin bu fırsatın kıymetini bileceğim. Kesinlikle.”

 

Crusch: “Fakat ne olursa olsun bu bilgi bizim önceliğimiz. Bundan feragat etmeyeceğiz.”

 

Crusch, Subaru’nun kararlılığı karşısında sırtını dikleştirmiş ve bakışlarına karşılık vermişti.

 

Tabii ki. Hararetli bir müsabaka içerisindeydiler. Fakat Crusch yine de bu duruma uygun olmayan nazik bir gülümseme sunmuş ve Subaru da ona eşlik etmişti.

 

Bu anı bölense Crusch’ın şövalyesi oldu.

 

Ferris: “Nyan. Subaru ve Crusch-sama’nın bu hallerini görmek gerçekten can sıkıcı, kesin şunu. Subaru, amma açgözlü bir adamsın. Yanındaki iki kız yetmiyor mu? Gerçekten, nyan!”

 

Crusch: “Ferris, bu hiç de kibar bir söylem olmadı. Subaru böyle arzularla aklı çelinecek biri değil.”

 

Subaru: “Evet, deme öyle şeyler. E tabii, Crusch-san çok güzel ve tatlı biri ama benim kalbim sadıktır… gerçi şu anda ikiye bölünmüş durumda ama—ofofofofofof!?”

 

Beatrice: “Pek de sadık bir kalp sayılmaz, doğrusu. En iyisi çeneni kapatıp az önce söylediklerini bir düşün, sanırım.”

 

Crusch’a onay vermeye çalışan Subaru’nun kulağı Beatrice tarafından sertçe çekilmişti. Gözleri sulanmış olsa da herhangi bir şikayette bulunma fırsatı olmayan Subaru, Beatrice’in Crusch’ı işaret ettiğini fark etti.

 

Ve Crusch’ın kıpkırmızı kesilmekte olduğunu gördü. Şimdi düşünüyordu da, az önce ne saçmalamıştı acaba?

 

Subaru: “Oh yo, Emilia-tan, tuhaf bir şey mi söyledim?”

 

Emilia: “Ha? Hmm, emin değilim. Yalnızca benimle her zaman konuştuğun gibi konuştun…”

 

Subaru: “Doğru. Öyleyse ne yaptım ki? Emilia-tan’ın elini tutarsam daha iyi düşünebilirim, olur mu?”

 

Emilia: “Tabii tabii. Elinden geleni yap.”

 

Subaru Emilia’nın elini tuttuğu eliyle alnına vururken kederli bakışlar atıyordu. Bu esnada Ferris anı fırsat bilerek Crusch’ın kulağına fısıldadı.

 

Ferris: “Bak, böyle işte. Subaru-kyun bilinçsizce tanıştığı herkese fazlasıyla arkadaş canlısı davranıyor ve daima havalı ve yakışıklı rolü yapmaya çalışıyor. Kafasında bir bozukluk var gibi. Sen ona dikkat etme.”

 

Crusch: “Peki, dediğin gibi yapacağım. Ha, biraz şaşırdım açıkçası.”

 

Diyen Crusch bir elini göğsüne koyarak rahat bir nefes almıştı.

 

Subaru bu kadınsı eylemi fazlasıyla sevimli bulurken onun düşüncelerinden habersiz Crusch ve Ferris, bir söz verircesine el ele tutuşmuştu. Bu manzarayı gören herkes onları iki yakın kız arkadaş sanırdı.

 

Her neyse, artık tüm takımlar Pristella’ya gelme sebeplerini açıklamıştı.

 

???: “Ehh, herkes gelmiş bile. Ama ben yalnızca Kararagi’deki leydiyle görüşeceğimi sanıyordum.”

 

Kağıt kapının açılışıyla ardındaki kız gözler önüne serilmişti.

 

İri kestane kırmızısı gözlere ve çarpık bir gülümsemeye sahip çevik, tatlı, sarışın bir kızdı. Ufak yüzünde tamamen yaramaz bir hava mevcuttu fakat ince ama kıvrak bedeni daha kadınsı bir dokunuş sunuyordu. Üzerinde eskisi gibi hareket hızını arttırmaya odaklı kıyafetler mevcuttu ve göbeğiyle bacakları açıktaydı.

