Cilt 5 Bölüm 56 [ Boşanma Beyanı ] (2/2)

avatar
4754 10

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 5 Bölüm 56 [ Boşanma Beyanı ] (2/2)


Çevirmen : Clumsy



Kadınlar: “——”

 

Emilia: “Regulus şu zamana dek size nasıl bir muamele gösterdi bilemiyorum ama onunla kısacık bir temas gerçekleştiren ben bile Regulus’ta bir yanlışlık olduğunu görebiliyorum.”

 

Bilinçsizken kaçırılmış, uyanır uyanmazsa onunla evlenmesi istenmişti. Ardından apar topar bir düğün töreniyle bunaltılmış ve Regulus’un evliliğe dair idealleriyle eşlerine gösterdiği muameleyi dinlemişti.

 

Bunun Emilia’ya anlatılan mutlu evliliklerle uzaktan yakından alakası yoktu.

 

Emilia: “Regulus’a kaybetmek istemiyorum. Savaşta başarı veya başarısızlığın doğru veya yanlışla alakasız olduğunu anlıyorum. Ama şu anda, burada, Regulus’a kaybetmek istemiyorum. Eğer kaybedersem… önemi olan şeylerin ayaklar altına alınacağı kesin.”

 

184: “Önemli olan şeylerin… ha.”

 

Emilia: “——”

 

184: “Canından olmak istemiyorsan en başta Koca-sama’ya itaat etmeli ya da başka bir şeyi hesaba katmadan kaçmayı denemeliydin. İkisi de mümkündü. Senin için en iyisinin bu olduğu belliydi.”

 

184 numaranın karanlık bir bakışla Emilia’ya verdiği yanıt buydu.

 

184: “Kılıç Azizine ve öncesinde sana eşlik eden şövalyene ne oldu? Koca-sama’nın karşı saldırısıyla karşılaşıp savaşta yenik düştüler. Ve sen de bu yüzden tek başına buraya kaçtın.”

 

Emilia: “Hayır. Subaru da Reinhard da hala Regulus’la mücadele içerisinde. Benim dönmemi bekliyor ve buna güveniyorlar.”

 

184: “Dönerek ne elde etmiş olacaksın ki? Ve bizim yardımımıza ihtiyacın olduğunu söylemene gelince… Ne kastettiğini anlamıyorum.”

 

Emilia: “Gerçekten anlamıyor musun?”

 

184: “——?”

 

Emilia’nın sorgulamasıyla karşılaşan 184 numara, tek kelime etmeksizin kaşlarını kaldırdı.

 

Bu doğal tepki en ufak bir şekilde zoraki görünmüyordu. Vazgeçmenin verdiği gevşekliğe rağmen 184 numaranın en başından bu yana Emilia’yı kandırma niyeti yoktu, bu da sözlerine yansıyordu.

 

Başka bir deyişle, gerçekten de hiçbir fikri yoktu.

 

—Regulus’un [Kalbinin] kendisi de dahil olmak üzere tüm karılarına emanet olduğundan habersizdi.

 

Emilia: “Peki ya geri kalanlar? Millet, bu durumdan gerçekten memnun musunuz? Herhangi bir şey yapmak isteyen, bir başkasının herhangi bir şey yapmasını isteyen, böyle düşünen hiç kimse yok mu?”

 

184: “Lütfen dur. Ben seni dinleyeceğim. Eğer soruların varsa bana sor. Benim yanıtım hepimizin yanıtıdır.”

 

184 Numara, etrafındakileri çözmeye çalışan Emilia’ya katı sözleriyle müdahale etmişti.

 

İnatçı ya da belki de cesurdu— Emilia, onun canını riske atmak pahasına kendisi için Regulus’u sorgulamaya bile kalktığını anımsıyordu.

 

Bu gerçekten de fedakarlığın bir formu olsa da—

 

Emilia: “Mühim olan senin kendi canını hiçe sayan bir tavır takındığını hissetmem.”

 

184: “——”

 

Emilia: “En önemlileri sendin ama bunu fark etmedin, değil mi?”

 

Tüm bunların başını anımsayınca Emilia’yla konuşan kişi 184tü.

 

Bu yalnızca Regulus Emilia’yla ilgilenmesini emrettiği için değildi. Emilia’nın yerine Regulus’a fikirlerini beyan etmiş, diğer kadınlar adına öne çıkmıştı ve şimdi de onlara ithaf edilen kelimeleri üstlenme niyetindeydi.

