Cilt 6 Bölüm 69 [ Demir Kılıcın Absürt Bozgunu ] (1/3)

avatar
1802 24

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 6 Bölüm 69 [ Demir Kılıcın Absürt Bozgunu ] (1/3)


Çevirmen : Clumsy



ーーİşittiği kelimeleri yutan Subaru’nun artlarındaki imayı sindirebilmesi için birkaç saniye geçmesi gerekmişti.

 

Subaru: “Reid, Roy Alphard mı……?”

 

Beklentilerine ihanet eden bir rapor alan Subaru’nun düşünceleri, üstlendiği ıstırabın aksine bir şekle bürünmüştü.

 

Yoldaşlarından geçici olarak aldığı acı ve ıstırabın negatifliği nedeniyle zihni yavaş çalışsa da bu, o negatifliğin bile günah keçisi olarak kullanılamayacağı bir durumdu.

 

Beyni eriyip kulaklarından çıkacakmış gibi hissettiği kısa bir sürenin sonundaysa düşüncelerinin sonunun gelmeyeceğini anladı.

 

“ーーーー”

 

Karşısında duran ve hakkında böyle bir ifşa yapılan kırmızı saçlı kılıç ustası, Pleiades Gözcü Kulesinin hiç şüphesiz en sorunlu varlığı, Reid Astrea, Subaru’nun kendi kendine fısıldadığı tüm süreçte gözlerini üzerinden ayırmamıştı.

 

Gözlerini Reid’e dikmiş ve şövalye kılıcını yanında hazır etmiş Julius’un ifadesinde en ufak bir sahtekarlık belirtisi bulunmuyordu.

 

Zaten her şeyin bir ölüm kalım meselesi teşkil ettiği bir ortamda tatsız şakalar yapacak bir karakter değildi. Zamanında her şeyi unutmuş olan Subaru’nun Julius hakkındaki yorumu bu şekildeydi ve söz konusu kişi, bu fikre bağlı olarak tüm ciddiyetini koruyordu.

 

Bu da bu kanaate sahip olan Julius’un beyanının kesinlikle gerçek olduğu anlamına geliyordu.

 

Subaru: “Eğer Reid, 『Oburluksa』, bunun anlamı……”

 

Reid Gözcü Kulesindeki engellerden biriydi, bununla birlikte dost mu düşman mı şeklinde bir sınır çizmek gerektiğinde belirsiz bir konumda duruyordu.

 

Fakat esasında kesinlikle düşman denilebilecek bir varlıksaーー

 

Subaru: “Demek o yüzden…… defalarca, bu kadar ısrarcı şekilde……?”

 

Reid: “ーーHey, beklesene, sana diyorum. Bu epey sıkıcı bi yanlış anlaşılma oldu, bilirsin ya.”

 

Subaru: “Eh?”

 

Reid: “Şaka yapmıyorum, sana diyorum. Hey, sen. Sana diyorum. Sen, o alakasız salağın şeklini aldıımı söylüyosun, böyle sıkıcı sonuçlara güvenme, sana diyorum.”

 

Subaru’nun titrek sesini işitişiyle birlikte Reid’in yanakları acı bir hoşnutsuzluk görünümüyle çarpıldı.

 

Subaru ise bu tepkinin ne anlama geldiğini algılayamadı.

 

ーー『Oburluk』Günahı Başpiskoposu, Roy Alphard, Reid’in bedeninde tezahür ediyordu.

 

Öncesinde Louis Arneb’in dönüşümlerini görmüş Subaru için bu, son derece hatırı sayılır bir sonuçtu. 『Oburluğun』rakibinin şekil, form ve savaş gücünü gasp etme Otoritesinin sonucu, karşılarındaki Reid olmuştu.

 

Ancak varılan bu sonuç, Reid’in moralini fena halde bozmuştu.

 

Bunun sebebi ne zaman açığa çıkacağını bilmeden gerçek kimliğini gizleyen bir korkağın sergileyeceği tavırdan ziyade alaya alınan bir çocuğun hoşnutsuzluğuna benzerdi.

 

Bunun ardındaki gerçek anlamsaーー

 

Reid: “Ben olcaağım çok açık diil miydi? Bu asla değişmeyeceği için burda duruyorum. Bana katılmıyo musun? Sen, benim hatalı olduumu mu söylüyosun?”

 

“ーーーー”

 

Sol gözündeki banda dokunup keskin dişlerini sıkan Reid, Subaru’ya böyle söyledi.

 

Onun ağzından dökülen sözleri işiten Subaru’ysa derin bir nefes alıp kaşlarını çatarak o sözleri derinlemesine inceledi.

 

Ve belirgin bir olasılığın farkına vararak kısaca bir nefes aldı.

 

Subaru: “Yok artık, Julius……”

 

Julius: “Ah, muhtemelen, düşündüğün şey doğru.”

 

Reid’i görüş alanında tutmaya devam eden Julius, Subaru’nun boğuk sesi karşısında çenesini oynattı. Ve kendi kanına bulanmış yanağını omzuyla ovuşturan yakışıklı adam, o kan lekesini silmeye devam ederken,

 

Julius: “Az önce kurduğum cümle, hatalıydı. Müsaadenizle düzelteyim. ーーGözlerimizin önündeki bu kişinin, fiziksel bedeni Roy Alphard’a ait. Ancak ruhu farklı.”

 

Subaru: “ーーRuh.”

 

Julius: “Roy Alphard, Reid Astrea’nın『Hatıralarını』yemiş ve o『Hatıralar』aracılığıyla kendi ruhu üzerindeki kontrolünü çaldırmış. Bu sayede hiçbir kısıtlama olmaksızın ikinci kata inebilmiş ve işte şimdi de karşımızda.”

 

“ーーーー”

 

Subaru, Julius’un aklına gelen absürt ihtimali onaylayışı karşısında kalakalmıştı.

 

Böyle bir şey mümkün olabilir mi ki diye merak ediyorduーー yo, yalnızca Subaru değil, Emilia, Beatrice ve hatta Ram’ın bile gözleri irileşmişti.

 

Her şeyin mantığı, Julius’un açıklamasıyla uyuşup anlam kazanıyordu, o kadarı kesindi.

 

Esasında Pleiades Gözcü Kulesinin『Sınav』sorumlusu olarak Reid Astrea’nın ikinci katı terk edememesi gerekiyordu ama mekanın sahibiymişçesine bir ifadeyle kuleye dolaşmaya başlamış ve bunun ardındaki gerçek açığa çıkmıştı.

 

Ardı ardına tanık olmayı sürdürdüğü dünyalarda kulenin sonunu getiren kargaşa yüzünden kafası karışan Subaru, özgürlüğüne bizzat kavuşabilmiş olmasa da『Oburluğun』eylemlerini fırsat bilerek bunu başarabilmişti.

                                    

Evet, bu doğruydu. Böylece Reid’le ilgili kafa karıştırıcı durumların tümü anlam kazanmıştı.

 

ーーGelin görün ki Subaru, normları fazlasıyla aşan bu durum karşısında açık kalan ağzını kapatamıyordu.

 

Beatrice: “『Hatıralara』kapıldı ve gerçek benliğini gözden kaybetti, kastettiğin şey bu mu, sanırım?”

 

Ram: “Basitçe ifade etmek gerekirse bu, güçlü olan benliğin kazanıp geride kaldığı anlamına geliyor olmalı. ーーBenlik ilkeleri bağlamında biri diğerini kovalamış.”

 

Subaru’ya kıyasla bir nebze gecikmiş olsalar da Beatrice ve Ram da aynı sonuca varmıştı.

 

Yapılandırılmamış bir konuşma şekli olsa da Ram’ın sözleri gerçeği tüm açıklığıyla ifade ediyordu.

 

Subaru: “Ama, benim bir şüphem var……”

 

O şüphe de yenilen Reid’in varlığının herkesin hatıralarından neden silinmediğiydi.

 

O ana dek Subaru haricinde『Oburluğa』kurban gidenlerin, yani Rem ve Julius’un varlıkları herkesin hatıralarından silinmişti, görünen buydu.

 

Gerçek şu ki bir önceki döngüde Emilia’nın varlığının Ram ve geri kalanların hatıralarından silinişi de Subaru’nun onaylayabileceği bir şeydi. Öyleyse aynı şeyin Reid’in başına gelmemiş olması,

 

Julius: “Prensip olarak『Oburluğun』yediği şey Reid’in 『İsmi』 değil, 『Hatıralarıymış』, bu anlama geliyor olmalı. Ölü bir insanın hem『İsminin』hem de『Hatıralarının』yenmesi mümkün değilmiş. Roy öyle söylemişti.”

 

Subaru: “ーー~hk! Sen Reid’in yenildiği sahneye bizzat tanık mı oldun!?”

 

Subaru’nun şüphelerini sezen Julius, onu tek gözü açık şekilde yanıtladı. Kısa bir “evet” cevabı sonrası da geçip gelmiş olduğu ufalanmış duvara bakarak,  

 

Julius: “Senin talimatların doğrultusunda ikinci kata gittiğimde tanık oldum. İyi bir zamanlamayla tam da Roy Alphard ve Reid’in müzakere yaptığı ana denk geldim. Bunu müzakere şeklinde etiketlemek başlı başına şüpheli kaçar gerçi.”

 

Subaru: “Bunun, nesi şüpheli ki?”

 

Julius: “Çünkü Reid en ufak bir direnç sergilemiyordu. ーーBelki de『Oburluk』, her nedense, 『Sınava』tabi tutulmuştu. Sınav görevlisi olarak rakibine saldıramama sebebi bu olabilir.”

 

Reid: “Hah! Sen, söylediklerinin yarısı doğru, yarısı yanlış.”

 

Julius’un dile getirdiği varsayımlara bir son getiren kişi Reid’in ta kendisi oldu. Kalın boyun kemiklerini çatırdatıp tırnaklarını karın deliğine değdirirken de,

 

Reid: “Onun bi『Sınav』katılımcısı olmasına imkan yoktu ama bunu yapmayı düşünmüş olsaydım bunu yapardım, anlıyo musun? Bunu yapmış olsaydım da şimdi burda olmazdım, öyle diil mi?”

 

Julius: “Rakibinin benliğini ele geçirdin. Bu konuda, çoktan kendinden emin olduğunu mu söylüyorsun?”

 

Reid: “Sadece güçlü kısımlara odaklanıyomuş gibi hareket etmek, benim müsaade etmiceğim bi şey. Esas ilgi çekici olan, bi tarafın her şeyini ortaya koyup öyle kumar oynamasıdır. Bu, o cücenin anlamadığı bi şeydi gerçi.”

 

İşte Reid, o fiziksel bedeni ele geçirdiği gerçeğinden ve bu olaylar silsilesinden etkilenmiş olabilecek『Oburluğun』olası çıkarlarından bağımsız olarak, korkunç bir kayıtsızlıkla yüzleşmiş olduğu Roy’la ilgili bu açıklamayı yaptı.

 

Yalnız gözlerinin önünde yaşanan gerçeklik, hakikatti. ーーRoy Alphard’ın benliği, Reid Astrea olarak bilinen canavar tarafından boyanmıştı.

 

Reid: “Beni yemek istiyosanız beni sığdırcak kadar büyük bi mideniz olması gerekir. Onda o mide yoktu. Bu yüzden ben de midesini ısırıp parçaladım. Hepsi bu kadar.”

 

Subaru: “Hepsi, bu kadar, diyorsun……”

 

Subaru’nun çektiği mide bulantısı ve zihniyle bedenindeki yıpranma hissinin yanı sıra başı da ağrımaya başlamıştı.

 

Başka bir deyişle, Reid’in vücudunda gerçekleşenler doğrudan dile getirilirse,

 

Subaru: “Canlandı…… Ölüyken diriltildi, bu mudur yani?”

 

Julius: “Sonuca bakarak böyle söylenebilir. Her şeyden önce ölü birinin『Hatıralarına』burnunu sokmanın mümkün olması ve o kabiliyete sahip varlığa ilk defa karşı çıkılması, sonrasında da varoluşa ulaşılması, mucize denilebilecek bir olaylar silsilesi.”

 

Subaru: “Mucize……”

 

Dört yüz yıl önce sona ermiş olması gereken bir hayatın bu şekilde tekrar başlayışına tanık olan Julius, niyeti ne olursa olsun bu durumu ironik bir mucizenin şekillenişi şeklinde dile getirebilirdi.

 

Bununla birlikte diriliş gerçeğini de dile getirmeye niyeti olmasa daーー

 

Emilia: “Umm, bir şey sorabilir miyim?”

 

Reid: “A~h?”

 

Aniden, tam da tüm yaşananlar düzene girerken bu şekilde sesini yükselten kişi Emilia oldu.

 

Emilia, tartışma konusunun dağılmaması için Reid’le karşılaşmalarından bu yana çenesini kapalı tutmuştu. Tartışmanın durdurulabilecek bir noktaya geldiğini gördüğündeyse ametist gözlerini Reid’e çevirmişti.

 

Ve-

 

Emilia: “Sen, yani…… Reid, dirildi, öyle değil mi? Böylelikle buradan ayrılabilir hale geldin, bu da seni gerçe~kten tebrik edeceğim bir konu.”

 

Reid: “Ah, teşekkürler. Böylece sana doğru ortamlarda her türlü şeyi öğretebilirim, hiddetli çıtır. Hadi bu gece bi şeyler içelim, sana diyorum. Bunun yanı sıra…… ah, heyhey sana öğreticeğim bi şeyler yaparız.”

 

Emilia: “ーー? Beni seninle bir şeyler yapmaya mı davet ediyorsun? Ama ben yalnızca Puck ve Subaru’yla “randeğvuya” gittim, yani üzgünüm olmaz. Ayrıca-”

 

Bu Subaru’nun asla kaçırmak istemeyeceği bir şey olsa da şu anda Emilia’nın randevu yorumuna takılmak gibi bir şeye ayıracak vakti yoktu.

 

Subaru’nun bu içsel düşünceleri bir başka zamana bırakılırken Emilia, omzunda taşımakta olduğu Subaru’nun konumunu yeniden ayarlayarak,

 

Emilia: “Özgür kalmış olsan bile yolumuzda durmasan olmaz mı? Bilmiyor olabilirsin diye söylüyorum, şu anda gerçe~kten meşgulüz……”

 

Reid: “Bana bunu söyletme, hiddetli çıtır. Burda olanları aşağı yukarı kavramış durumdayım. Sonuçta bu bedendeki ufak velet alışılmadık şekilde bilgili ki bundan nefret ettimーーAh, gerçekten hiç hoşlanmadım.”

 

Reid, kusarmışçasına can sıkıcı bir şekilde bağırsaklarını sıktı.

 

Görünen o ki bu yalnızca dirilişten ibaret değildi, Reid, Roy Alphard’ın hatıralarını okuyabilme kabiliyetine de sahiptiーー başka bir deyişle, 『Oburluğun』Otoritesine kıyıdan köşeden bakma gücüne dahi sahip olmuştu.

 

Hepsinden öte, bu estetik olarak güçlü ve korkunç derecede mide bulandırıcı bulduğu bir şeymişçesine,

 

Reid: “Kendine ait bi duruşu bile yoktu, bu yüzden kendini böyle aptalca boklara dahil etti. İflah olmaz bi veletti. Yerini bilmeden bunu yaptııı için ortadan kaybolmuş olsa da bu doğal bi ödül olmalı.”

 

Subaru: “……Neden yalnızca buradan bahsedip duruyoruz ki, madem özgürsün, öyleyse dünyayı ve uçsuz bucaksız okyanusları fethetmeye ne dersin? Gerçe~kten yalnızca problemi erteliyorsun gibime geliyor, eğer durum buysa-”

 

Reid: “Sana diyorum, kaçmaya hazırlanayım deme. Bi kadının sırtında taşındııın bu durum öyle acınası ki ölsen daha iyi. Utançla kaplanmak mı istiyosun sen?”

 

“ーーーー”

 

Subaru’nun savaşmaktan kaçınma ve durumu onarma girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

 

Subaru dışındakiler bile onun az önce teklif ettiği şeyi anlayamamış olabilirdi. Neticede Reid özgürlüğüne kavuşacak olsa bile sınav görevlisi rolüne sadık kalmaya niyetliydi.

 

Aksi takdirde sınav görevlisi unvanı konusunda titiz davranmayarak silahını çarpıştırmakta karar kıldığı bir rakibin kaçmasına müsaade etmez, olur biterdi.

 

Her halükarda,

 

Emilia: “ーーDemek öyle. Madem yoldan çekilmiyorsun, öyleyse başka çaremiz yok.”

 

Emilia’nın bu durumun talihsizliği nüansıyla tıkanmış uzunca bir iç çekişle verdiği yanıt, Reid’e saldırma kararı aldığını yeterince açık ediyordu.

 

Emilia: “Üzgünüm.”

 

Bu kelimenin hedefiyse yüzleşmekte olduğu Reid değil, omuzlarında taşıdığı Subaru’ydu ve Subaru, bunu bir saniye geç fark edebilmişti.

 

Çünkü bir saniye sonrasında bedeni Emilia’nın omuzlarından alınarak kibarca yanlarındaki Beatrice’e teslim edilmişti.

 

ーーVe Emilia aynı saniyede bir mermi hızıyla koridoru aşarak buz kılıcını Reid’e savurmuştu.

 

#Ava giderken avlanmak nasıl olur konulu bir bölümdü. Roy Reid’i yemeye çalışırken alt edilen taraf olmuş, Roy’un bedeni, Reid’in görünümü, her ikisinin hatıralarının karışımı derken ortaya karman çorman bir şey çıkmış. Ama neticede karakterinde ve düşmanlığında değişen bir şey yok. Yani bir kez daha mücadele başlıyor, hadi okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44334 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr