Göğsünü sımsıkı kavrayan Subaru, ağır ağırーー o yersiz hissin, o bulanık, belli belirsiz ışık noktacıklarının varlığını fark ediyordu.
Subaru’yu yoldaşlarının kuledeki eylemleriyle ilgili bilgilendiriyorlardı. Ram ve diğerlerini hissedebiliyordu ve o anda bunu doğuştan sahip olduğu üçüncü bir kol misali kabullenmiş durumdaydı.
Tabii bunun doğuştan üçüncü bir kola sahip olmakla uzaktan yakından alakası yoktu.
Bunu fark ettiği anda anormal bir durumun içerisinde olduğunu da fark etmiş ve kendi yüreğinde, kendi düşüncelerine ait inkar ve kabullenememe duyguları yükselmişti.
Subaru: “ーーGhu.”
Lakin dışa vurmamak adına azıdişlerini sıkarak bu düşünceleri kalbine gömdü.
An itibarıyla yok yere üçüncü bir kol çıkarttıysa o kolu haklı olarak kabullenmeli, esas onu reddetmeye yönelik hislerini reddetmeliydi.
Herkesin nerede ve ne durumda olduğunu kabaca anlayabiliyordu. ーーTüm yoldaşlarının dağılmış olduğu bir senaryoda, böylesi bir duruma daha uygun bir güç olabilir miydi!
İşte bu yüzdenーー
Subaru: “Bir anlığına, sessizce, bana aitーー”
Bunu yapışıyla bu anormal güç formu Natsuki Subaru’nun ruhunun önünde belirdi.
Doğası gereği ona『Hatıralar Holünü』, Louis Arneb’le ilk karşılaştığı noktayı ve oradan ayrılmadan önce içinde filizlenen gücü anımsatıyordu.
O şeye bir isim de vermişti. Evet, o isim şuyduーー
Subaru: “ーーCor Leonis.”
O ismi dile getirdiği saniyede o gücün varlığı ve kontrolü Natsuki Subaru’nun ruhuna çöktü.
Ve kendini『Aslanın Kalbi』şeklinde gösteren güç, Subaru’ya adil olarak bir kabiliyetーー yo, bir otorite şeklinde bahşedildi. Bunun meyvesi de,
Subaru: “Nuu, gh…… ~hk!?”
Beatrice: “Subaru!”
Subaru’nun ayakları ansızın bedenden gelen ezici bir ağırlığı tattı. Beatrice bunu fark ettiği anda panik içerisinde bağırsa da Subaru’nun baş ağrısı nedeniyle ona karşılık vermesi mümkün değildi.
Tehlikeli denilebilecek derecede kuvvetli bir baş ağrısı Subaru’nun bedeninin kasılmasına yol açıyordu. Daha da kötüsü, vücudunun çektiği korkun bir bitkinlik ve ona eşlik eden kemiklerindeki göz yaşartıcı acıydıーー o bitkinlik ve acının birleşimi tüm bedenini kahrediyor, Subaru’nun diz çöküp kalmasına sebep oluyordu.
Subaru: “Gh, a~h……”
Zihninde bir ses yankılanıyor, bunun neyin nesi olduğunu sorguluyordu.
Bedenindeki bunaltıcı kasılma ile bitkinlik ve acının birleşimi yüzünden vücudu zehirlenmişçesine ağırlaşıyordu ve enerjisi tükenmiş olmasına rağmen koşmaya devam ediyormuşçasına soluk soluğaydı.
Bu ani gelişme karşısında sırtını ovuşturan Beatrice’ten panik nidaları yükseliyordu. Subaru, o avcun dokunuşuyla bir nebze rahatlamışçasına gözlerini yaşananlara çevirdi.
O saniyede yeni kazandığı Otoriteyi, 『Cor Leonis’i』adamakıllı kullanmaya çalışıyordu.
ーーYo, daha ziyade onu kullanmaya devam ediyormuş gibi geliyordu.
Sonuçta şu an içerisinde bulunduğu koşullar da『Cor Leonis’i』kullanmasının sonuçlarıydı. Eğer öyleyse, bu yeteneğin anlamı neydi?
Subaru’nun bedeni ağırlaşmış, enerjisi tükenmişti ve o ana dek bunlara yol açacak hiçbir şey yapmamıştıーー
Evet, Subaru’nun kendisi hiçbir şey yapamamıştı.
Ama onun yerineーー
Louis: “ーーAh?”
Louis, saldırısı göğü yarar halde gözlemlemeyi sürdürürken durduk yere kuru bir ses yankılandı.
Tam da『Yumruk Kralı』formuna bürünmüş olan Louis vahşi savaş tekniklerini sergiler ve Emilia ile Ram’ı gücüyle ezerken iğrenç bedenindeki parmakları havaya kalktı.
Kolları kavrandı, eklemleri bıçaklandı. Ve-
Ram: “Ha~ ~hk!”
Ram, en ufak bir merhamet veya tereddüt sergilemeksizin o eklemleri bükerek Louis’in sağ kolunu kırdı. Mide bulandırıcı bir ses yankılandı, içerisindeki beyaz kemikler kırılıp görünür hale geldi, açık pembe kas lifleri aşağı sarkar ve kan rengi donuk beyaz geçide yayılırken bakması dahi üzücü bir manzara şekillendi.
Louis: “Ihh, ya…… ghkhe ~hk!”
Ram: “Çok yavaşsın!”
Diyen Ram’ın sert dirseği yön değiştirerek rakibinin suratının ortasına indi. Aynı hızla düşmanın ensesindeki saçlara asılır ve onu duvara çakarken Louis bir şekilde hareketi kesti, Ram ise sağ yumruğunu gövdesine geçirmeye devam etti.
Louis vücudundan kaburga çatlama seslerinin yankılanmasının hemen ardından rakibine dönmeye çalışırken Ram, bunu kabullenmediğini gösteren bir ifadeyle tekmesini indirdi ve devin bedeni büyük bir hızla, kanlar saça saça yerde yuvarlandı.
Ram: “……Ram’ın bedeni, hafiflemiş gibi?”
Yumruklarını sıkan Ram’ın gözleri, bedenindeki bu beklenmedik sürpriz karşısında irileşti.
Onun sergilediği kuvvete tanık olan Emilia da yeni karşılaştığı bu gücü “Harika……” şeklinde yorumladı.
Beatrice Ram’ın bitkinliği hakkında endişeliyken az önce sergilediği bu eylemler tamamıyla beklenmedikti. ーーİşte bunlar, Subaru’nun gerçeği fark etmeden önceki düşünceleriydi.
Subaru: “Yok, artık…… acaba, Ram’ın bitkinliğini üzerime almış olabilir miyim?”
Ram’ın fiziksel durumundaki gelişmeyle Subaru’nun kötüleşişi kıyaslanınca durum sahiden de böyleymiş gibi görünüyordu.
İşin doğrusu Subaru’nun hissedebildiği ışıklarınーー önünde duran ikisi Emilia ve Ram’ı temsil ediyor ve onlardan kendi içine doğru bir şeyler aktığını hissedebiliyordu.
Eğer varsayımlarında haklıysa ve o ışıklar sahiden de zorluk çeken yoldaşlarını yansıtıyorsa durum buydu.
Subaru: “ーー『Cor Leonis’in』anlamı, 『Aslanın Kalbi』.”
Cevap, Subaru’nun yıldızlara dair bilgilerinde yatıyordu.
“ーーーー”
Subaru’nun hiç düşünmeden『Cor Leonis』olarak adlandırdığı『Açgözlülük』Otoritesi.
Aslında bu, Leo/Aslan takımyıldızının en parlağı olan Regulus isimli yıldıza atıfta bulunan ve anlamı『Aslanın Kalbi』olan Latince bir kelime grubuydu. Bununla birlikte Regulus’un Latince Cor Leonis dışında bir anlamı daha vardı, o da『Küçük Kral』idi.
ーー『Aslanın Kalbi』ve『Küçük Kral』.
Aslanlar kendilerine tüm yaratıkların kralı derken『Kral』takma adının son derece uygun olması anlaşılabilirdi. Peki ya ona bağlı『Küçük』 ne anlama geliyordu?
Küçük bir, aslan kral. ーーGururun, kralı.
Birini kral unvanına layık kılan tam olarak neydi? O şeyーー
Subaru: “ーーHerkesin isteklerinin arkasında duran kişi, işte kral budur. Bu yüzden de…”
Natsuki Subaru’nun『Cor Leonis』kabiliyeti, yoldaşlarının sırtlarındaki yükü hafifletiyordu.
Yoldaşları hiçbir kısıtlama olmaksızın çarpışabilsin diye Subaru, onlar adına tüm hasarı üstleniyordu.
Eğer durum buysa, Natsuki Subaru’nun yapması gereken şeyde karar kılınmış demekti.
Subaru: “Kan kusuyorsam hazırlıklar yolunda gidiyor demektir.”
Beatrice: “Subaru?”
Subaru: “Affede~rsin, seni endişelendirdim. Yalnızca birazcık başım ağrıyor, bacaklarım kasılıyor, eklemlerim cehennem azabı çekiyor, ellerim ve ayaklarım pusu kurbanıymış gibi geliyor ama iyiyim.”
Beatrice: “Pusu kurbanı mı!? Ne zaman, nerede, sanırım!?”
Subaru: “Muhtemelen, savaşa bakmadığım sırada.”
Gözleri endişeyle dolup taşan Beatrice’e durumu açıkça anlatamıyordu.
Ancak elleri ve bacaklarındaki acının kaynağı Emilia veya Ram’ın aldığı yaraları gizleyişiydi ve tıpkı en kötü senaryoda öngörüleceği gibi ikisi de Louis ve Batenkaitos’un ellerinde bu denli çile çekmişti.
Ve Subaru, sırtındaki yaraların ağırlığıyla ilgili tek kelime etmiyordu. Her nedense böyle bir insan daha havalı görünüyordu, sebep bu olsa gerekti.
Subaru: “İşte bu şekilde……”
Ram bu kabiliyetleri sürdürebilir ve Louis’e ayak uydurabilirse sahiden de geçen seferki başarısızlıklarının aksine『Oburluğun』üstesinden gelebilirlerdi.
Louis’e karşı galip gelir, aceleyle Reid’le çarpışmakta olan Julius’a katılır veya en kötü senaryoyla devasa akrep ve gölgeyle yüzleşirlerseーー
Subaru: “ーー?”
Düşüncelerinde bu noktaya gelen Subaru, dikkatini bir kez daha göğsündeki ışıkların varlığına çevirdi.
Biri Subaru ile diğerlerinin bir üst katında çarpışan Julius’a aitti, bir diğeri balkonda Cadı Yaratıkları sürüsüyle yüzleşen Meili’ye. Echidna ve diğerleri de sağ salim『Taygeta’ya』sığınmış gibi görünüyordu, bunlar Subaru’nun pozisyonlarını gayet iyi hissedebildiği noktalardı.
Bununla birlikteーー
Subaru: “ーーBu, bu da kim?”
Hepsinden uzakta olan Subaru, kendisiyle aynı kattan, doğrudan karşısından yaklaşan bir ışığın varlığını hissedebiliyordu.
Orası, bir önceki döngüde ağırbaşlı Reid’in belirdiği istikametti. Gelenin Reid olmamasını uman Subaru, bir miktar tereddütle bakınarak içerisindeki belirgin özgüvenin varlığını teyit etti.
Veーー
Subaru: “Beatrice!”
Beatrice: “ーー~hk! Minya!!”
Koridorun gerisinden bağırışıyla birlikte Beatrice, aksiliği fark ederek avcunu açtı ve aynı saniyede büyüsünü takiben ışıltılı mor kristaller doğdu.
Korkunç keskinlikte uçlarıyla havalanan kristaller, silahtan ateşlenen bir mermi misali ileri atıldı. Ve o mermi, koridorda çarpışmakta olan Emilia, Ram, Louis üçlüsünün üzerinden geçerek daha öteye yöneldi.
Yöneldiği o noktada da Emilia’nın sırtını hedefleyen bir saldırıyla çarpıştı.
“ーーーー”
Cam kırılışını andıran dayanılmaz bir ses yankılanırken kör edici bir ışık yayılarak beyaz koridoru gözler önüne serdi. Parçalanan buz ve kristallerin ışıltıları arasındaki karanlıkta, yanıp sönen kırmızı bir ışık belirdi.
Ve Subaru’nun kalbindeki acı, gözleri o ışıkla buluştuğu saniyede birkaç kat arttı. Tehdit bir kez daha kendisini tekrar etmiş, durumu daha da kötüleştirmişti.
Ancak o saniyede kalbinde duyduğu acı, o kırmızı ışığı görmesinden kaynaklanmıyordu.
O kırmızı ışık beneği ve Subaru’nun göğsünde hissedebildiği belli belirsiz ışıkーー yani yoldaşlarından birinin yerini belli eden ışık, kesişiyordu.
Bu da tek bir anlama gelebilirdi.
Subaru: “Bu da demek oluyor ki… Sen……”
“ーーーー”
Kuyruğunun ucunda uzun ve keskin bir iğne taşıyan, zırh misali koyu bir kabuğa bürünmüş kara gölgeーー devasa akrepti.
Ancak o an için o akrebin belirişi, Subaru için bambaşka bir anlama geliyordu.
Çünkü orada kendisini gösteren varlıkーー
Subaru: “ーーBu sen misin, Shaula!!”
Yüzleşmek istemediği bir gerçeklikle yüzleşen, kabullenmek istemediği bir gerçeği kabullenen Subaru, öfke ve çaresizlik karışımı bir sesle böyle söyledi.
O sesi işiten ve kelimelerle karşılık verecek bir ağza sahip olmayan akrep ise onun sorusunu onaylarcasına muazzam kıskaçlarını kaldırarak birbirine çarptırdı.
Ve bir çınlama yankılandı.
#Çok iyi bölümdü. Yoldaşlarının yerlerini ve durumlarını hissedebilip acılarını üstlenebilmek Subaru için mükemmel bir güç bence. Eğer çok tüketici bir şey değilse veya bir yan etkisi yoksa bundan epey faydalanır gibime geliyor. Peki ya akrep meselesine ne demeli? Ta ne zaman geçen at kuyruğu değil, akrep kuyruğu meselesinden bu yana akrebin Shaula olduğunu düşünüyordum zaten. Ama balkonda yaratıklarla savaşması gerekirken neden burada ve neden Subaru ile grubunu öldürmeye çalışıyor? Bu soruların cevaplarını çok merak ediyorum, hadi okumaya devam!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..