Subaru: 「――――」
Subaru, kolları arasında tutmakta olduğu『Ölü Kitabının』siyah kapağına bakarken sessizliğini koruyordu.
Beatrice kendisine iyice sokulmuş halde endişeli ve tuhaf bakışlar atarken kımıldamaya cesaret edemiyordu.
O ana dek Natsuki Subaru’nun zihnine hükmeden şey, bir zen diyalogu gerçekleştirirmişçesine belirgin bir yanıtı olmaksızın kendisine sorduğu sorulardı.
Açıkçası beynini meşgul eden şeyler, boş fikirler denerek bir kenara atılabilecek sığ düşüncelerden ibaretti. Bir çocuğun gülünç sorularıydı.
―İstisnasız herkesin başkalarının asla göremediği bir iç yüzü olurdu.
Bu, herkesin yaş aldıkça öğrendiği bariz bir gerçekti. Bir gülümsemenin ardındaki nefret, öfkenin ardındaki hüzün ve gözyaşları... İnsan denen varlık, gerçek duygularını gizlerken var olmayan diğer duyguları taklit edebilirdi.
İnsanoğlunun gerçek dileklerini, arzularını, niyetlerini tam anlamıyla çözmek imkansızdı.
Kardeşler, ebeveynler, çocuklar, eşler, aile bireyleri… hiçbirini asla tam anlamıyla anlayamazdınız. Tanıdıklar, çocukluk arkadaşları, en iyi dostlar, sevgililer… ilişkiniz ne denli samimi olursa olsun derinlerinde gizli şeyleri açığa çıkartmanız hiçbir şekilde mümkün olmazdı.
Sevdikleri şeyler. Arzuladıkları şeyler. Tercih ettikleri şeyler. Etrafında gardlarını indirdikleri kişiler. Yanında rahat ettikleri kişiler. Zihin ve bedenle ilişkili bu problemler, Subaru’nun istediği şeyle tamamen alakasız meselelerdi.
Evet, bunun farkındaydı. Ama buna rağmen, sırf bu yüzden bu düşünceleri bir kenara atmak istemiyordu. Bilmek istiyordu, anlamak istiyordu, duymak istiyordu, her şeyi açığa çıkarmalarını istiyordu. Küstahlık ediyordu ama arzuladığı şey buydu. Hem de hem kendisinin hem de başkalarının hayatı pamuk ipliğine bağlıyken. Hem de bunu yapmanın katiyen hiçbir yolu yokken.
―Evet, katiyen hiçbir yolu olmamalıydı.
Subaru, bu düşünceye, bunu yapmanın katiyen hiçbir yolu olmamalı cümlesindeki kesinliğe güldü. Ama şu işe bakın ki burada, Taygeta Kütüphanesinde bir yolunu bulmuştu işte.
「――――」
Meili Portoute. Subaru, onun『Ölü Kitabını』okuyarak hayatını görmüş, onun ne düşünüp ne hissettiğini ve öldüğü sırada kimden nefret ettiğini anlamıştı.
Elbette ki fazlasıyla kısa bu tecrübe, Meili’yi tam anlamıyla tanımlamıyordu. Meili’nin hayatta geçirdiği süre, yaşadığı tüm olayları beynine yerleştirmesi için fazla uzundu. Evet, elbette ki kısa bir hayat sürmüştü fakat Subaru’nun Meili’nin tüm hatıralarını özümsemiş olması imkansızdı.
Yalnızca Meili’yi anlama arzusuyla kilit noktaları hevesle kemirmiş, kafasına dikip içmişti. Bunlar da şu anki Natsuki Subaru’nun anladığı acı verici duygulardı.
Bununla birlikte, ama, yine de. Onun temel parçalarını kavrayan Subaru, Meili’yi eskisinden de derinden anlar, tanır hale gelmişti.
―『Benim』sevdiğim biri vardı. Onun hayatı benden çalınmıştı ve şimdi de kalbim, bir başına seyretmeye devam ediyordu. Bunun sorumlusu olan Subaru ve diğerleriyle birlikte olarak amacımın tam olarak ne olduğunu anlamak için çırpınıyordum. Onun『Ölü Kitabını』bulma arzusuyla kütüphaneye gitmiş ve yakalandığımda utanç duymuş, çaresizliğe düşmüştüm.
Subaru, hiç niyetlenmeksizin Meili hakkında bilmediği ne varsa öğrenmişti. Hiç beklemeksizin, kızın en derin duygularını ve arzularını keşfetmişti.
Bu『Ölü Kitabı』sahiden yalan söylemiyorsa, insanların gerçek doğasını açığa çıkartmanın bir yolu değil de neydi?
Subaru:「――――」
Subaru’nun bilmek istediği tek şey, arzuladığı tek şey buydu. O şey, Emilia, Beatrice ve bu kuledeki diğer kişilerin gerçek niyetleriydi. Subaru, 『Natsuki Subaru’ya』neden bu denli güvendiklerini öğrenmek istiyordu.
『Benim』ölümümden sorumlu『Natsuki Subaru’ya』neden güveniyorlardı? Ve şu anda, çaresizce『Natsuki Subaru』gibi davranan Subaru hakkında ne düşünüyorlardı?
Samimiyet yalnızca kamuflajdı, nefret gerçekti, öfke, mutsuzluk ve neşe gibi duygularsa gelip geçiciydi. Düşmanlık ve kötülük, gerçek hisleri bu değil miydi?
Bilmiyorum. Bilmek istiyorum. Onlara güvenmek istiyorum. Onlara güvenemem. Emilia ve diğerleri dost mu, düşman mı; Subaru’yu öldüren düşmanlar mı yoksa onu hayatta tutmak isteyen dostlar mı? Onu seviyorlar mı, sevmiyorlar mı? Ondan nefret ediyorlar mı, etmiyorlar mı?
―『Ölü Kitaplarını』öldürerek bu yanıtları alamaz mıydı?
Beatrice: 「…Subaru, gerçekten korkunç görünüyorsun, doğrusu. Burada tedirgin hissediyorsan dinlenmen için başka bir yere gitmemiz daha iyi olabilir, sanırım.」
Düşüncelere dalmış olan Subaru’nun omzuna dokunan Beatrice, bu öneride bulundu. Subaru’ysa onun karakteristik mavi kelebek desenli gözlerinde hapsolarak bir müddet nefessiz kaldı. Kızın minicik, ufacık avcu kendisinin omzundaydı.
O avcu tutsa, kafasını kavrasa ve tüm gücüyle yere çarpsa ne olurdu?
Subaru:「Ne kadar da, ufaksın…」
Beatrice:「Ne… bir anda neler söylemeye başladın sen, doğrusu? Ufaklığı tam da Betty’i sevimli kılan şey, sanırım. Subaru hep böyle söyler, doğrusu.」
Subaru refleks olarak yanaklarını gevşetip gülerken Beatrice somurtarak böyle söyledi. Subaru’nun hiç de normal bir durumda olmadığı söylenebilirdi, orası kesindi. Kendisi ve『Natsuki Subaru』arasındaki benzerlikleri fark ederek acı acı gülümsedi.
Ufak. Evet, Beatrice yalnızca ufak bir çocuktu. Boynu incecik, kemikleri kırılgandı. Subaru’nun omzuna yerleştirdiği eli, avcuyla tamamını kaplayabileceği kadar küçüktü. Ona sarılırken kollarına azıcık güç uygulasa o hassas bedenin kemiklerini kırabilirmiş gibi geliyordu. Bu düşüncelerini eyleme dökerse onu rahatlıkla öldürebilecek olmalıydı.
―Peki onu öldürürse, hayatı var oluştan yitip giderse, kitabı kütüphanede belirir miydi?
???:『Öyle görünüyor, deği~l mi?』
Subaru:「――――」
Subaru, bir anda bilinçaltından gelen, kendisine ait olması imkânsız bir ses işitti. Kulağa tatlı ve yetişkin denilebilecek kadar gösterişli gelen bu ses tuhaf bir şekilde『tanıdıktı』. Kısacık bir süre içerisinde, kendinin diyebileceği kadar tanıdık hale gelmiş bir sesti.
İşte içindeki o ses, Natsuki Subaru’nun niyetleriyle alay eden ölü küçük kıza aitti.
Subaru:「――――」
Fakat Subaru, bu yaşananı bir kenara bırakarak önündeki meseleye odaklandı. Yani『Ölü Kitaplarının』gerçekçi bir şekilde kullanılıp kullanılamayacağına.
Eğer cevap evetse, bunu gerçeğe dönüştürmek için nasıl bir yol izleyecekti ―
Beatrice:「Yüzün gerçekten solgun görünüyor, sanırım. Gerçekten de başka bir yere gitmeliyiz, doğrusu. Ama öncesinde…」
Subaru:「―ah」
Beatrice:「Onu tekrar ait olduğu yere bırakmalıyım, sanırım. Betty’i yoldan çıkartması hoş olmaz, doğrusu.」
Diyen Beatrice, 『Ölü Kitabını』Subaru’nun kaskatı ellerinden aldı. Açılmaması için temkinli bir şekilde tuttu ve kitaplıktaki boşluğa yerleştirdi; yani ait olduğu yere.
Beatrice:「Onu nereye yerleştireceğimi anlamak ve hatırlamak kolay, sanırım. Ama bu kütüphanedeki kitapların kendi kendilerine hareket etmeye başlamaları da mümkün…」
Subaru:「Bir güvenlik önlemi, ha… bu, mhm, evet, haklısın sanırım.」
Beatrice:「Onu dışarı çıkartmanın epey tehlikeli olduğunu düşünmek zorundasın, doğrusu. Böylesi yerlere saçmaktan daha güvenli, çünkü Shaula bundan endişe ediyor, sanırım.」
Subaru:「Bu kütüphanede bulunmak, hayatta karşıma yalnızca bir defa çıkacak bir fırsatmış gibi geliyor.」
Subaru, ağzından kuru kuru çıkan bu kelimelerle Beatrice’e yanıt verdi.
Esasında -Subaru’nun bildiği dünyada dahi- uzun yıllar önce basılmış bir kitaba denk gelmek gibi bir fırsat bile insanın karşısına çok nadir çıkardı. Bu tıpkı bir sahafta denk gelmişken fırsatı değerlendirip satın almadığı bir kitabı bir daha asla bulamayacak olması gibiydi. Aynı teori bu kütüphaneye de işliyor olabilirdi.
Yoksa her zamanki gibi fazla mı düşünüyordu? Bu düşüncenin onu rahatsız ettiğine şüphe yoktu.
Arkası dönük halde kitapları düzenlemekle uğraşan Beatrice’e temkinli bakışlar atan Subaru, öyle ya da böyle o düşünce denizine giderek daha da dalıyordu.
Gerçekçi olmak gerekirse Beatrice’i öldürmek için bir yol bulması gerekiyordu. Tabii düşünmesi gereken tek kişi Beatrice değildi. Bu kulenin içerisindeki bireylerin her biri, Subaru’nun『Ölü Kitaplarını』içeren planının bir parçası olacak pozisyondaydı.
Meili:『Güvenilirliğinden şüphe duymaya devam etmen daha mı iyi gerçekten? Bana kalırsa senin canın cinayet işlemek istiyor… aah, Onii-san gerçekten sapkın biri. Cık cık.』
Ayıplayarak böyle söyleyen kızın sesi, Subaru’nun düşüncelerini böldü.
Ona vermek istediği ilk karşılık, bunun gerekli bir düşünsel deney olduğuydu. Subaru cinayet arzusunun ve böyle eylemlerden zevk almasını sağlayan anormal dürtülerin kontrolü altına girmiş bir psikopat değildi. Ama şu an için etraflıca düşününce aklına gelen tek seçenek buydu. Mantıklı görünüyordu.
Meili:『Bu kadar bahane yeter… Aca~ba, bana ne yapmak üzere olduğunu söyleyemez misin?』
― Beatrice’ten kurtulmak çok kolay olacaktı.
#Tam da korktuğum şey oldu. Şizofrene dönmüş kahramanımız, etrafındakilerin güvenilir olup olmadığını ve kendisi hakkında ne düşündüklerini öğrenmek için hepsini öldürüp kitaplarını okumayı planlıyor. Bir de son cümleye bakın, Beatrice’ten kurtulmak çok kolay olacakmış. Neler çeviriyorum ben ya, valla içim parçalanıyor Subaru’nun ağzından böyle şeyler dökülünce. Neyse, hepsinin bir açıklaması ve bir çözümü vardır, yakın zamanda yine mutlu bölümler okuyacağızdır umuduyla ilerliyorum. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..