 

Felt: “Ne oldu, hala böyle görünmeme şaşırdınız mı? Sadece bir yıl oldu, bilesiniz.”

 

Reinhardt: “Felt-sama.”

 

Onu gören herkesin omuzları çökmüş ve Felt de bu hayal kırıklığını fark etmişti. Yine de Reinhardt, yaklaşmakta olan efendisini karşılamak için ayağa kalkarak,

 

Reinhardt: “Ejder vagonuna temiz kıyafetler bıraktığıma emindim, ne oldu?”

 

Felt: “Baah! Etrafı rahat bir şeylerle gezmek istedim. Bu arada, otelde üstümü değiştirmemi istedin ama kim öyle kaşındırıcı görünen şeyler giyer ki? Beni artık tanıyor olmalıydın!”

 

Reinhardt: “Gerçekten de tam senlik bir hareket…”

 

Reinhardt elini alnına koymuş ve çaresiz bir ses tonuyla bu cümleyi kurmuştu. Bu esnada kraliyetin en güçlü kahramanını kendine oyuncak eden Felt, odaya girdiğine memnun görünüyordu.

 

Felt: “İşte geldim, buradayım. —Bugünkü misafirperverliğinizden ötürü minnettarım ve görüşmelerimizin iyi gitmesini umarım. Tamamdır, selamlama sona erdi.”

 

Felt bir an için bir asilin kızını andırmış, haylaz bir gülümsemeyle olmayan eteğini tutup reverans yaparmış gibi görünmüş, sonra da hemen özüne dönmüştü.

 

Subaru kendisinin aristokratlarla uyumsuzluğunun da bir hayli farkındaydı fakat Felt’in onlara yönelik tavrı geride kalan yılda kayda değer oranda kötüleşmiş görünüyordu.

 

Felt: “Dostum, amma tuhaf bir bina. Daha önce böyle bir şeyi hiç görmemiştim, o yüzden meraklandım ve buraya gelmeden önce birazcık keşif yaptım.”

 

Felt aslında Reinhardt’a ait olan mata oturmuş, o da bir yana kayarak ciddiyetle yerine yerleşmişti.

 

Felt’in tesadüfen Wilhelm’in yanına geçişiyle de dede torun birbirinden ayrılmıştı.

 

Emilia: “Görüşmeyeli bayağı oldu, Felt-chan. Nasılsın?”

 

Felt: “İsmime -chan eklenmesi garipmiş. Şey, her neyse, iyiyim. Senin günlerin, abla, şey… birazcık fazla mı hareketliydi acaba, hayır mı? Gerçekten korkutucu dedikodular işittim de.”

 

Emilia: “Günleri hareketli olan Subaru’ydu, ben değildim. Ben yalnızca Subaru’nun sıkı çabaları sayesinde kurtulacak kadar şanslıydım.”

 

Felt: “Ah! Doğru!”

 

Emilia’nın yanıtını alan Felt ellerini çırparak ayağa sıçramış ve gözlerini doğruca Subaru’ya dikmişti.

 

Felt: “Hakkında bir sürü saçma sapan dedikodu işittim, abi. Bilmem lazım, bunların ne kadarı doğru?”

 

Subaru: “Daha bana sormadan hepsinin yanlış olduğuna karar vermiş gibisin. Bana olan inancın hayal kırıklığı doğuracak derecede düşük.”

 

Felt: “Çünkü çok çılgın dedikodulardı! Duyduğum şeyler Beyaz Balinayı tek başına ikiye böldüğün, günah başpiskoposlarının kafataslarını iki elinle paramparça ettiğin ve Büyük Tavşanı kızartıp yediğin—”

 

#Felt'in girişi harika olmadı mı  Duyduğu dedikodular da cabası... 
Bu arada Crusch-Subaru-Ferris sohbeti de bir harikaydı. Ben böyle çok karakterli bölümlere bayılıyorum gerçekten. Ama uzun zamandır öyle olaysız, öyle tatlı bölümler var ki bundan sonra gelecek bölümlerin ne kadar kanlı ve olaylı olacağı çok açık gibi. Esas soruysa o bölümlerin ne zaman geleceği... E okuyup görelim öyleyse diyorum, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr