Subaru:「Ah, Oh……」
Subaru’nun mızmızlanışını bir gövde gösterisiyle dağıtma teşebbüsü Ram’ın kaba ve kısa hakaretiyle bastırılmıştı. Hızları büyük ölçüde düşmüş ve etraflarına yönelik korkuları giderek yükselmişti. Ram bile zihinsel bir yükün altında olabilirmiş gibi görünüyordu. Sözlerinin normalden daha kaba ve daha kısa oluşu bunun göstergesiydi.
Subaru:「Heey, ne hissettiğini anlıyorum ama sessizce yürüme işinde berbatım bence.」
Ram:「Sen eğlenmek için mi yürüyorsun acaba? Bunu neden yaptığımızı unutma.」
Subaru:「Şey, hayır, ama…」
Ram:「Sessiz ol ve yürü.」
Ulaşılması güç, inatçı bir tavır. Tabii ki Ram’ın fikri doğru olsa da Subaru’da da haklılık payı vardı.
An itibarıyla bedeninin ağırlığı zihnindeki ağırlıkla uyum içerisindeydi. Başka bir deyişle ruh hali ne kadar kötüleşirse bedeninin de o kadar ağırlaştığı fena bir döngü içerisine girmişti. İşler bu şekilde sona ermesin diye kafasını birazcık rahatlatmak istiyordu.
Evet, temkinli olmak da birazcık düşünceli davranmak istemek de önemliydi ama Subaru’nun esas isteği bunu anladıklarını ve dikkate aldıklarını göstermeleriydi. Bilhassa Ram’ın dikkate alması gerekiyordu. O daima düşünceli davranırdı.(?!) Yine de gerçekten zorlanıyor olabilirdi.
Subaru:「Daha hızlı ilerlememiz gerektiğini mi düşünüyorsun?」
Ram:「――――」
Subaru:「Ram?」
Subaru şartların ne kadar aciliyet taşıdığını görmek için seslense de Ram, onun sözlerine cevap vermeye tenezzül etmiyordu. Biri Subaru’nun önündeki yolu, diğeri de Patrasche’nin boynundan etraflarını aydınlatıyor olan iki fenerin ikisi de Ram’ın ifadesinin görülmesine imkan tanımıyordu.
Başlığını kafasına çekmiş olan Ram, gözlerini Anastasia’nın sırtına bakacak şekilde eğmişti. Suratı görünmüyordu.
Subaru:「Ram?」
Anastasia:「Natsuki-kun, yetmedi mi artık?」
Subaru:「Ah?」
Adımlarını duraksatan Subaru, Ram’ın ifadesini görebilmek adına kafasını çevirmişti. Fakat Ram her zamanki inatçılığıyla yüzünün görünmesine izin vermiyor ve üstüne üstlük Anastasia da onu savunuyordu. Subaru’nun dudaklarının hayal kırıklığıyla büküldüğünü gören Anastasia yanaklarını kaşıyor ve yüzünde sıkıntılı bir ifade yer alıyordu.
Anastasia:「Bundan bahsetmemiştim fakat Ram-san yeraltında uyanışının ardından oldukça telaşa kapılmıştı. Yiğitliği sayesinde toparlanmış görünse de henüz tamamen kendine gelmiş olmadığını sanıyorum.」
Subaru:「――tch! Çok fazla şey söylüyorsun……!」
Anastasia:「Baksana, bu işi bana bırakır mısın?」
Anastasia yetersiz kelimelerle de olsa Ram’ın hislerine karşı düşünceli yaklaşıyordu. Ancak az önce gizli düşünceleri açığa dökülen Ram’ın dişlerini sıkma sesi herkesçe işitilse de Anastasia bunu dikkate almadı. Ve ufak ellerinden birini kaldırarak Subaru görebilsin diye önünü işaret etti.
Anastasia:「Şu anda konuşmamalıyız. İnsanın siniri sınırlarına dayanınca ağzından ne çıkarsa çıksın sonu iyi olmaz. Haksız mıyım?」
Subaru:「――――」
Anastasia:「Haksız mıyım?」
Bu gerçek Subaru’nun canını sıksa da Anastasia/Eridna’nın söylediklerinde doğruluk payı vardı. İlerlemeye ve mağaradan sağ salim çıkmaya çok fazla öncelik vermişti. Bu defa Ram’ın hislerini pek dikkate almadığı kesindi. Bunun bedelini de şu anda, belki de Ram’ın tavrındaki yansımayla ödüyordu. Şimdi düşünüyordu da Ram yüzünden bir sorun olduğunu varsayarak fazla aceleci davranmıştı.
Subaru:「……Haklısın. Kesinlikle haklısın. Hata ettim.」
Ram:「Bunun üzerine düşün.」
Subaru:「――tch! Hey, sen!」
Anastasia:「Kes şunu, kavga çıkarma. Hadi Natsuki-kun, ilerlemeye devam et, ilerlemeye devam et.」
Subaru’nun sinirleri Ram’ın hiçbir değişme belirtisi vermeyen ifadesi yüzünden gerilmişti. Ancak Anastasia aralarına girip bir şekilde Subaru’yu durdurmuştu. Sonra da Subaru’yu ilerlemeye teşvik etmişti. Patrasche’nin boynuna tutturulmuş feneri ayağıyla dürtüyor ve sallıyordu.
Görüş alanında titreşen kumdan geçit siluetlerini gören Subaru dilini şaklattı.
Kızın tavrını sindiremese de şu anda çekişmeye düşmelerinin bir anlamı yoktu. Neyse ki ruh halindeki iniş çıkışları etkileyen nahoş atmosfer nedeniyle bunları maruz görebilirdi. Suçu bir şeylere yükleyebildiği takdirde böyle gereksiz bir şey üzerine ilişkilerini kötüleştirmenin anlamı yoktu. Şu anki hatalı tutumlarını buradan sağ salim çıktıktan sonra tartışabilirlerdi.
Subaru:「……Hadi devam edelim.」
Böylece Subaru önderliğindeki arayış bir kez daha devam etti. Ancak hızları hala düşüktü ve artacağı da yoktu. Neticede Subaru’nun morallerini düzeltme ve bedenlerindeki yükü kaldırma teşebbüsü başarısız olmuştu. Hiçbir şey iyi yönde değişmediği için doğal olarak durumun iyiye gitme ihtimali de sıfırdı.
Yine de mevzu değişiklikse, biraz değişiklik vardı. Ve bu değişiklik Subaru ile diğerlerinde değil, bizzat kum labirentinde gerçekleşmişti.
Subaru:「Nasıl bakarsanız bakın, yol daralmış.」
Sağ yol üzerinde düzenli bir ilerlemeyle yaklaşık bir saati geride bırakmış olmalıydılar. Ve kumdan geçit soldan, sağdan, yukarıdan ve aşağıdan daralıyordu. Yolun yüksekliği ve genişliği iri cadı yaratıklarının geçmesini imkansız kılacak bir boyuta ulaşıyordu. Ancak Patrasche’nin sığabileceği kadar bir alan kalmıştı.
Yine de Gyan’ın çektiği ejder vagonunun geçebileceği bir genişlik söz konusu değildi. Muhtemelen kum solucanları ve at adamların da buradan geçmesi imkansızdı.
Yani başka bir deyişle, bu yolun sonunda bir at adamın pusuda yatma ihtimali şeklindeki en kötü senaryodan―― kaçınılmış gibi görünüyordu. Bununla kıyaslanınca ileride kendilerini ne bekliyor olursa olsun hiç değilse o korkunç rotada ilerlemekten kaçınmışlardı.
Subaru:「Ama yol daraldığı için daha dikkatli davranmamız lazım gibi görünüyor. Hiçbir uyarı olmaksızın hareket edemez hale gelebiliriz; sizin de tetikte olmanız lazım.」
Ram:「……tsk」
Subaru:「――Hey」
Yakın zamanda olabileceğini düşündüğü şeyleri söyleyen Subaru, ani bir ses karşısında kaşlarından birini kaldırdı. Ve kafasını çevirerek fenerin aydınlattığı ejderin sırtındaki ikiliye baktı. Bağırışına hiç kimse karşılık vermedi. Ancak Patrasche’nin sırtında oturan Anastasia’nın avuçlarıyla yüzünü örttüğünün farkındaydı.
Bu öyle ya da böyle ilerlemek ve işleri sorunsuzca ilerletmek isteyen Anastasia için doğal görünüyordu. Her halükarda Ram’ın az önce yaptığı şey, Subaru’nun sözlerine dilini şaklatmaktı.
Subaru:「En başından beri esas planın neydi?」
Ram:「Hiç.」
Subaru:「Hiç falan değil! Sana ne planladığını sordum!」
Sabrının sınırlarına ulaşarak sesini yükselten Subaru, yanındaki kumdan duvarı tekmeledi. Kırılgan duvarın yüzeyinden parçacıklar gevşeyip dökülse de Subaru, üzerine saçılan kumları hiç umursamadı. Şu anda gördüğü tek şey, küstah Ram’dı.
Subaru:「Tek duyduğum insanlar sessizce yürürken burnunu sokup duruşun. Bana dilini şaklattığın ilk sefer değil, haksız mıyım? Hey, OY, ne planlıyorsun!」
Ram:「Özel bir şey yok. Sana söyleyecek hiçbir şeyim yok, Barusu.」
Subaru:「Hiçbir şeyin yok ama ona rağmen yıllardır bana o dili şaklatıp durmuyor musun, chtchtchtchtchtch? Bunu yapmıyor musun? Bunu yapıyor olmana rağmen yapmıyorum demenin ardında bir sebep olmalı, öyle değil mi?!」
Subaru’nun coşkunluğu Ram’ın soğuk tavrının aksine eski seviyesinden de yukarılara çıkmaya devam ediyordu. Ram’ın sergilediği her şey Subaru’nun şu ana kadarki gayretlerinin aksine soğuk ve tek taraflıydı. Subaru neden bu kadar hor görüldüğünü ve azarlandığını bilmiyordu.
Subaru:「Söylemek istediğin bir şey varsa söyle! Hadi, ben dinlerken söyle gitsin!」
Ram:「――İşte bu yüzden söyleyecek hiçbir şeyim yok.」
Subaru:「YALANCI! APTAL MISIN SEN? BİR ŞEYLERİ SAKLAMAK İSTİYORSAN ADAMAKILLI SAKLA! MADEM DİLİN SÜRÇTÜ HEPSİNİ ORTAYA DÖK İŞTE… HİÇBİR ŞEY YOK DİYORSUN, ÖYLE Mİ? BU TAM BİR LANET OLASICA APTAL İFADESİ DEĞİL Mİ HA, MANKAFA!」
Ram:「――――」
Subaru’nun ağzından tükürükler saça saça hakaretler savurduğunu gören Ram’ın havası değişmişti. Anastasia’nın ardından bedenini dışa doğru eğerek bakışlarını Subaru’ya dikti. Subaru onun oturduğu noktadan hiç memnun değildi. Diğerlerinin ardında saklanıyor, kendisine tepeden bakıyordu.
Başkalarının gücünden faydalanıp yükselmeyi mi planlıyordu?
Ram:「İlerleme konusuna kendini bayağı kaptırmışsın gibi görünüyor, öyle değil mi?」
Subaru:「BEKLENEN DE BU DEĞİL Mİ ZATEN! BURAYA NE DİYE GELDİK SANIYORSUN? BİLGEYLE GÖRÜŞMEYE GELMEDİK Mİ!? YÜZLEŞTİĞİMİZ ONCA ZORLUK, KATETTİĞİMİZ ONCA YOL, TÜM BUNLARIN NESİ BU KADAR KOMİK!?」
Ram:「Yanılıyorsun. ――Buraya bilgeyle görüşmeye gelmedik.」
Subaru:「Aaaah?」
Ram:「Buraya Rem’i eski haline döndürmeye geldik.」
Ram bakışlarını Subaru’dan ayırmadan net bir şekilde böyle söyledi. O gözlerdeki keskinliğin ve baskının altında ezilen Subaru’nun inancı ise bir nebze zayıfladı.
Rem’i kurtarmak = Bilgeyle görüşmek, durum böyle değil miydi?
Subaru:「AYNI ŞEY DEĞİL Mİ!? BİLGEYLE GÖRÜŞ VE REM’İ KURTAR! İKİSİ BAĞLANTILI!」
Ram:「DEĞİL. ÖNCE REM’İ KURTARMAK GELİYOR, SONRA BİLGEYLE GÖRÜŞMEK. ÖNCELİKLERİNİ YANLIŞ BELİRLEMİŞSİN……Evet, hepsini yanlış belirlemişsin.」
Bu son kelimeleri söylerken Ram’ın sesi titremişti. Dile getirdiği öfke, bu duygusuz kızın o ana dek hissettiği her şeyin birleşiminden oluşan söndürülemez, hiddetli bir yangın misali yanan bir öfkeydi. Bu soğuk kum tepelerinin yeraltı kısmında Ram konuşmayı sürdürüyor, sözleri hala o öfkenin ateşini taşıyordu.
Ram:「Buraya Rem için geldim, kardeşimi hatırlamak için geldim. Peki ya şu anda ne yapıyoruz? Rem yanımızda bile değil…… o yüzden şurada boş boş oyalanmayı bırak.」
Subaru:「Hiç kimsenin boş boş oyalandığı yok……! Çünkü işler bir şekilde bu hale geldi ve işler bu hale gelmişken şu an için elimizden başka bir şey gelmiyor. Yanılıyor muyum?」
Ram:「Evet, öyle olabilir. Ama bundan emin olmadan önce, Barusu, Rem için bir kez olsun endişe duydun mu?」
Subaru:「……Ah?」
Ram:「Şu yeraltında uyandığın andan bu yana, Barusu, Rem için hiç endişelendin mi? Veya Emilia-sama için? Veya Beatrice-sama için? Ortadan kaybolanlar için zerre kadar endişelendin mi?」
Ram bu soruları sıralarken Subaru sessizliğini koruyor, karşılığında tek kelime dahi etmiyordu. Subaru geçen seferkinin aksine bu defa 『Ölümden Dönüşle』uyanışının ardından geri kalanların durumunu sorgulamaya hiç kalkışmamıştı, o kadarı kesindi.
Ama bunun sebebi asla onlar hakkında endişelenmeyişi değildi, daha ziyade Ram ve Anastasia’nın onlarla ilgili hiçbir şey bilmediğini biliyor olmasıydı. Subaru’nun düşünceliliğiydi. Özeniydi. Ama buna rağmen,
Ram:「Yo, hiç endişelenmedin, değil mi? Hiç endişelenmedin, Barusu. Kafan Emilia-sama ve Beatrice-sama’yla dolu olduğu için Rem’i zerre kadar umursamıyorsun. İyi, öyle olsun, sen de böyle bir adamsın işte. Ama ben Rem’e acıyorum.」
Subaru:「……Kapa çeneni.」
Ram:「Rem sana inanmıyor muydu, Barusu? Ah, gerçi yalnızca senin tarafından anlatılan uygun bir hikayeyi dinlediğim için bilemiyorum. Belki de sadece aklına ne geldiyse anlatmışsındır. Kadınların önünde hep uygun şeyleri söylüyorsun zaten. Böyle bir adam tarafından kandırıldıkları için Emilia-sama ve Beatrice-sama’ya da acıyorum!」
Subaru:「KAPA ŞU LANET OLASICA ÇENENİ!」
Ram:「Hayır, kapatmayacağım. Kendimi daha kaç kez tekrar etmek zorundayım――Barusu, sen Rem’i zerre kadar umursamıyorsun. Onu bulamasak bile bu sana yalnızca keyif verir.」
Subaru:「――BENİMLE KAFA BULMAYA KALKMA!!」
Subaru’nun görüş alanı kan kırmızısına bulanıyor, Ram’ın ağzından çıkan bu düşüncesizce sözleri işitmek sinirlerini bozuyordu. Oturduğu yerden kendisine tepeden bakarak bu bencilce sözleri sarf eden o küstah kadına olan öfkesi patlıyordu.
Onu tutacak ve yere çekecekti―― Gerçi bunu yapacak kadar vakte sahip değildi.
Subaru:「GÖRÜNMEZ TAKDİR――!!」
Ram:「――KH, AH!?」
Subaru beyniyle göğsü arasında hareketlenen o karanlık hissiyatı serbest bırakarak gevşetti. Ve kara avuç, neşeli bir çığlık eşliğinde var olarak sorunsuzca dışarı uzandı. Yer Ejderinin sırtının arkasına doğru sokuldu, Subaru’yu kınayan pembe saçlı kızı yere fırlattı.
Tiz bir çığlık atan Ram çılgınca kumlarda yuvarlandı. Suratındaki kafa karışıklığı ifadesi çıplak göze görünmeyen şeytani elin saldırısına uğradıktan sonra yaşadıklarına hiçbir anlam veremediğinin göstergesiydi. Bu sırada Subaru, hızla Ram’ın kumların üzerinde yatmakta olduğu noktaya ilerledi. Ve sonra da,
Subaru:「Benimle kafa bulmaya kalkma.」
Rem’i hiç umursamadığını söylemesi, ağzından dökülen bu şeyler, şaka değildi. Öfkesi tarafından tüketilen Subaru nasıl bakarsa baksın her şey fazlasıyla hararetlenen düşüncelerine ayak uyduruyordu.
Ram:「――urkh」
―Ve böylece Subaru, sırtüstü yatan Ram’ın üzerine eğilerek ince boynunu sıkmaya başladı.
*Creak, Creak.
Creak, Creak, Creak (gıcırtı sesi)
#Bölümleri kaydederken bu
bölümün fotoğrafını görüp spoiler almıştım, o yüzden Subaru’nun Ram’ı
boğacağını biliyordum ama neden boğacağını bilmiyordum. Evet Rem’i hiç
umursamıyorsun, onu bulamamak hoşuna gider gibi sözler bayağı ağır. Ama Ram’ın
bakış açısından da Subaru ondan hiç bahsetmeden, onun için hiç endişelenmeden yola
koyuldu. E bir de hissettikleri malum baskı eklenince duygular bayağı katlandı.
Her halükarda Subaru’nun Ram’ı böyle bir olay uğruna boğacak kadar kafayı
yiyebileceğini hiç düşünmezdim. Bakalım bir sonraki bölüm neler olacak, Ram’ı
öldürecek mi, bu döngü nasıl sonlanacak, bir sonraki döngüde Subaru nasıl bir
ruh halinde olacak…
Bu arada sıradaki bölümün sonunda bizzat yazar, bölümün biraz ‘şiddetli, yoğun’
olabileceğini söylemiş, azıcık göz gezdirdiğim kadarıyla fena şeyler olacak
gibi görünüyor. Aşırı uzun bir bölüm olmadığı ve olayları bölmek istemediğim
için tek seferde atmayı düşünüyorum. Hafta içi ilk fırsatta atacağım, takipte
kalın!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..