Cilt 5 Bölüm 76 [ Pristella Savaşının Meyveleri 3 ] (1/2)

avatar
3451 14

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 5 Bölüm 76 [ Pristella Savaşının Meyveleri 3 ] (1/2)


Çevirmen : Clumsy



“Öfke” Günahı Başpiskoposu. Deli adamın, “Tembelliğin” karısı olduğunu iddia eden bandajlı canavar.

 

Sirius Romanee-Conti’nin tüm bedeni kendi silahı olan zincirlerle bağlanmış, hareket dahi edemez halde sığınak olarak kullanılan bir odaya kilitlenmişti.

 

Sirius: “Hiç kimse gelmiyor ya da yaklaşmıyor diye sıkılmıştım. Ama sonra seni çağırdılar, kıymetlim. Teşekkür ederim, özür dilerim? Herkese teşekkür ederim, mutlu bir kavuşma yaşayabileceğiz gibi görünüyor… Tabii bazı can sıkıcı şeyler de varmış gibi duruyor.”

 

Subaru’nun odaya girdiğini gören Sirius’un sesi selamlama amaçlı yükselmişti. Ancak son cümlesi, Emilia ve Beatrice’e yönelik yoğun bir öfkeyle doluydu.

 

Subaru: “――――”

 

Sirius her zamanki gibi Subaru’nun Petelgeuse’in sahip olduğu bir beden veya onun gibi bir şey olduğu yanılgısına düşmüş gibi görünüyordu. Tabii ki bu yalnızca onun inanmak istediği şeydi.

 

Canavarın delilik saçan ama donukluğunu bariz şekilde yitirmiş kuvvetli bakışlarıyla bunalan Subaru, bunu gizlemek için omuz silkerek,

 

Subaru: “Esir alınmış birine göre bayağı sakinsin. Priscilla geçici bir hevesle deneyip seni yakalamış olsa da seni sağ salim salmayacağımız kesin.”

 

Sirius: “Öyle söylesen bile benden öyle kolay kolay kurtulamazlar, haksız mıyım? Teşekkür ederim. Benim iyiliğimi umursadığını biliyorum. Ama özür dilerim? Endişelenme zahmetine girsen de bu benim için bir anlam ifade etmiyor. Durum böyle, değil mi?”

 

Sirius bu acayip düşüncelerle Subaru’nun tehdidini pozitif algılamıştı. Canavar, sandalyedeki sessiz duruşunu koruyarak ve yalnızca hafiften çatlamış sesinin titremesine izin vererek,

 

Sirius: “Başkalarını düşünme ve herkesin kalbinde birilerinin olması isteği için “Sevgi” var oldukça hiç kimse beni reddedemez. O gururlu kız için bile aynısı geçerli.”

 

Subaru: “……Otoriten Priscilla ve Liliana üzerinde işe yaramıyor olmalı. Yani sana zarar verebilecek hiç kimse yok diyemeyiz.”

 

Sirius: “Ama bunu söyleyen sen değilsin. Bizzat senden gelmeyen şeyler her ne olursa olsun nihayetinde benim için hiçbir anlam ifade etmiyor. Teşekkür ederim, özür dilerim?”

 

Subaru: “――tch”

 

Subaru, bandajlarını dudaklarında bir gülümsemeyle gevşeten Sirius karşısında dişlerini sıktı. Bir konuşma gerçekleşiyor gibi görünse de gerçekte ikili arasında karşılıklı anlayıştan eser yoktu.

 

Sirius’un katı değerleri bir nebze dış uyaranı dahi kabul etmiyordu. Subaru tarafından ne kadar darbe alırsa onu da bir o kadar yaralıyordu.

 

Beatrice: “Subaru, bir işe yaramayacak, doğrusu. Böylelerinden iç gözlem veya empati gibi insani duygular beklemenin anlamı yok, sanırım. Bu herifler kötülükten ibaret, doğrusu.”

 

Sirius: “……Kız formundaki ruh, sakın kıymetli Petelgeuse’ime daha fazla yaklaşayım deme.”

 

Beatrice dişlerini sıkmakta olan Subaru’yu kolundan çekiştirdiği saniyede Sirius, apaçık bir hoşnutsuzluk sergiledi. Beatrice ise o yaratığın kelimeleri karşısında ufak burnundan homurdanarak Subaru’nun kolunu kendisine daha da yaklaştırdı.

 

Beatrice: “Şansına küs, doğrusu. Betty Subaru’ya ait, bana burada ihtiyaç duyuluyor, ben de buradayım, sanırım. Subaru’ya o mide bulandırıcı isimle sesleneyim deme, doğrusu. O ismin taşıdığı gerçek anlamı bile bilmiyorsun.”

 

Sirius: “Gaza gelme, küçük velet. O kişinin yanı benim kalbim ve bedenimle sarıldığım yer. O kişiye yanlış, keyfi bağlılığını sergilemeye cüret etme. Senin sırtını ateşe verir, karnının içindekileri küle çevirir ve seni Od Lagna’ya gübre yaparım.”

 

Emilia: “İkiniz de kendinizi kaptırıp savaşmaya başlamayın. Beni de sinirlendireceksiniz.”

 

Sirius ve Beatrice’in yarattığı fırtınalı atmosfere dahil olan Emilia’nın bakışları keskinleşmişti. Ancak üç kadın tarafından çevrelenip kolundan çekiştiriliyor oluşuna rağmen Subaru, şu anda bu konuda şaka yapacak özgürlüğe sahip değildi.

 

Sirius’un yanındayken ruhunda güçlü bir baskı hissi taşıyordu. Bunun sebebinin o canavarın sahip olduğu otorite olup olmadığındansa emin değildi.

 

Subaru: “Emilia, Beatrice, siz geri çekilin. Belki yalnızca benimle konuşur. Gerçi burada biri olsa da olmasa da….. Yaşanacaklar şüpheli.”

 

Emilia: “Ama……”

 

Subaru: “Lütfen. ――Bu Cadı Tarikatıyla konuşmak için beklenmedik bir fırsat.”

 

Durum böyle olmasa oturup da Cadı Tarikatıyla konuşma fırsatı bulamazdı.

 

Emilia bu talep karşısında iç çekerken Beatrice ile gerçekleştirdikleri bir bakışmanın ardından ikisi de Subaru’nun Sirius ile yapacağı konuşmaya engel olmamak adına bir adım geri çekildi.

 

Sonra da bu işi bir görev bilen Subaru, yüzünü yeniden bağlı haldeki canavara çevirdi.

 

Subaru: “İstediğin gibi, seninle konuşacağım. Evet, bir süredir zincirlerini gıcırdatıyorsun, bu şekilde hareket etmeyi bırak. Bağlarından kurtulursan seni hırpalamak zorunda kalacağız.” 

 

Sirius: “Senin de bir bakış açın var tabii. Bunu anlıyorum. Sorun değil. Bu zincirler kolay kolay gevşemeyecek veya kırılmayacak. Teşekkür ederim.”

 

Esir Sirius, kendisiyle iletişim kurmaya çalışan Subaru’nun tavrından çok memnundu.

 

Tabii Emilia ve Beatrice gözden kaybolmuş değildi ama görünen o ki Sirius, onları tamamen görmezden gelmeye başlamıştı.

 

Sirius: “Ee, ne konuda konuşacağız? Benimle olan ilişkinden ötürü aramızda söylenecek pek bir şey yok….. Yalnızca “Sevgimizi” paylaşabiliriz, sence de öyle değil mi? Sadece dalga geçiyorum, özür dilerim?”

 

Subaru: “Amacınız….. Evet, sizin amacınız. Siz tüm Günah Başpiskoposlarının aynı anda bu şehre saldırmasının ardındaki amaç. Kitap veya yapay ruh gibi ıvır zıvırlara ihtiyacınız yok. En azından tüm amacınızın onları çalmak olmadığını gayet iyi biliyoruz.”

 

Sirius: “Bu gerçekten niyetlenmediğimiz bir yanlış anlaşılma. Gerçi benim onları şahsen istemediğim kısmı kesinlikle doğru. Diğer herifleri bilmem ama ben yalnızca İncilde anlatılanları takip ediyordum.”

 

Subaru: “İncil mi…. Yine mi? Petelgeuse zamanında da aynısıydı. Neden hepiniz o tuhaf kitabın dediklerini yapıyorsunuz? Petelgeuse de öyle yapıyordu.”

 

Ve bunun sonucunda, canından olmuştu.

 

İncil, sahibinin takip etmesi gereken yolu tarif ediyordu―― Bu şartlar bilinse de her şeye kadir bir nesne değildi, o delinin son anlarını düşününce bu kadarı barizdi. 

 

Subaru, kitapta gördükleri gelecek rotalarının mutlak olmadığını biliyordu.

 

Ama buna rağmen,

 

Subaru: “Cadı Tarikatı neden kitabın söylediklerini harfi harfine uyguluyor? O kitap “Cadının” diriltilmesine yardımcı olacağı için mi ……. Biricik “Kıskançlık Cadınızın”?”

 

Sirius: “――Lütfen yanlış anlama, hayatım.”

 

Subaru: “Yanlış anlama mı?” 

 

Subaru’nun suçlayıcı sesini işiten Sirius’un sesindeki neşeli duygular ansızın yok olmuştu.

 

Işıltılı gözleriyle Subaru’ya bakan canavar, bandajlarla sarılı suratındaki dudaklarını öyle büzmüştü ki sararmış dişleri görünüyordu.

 

Ve sonra da şöyle dedi:

 

Sirius: “Sen sevdiğim tek kişisin. Tek kişi. “Cadı” umurumda değil. Yaptığım her şey, yalnızca sana ulaşmam için gereken şeyler.”

 

Subaru: “――――”

 

Sirius: “Diğer Günah Başpiskoposları da benzer durumda. Hepsi değersiz, önemsiz, mide bulandırıcı arzulara sahip ve yalnızca otoritelerine tutunuyorlar. Benim, benim tek sebebim “sevgi” ve biricik kıymetlim için durum farklı. Özür dilerim? Her anlamda farklı.”

 

――Cadı Tarikatının amacı “Kıskançlık Cadısını” diriltmekti.

 

Subaru Petelgeuse Romanee-Conti’nin tavrı ve söylemleri ile Cadı Tarikatının şu ana kadarki barbarca inanç ve eylemleri nedeniyle buna hiçbir şüphesi olmaksızın inanıyordu.

 

Ancak bu prensip―― Cadı Tarikatı olarak bilinen grubun var olma nedeni, burada sarsılmıştı.

 

Tabii ki Subaru Regulus Corneas ile de tanışıp konuşmuştu.

 

Kendinden başka her şeye tepeden bakan o benmerkezci, kendini beğenmiş adamın “Cadıyı” putlaştırıp putlaştırmayacağını düşünmekse ortadaki uyumsuzluk hissini iyice kuvvetlendiriyordu.

 

Şimdi bahsi açılmışken, gerçekten barizdi. Ne kadar düşünürse o kadar iyi bir sonuca varabilirdi. Ama durum buysa, Cadı Tarikatının var olma sebebi neydi?

 

Subaru: “Öyleyse siz ne halt yemeye Cadı Tarikatına dahilsiniz…..”

 

Sirius: “Çünkü içlerinde sen varsın.”

 

Subaru: “――――”

 

Sirius: “Benim tek sebebim bu. Ben seninle “sevgiyi” paylaşmak için buradayım. Diğerlerini bilmiyorum. Bir olursak anlayacağını düşünüyorum.” 

 

Bir olmak, özetle, otoritesinin gücüyle kalplerini birleştirmek anlamına geliyor olmalıydı.

 

Ama bu anlayış değil, zorunlu uyum olurdu. Bir kalbi kendi iradesi dışında başkasıyla aynı duyguları hissetmeye zorlamaya bırakın bir olmayı, birbirini anlama yolu bile denilemezdi.

 

Subaru: “Diğer Günah Başpiskoposlarının amacı ne? Cadı Tarikatının nihai hedefi ne?”

 

Sirius: “Eh, kim bilir? Özür dilerim. Ne yazık ki bu, ilgimi çekmeyen bir şey.”

 

Subaru: “Genel olarak Cadı Tarikatı nerede buluşuyor? Liderlik eden biri var mı?”

 

Sirius: “……Hayır. Hele de böyle yerleşik rutinlerde. Bunu sen de biliyorsun.”

 

Bandajlarının altından delice bir gülümseme sergileyen Sirius, Subaru’nun sorgusundan kaçınıyordu. Yo, muhtemelen kaçınma niyetinde bile değildi.

 

Canavar, kocası “Petelgeuse’in” sorularını canavarvari bir şekilde içtenlikle yanıtlıyordu. Şu zamana kadarki tavrına bakılırsa Petelgeuse’e bağımlılığının yanı sıra büyük bir düşkünlüğü de olduğu şüphesizdi.

 

Başka bir deyişle aynı canavarın söylediği gibi, gerçekten bir şey bilmiyordu.

 

Sirius: “――Öyle bile olsa, sonuç, böyle işte?”

 

Subaru: “――?” 

 

Sirius düşüncelere dalan Subaru’ya aşağıdan bakarken bu şekilde mırıldandı.

 

Subaru ise o sözlerdeki soğukluğa tepki vermekte birazcık gecikti. Canavar da doğan bu anlık boşluğu fırsat bildi.

 

Öne eğilişiyle ufak sandalye gıcırdadı ve Sirius’un suratı Subaru’nun yüzüne yaklaştı. Kanlı gözlerini diktiği Subaru ise yaklaşışıyla refleks olarak nefesini tuttu.

 

Sirius hala bileklerinden bağlı halde sandalyesini eğmiş, yalnızca ucu ucuna serbest olan ayak parmaklarıyla bedenini dengelemişti. Vücudu Subaru’ya yaslanacak şekilde bir ivme kazanarak öne düşmekteydi.

 

Subaru: “……Oh”

 

Sirius: “Saat kulesinde kavuştuğumuz andan beri bir tuhaflık olduğunu düşünüyordum ama çok emindim. Gözlerinde o günkü tutkudan eser yok. ――Kıymetlim, yutuldun mu?”

 

Subaru: “――――”

 

Sirius: “Geçici bir mesken olması gereken bir ruh, bir beden tarafından yutulmuş ve hareket edemez hale gelmişsin….. Gerçekten, ben olmadan amma da işe yaramazsın.”

 

Sirius’un uzun dili şüpheli bir şekilde Subaru’nun yanaklarını yalarken ateşli bir iç çekiş sesi yükseldi. Onun dilinin kaba ucunu teninde hisseden Subaru’nunsa bedenindeki tüm tüyler diken diken oldu.

 

Göğsünde giderek artan bir huzursuzlukla birlikte gözlerinin tersi koyu bir kırmızıya boyandı. Bu fenomenin yalnızca kadının çirkin eyleminden kaynaklandığını düşünmek delilikti.

 

Evet delilikti ama Subaru, başka bir şey düşünebileceğini sanmıyordu. Derken――

 

Emilia: “BUZ DAĞLAMA SANATI!”

 

Sirius: “Gh―― Fhhh”

 

Buzdan bir çekicin darbesi Subaru’ya yapışmış haldeki Sirius’un bedenine çaprazlama şekilde inerken kadın, sandalyesiyle birlikte duvara fırladı.

 

Bir darbe sesi yükselirken de savunmasızca bu buz darbesini yiyen Sirius, yere devrildi. Ve dar odanın tozları havalanırken tavan parçacıkları etrafa saçıldı.

 

Subaru: “Oh, oh……?”

 

Diz üstü çökmüş olan Subaru’nun hemen yanındaki Emilia, yaratmış olduğu buzdan çekici yok etti. Herhangi bir uyarı olmadan o darbeyi gerçekleştiren kişinin Emilia olduğunu anlamakta geciken Subaru ise uzunca bir iç çekti.

 

Gerçekten olanları idrak edememişti.

 

Beatrice: “Subaru amma büyük bir aptal, sanırım.”

 

Subaru: “――tch. Beako?” 

 

Darbe ve kuru ses arasında kalan Subaru, yanağının tokatlandığını fark ederek gözlerini kırpıştırdı. Yanağına vuran kişi, yakınlarına yerleşmiş olan Beatrice idi. Ve Emilia’ya göz ucuyla bakarak söylediği şey,

 

Beatrice: “Emilia müdahale etmiş olmasa Betty de aynı şeyi yapacaktı, doğrusu. Böyle birinin etrafında fazla dikkatsiz davranıyorsun, sanırım. En kötü senaryoyla boğazını dişleriyle parçalayabilirdi, doğrusu.”

 

Subaru: “――――” 

 

Subaru, Beatrice’in kelimeleri sayesinde dikkatsizliğinin farkına varmıştı. Bu ne abartıydı ne de gülebileceği bir şey. Gerçekten de Sirius, Subaru’nun yanağını yalamıştı.

 

Bu eylemin iğrençliğini bir kenara bırakırsak o dil bir diş olabilir, yanağı yerine boynu gelebilir ve Subaru bunu durdurmak için hiçbir şey yapamayabilirdi.

 

Emilia: “Tuhaf bir şeylere kalkışma. Biraz sersemimdir, yani kendimi tutmayı çok iyi başaramam. Bir dahakine geeeeerçekten acı verici bir darbe indireceğimden emin ol.”

 

İyi davranmaya niyeti olmadığını ilan eden Emilia, yere yığılmış haldeki Sirius’a karşı gardını almış durumdaydı.

 

Sirius tamamen bağlıydı, hareket edemeyecek durumdaydı―― Bu durumdaki bir mahkuma karşı aldıkları abartılı önlemler de o canavarın kötücül doğasının kanıtıydı.

 

Subaru onun otoritesinin tehdidi altında olduğunu unutmuş gibi görünüyordu fakat bu “Öfke” Günahı Başpiskoposu başlı başına savaş gücüyle bile geri kalanlardan ayrılıyordu. İlk bakışta “Yenilmez” Regulus’un Cadı Tarikatının en güçlü ferdi olduğu düşünülse de gerçekte “Açgözlülük”, yalnızca otoritesine güveniyordu ve teşkil ettiği tehdit düşüktü.

 

Otoriteye bağımlı olmayan güçle birlikte gelen otorite tehdidi―― Bu bağlamda diğer Günah Başpiskoposları Regulus’tan çok daha sağlamdı.  

 

Beatrice: “Subaru, bunu biliyor olmalıydın, sanırım. Bu kişiyle konuşsan bile hiçbir yere varamayacaksın, doğrusu. O doğru düzgün konuşulabilecek biri değil. Neler bildiğini bilmiyorum ama ondan bir şeyler öğrenmeyi arzulasan bile bildiklerini açığa çıkartabileceğin mantıklı bir konuşma gerçekleştiremeyeceksin, sanırım.”

 

Subaru: “Onunla iletişim kurmak imkansızsa...”

 

Beatrice: “Sorularını bedenine sor, yani işkenceyi kastediyorum, doğrusu. Gerçi bu Subaru’nun yapacağı cinsten bir şey değil, sanırım. Kraliyetin birilerini yakaladıktan sonra yaptığı şey, doğrusu.”

 

Beatrice ayağa kalksın diye Subaru’nun kolunu çekiştirirken bu acımasız bakış açısını ifade ediyordu.

 

İşkence, Subaru bu kelimeye karşı tarifsiz bir tedirginlik hissi taşıyordu. Ölüm ve gaddarlık gibi işkence de günlük hayatında duyup kullanmadığı kelimelerdendi.

 

Böyle tüyler ürpertici şeylerin ne sıklıkla gerçekleştirildiğini bilemese de hayal gücü sınırlarında olduğu sürece anlıyordu. Buna maruz kalan insanların çektiği acıyı da aynı şekilde.

 

Subaru: “Bunu hak ettiklerini düşünmüyorum.”

 

Subaru’nun mantığı, insan doğasının özünde iyi olduğuna inanacak kadar naif değildi. 

 

Sıra bir mücadelenin hesaplaşma anına geldiğinde illa da her şeyin “Ölümle” çözümlenmesi gerektiğini düşünmüyordu; işleri olabildiğince ölümsüz sonlandırma arzusu, oldum olası onun mizacında vardı. Bu orijinal dünyasında edindiği bir ahlaki değer ve başlı başına Subaru’nun kendini kopartamadığı bir naiflikti.

 

――Ama, öyle olsa bile, bu ahlaki değerlerin sınırlarını aşan bir sonuç daima mevcuttu.

 

İşleri olabildiğince ölümsüz halletmeyi tercih ediyordu. Neticede bu da gerekli durumlarda rakiplerini öldürmek zorunda olduğu anlamına geliyordu.

 

Bu durum, Günah Başpiskoposları Petelgeuse ve Regulus’ta kendisini göstermişti. Ve diğer Günah Başpiskoposları olan Sirius, Capella ve “Oburluğun” Alphard’ı için de aynı şey geçerliydi. 

 

Subaru nefret ve intikam arzusu içerisindeydi. Ama bu işin içinde Subaru’yu onların öldürmesi gereken kişiler olduğunda karar kılmaya iten bir gaye vardı.

 

Subaru: “Kendimi seninle daha fazla konuşma zahmetinden kurtaracağım. Buradan ayrıldıktan sonra seninle yeni bir konuşma fırsatı daha bulacağımı sanmıyorum. Bunun acınası veya üzücü olduğunu düşünmüyorum. Bir an önce ne söylemen gerekirse söyle, sonra da huzur içinde yatabil…… Bunun daima yardımı dokunur.” 

 

Birilerinin yüzüne apaçık “Öl” demek, Subaru’nun nefes almakta zorlanmasına yol açmıştı.

 

Yalnızca bunları söylemiş ve yapılacak başka bir şey kalmadığı için odadan ayrılmak adına hareketlenmişti. Beatrice’in de söylediği gibi Sirius’tan Cadı Tarikatıyla ilgili bilgi almak istiyorlarsa bu soruları onun bedenine yöneltmekten başka çareleri yoktu. Bu da Subaru’nun altından kalkamayacağı bir görevdi.

 

Subaru’nun ayrılma arzusunu sergileyişi karşısında Emilia’nın da Beatrice’in de suratlarına bir rahatlama yerleşti. İkisi de daha en baştan bu odaya girme fikrine karşıydı. Hiçbir sonuç elde edemeden berbat bir ruh haline girdikleri pişmanlık uyandırıcı bir durumdu. Ancak olumlu bir şekilde düşünülürse en azından bu kişilerin düşünme tarzının anlaşılmaz olduğu netleşmişti; bununla yetinmeleri gerekliydi.

 

Subaru: “――――” 

 

Yaklaşırlarsa neler olacağını bilmenin yolu yoktu.

 

Bu yüzden Subaru ve diğerleri Emilia’nın darbesi sayesinde hala tepetaklak yerde yatmakta olan Sirius’u kaldırmaya bile zahmet etmeden kapıya yönelmişti. Takdire şayan bir davranış olmadığı kesindi ama――

 

Sirius: “――――”

 

Subaru: “……Bir dakika.” 

 

Subaru tam da girişe ulaşmak üzereyken kafatasını baskılayan nahoş his nedeniyle adımlarını duraksattı. Sonra da yerde yatmakta olan Sirius’a baktı. O nahoşluğun kaynağı, yerdeki Sirius idi.

 

Kolunun üzerine yatmakta olan canavar, yüzü soğuk zemine bastırır halde kabaca nefes alıyordu. Nefes sesi öyle fena kulak tırmalıyordu ki Subaru’nun ilgisini çekmişti.

 

――Ve tam da odadan ayrılmak üzereyken kadının mırıldandığını fark etmişti.

 

Subaru: “Şu şarkıyı söylemeyi kes, ne yapmaya çalışıyorsun?”

 

Sirius: “――――” 

 

Ahenksizdi, perdesi de ritmi de kaos halindeydi. Uyumsuzluk bununla da sınırlı değildi. Bu, Sirius’un Subaru’nun kelimeleriyle ilgili niyetinin ilanının ta kendisiydi. 

 

Başka bir deyişle bir ret, bir inkardı.

 

Subaru: “Sana kes dedim! Şarkı kafamın içinde dolanıyor!”

 

Sirius: “―― Özür dilerim? Ah ama şarkılar harika şeyler değiller mi? Bana şarkıların mükemmel olduğunu öğrettiler. Bu yüzden ben de denemek ve bir anda şarkı söylemek istedim.”

 

Subaru: “Liliana……!?”

 

Sirius, Priscilla ve Liliana’ya karşı verdiği mücadelede şarkıyı işitmiş olmalıydı. Ancak Subaru’nun şarkının mücadele esnasında kadının otoritesinde nasıl mühürlendiğine dair hiçbir fikri yoktu. 

 

Canavar savaşın ortasında şarkıdan nefret etmemiş, ondan bir şeyler öğrenmişti. Fakat canavarın şarkıdan anladığı şey, Liliana’nın kendi şarkısına kattığı hislerden kesinlikle farklıydı.

 

Onunki daha ziyade ürkütücü ve çarpıktı.

 

Subaru: “Şarkını onunkiyle kıyaslama. Seninki farklı, başka bir şey.”

 

Sirius: “――Ben de senin için aynı şeyi söyleyebilirim. Sen farklısın. Değişmişsin. Sevdiğim kişiden kesinlikle farklısın. Aynı olsan da farklısın.”

 

Subaru: “Ha?”

 

Sirius: “Petelgeuse senin içinde. Ruh ve ruh kaynaşacak, et ve et bir olacak ve bu şekilde o kıymetli insan yüzeye çıkacak, tabii bu biraz vakit alacak. Benim yapmam gerekense buna yardım etmek. O insanın senin yanında uyandığını görmek için.”

 

Hala yere yığılı halde olan Sirius, boynunu çevirerek Subaru’ya baktı.

 

Ve delilik dolu gözlerinde sonsuz bir duygu tufanı belirdi. Öfke, neşe, keder ve gizleyemediği bir özlem, bu duyguların her biri Sirius’un gözlerinden gelip geçti. 

 

Sirius: “O kişiyi senin içinden çekip alacağım. ――Teşekkür ederim, özür dilerim? Lütfen, o gün gelene dek, zihnine ve bedenine iyi bak.”

 

Subaru: “――tch”

 

Sirius, Subaru ve Petelgeuse’in farklı olduğunu kesinlikle biliyordu.

 

Bunu anlıyor olmalıydı ama buna rağmen o canavar, uygun bir fantezinin altına saklanıyor, başka bir deyişle onu baştan yazıyordu. Subaru’nun içerisindeki Petelgeuse’in bir gün onu karşılamak için dışarı çıkacağını söylüyordu.

 

Böyle bir şey yoktu. Bu imkansızdı.

 

Muhtemelen Subaru’nun içindeki şeyin Petelgeuse’in Cadı Faktörü olduğu kısmı doğruydu. Ama o şeyin Petelgeuse’in ruhunu koruyor olmasına imkan yoktu. Bu canavar Petelgeuse ile aralarındaki o benzerlikleri nereden buluyor da böyle saçmalıkları tekrarlayıp duruyordu?

 

――Yoksa Subaru ve o deli adam sahiden dışarıdan görülen benzerlikler mi taşıyordu?

 

Sirius: “Son bir şey daha, kendini gereksiz şeyler yaparken bulma diye bir tavsiyede bulunacağım.”

 

Subaru: “……Tavsiye? Senden bana?” 

 

Sirius: “Evet, biricik sevgilimi kaybetmeyeyim diye. ―― “Oburluğun” etrafında dikkatli ol. “Tuhaf Yiyici”, “Gurme” ve “Doyum” eninde sonunda seni ele geçirmeyi deneyecek. Eğer bu, onun uyanışından önce olursa sevgilimi hiç kimse hatırlayamayacak.”

 

Subaru: “――――”

 

Duymayı en az beklediği yerde “Öfke”, “Oburluk” isminden bahsetmiş ve onlarla ilgili bilgi vermişti. Olağandışı bir içerik olmasa, halihazırda bildiği şeyleri söylese de――Yo.

 

Subaru: “Dur bir saniye. “Gurme” ve kim dedin?”

 

Sirius: ““Gurme”, “Tuhaf Yiyici” ve “Doyum”. Hiç kimse neyin kaybolduğunu fark etmeden yenilmek ve içine katılmak birlikte kaynama, kaynaşma ve bir olma zorunluluğu taşıyan “Sevgiye” karşı bir barbarlık eylemidir. Eğer fırsatın olursa “Oburluğu” öldür lütfen. Çünkü can sıkıcılar.” 

 

Kendisiyle aynı pozisyonda olan Günah Başpiskoposlarını ifşa etmiş ve dahası, kayıtsızca ölmelerini arzulamıştı. Cadı Tarikatının en yüksek rütbeli üyeleri arasındaki ilişkide böyle hayati bir uyuşmazlık olduğunu öğrenmek harikaydı.

 

Esas mesele Sirius’un “Oburluk”―― yo, “Oburluklar” hakkında söyledikleriydi.

 

Subaru: “Otto’nun denk geldiği “Oburluğun” kontrol kulesindeki “Oburluk” olduğunu düşünmüştüm, çünkü “Şehvet” gibi ortalıkta dolanıyordu ama……”

 

Ya öyle değilse ve ekstra iki “Oburluktan” biriyse? Ya üç “Oburluk” da şehirde dolaşıyorsa ve tek bir taneyle sınırlı kalmadıysa?

 

Ya o kontrol kulesinden sorumlu olan “Oburluk” nöbet yerini korumayı sürdürdüyse?

 

Subaru: “――Tch. Kahretsin, bundan emin olmalıyım…..!”

 

Subaru kendi aptallığından korkup kafasına vururken zemini tekmeleyerek girişe yöneldi. Şimdi Sirius’la konuşmaya devam etme vakti değildi.

 

Şehri savunma savaşına dahil olan herkesin güvende olduğundan bizzat kendi gözleriyle emin olmalıydı.

 

Hiç kimsenin “Oburluk” tarafından ismi yenilerek ortadan kaybolmadığından emin olmalıydı.

 

#Bizzat Sirius, üç Oburluk olduğunu lakaplarıyla birlikte açıklamış oldu. Biz bunu biliyorduk tabii ama henüz Subaru’nun öğrenme fırsatı olmamıştı. Peki Petelgeuse’in er ya da geç Subaru’yla bir olacağını, onu ele geçireceğini böyle bir özgüvenle söylemesi? Ve Subaru’nun aklına son anda gelen şey? Sahiden birileri ‘Oburluk’ tarafından yenilmiş olabilir mi acaba? En azından bir kişinin başına geldiğini öğrenmiştik önceki bölümlerde. Bakalım devamı gelmiş mi… Bir sonraki kısmı da bir aksilik çıkmazsa yarın atacağım. Yeniden görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44246 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr