Cilt 4 Bölüm 3 [ yeniden birleşme ve geçiş ] (Ara bölüm)

avatar
6563 8

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 3 [ yeniden birleşme ve geçiş ] (Ara bölüm)


 

Çevirmen : Clumsy

 

** Farklı bir döngüde Betelgeuse bilinçsiz bırakılmış, başka bir vücuda girmesine engel olmak için canlı yakalanmış. Betelgeuse’ten alınan incil Subaru’nun ceketinin cebinde. Subaru, Emilia ve Ram’ı köşkten tahliye etmek için geliyor, ancak geride sadece kütüphanedeki Beatrice’in olduğunu fark ediyor. Bu bölüm animede yaklaşık 22. Bölümde olan olaylara denk geliyor. Bu bölümde olanlar Subaru’nun bir sonraki bölümde Beatrice ile olan konuşmasında çok etkili olacağı için bu bölüm de eklendi. Bu döngüde Subaru, sığınağa dönüş yolunda ölüp yeni döngüsüne geçeceği için bu konuşmaları yalnızca Subaru hatırlayacak. İyi okumalar :)

 

[Subaru: Ne—? Bu çok garip!?]

 

Subaru ne kadar Beatrice’i bulmak için kahramanca gönüllü olup korkusuz görünmeye çalışarak ortalıkta dolansa da… işler pek iyi gitmiyordu.

 

Genellikle, Subaru, Beatrice'i yemeğe gelmeye çağırdığında tek yapması gereken gördüğü ilk kapıyı açmak olur ve diğer tarafta Beatrice ve Yasak Kütüphane'yi bulurdu. Bir keresinde, onu sadece yemek odasının kapısını açarak bulmuştu.

 

Beatrice’in karanlık mekansal geçiş büyüsü, “Kapı geçişi’’ Subaru’nun anlayışının çok ötesindeydi.

 

Küçük bir kız ve kara büyünün uzman bir kullanıcısı olan Beatrice, Yasak Kütüphane'nin girişini rastgele gizlemek için konağın kapılarını kullanıyordu. Basitçe, yalnızca bir doğru tercih vardı ve kendisini bulmak isteyenlerle oyun oynar gibi bu tercih sürekli değişip dururdu.


Nasılsa, Subaru kolayca bu “Kapı geçişi” yeteneğiyle başa çıkardı ve bir insanın ruh halini bile anlayamayan birinin, ilk denemede daima doğru kapıyı nasıl bulduğunu kimse anlayamıyordu.

 

[Subaru: Böyle bir zamanda aniden çalışmayı bırakması tamamen hayal kırıklığı yaratıyor, tanrım… Emilia ve Ram’a o kadar gösteriş yaptıktan sonra seni bulamazsam —— Daha fazla sevimli ve cazibeli davranabileceğimi sanmıyorum, bu yüzden lütfen çık dışarı, oy…]

 

Çevresindeki tüm kapıları sırayla açarken çoktan başladığı noktaya geri dönmüştü, çok fazla vakit harcamıştı. İlk defa Beatrice’i bulmakta bu kadar zorluk çekiyordu. Ne kadar pozitif kalmaya çalışsa da alnından kaşlarına dökülen terleri engelleyemiyordu.

 

……

 

Ne olursa olsun, boş bir köşkte birbiri ardına her bir kapıyı açarken, tekrar tekrar hayal kırıklığına uğramak, bunların hepsi de bir seyirci için oldukça aciz görünüyor olmalıydı.

 

[Subaru: Kahretsin, bulamıyorum. Bu kötü, zamanım tükeniyor! Pes edip her şeyi olduğu gibi mi bırakmalıyım !?  Vicdanım Emilia-tan’ın gözlerindeki güveni düşündükçe sızlıyor… ama belki de başka şansım yoktur?! Herkese Beatrice’in ciddi bir karın ağrısı olduğunu ve tuvaletten çıkamadığını söyleyeceğim——]

 

[——Bundan daha iyi bahaneler bulamıyorsun, değil mi seni serseri!?]

 

Subaru kapıyı açtığı anda bu beklenmedik cevapla karşılaştı.

 

O bakmadan önce banyo olan oda, birilerinin poposunu silmekten başka amaçlarla kullanılan kağıtlarla doluydu— Kısaca kitaplarla dolu bir kütüphane halini almıştı. Uzun zamandır görmediği Yasak Kütüphane’yi görmüştü. Abartılı bir elbise giyen gardiyanı her zamanki gibi önünde oturuyordu.

 

Odaya girdiğinde, önünde düz bir ahşap merdiven ve üstünde de kucağında açık, kalın bir kitap tutan bir kız vardı.

 

[Subaru: Beako, seni banyoda sapasağlam buldum— Anlaşılan içgüdülerim çok da kötü değil.]

 

[Beatrice: Sanırım sen pes etmediğin sürece ben de sana acımaktan vazgeçmeyeceğim. Betty’nin güzel adı aşkına, insanlara saçma sapan şeyler söylersen başına bela açarsın.]

 

[Subaru: Bunu dert etme! Herkes sıçar ve kötü bir mideyle acil durumlarda, pek çok kişi çağrıldıklarında cevap vermek istemez. Ama siz burdayken bu kadar düşüncesizce şeyler söylememeliyim, özür dilerim!]

 

[Beatrice: Az önce söylediğin, bu dünyada söylenmiş en düşüncesizce şeydi zaten!]

 

Beatrice, oturduğu yerden kalkarken tüm siniriyle burnundan soluyordu. Buklelerinin vahşice titrediğini gören Subaru, [Benim hatam, benim hatam] diyip hafifçe başını sallayarak onu sakinleştirmeye çalıştı.

 

[Subaru: Bunu bir kenara bırakırsak, uzun zaman oldu. Senin için konağın her köşesine bakıyordum, sanki bana kendini hiç göstermeyecek gibiydin.]

 

[Beatrice: ……Ben özendiğimde ‘’Kapı geçişi’’ bu şekilde çalışmalı zaten. Sen bile, yeterince zorlarsam, doğru kapıyı bulamazsın.]

 

[Subaru: Buraya girmeme izin verdiğini düşününce buna inanmak zor! Tsundere!]

 

[Beatrice: Seni içeri almasaydım beni bir skandala dahil edecektin çünkü!]

 

Öfkeyle bağırdıktan sonra, Beatrice, patlamasından utanmış görünüyordu ve yüzünde garip bir ifade oluştu. Subaru, ondaki bu değişimi görünce rahatladı ve oturduğu yere doğru yürüdü.

 

[Subaru: Her şey bir yana, seni bulabildiğime sevindim. Bu kadar ani olduğu için üzgünüm ama burdan ayrılmaya hazır mısın? Burada kalırsan sorun olacak.]

 

[Beatrice: Betty ayrılmayacak.]

 

[Subaru: Haa?]

 

Teklifini reddeden sözleri duyan Subaru, yürümeyi kesti.

 

Ona baktı, kız da onun suratındaki şaşkın ifadeye bakarak karşılık verdi.

[Beatrice: ‘Betty ayrılmayacak,’ söylediğim şey buydu. Sanırım Yasak Kütüphane’den veya konuttan ayrılma niyetim yok. Bunu kabullensen iyi olur, hadi şimdi git.]

 

[Subaru: Dur bi dakika, sen şu anda durumun farkında değilsin. Burda kalamazsın, bu çok tehlikeli. Sana tüm olan biteni açıklayacağım!]

 

[Beatrice: Sanırım açıklamasan da ana fikri anladım. Ayrıca, bana bir çocukmuşum gibi davranmaktan vazgeç!]

 

Subaru'ya bakarken Beatrice, kitap raflarından birine doğru uzandı ve elleri için çok büyük görünen resimli bir ansiklopediyi çekti. Her zaman yaptığı gibi göğsündeki kitaba sarılarak merdiven basamağına geri döndü. Hiçbir şey değişmemiş gibi kucağına kitabını açtı. Gerçekten ayrılmaya hiç niyeti yoktu.

 

[Subaru: Oy, hadi ama, beni bir anda yok sayarak bu konuşmayı bitirmeye çalışma.]

 

[Beatrice: Betty için söyleyecek bir şey kalmadı sanırım. Sen tek taraflı konuşmaya devam etmek istesen de değişen bir şey olmayacak. Benim gibi senin de boşa harcayacak zamanın olmadığını sanıyorum!?]

 

[Subaru: Guu……Madem bu kadar iyi biliyorsun, bana yardım et o zaman. Seni yanımda götürüyorum. Benimle geliyorsun. Tamam mı?]

 

[Beatrice: Hayır teşekkürler. Kim gelirse gelsin cevabım aynı olacak. —Evet, sanırım kim gelirse gelsin Yasak Kütüphane’den dışarı adımımı atmayacağım.]

 

Beatrice’in gözleri kitabına yönelirken sessiz cevabı sert ve kesindi. Subaru, inatçılıkla kafasını kaşıyarak iç çekti.

 

[Subaru: Bak, bu sefer buraya yaygara çıkarmak ya da Ram’ın yemeği hazırladığını söylemek için gelmedim. Bunu söylemek istemezdim ama cadı tarikatı geliyor. Onlar kime saldırdıklarını önemsemezler. O yüzden eğer seni bu köşkte bırakırsam……]

 

[Beatrice: Kapı Geçişi gücümün oldukça farkında olmalısın. Ayrıca herhangi biri buraya adım atmaya cesaret etse bile……Onlara merhamet göstermeyeceğim sanırım.]

 

[Subaru: ——!]

 

Bir an için Subaru, Beatrice’in sözlerinden dökülen tehlikeyi hissetti. Ensesinden soğuk terler boşaldı. Keskin bir nefesle, bunların onun tüm vücudundan yayılan sihirli dalgaların artçı etkileri olduğunu fark etti.

 

Büyü ile ilgili çok az tecrübeye sahip olan Subaru bile mana akışının muazzamlığının ne kadar karşı konulamaz olduğunu söyleyebilirdi.

 

[Subaru: ——! Öyle bile olsa, seni yanımda götürüyorum.]

 

[Beatrice: Yine mi aynı şey……]

 

[Subaru: Bunun senin güçlü olup olmamanla alakası yok! Sen bir kızsın ve küçüksün, bu sebepler yeterli! Seni bu kadar tehlikeli bir ortamda bırakmak istemiyorum, bu yeterli değil mi?!]

 

Subaru, onun aurasından ne kadar etkilense de, ayaklarını sertçe yere basmış, bağırıyordu.

 

Önündeki adamın bu kadar şiddetle ısrar edişini gördükçe Beatrice’in gözleri şaşkınlıkla açıldı. Ardından sanki acı verici bir şey görmüş gibi, gözlerini tekrar kapattı.

 

Subaru  tepkisinin karşısında kaşlarını kaldırdı, ama yine de onu yanında götürmek için zorlamaya devam edecekti. O esnada,

 

[Beatrice: Betty, seninle gelemez. Lütfen işleri daha fazla karıştırma artık.]

 

[Subaru: Hatalı olan ben değilim. Sensin. ——Söyleyeceklerim bu kadar.]

 

[Beatrice: İnatçı birisin, sanırım. ——Bilirsin inatçılıktan nefret ederim.]

 

Beatrice bir fısıltıyla bir şeyler mırıldandı. Ne söylediğinden emin olamayan Subaru sormaya niyetlendiğinde Beatrice oturduğu yerden kalktı.

 

[Beatrice: Hmm, sanırım sen kazandın. İstediğini yapacağım sanırım.]

 

[Subaru: Oh? O-oh, bu iyi. Beni anladın, bu iyi. Sen ayağa kalktığında, bir an için burdan uçurularak kovulacağımı sanmıştım.]

 

[Beatrice: Betty için, seni havaya uçurup bu dünyaya yalnızca gölgeni bırakmak çok kolay olurdu ……ama bu kadar zalimce bir şey yapmayacağım.]

 

Beatrice, böylesine korkutucu bir şeyi gayet normalmiş gibi söylerken, kitaplıktan aldığı kitabı yerine koydu. Subaru, hareketlerindeki ilginçliği farkederek kaşlarını kaldırdı. Belki de kendisiyle gelmeyi kabul edip gardını düşürdüğü içindi. Bir hevesle şunu sordu:

 

[Subaru: Bu arada, burada tonlarca kitap var, ama Yi-Ro-Ha sistemleri dışındaki herhangi bir dili biliyor musun?]

 

[Beatrice: Öyle ansızın ne soracaksın diye merak ediyordum…. Yi-Ro-Ha derken herhalde Yi ve benzeri alfabelerden bahsediyorsun? Böyle bir ifade şekli profesyonel dilbilimcileri çok kızdırır.]

 

[Subaru: Yeah yeah, benim hatam, benim hatam, pardon. Ama konuya dönersek……]

 

Kendisine keskin bakışlar atan Beatrice’e gergince gülümseyen Subaru, ceketinin cebindeki kitabı çıkardı. Kitap tamamen siyahtı ve——

 

[Subaru: Şey, elimde bu var ama içindeki harfler daha önce gördüğüm hiçbir şeye benzemiyor. Acaba bir fikrin olabilir mi diye merak  ediyordum……]

 

[Beatrice: —— Sanırım şu anda onu neden taşıdığını bilmek isterdim.]

 

Birdenbire sertleşen sesi, Subaru'nun sesini kesti.

 

Elindeki ‘’İncil’’ e sabitlediği gözleri kocaman açılmıştı.

 

Subaru, öylesine dile getirdiği bu şeye onun bu kadar yoğun bir tepki vermesine çok şaşırdı.

 

[Beatrice: Sanırım şu anda onu neden taşıdığını bilmek isterdim. Bana cevap ver.]

 

[Subaru: Çöp bile olsa… Cadı tarikatındaki aptaldan aldım. Ona, çılgın dini bir tutkuyla yaklaşıyordu, ben de içinde bazı kanıtlar olabilir diye elinden aldım.]

 

[Beatrice: Elinden aldın? Cadı tarikatının ? O kadar insan içinden sen……]

 

Bir elini alnına koyarken yavaşça ileri geri sallanan Beatrice’in ifadesi değişti. Solgun tenindeki kan iyice çekilmişti, Subaru onun odaklanamayan, baygın bakışları karşısında iyice huzursuz oldu.

 

Her an yere yığılabilir gibi görünüyordu. Subaru bir anlık refleksle onu elleriyle destekledi.

 

[Subaru: Oy, oy oy, iyi misin? Eğer iyi hissetmiyorsan kendini zorlama.]

 

[Beatrice: Betty …. Eğer işler böyleyse iyi değil. Bunu onun korumasına bırakmak…… Bu düşünülemez bile. Ama belki Roswaal şimdiye kadar……?]

 

[Subaru: Se—laam—? Bu kadar ciddi görünürken seni rahatsız etmek istemem , ama beni—du—yu—yor—musun?]

 

[Beatrice: Sadece düşünüyorum sanırım, lütfen bana bir dakika izin ver.]

 

Beatrice Subaru’yu sert bir bakışla susturdu. Subaru, karşılığında sakince bekledi. Sesini kesti ve gözlerini kapatan Beatrice’in değişen surat ifadelerini izledi.

 

Bir süre sonra, kız hala tepkisiz dururken Subaru, ellerindeki incili uzun süreden beri ilk defa açtı ve anlayamadığı sayfaları çevirdi. Ve bir anda farkına vardı.

 

[Subaru: Bu kitabın yarısı hala boş. … Ama, bu sayfa önceden burda mıydı?]

 

Bilinmeyen bir alfabeyle yazılmıştı ve ikinci yarısında da yırtılmış gibi görünen eksik sayfalar vardı. Bu iki bilgi değişmemişti. Yalnızca, son sayfaya yeni kelimeler eklenmiş gibi görünüyordu.

 

Ne kadar ne yazdığını anlayamasa da. Belki de sadece ona öyle gelmişti, abartacak bir şey yoktu.

 

[Beatrice: ——Bu kitap, onunla ne yapmayı planlıyorsun, sanırım?]

 

Uzun süredir sessizliğini koruyan Beatrice, bir anda konuşmuştu.

 

Elini dudaklarına yaslayarak, kendi zihninde bir sonuç çıkaracakmış gibi bu soruyu Subaru'ya yöneltti. [Bana sorarsan……]

 

Subaru, tavırlarından etkilenerek soruyu cevapladı.

 

[Subaru: İçeriği çözeceğim…… ne kadar Cadı tarikatının öğretileriyle falan ilgilenmesem de belki işe yarar bir bilgi bulurum, ne olur ne olmaz.  Aksi takdirde, o garip adamın bu kadar saplantılı olduğu eski bir kitabı taşımak istemem.]

 

[Beatrice: ….. Ne yazdığını Betty de okuyamaz. Yine de , eğer taşımak istemezsen ilgilenmem için bana emanet edebilirsin, sanırım.]

 

[Subaru: Emanet etmek mi?]

 

[Beatrice: Eski sahibinin el üstünde tuttuğu garip bir kitap bu, sanırım. Böyle bir kitapla dolaşma konusunda herhangi bir çekincen varsa, elinden alabilirim.]

 

Beatrice ellerini ürkekçe Subaru’ya doğru uzattı.

 

Subaru bu tavrından onun bu kitaba pek de sahip olmak istemediğini anlamıştı. Bunlar, kar elde edecek birilerinin kullanacağı kelimeler değildi.

 

Bunlar iyi niyet dolu cümlelerdi. Bu sözlerden ve davranış şeklinden ötürü kızın isteksizliğinden emin olmuştu. Bu yüzden,

 

[Subaru: Üzgünüm ama teklifini reddetmek zorundayım.]

 

Dedi Subaru, kendisine uzatılan eli geri çevirerek.

 

Sözlerine karşılık Beatrice’in sevimli suratı kaba ve inatçı bir hal almadan, gözleri kısacık bir anlığına titreşti.

 

[Beatrice: Neden, sanırım. İçgüdüsel olarak bunun şeytani bir şey olduğunu biliyorsun, değil mi? En azından, hayranlıkla karşılanacak iyi bir şey olmadığını düşünüyorsunuzdur sanırım. Bu durumda kendine saklamaktansa, Betty……]

 

[Subaru: Ben, elindeki şeyi başka biri çok istese de , kendi işime hiç yaramayacak olsa da vermek istemeyen küçük bir şeytan gibiyim… Galiba bu benim huyum. Gerçekten öyle.]

 

İncil denen bu kitap, Cadı tarikatı müritleri için çok önemli gibi görünüyordu.. Dahası, sahibi, Cadı tarikatının bayağı üst rütbelerindeki Betelgeuse’ti. Bu adamın bu kitaba nasıl bağlı olduğunun anıları aklında hala tazeydi. Ne kadar yakalanmış ve zayıflamış olsa da, Subaru hala ihtiyatlıydı.

 

[Subaru: Bu korkutucu bir yaşlı adamın geri almak için savaşabileceği bir kitap. Bir erkeğin, sırf taşımak istemediği için bunu küçük bir kıza vermesini haklı çıkaracak bir bahane olamaz.]

 

[Beatrice: ——!]

 

[Subaru: Madem tehlikeli, onu ben taşıyacağım. Sonuçta seni güvenli bir yere götürmeye geldim değil mi? Seni bu şekilde tehlikeye sokmak saçma olurdu. Hadi ama, bana kalpsizin tekiymişim gibi davranma.]

 

Hafifçe gülümseyen Subaru, kitabı ceketinin içine geri sokup Beatrice’in görüş alanından uzaklaştırdı. Şu anda kızın aklından neler geçtiği hakkında hiçbir fikri yoktu.

 

Kız bir kez gözlerini kırptı ve sanki konuşacakmış gibi dudaklarını ayırdı.

 

[Beatrice: ————]

 

Yalnız, hiçbir şey söyleyemeden dudakları yeniden kapandı ve başını başka bir yöne çevirdi.

 

Tepkisinde doğal olmayan bir şeyler vardı ama bakışları Subaru’nun bunu sormasını engeller gibiydi. O da bunu sormak yerine boynunu kütürdetip konuyu değiştirdi.

 

[Subaru: Ah, neyse, pek de önemli değil. Gitmeye karar verdiğine göre hazırlıkları sana bırakıyorum. Çok büyük şeyler alma, ama belki çok önemli 2 3 kitabını alabilirsin. Aynı şekilde 2 3 takım kıyafet de olabilir…]

 

[Beatrice: ……Kütüphane Betty’i nereye giderse gitsin takip eder. Daha da önemlisi, sen diğer 2liyi ayrılmaya ikna ettin sanırım?]

 

[Subaru: Az önce söylediklerin çok uygun oldu! Yeah, onları da ikna ettim. Yalnızca sen kalmıştın. Hepimiz Roswaal’ın da olduğu sığınağa gideceğiz.]

 

[Beatrice: Roswaal, sanırım… Subaru, seninle gelen küçük hizmetçi kıza ne oldu?]

 

Beatrice, beklenmedik bir şekilde konuyu Rem’e getirmişti..

 

Aniden Rem hakkındaki konuşmalarını dinlemek şaşırtıcıydı ve Subaru kaşlarının kalkmasına engel olamadı, biraz şaşkın görünüyordu. Bunun çok uygun bir tepki olmadığını farkedip rahat görünmeye çalıştı.

 

[Subaru: Rem’den bahsediyorsan, o şu anda başkentte bazı şeyleri hallediyor. Biz yolda devasa bir balık yakaladık gibi bir şey. O kadar büyüktü ki gerçekten lüks bir şölen hazırlamak için geri dönmek zorunda kaldı. Her şey hallolunca biz de gidip faydalanırız.]

 

[Beatrice: Onun hakkında konuşurken çok mutlu görünüyorsun. —Bir şey mi oldu?]

 

[Subaru: Erm]

 

Subaru, Rem’in ismini duyunca biraz abartılı tepki vermişti . Normalden daha hızlı konuştuğunu inkar edemezdi. Beatrice’in sözleri tam isabet olmuştu. Subaru, bakışlarını kaçırıp umursamazca ıslık çalarak cevapladı:

 

[Subaru: Yo, hi-hiçbir şey olmadı gerçekten.]

 

[Beatrice: Bu kadar hassasça davranıldıktan sonra hiçbir şey hissetmemen daha garip olurdu sanırım. Betty bu konuda hiçbir şey söylemeyecek, istediğini yapabilirsin.]

 

[Subaru: Ben, ben bir şey gizlemeye çalışmıyorum tamam mı? Sadece, Emilia-tan ve Rem’in kardeşiyle bu kadar kısa süre sonra yüzyüze gelmek biraz cesaret isteyecek …… Bu yüzden sanırım taktiksel bir geri çekilme içindeyim.]

 

Bu beceriksizce sözlerinden sonra işaret parmaklarını birbirine bastırıp utanan Subaru, Beatrice’e arkasını döndü.

 

Subaru’nun cesarete ihtiyacı olduğu doğruydu. Elbette Emilia bir anda “Hem sana hem Rem’e sahip olacağım!” gibi bir cümle duymak istemezdi. Bu berbat bir hamle olurdu. Yine de elindeki tek plan buydu.

 

[Subaru: Hedeflenene ulaşmak için çok yolum olması iyi bir şey. Bu sayede motivasyon ve efor daha kolay geliyor. Çok çalışmakla bir problemim yok bilirsin. Yanlız ben bugüne kadar geleceği hiç düşünmemiştim——!]

 

Beklentileriyle daha yukarıya çıkıp dururken, duyguları dolup taşarken bir anda beklenmedik bir hisle donakaldı.

 

Sırtında bir sıcaklık hissetmişti, onu göğsünden sımsıkı saran kollar vardı. Bunlar, küçük, ince kollardı. Kime ait oldukları belliydi.

 

Beatrice.

 

[Subaru: Oh, Beako’ymuş. Beni ürküttün. Hadi amaa beni böyle bir anda şaşırtma…]

 

[Beatrice: Bu karşılık beni gerçekten gıcık etti sanırım——Ama, bu yeterli.]

 

[Subaru: Ha?]

 

Tam bu beklenmedik sözleri idrak etmeye çalışırken parlak bir ışık gözlerini kör etti.

 

O henüz fark edemeden kapı kendi kendine açılmıştı.

 

[Beatrice: Elveda——]

 

[Subaru: Ha, nn—!?]

 

Onu tutan kollar sarılmayı bıraktı ve büyük bir güçle dışarıya itti. Subaru direnemeden öne doğru kaydı.

 

Bu şekilde, sanki içine çekilmiş gibi, kapıya doğru uçtu —

 

[Subaru: Beatrice——!]

 

[Beatrice: Betty……seninle gelemez.]

 

Etrafında dönen Subaru, kapıdan süpürülmeden önce odaya tekrar baktı. Görüş alanına giren kızın gözlerinde iri gözyaşları belirmişti.

 

[Subaru: ————!]

 

Hiçbir şey söylemesine fırsat kalmadan görüşü engellendi. Boyutların değişimine yakalanan Subaru’nun vücudu farklı bir yola saptı ve Yasak Kütüphane ile olan bağlantısı yok oldu.

 

Bu şekilde Subaru’nun vücudu Yasak Kütüphaneden atılmıştı ve Kütüphane başka bir yerde belirmişti.

 

[Beatrice: ——nne]

 

Bunu izlerken, Beatrice açık kalmış olan kapıyı kapattı. Ayrılan alanda, derin sessizlikte Yasak Kütüphane’nin içinden bir ses geliyordu.

 

[Beatrice: ——Anne]

 

Beatrice ağlamak üzere gibi gelen cılız sesiyle bu ismi seslenmişti. İfadesi sabit kalsa da dökülmek üzere olan gözyaşı damlaları silinmişti.

 

[Beatrice: Betty artık…… ne kadar daha…… bunu yapmalı……]

 

Ağlamamak için direnen Beatrice, tüm ağırlığını vererek merdiven basamağına geri döndü. Kolunu basamağa sardı—— Genellikle arkasında olan bir raftan bir kitap aldı ve ona sıkıca sarıldı.

 

[Beatrice: Anne…Anne……Anne……!]

 

Kaybolmuş bir çocuk gibi, göğsüne bastırdığı kitaba sıkıca sarılan Beatrice’in sessiz hıçkırıkları Yasak Kütüphane’den dışarıya ulaşıyordu.

 

Kucağındaki tamamen siyah kitap, ona yanıt vermiyordu.

 

 

# Tamamen farklı bir döngüyü ilk defa okuduk. Ve yoğun bukleli loli hakkında oldukça önemli ipuçları aldık ''sanırım'' 
Daha fazlasını öğrenmek için, bir sonraki bölümde, kendi döngümüzde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46884 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr