Afallamış Subaru, Rem’in uyuduğu odaya girdi.
Crusch’ın köşküne geldiğinden beri ne zaman bir fırsat bulsa Rem’in yanında olmak için buraya geliyordu.
Gerçekleşmeyeceğini bilse de, kalbinin derinliklerinde, içindeki zayıflıkla, onun uyanacağını umuyordu.
Bu durumda Emilia'yla yüzleşme cesareti ya da isteği yoktu. Emilia belki de her şeyi anlayabilirdi. Ama şu anda onun yanında olmak, kıza yalnızca acı verirdi. Emilia endişelenmeyi bırakmamış olsa da Subaru, kendisini arayana dek ona zaman verecekti.
Emilia yanında olsaydı, muhtemelen rahatlamak için kalbindeki zayıflığı dışa vurup ağlardı.
Bu zayıflığından nefret etmesine rağmen, kendisinin ayrılamayacağı bir parçasıydı.
[Rem… Bana güçlü olduğumu söylemene rağmen, ben… sensizken ben, ben gücümü bulamıyorum Rem… Bulamıyorum…]
Salona gitmek için ayrıldığından beri hiçbir şey değişmemişti.
Hafifçe nefes alıyordu. Kalbi atıyordu. Ama bunun dışında yaşadığına dair hiçbir belirti yoktu. Şu anda, onun varlığını taşıyan yalnızca Subaru’nun kalbiydi.
Ama,
[Subaru: — Sensin… Hangi rüzgar seni buraya uçurdu?]
[Puck: Benim burada olmam o kadar garip mi? Benim bile bu kızla bir çeşit ilişkim vardı, değil mi? Yani ara sıra buraya gelmemde yanlış olan ne var ki?]
[Subaru: Neden bu kadar sinirlendin…]
Subaru, Rem'in uykudaki alnına hafifçe dokunarak yanına baktı.— Havada salınan uzun kuyruklu, küçük gri bir kedi ona bakıyordu.
Toplantıdayken nerede olduğu bulunamamış ama şimdi burda ortaya çıkmıştı. Subaru’nun sert bakışlarını fark eden Puck buna şaşırdı.
[Puck: Bana niye böyle bakıyorsun? Bir şey mi yaptım?]
[Subaru: …Şu anda, bir şey yapmadın… Git Emilia’yı bul, buradan başka yerlerde dolaş.]
[Puck: Öyle mi? İlginç bir şey söyledin. Özgürlüğüm sınırlandırılmasa da ben yanında değilken o çocuğun başı derde girerse …]
Puck, bıyıklarını sallayarak hafifçe mırıldandı. Ardından, Subaru’nun yüzüne uçarak,
[Puck: Bence Subaru’yla şu anda konuşsam daha iyi olacak.]
[Subaru: …Her şeyi biliyormuş gibi davranman gerçekten tepemi attırıyor.]
Subaru bakışlarını çevirdi. Öyle olsa bile, Puck sessizce bekledi.
Subaru, Puck’ın usulca takibi kendisini sinir etse de iç çekti.
[Subaru: Emilia’ya cadı tarikatı hakkında bilgi vermemişsin… Niyetin neydi?]
[Puck: Hiçbir niyetim yoktu. Eğer bir şeyi bilmeden yaşayabiliyorsanız bence bilmemek de iyidir. Lia bana sormuş olsaydı ona anlatırdım ama sormadı… İnsanları görmezden gelirsek, önemli olmazlar değil mi?]
[Subaru: Evet, bazen bazı şeyleri bilmemek iyidir. Ama bu Emilia için doğru mu sence? O kız ormandan kral olmak için geldi, kraliyet seçimini kazanmak için çabalıyor! Cadı tarikatını görmezden gelmesinin imkanı yok. —Bunu biliyorsun, tabii ki bunu biliyorsun.]
Subaru sesini bastırarak Puck’ın niyetini anlamak konusunda ısrar etti. Ama Puck, havada sallanıyor, Subaru'nun şiddetli sorularından kolayca kaçıyordu.
[Puck: Cadı tarikatının ortaya çıkması… Bundan ben de şüphelenmiştim. Ama bunu Lia’ya aktarmak tamamen farklı bir mesele.]
[Subaru: Bu onu ve çevresindeki herkesi tehlikeye atmak anlamına gelse bile mi!? Ne düşünüyorsun bilmiyorum ama işler aynı şekilde devam etseydi Emilia’nın başına—!!]
[Puck: Anlıyorum… Tüm bunları Lia’yı kurtarmak için yaptın. Bu çocuk da… Onu kurtarmak için kendisini feda etti.. Bu durumda bu çocuğa gerçekten de teşekkür etmeliyim…]
[Subaru: —-!]
O anda Subaru, tüm dünyayı göz ardı ederek yumruğunu savurdu.
Gözlerinin önündeki periye hiçbir tereddüdü olmadan, tüm gücüyle yumruk attı. Saldırıyı kolayca savuran perinin yüzü adeta şaşkınlıkla yıkanmıştı.
[Puck: Durup dururken ne yapıyorsun sen?]
[Subaru: Sakın Rem’e dokunayım deme. Ne ellerinle ne de sözlerinle…]
Şaşkınlıkla, sesi yavaşça kısıldı.
// Subaru'nun bu koruyuculuğu güzel mi, yoksa bir ulu ruha/ periye yumruk atacak kadar çığrından çıkmamalı mıydı acaba? Bakalım Puck'ın tepkisi ne olacak. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere :)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..