Belki de kalbinde kabaran bu duyguları bastırmak artık imkansız hale gelmişti.
Puck yuvarlak gözleriyle, Subaru’ya derinlemesine bir bakış atıp [Anlıyorum] diyerek küçük vücudunu gevşetti.
[Puck: Anlayışsızca bir şey söyledim, özür dilerim, söylememeliydim. Bunun yerine…Hadi ’’Oburluk” hakkında konuşalım.]
[Subaru: …Konuşmak mı? Artık ne işe yarayacak ki?]
[Puck: Eğer bu kızın “Adını” ve “Hafızasını” yiyen kişinin gerçek doğasını öğrenirsen, belki de hayallerini gerçekleştirme imkanın olabilir.]
Subaru’nun yüzü bu sözleri duyunca aydınlandı. Puck ise bu tepkiyi görerek başını salladı ve küçük pembe burnunu hafızasını yoklar gibi kıpırdattı.
[Puck: “Oburluk”un gücü, özetle, yemek. O bir insanın “Adını” yediği zaman, o kişiye dair bütün anılar kaybolur ve bir insanın “Hafızasını” yediği zamansa kişinin kendi hatıraları kaybolur. Eğer ikisi de alınırsa kişi yalnızca boş bir kabuk haline gelir. Boş bir kabuk da hiçbir şey yapmayacaktır, yapamayacaktır. Bu kızın durumu tam da bu şekilde.]
[Subaru: “Ad”… “Hafıza”…]
Crusch’ın hafızası. Rem’in hafızası ve adı.
Oburluk'un gücünün böylesine etkileri.
[Subaru: “Oburluk” günah başpiskoposunu öldürdükten sonra… Anılar geri gelecek mi…?]
[Puck: Ah, ne olabilir ki? Yediği her şeyi kussa… Ne kadar bunu düşünmek istemesem de, böyle bir şey olabilir mi ki? Bunu adamın kendisine sormalısın…]
[Subaru: Ama bu ihtimal dahilinde, değil mi!? Rem’in anıları, Rem’in anılarını geri alma ihtimali …!]
Arkasına döndü… Rem hala derin uykusundaydı.
Hala hafifçe nefes alıyordu. Kalbi atıyordu. Vücudu canlıydı, yalnızca adı ve hafızası bir canavar tarafından yenmişti.
[Subaru: Oburluk günah başpiskoposu —Seni kesinlikle mahvedeceğim.]
[Puck: Ben hala bu kadar basit olmadığını düşünsem de…]
Puck’ın son sözleri Subaru’ya ulaşmamıştı bile.
Subaru, o anda, ümit kırıntılarına kalbindeki son kaleymiş gibi tutunuyordu.
—Başkente vardığında, saldırıdan sonra bulunan Rem’i görüp her şeyi kaybettiğini anladığı an, bir saniye bile tereddüt etmeden kendi boğazına hançerini saplamıştı.
O anda ne hissettiğini artık hatırlamıyordu. Her şey, herkesin beklentilerinin ötesinde harikaydı, mükemmeldi. — Ama gerçek şu ki, o anda bu mükemmellik onun için hiçbir şey ifade etmiyordu.
Eğer Rem’i kaybettiyse, bu onsuz bir geleceğe adım atmak demekse bu acıları kaç kez yaşayacak olursa olsun , o—— Subaru’nun net bir şekilde hatırladığı yalnızca buydu.
Boğazı kesilmiş, kan ve acı içinde, sıcaktan kavrularak bilincini yitirmişti.
Uyandığı zaman gördüğü şeyse yatakta yatan Rem olmuştu.
Kayıt noktası değişmişti. Döndüğü nokta değişmişti. Subaru o an cehennemi görmüştü, yalnızca cehennemi.
Yeniden! Bir hata olmalıydı, kendisini yeniden öldürmeliydi… Ama Subaru tereddüt etmişti. Acıdan veya ölümden korktuğu için değil. Şunun farkına varmıştı…
… Bir önceki kayıt noktasına dönse bile onu kurtaramayacağını biliyordu.
Beyaz balinayla olan savaşla Betelgeuse ile olan savaş arasındaki kayıt noktasında Subaru ve Rem çoktan ayrı yollara düşmüştü. Ona pusuya düşürülmeden önce yetişmesi imkansızdı. Bunu yapmayı başarsa bile bu sefer Emilia yalnız kalacaktı. Heyeti Emilia’ya gönderip kendisi pusuya yetişebilse bile 2 günah başpiskoposunu nasıl yenecekti?
Betelgeuse’i yenmek için Subaru’nun varlığı zorunluydu ve Emilia’nın kaçışı da Wilhelm’in koruması olmadan gerçekleşemezdi.
Rem’i kurtarmak için Emilia’yı feda etmek ya da Emilia’yı kurtarmak için Rem’i feda etmek—İkisinden birini feda etmeden ötekini kurtarması imkansızdı.
Yüzünde bu imkansız seçimin izleri dolaşırken Subaru hançeri yavaşça aşağı indirmişti.
Beyaz balinanın sisiyle silinmiş olmanın aksine Rem bütün dünya tarafından unutulsa da bedeni buradaydı. Subaru, onun için hiçbir şey yapamadan yalnızca yanına oturmuş ve onu izlemişti…
Ama boşa harcanan o zamanlar bitiyordu. Şimdi, burada bitiyordu.
Rem’in ellerini tutan Subaru, kendi kendine kararını onaylamıştı. Emin olduğu bir şey vardı,
—Yapacağım.
[Subaru: Geri getireceğim… Rem, yemin ederim… Anılarını sana geri getireceğim.]
Bu bir yemindi. Gözlerinin önündeki, aşık olduğu bu adam, dünyanın görüp görebileceği en büyük kahraman olacaktı.
Daha yolun yarısındayız, değil mi?
[Subaru: Söz veriyorum… Kahramanın senin için gelecek. Yalnızca biraz daha bekle.]
Dişlerini gösterip başını kaldırdı. Bu bir savaş ilanıydı.
Canavarlar bu kutsal ve dokunulamaz şeye el değdirdikleri için çok pişman olacak.
Ben, Natsuki Subaru, sizi cezalandıracağım.
[Subaru: Yapacağım —Yemin ederim yapacağım!]
Artık senin benim yanımda olduğunu bilmeden geçecek hiçbir güne dayanamam.
Bu yüzden başarmalıyım…
Kaybolan günler, seninle yürüdüğüm günler ve seninle yeniden yürüyeceğim günler… Kendi ellerimle, yemin ederim ki hepsini geri getireceğim!
// Umarım Subaru'nun Rem'in inandığı kahraman olduğu günleri görürüz. Hadi bakalım Subaru, sen onu kurtarmak için savaşmaya, biz de seriyi okumaya devam! :)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..