 

Bu tarz bir duruş onu Regulus’un sırdaşı, ortağı gibi gösteriyordu— fırsatçı bir şekilde Emilia ve diğer kadınları manipüle edebilir şüphesi doğuyordu.

 

Emilia: “Fakat durumun bu olduğunu sanmıyorum. Sen Regulus’un [Kalbi] değilsin. Buna inanmak istiyorum.”

 

Emilia 184 tarafından defalarca kurtarılmıştı.

 

Çıplak gözle görünür şekilde ona kol kanat gererek veya elini tutup rehberlik ederek değil.

 

Anlaşılamaz bir kötülük karşısında ilerlemeye hazır olacağından emin olarak.

 

Başkaları için bu kadar endişelenen birinin—

 

Emilia: “Öyle birinin gerçek karısı olmasını kafamda resmedemiyorum.”

 

184: “… Bilirsin, belki de senin buna inanmanı istediğim içindir.”

 

Emilia: “Olabilir. Ben, benim kafam pek de iyi çalışmaz, yani beni kandırmaya çalışacak olsaydın anında oyununa gelebilirdim. Ama,”

 

Emilia başkalarının gözünde saygı uyandırıp uyandıramayacağını bilmiyordu.

 

Şu anki yoldaşlarının yanında olma sebebi Emilia’nın onları seçmesi veya er ya da geç yoldaşları olmalarını beklemesi değildi.

 

Onların Emilia’yı seçmiş olmasıydı.

 

Ama bu şekilde seçildiği için hiçbir zaman “ne harikayım” gibi bir düşünceye kapılmıyordu.

 

Aksine daima tedirginlik hissediyor, onların beklentilerini karşılayamamaktan korkuyordu.

 

Yine de kendisine yönelik bu beklentileri karşılamak, bunları karşılayabilir hale gelmek istiyordu. Daima bunun için dua ediyordu.

 

Emilia: “Sana inanmak istiyorum. Bu, benim yaptığım bir seçim.”

 

184: “——”

 

Emilia: “Neden, o sessiz kalabalık için öne çıkıyorsun? Neden, gözlerindeki teslimiyete rağmen bana yardım ediyorsun? Neden—”

 

184: “Sorularının sonu gelmiyor.”

 

Emilia’nın sorgulamasını bölen 184 numara, kafasını salladı.

 

Sonra da Emilia’nın oraya varışından bu yana ilk defa kafasını kaldırdı.

 

Kaskatı bir ifadede donuk hisler.

 

Kupkuru gözler ve kapalı dudaklar.

 

Bu keder hissiyatı, kadının halihazırda güzel olan yüzünü başka bir seviyeye taşıyordu.

 

Fakat aklından geçen şey,

 

184: “Lütfen bir an önce buradan ayrıl. Koca-sama bizi görecek olursa hepimiz ölürüz.”

 

Emilia: “Beni dinle—”

 

184: “Sorularına yanıt vermem için hiçbir sebep yok. Sen, artık Koca-sama’nın karısı değilsin. Bizim aksimize...”

 

Emilia: “—Ben bir yarı elfim.”

 

184: “Hı?”

 

Emilia’nın itirafıyla karşı karşıya kalan kadının nutku tutulmuştu.

 

Bu sırada beklenmedik bir şey yaptığını fark eden Emilia belli belirsiz bir şekilde gülümsedi. Diğer taraftan kadın, nihayet Emilia’nın itirafının ne ima ettiğini anlamıştı.

 

Gözlerinin önünde duran kadının gümüş saçlı bir yarı şeytan olduğunu anlamıştı.

 

184: “Gümüş saçlı… yarı elf…”

 

Emilia: “İşin doğrusu sen ve ben şu ana dek farklıydık. Durumlarımız farklıydı, kökenlerimiz farklıydı, en temel özelliklerimiz bile farklıydı. Ama bu sebeplerden ötürü ‘Bizimle ilgili her şey farklı, bu yüzden bir bağlantımız olamaz’ tarzı bir şey düşünmüyorum.”

 

184: “——”

 

Emilia: “Sen ve benim gördüğümüz şeyler eminim ki aynı. Mutsuzken ağlamak istiyordun, çözemediğin bir şeyle karşılaştığında öfkeleniyordun, sevindirici bir olayda neşe dolu kahkahalar atıyordun. Aynı şeyleri yapıyordun, değil mi?”

 

184: “Tam olarak, ne demeye çalışıyorsun?”

 

Aceleyle konuşan Emilia, 184 numaranın iç çekmesine yol açmıştı.

 

Bu soru karşısındaysa Emilia’nın kafası karışmıştı. Söylemek istediği o şeyi söylemek istiyor olsa da tam olarak ne olduğunu çıkartamıyordu.

 

Bu da onun giderek duygusallaştığını ve bu yüzden esas konuyu unutarak ondan saptığını gösteriyordu. Subaru’dan ders almalı ve istediği şeyi daha doğrudan bir şekilde dile getirmeliydi—

 

Emilia: “O şey, ben…”

 

Bilmek istediği şeyler vardı. Sorgulamak istediği şeyler vardı.

 

Regulus’un [Kalbiyle] ilgili şeyler. Öne çıkıp kadınların liderliği rolünü üstlenmesiyle ilgili şeyler. Adamakıllı mağlup ifadesiyle neredeyse mağlup olan Emilia’yı koruması gibi şeyler.

 

Tüm bunların kendisine anlatılmasını umuyordu.

 

Ve öncelikle bilmesi gereken bir şey daha vardı.

 

O da—

 

Emilia: “İsmin, bana ismini söyleyebilir misin?”

 

184: “——”

 

Emilia: “Benim adım Emilia, yalnızca Emilia. Şartlarım seninkinden farklı olsa da seninle benzerlikler taşıdığı kesin olan bir yarı elf.”

 

184: “Humph…”

 

Emilia: “Aynı şeyleri görebiliyor, aynı şeyleri hissedebiliyor, aynı umutları paylaşabiliyorsak… Konuşmak kesinlikle anlamsız olmayacaktır.”

 

Bir zamanlar kendisini bu şekilde tanıtmıştı.

 

Kalbi huzursuzluk istilasına uğradığında, güvenebileceği hiç kimse olmadığına inandığında, sonsuz dalgaların kendisini yuttuğunu hissettiğinde.

 

İşte o zamanlar aynı kelimelerle karşılaşmıştı.

 

—Bugün bile düşünmeyi bırakmamıştı.

 

O zamanlar gerçekten mutlu olmuştu.

 

O ana dek varlığını hiç fark etmediği bir oğlan, kendisini çok mutlu etmişti.

 

Reddediliş yaklaşırken ansızın bu sözcüklerle karşılaşmış ve umutsuzca düşüp kalmıştı.

 

184: “——”

 

Bugün bir kez daha Subaru’nun gücünü ödünç almak zorundaydı.

 

Sağdan soldan ödünç aldıklarını çaresizce bir araya getirmeliydi.

 

Ama olsun, bu kadarı da yeterliydi.

 

184: “Benimle, dalga geçme… Ne oldu şimdi, az önceye dek…”

 

Emilia’nın önündeki 184 numara— yani o kadın, kafasını tutuyor ve tüm gücüyle çığlıklar atarak sarsılıyordu.

 

Istırap dolu ifadesi, kin dolu sesi, nefret ettiği şeylere bakmanın verdiği hislerle dolu gözleri…

 

İşte bu, Emilia’nın başından beri onda gördüğü ilk içten duyguydu—

 

184: “Onca şeyden sonra neden, neden bir anda yeniden insan olabilirmişiz gibi konuşuyorsun!”

 

Uzun zamandır bastırdığı taşkını gün yüzüne çıkartmak istercesine feryat ediyordu.

 

184: “İnsan olmamanın sorun olduğu yok, bir oyuncak bebek olmak da bize uyar. O adam itaatkâr oyuncaklar gibi hareket ettiğimiz takdirde tatmin oluyor. Oyuncak gibi oynandığımız takdirde hayatlarımız güvende olup devam ediyor. Bugünlere yalnızca buna inanabildiğimiz için ulaşabildik… ama durum böyleyken!”

 

Hislerinin gücünü somutlaştırarak Emilia’yı hırpalıyordu.

 

Hiçbir şey bilmeyen bir yabancı, hayatta kalabilmek için bile çaresizce mücadele veren kendisi gibiler hakkında ne bilebilirdi ki!

 

184: “Bizim hakkımızda ne biliyorsun ki!”

 

Emilia: “İnanılmaz nazik olduğunuzu biliyorum.”

 

184: “Bizim hakkımızda ne biliyorsun ki!”

 

Emilia: “Dayanmak için ne kadar sıkı bir mücadele verdiğinizi de biliyorum.”

 

184: “Bizim hakkımızda, ne, biliyorsun ki…!”

 

Emilia: “Hepinizin, kurtarılmak için ağladığınızı, feryat ettiğinizi biliyorum.”

 

Emilia’nın kelimelerini işiten kadın, bir anda geri sıçrarcasına kafasını kaldırdı.

 

İrileşmiş yuvarlak gözleriyle mücadele veren, belli belirsiz kıpırdanan dudakları…  

 

Tek bir kelime, ağzından o kadarı bile dökülemiyordu.

 

Çünkü, o ana dek herhangi biri bunu söyleyecek olsaydı, kalplerinin yenik düşeceği kesindi.

 

Yardım olarak bilinen çaresizlik ve kurtuluş olarak bilinen umut arayışı birdi.

 

Yine o ana dek, bu umutlara tutunmalarına izin yoktu. Zihinlerini pes etmekten, yenik düşmekten korumak adına bu düşünceleri bastırmaları gerekliydi.

 

Ve bunun sonucunda yardım çığlıklarının en basitlerini bile kalplerine gömmüşlerdi.

 

Emilia: “Kurtarılmak istiyorum; hepiniz böyle diyorsunuz. Ben de sizi kurtaracağım. Sizi Regulus’un ellerinden kurtarıp özgür bırakacağım. Ve bunu yapmam için—”

 

184: “——”

 

Emilia: “Bana gücünüzle destek olun lütfen. Ve lütfen hem benim hem de sizin için… şu anda bile savaşmakta olanlara yardım edin.”

 

Başını eğmişti.

 

Umutlarını tüm içtenliğiyle dile getiren Emilia, başını eğmişti.

 

Dosdoğru yere bakıyordu.

 

Kalbi acı verici bir şekilde çarpıyor ve etrafındaki zar zor, belli belirsiz fark edilebilir atmosfer adeta bir kasırgaya benziyordu.

 

Ufalanmanın eşiğine gelmiş bedenini tutuyor, yüreğini sağlamlaştırmak adına dişlerini sıkıyordu.

 

Korkuyordu, yalnızca kendisi için de değil.

 

Çünkü onlar, kendisinin hiç bilmediği uzunlukta bir süredir uyanamayacakları bir kâbusun içerisinde yaşıyordu.

 

Öyleyse—

 

184: “… Lütfen, bir saniye bekle.”

 

Emilia: “——”

 

Kadın, başı hala yere eğik olan Emilia’ya bu sözleri söyleyerek dudaklarını ısırdı.

 

Ardından derin bir nefes aldı ve bakışlarını Emilia’dan ayırdı. Süregelen diyalogu sessiz sedasız gözlemleyen kadınlar topluluğuna döndü.

 

184: “Size sormak istediğim bir soru var. Bugüne dek, hiç kimseye sormadığım bir soru.”

 

Kadın bir saniye duraksadı, diğerleriyse kaskatı ifadelerle sessizliklerini korudu.

 

Emilia da tek bir cümle dahi sarf edemiyor, öylece sonucu bekliyordu.

 

Ve nefes kesebilecek bakışların hedefi olan kadın, daima liderleri olarak öne çıkan kadın, konuştu.

 

184: “Aranızda, o adamdan hoşlanan var mı?”

 

Kafası hafifçe kalkık kadının sorduğu soru, kilise boyunca yankılandı.

 

Sorunun içeriği Emilia’yı şok ederken sessizliğini koruyan kadınlar bakışlarını birbirlerine çevirdi. Ve zihinlerinde yükselen belli belirsiz duyguya kafa karışıklığı eşlik etti.

 

Ardından bir dalga misali yayıldı.

 

Kadın: “… Ondan nefret ediyorum.”

 

Bu cümleyi kuran kişi ne Emilia’ydı ne de hepsinin temsilciliğini üstlenen kadın. Sıra halinde oturanlar arasındaki kısa saçlı bir kadındı.

 

Ağzından zar zor çıkan bu kelimelerin şok ettiği kişiyse yalnızca Emilia değildi.

 

“Ben de ondan nefret ediyorum.” “Ben de nefret ediyorum.” “Ondan hep nefret ettim.” “Ondan nefret ediyorum, gerçekten nefret ediyorum.” “Ne tuhaf bir tip ama.” “Kafası allak bullak.” “Daha önce herhangi birinden hoşlanmış mı ki?” “Olsa olsa kendinden.”  “Onu kafamda kaç defa geri çevirdim bilmiyorum.” “Ağlamak istiyorum.” “Ama yapamam.” “Nefret ediyorum.” “Ölüp gitse ya.” “Ondan her şeyden çok nefret ediyorum.” “Nefretnefretnefret, gerçekten nefret ediyorum.” “Bakışları nefret uyandırıcı.” “Sözlerini vurgulayışı nefret uyandırıcı.” “Yürüyüşü nefret uyandırıcı.” “Karakteri nefret uyandırıcı.” “Sevilemez bir mizacı var.” “Ondan her geçen gün daha da nefret ediyorum.” “Ona olan nefretim daha fazla olamaz.” “Mide bulandırıcı.” “Sapkın.” “Çocuk beyinli.” “Bir çocuk bile ondan iyidir.” “Bir ejderha bile ondan iyidir.” “Hiç kimse onun dengi olamaz.” “Psikolojik olarak kabul edilebilir yanı yok.” “Nefretnefretnefret.” “Bende kusma isteği uyandırıyor.” “Onu ölümüne dövmeyi kaç kez düşündüm bilmiyorum.” “Kötü.” “Kötünün de kötüsü.” “Yakınında olmak bile midemi bulandırıyor.” “Dokunuşu bana çürüdüğümü hissettiriyor.” “Kalbim öldü.” “Ailem düşmanım oldu.” “Beni zorla kaçırmışken onu nasıl sevebilirim ki?” “Böyle pişmanlık bilmez bir kötülük nasıl mümkün olabilir?” “Canım öyle çok acıyor ki ölmek istiyorum.” “Lafı öyle uzatıyor ve kendini öyle beğeniyor ki onunla her konuşuşumda ölme isteğim daha da artıyor.” “Umarım iç organları çürüyüp gider.” “Sevgilimi geri verin.” “Eve gitmek istiyorum, eve gitmek istiyorum…” “Siktir et bizi kurtarmayı, esas onu öldür.” “Pislik piç.” “Gerçekten nefret edilesi, ondan sonsuza dek nefret edeceğim!” “Bu dünyada ondan hoşlanabilecek bir kadın var olamaz, haksız mıyım?” “Ya da bir erkek.” “Hiçbir insan ondan hoşlanamaz.”

 

Bir set aşılmış da tüm kadınlar kalplerinde o ana dek bastırdıkları ne var ne yoksa dökmüştü adeta.

 

Dışarı taşan tiksinti ve kin dolu bu kelimeler çok uzun zamandır kalplerinde iltihaplanmış, nefret ve çileyle dolu yıllar boyunca birikmişti; neşe getirebilecek hisler olmadıkları kesindi.

 

—Buna rağmen o kelimeleri dile getiren kadınların ifadeleri giderek daha belirgin ve neşeli bir hal alıyordu.

 

184: “Böylesine benzer fikirler bugüne dek hiç dile getirilmemişti.”

 

Emilia: “Peki, senin, söylemek istediğin bir şey var mı?”

 

184: “Ah, evet var.”

 

Diğerlerinin itiraflarını işiten kadın, yüzünü Emilia’ya çevirdi.

 

Uzun sarı saçlarını okşadı, yüzüne bir neşe yayıldı— gülümsemeyi yasaklayan kuralları bir kenara atarak ilk defa güzel gülümsemesini sergiledi.

 

184: “Böyle bir adamdan, daha nefret edilesi hiç kimse olamaz. —Lütfen bir şekilde bize yardım et.”

 

İşte böylece, ufak bir gülümsemeyle boşanma beyanı verilmiş oldu.

 

#Yine başarılı bir bölümdü. Hem animesinin var oluşu hem de genel anlatım tarzı sayesinde bu seride olup biten her şeyi gözümde canlandırabiliyorum. Yaşaya yaşaya okuyup çeviriyorum, umarım size de yansıyordur.
Beyanı verişimizin ve kadınların onayını alışımızın ardından bizi yine Açgözlülük cephesinde upuzun bir bölüm bekliyor. Muhtemelen ikiye böleceğim. Cuma günü yeni bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr