Cilt 6 Bölüm 83 [ Ram ] (4/4)

avatar
1896 26

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 6 Bölüm 83 [ Ram ] (4/4)


Çevirmen : Clumsy



Öldürücü bir darbe, değildi.

 

Fakat iyimser davranılacak kadar hafif de değildi.

 

Kafatası ve beyni dalgalanıyor, burnundan aşağı kanlar akıyordu.

 

Ayaklarının altının zeminden bağımsız olarak dengesini yitirmesi, muazzam bir darbe ve hasar aldığını kanıtlıyordu.

 

Ve buna sebep olan kişi, yani sevimli bir çehreye ve mavi saçlara sahip, insanın içine işleyecek tatlılıktaki genç kızーー şaka gibi gelse de aynı auranın üç yüzünü bir araya getiriyordu.

 

Ley: “Lütfen ağla, nee-sama.”

 

Bir yakarış ambiyansı taşıyarak, o soluk mavi gözleri yaşlarla doldurarak yumruğunu savurdu.

 

Yalnızca tek bir darbesiyle etki, kemik iliklerine ya da belki de derinliklerindeki ruha dek ulaştı.

 

Ley: “Lütfen sinirlen, nee-sama.”

 

Karnının hırpalanışıyla suratı eğildi ve çenesine bir yumruk indi. Dili çiğnenmekten kurtulsa da karnının bir kez daha hırpalanışıyla geriye doğru fırlatıldı, kafatası arka arkaya gelen dirsek saldırılarına yenik düştü.

 

Ley: “Lütfen gül, nee-sama.”

 

O sesin içerdiği derin sevgi, her kelimeyle Ram’ın kalbini aşındırıyordu.

 

Ram’ın bildiği kadarıyla her daim uykuda olan Rem. 『Hatıraları』silinerek kendisinden çalınan, hep yanı başında olması gereken ama hiçbir yerde olmayan kız kardeşi.

 

Onun bir gün, er ya da geç, gözleri açıldıktan sonra kendisine ilk defa sesleneceği anı iple çekiyordu.

 

O anda kız kardeşine dair hatıralarını geri kazanıp kazanamayacağını bilmiyordu.

 

Ama geri dönseler de dönmeseler de sarf edeceği kelimelerin bir bebek feryadı gibi özel olacağı kesindi.

 

Şu anda gerçekleşen şey iseーー

 

Ley: “Lütfen ağla.” “Lütfen sinirlen.” “Lütfen gül.” “Lütfen acı çek.” “Lütfen gülümse.” “Lütfen sancılan.” “Lütfen somurt.” “Lütfen heyecanlan.” “Lütfen utan.” “Lütfen uyu.” “Lütfen kızar.” “Lütfen içerle.” “Lütfen şaşır.” “Lütfen iyilik dile.”

 

“Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.” “Nee-sama.”

 

Ram: “Yapmaーー ~hk.”

 

O kelimeleri haykırmak üzereyken ona bu şekilde seslendi ve ağzı rakibinin avuç içiyle kapatılarak ses çıkaramaz hale geldi.

 

Ram tarafından son aşamada ortaya çıkartılan canavarınーー kabiliyeti ve gücü yoğun, muazzam düzeydeydi.

 

Hiç tereddüdü yoktu. Hareketlerinde hiçbir kısıt yoktu. Kendisini kaybettiğinin bilincinde değildi. Her şeye rağmen Ram’ın kıymetli diğer yarısının formundan hiçbir şekilde kopmuyordu.

 

Ayın ve güneşin gölgelenmesine aldırış etmeyen karanlık, 『Oburluğu』kusursuz bir mükemmeliyetle resmediyordu.

 

Elbette Ram da bu durumdan hoşnut değildi. Karşılık vermeye çabalıyordu.

 

Subaru’nun sırtlanabileceği kadarıyla zincirlerini gevşetiyor, gücünü yirmi otuz saniyeden fazla kullanmamak şeklinde koyduğu sınırı aşarak bu sefer rakibinin hayatını kesin olarak sonlandırabilecek bir güç adıyordu.

 

Fakat hiç şansı yoktu. Ona hiçbir şekilde rakip olamazmış gibi görünüyordu.

 

Ley: “Nee-sama, nee-sama, bu ifade nee-sama’ya hiç yakışmıyor.”

 

Ram: “ーー~hk.”

 

Sivrilen dudaklara ve muhtaç bir ifadeye sahip kız kardeşinden gelen yumruk, hatasını düzeltmesini sağlamıştı.

 

Yüzü delinerek fırlatılan, ardındaki duvara çarpan Ram, bir şekilde o kafirin önünde yığılıp kalmamanın gururunu taşıyordu. Lakin şu anda yalnızca bu bile tüm gücünü alıyordu, işte içerisinde bulunduğu koşullar bu şekildeydi.

 

Bu canavarla çarpışmaya başlayalı ne kadar olmuştu?

 

On saniye, yirmi saniye, en başta koyduğu zaman sınırını fazlasıyla aştığı kesindi. Onun hissettiği zamanın bir önemi yoktu, gerçek süreyi hesap etmek gibi bir lüksü de.

 

Ortadaki en uğursuz konu, kaçmanın mümkün olup olmadığı sorusuydu.

 

Tüm saldırıları üstlenen bir yedek oyuncak bebek misali hareket ederek Patrasche ve Rem’in geri çekilişini desteklemişti.

 

Belki de amaçladığı şey buydu ama kafasına onca darbe yedikten sonra bunu bile net olarak anımsayamıyordu.

 

Bedeni ağırlaşmıştı. Nefes almak zorlaşmıştı. Başı ağrıyor, boğazı kuruyor, uzuvları uyuşuyor, alnındaki eski yaradan kanlar fışkırıyordu. Suratındaki renksiz, beyaz yaradan boylamasına bir kesikmişçesine kanlar akıyordu.

 

Ley: “ーーBöylesine pis bir şeyle, olmaz.”

 

Kana bulanmış yüz, bir kez daha bir yumruk yedi.

 

Tek bir darbeyle yıkanan bedeni kaydı ve en sonunda dizleri vücut ağırlığını taşıma kapasitesini yitirdi. Yana doğru devrildiği sıradaysa belli belirsiz bir “hayır” sesi araya girdi ve bir tekme savruldu.

 

O tekmeyi savunmasızca göğsüyle karşılayan Ram, göğüs kemiği çatırdayarak duvara tosladı.

 

Ve sağlam bir yapı olduğu varsayılan Pleiades Gözcü Kulesi, kimseler farkına varmadan sağlamlığından koparak salt hammaddeye yaraşır bir esnekliğe kavuştu.

 

Başka bir deyişle, Ram’a yönelik hiddet ve saldırıların tadına bakan duvar, en sonunda parçalandı.

 

O taş duvarın içerisinden geçen Ram da koridorun karşı tarafına yığılıp kaldı.

 

Şiddetli bir şekilde kan ve unsu bir doku kusarken etrafı kalın toz bulutlarıyla kaplandı. İşte o anda kırık kemikleri ve parçalanmış etinden her birinin en baskın ses olmaya çalıştığı bir gıcırtı orkestrası yükseldi.

 

Kafasını çeviren Ram, çakıldığı yerin tamı tamına hangi nokta olduğunu anlamaya çalıştı.

 

Ram: “ーーAh.”

 

Ve boğazından boğuk, kısık bir ses kaçtı.

 

Umutsuzluk veya eksiklik hissiyatıyla karıştırılabilir bir sesti.

 

Çünkü Ram’ın yığılıp kaldığı koridorda gördüğü manzara, Patrasche ve Rem’in uzaklaşan bedenleriydi.

 

Ve en iyi ihtimalle yirmi otuz metre uzaktaydılarーー Ram’ın kazandırdığı ve ıstırabıyla önemli ölçüde uzayan, öyle hissettiren süre, on saniyeden ibaretti.

 

Ley: “Nee-sama, nee-sama, sağlam mısın?”

 

Parçalanmış duvardan geçmeden arsızca Ram’ın güvende olup olmadığını sorgulayan Batenkaitos, koridorun etrafından dolanarak Ram’a doğru ilerledi.

 

Kolunu tutan Ram, geçici de olsa bir şekilde ayaklanmayı başardı.

 

Ve vücudunu duvara yaslayarak iyice güçsüz düşmüş olan Patrasche’yle bakıştı.

 

“ーーDodogyuuun”

 

Ram: “……Evet, anlaşıldı. Her şey sona erdiğinde birlikte Subaru’yu cezalandıralım.”

 

İşin doğrusu Patrasche’nin ne anlatmak istediğinden bihaberdi.

 

Ancak kara Yer Ejderinin onu düzeltmek için hiçbir çabada bulunmayışı, Ram’ın tepkisinin hatalı olmadığını kanıtlıyordu.

 

Ram: “ーーーー”

 

Ram, yaptıklarının geri teptiğini kabullenmek durumundaydı.

 

Batenkaitos’u en başta öldürmeyişi her şeyin tetikleyicisi olmuştu.

 

Bu hatadan dönmeye çalışırken bu sefer de canını alma amaçlı bir mücadeleye girmişti fakat ölümün kıyısından dönmüş olan Batenkaitos, kendisi için en uygun çözümü bulmuştu.

 

Bunun sonucunda uykudaki kız kardeşinin canlı bedeni ele geçirildiğinde de Ram, kendisini bir kargaşanın içerisinde, acımasızca bir saldırıyla karşı karşıya bulmuştu.

 

Elindeki tüm kozları tüketmiş, çektiği koz da ona ihanet etmişti.

 

Birçok açıdan üstün olduğunun bilincindeyken aynı zamanda belirli bir açıdan çaresizce bir kıtlık içerisinde olduğunun da bilincindeydi.

 

ーーZamanın tevafuku.

 

Boynuzu kesildiği ve Oni Klanından ayrıldığı günden bu yana yolundan şaşmamıştı.

 

Her şeyden öte Ram, o yola fazla bağlıydı. Koca dünyada bunu en sakıncalı bulan kişi bizzat Ram’ın kendisiydi.

 

Yine de kaderin işi ya, şu anda boynuzunu özlememek elinde değildi.

 

ーーYo, bu söylem doğru olmazdı. Doğrusunu söylemek gerekirse bir boynuza sahipti.

 

O boynuz şu anda Ram’la birlikte, onun erişim sınırlarındaydı. Her daim yanında taşıyıp kullandığı değneğiーー o değneğin temelinde Ram’ın kırık boynuzu kullanılmıştı.

 

Boynuz, Oni klanı üyelerinin inatçı bedenlerinin ihtiyaç duyduğu manayı verimli bir şekilde toplayan çok önemli bir organdı.

 

Bu nedenle Ram’ın büyü yapmak için katalizör olarak kullanma konusunda daha çok alışkın olduğu bir nesne yoktu.

 

İşte bu amaçla Roswaal, boynuzu geri alma zahmetine katlanmış ve Ram’a bu değneği yapmıştı.

 

Değneğinde ya da kafasında olması, boynuzun pozisyonundaki bu basit değişiklik öyle muazzam birーー

 

Öyle muazzam birーー

 

Ram: “ーーーー”

 

Boynuzu üzerine düşünen Ram’ın zihninde ansızın belirli bir düşünce şekillendi.

 

Bu düşünce, boynuzunun varlığı ve yokluğu üzerine kafa yoruşunun, zamanında Batenkaitos’a üstün geldiği gerçeğini ve mevcut durumun üstesinden gelme olasılığını düşünerek tüm bunları birbirine bağlayışının sonucuydu.

 

Boynuzu kırılmış olan Ram ve uykuda olmayı sürdüren Rem.

 

İkincisi neticeyle ilişkiliydi, o neticenin sebebiyse ilkiydi. ーーPeki Roswaal, neden Ram’ı yanına almıştı?

 

Ram, Roswaal’ın kendisine biçtiği görevin bilincindeydi.

 

Roswaal’ın bu yolla gerçekleştirmeye çalıştığı plandan da haberdardı.

 

Ram, onun bu amaç uğruna gerekli olduğunu, her şeyin zamanı geldiğinde doğal bir şekilde gerçekleşeceğini ve Roswaal’ın bunun için gerekenleri bildiğini de duymuştu.

 

Bu nedenle kasıtlı olarak zamanı gelene dek bu konuyu sorgulamamaya niyet etmişti.

 

Fakat tam da şu anda, kendisinin, uyumaya devam eden Rem’in ve iki kız kardeş hatırına çarpışan Patrasche’nin hayatta kalabilmesi için gerekli olan bir düşünce, zihninde belirmişti.

 

Fena halde akıl almaz bir ihtimaldi.

 

Bununla birlikte kalbi, inandırıcı ve makul olduğunu da iletiyordu.

 

Ram’ın aşık olduğu Roswaal L. Mathers olsaydıーー

 

Ram: “İnsanüstü denilmeye yaraşır cesaretiyle bunu yapacağı kesindi.”

 

Ağzından bu kelimeler dökülen Ram, titreyen elleriyle uyluğundaki değneği çekti.

 

On yıldır elinde olan değneğe baktı, sonra da onu şiddetle duvara geçirdi.

 

Parçalanmış değneğin içerisinden de Ram’ın uzun bir zamandır görmemiş olduğu bir şey fırladı.

 

ーーVe tıpkı eski günlerdeki gibi nahoş denilebilecek bir şekilde döndükçe döndü.

 

△▼△▼△▼△

 

Batenkaitos, koridoru kaplayan renksiz tozları eliyle temizleyerek kararlı bir şekilde öne çıktı.

 

Gereğinden fazla gürültü yapmamak adına vakur tavırlarla, zarif bir şekilde yürümek hizmetçilere has görgü kuralları arasındaydı ve efendilerini utandırmamak adına asgari özen gösterirlerdi.

 

O dumanların ötesinde biricik ablası yatıyor olmalıydı.

 

Onun büründüğü çeşitli ifadeleri görmek istiyordu. Güçlü duygular yayan, alev alev yanan açık kırmızı gözlerinin içine doğrudan bakabilmeyi diliyordu.

 

Bir sevginin uyanışı olarak algılanabilecek kararlı arzusu bu şekildeydi.

 

Ley: “Oh amanın.”

 

“ーーDodogyuuun!!”

 

Tozların ötesinde gördüğü ilk şey, ayaklarını sürüyen kara Yer Ejderi oldu.

 

Nee-sama’sıyla yaptığı sohbet ve temas esnasında Yer Ejderi, kimsecikler farkına varmadan görüş alanından çıkmıştı. O özellikle ilgisini çeken bir şey olmasa da Yer Ejderinin beraberindeki varoluşla ilgili yerine getirmesi gereken bir görev vardı.

 

Nee-sama'nın zihnini hazırlıksız yakalayan o varoluşu silmek istiyordu.

 

Nee-sama'dan nee-sama diye bahseden ve onu özleyen tek kişinin kendisi olması yeterliydi. Nee-sama yalnızca kendisine aitti.

 

Ley: “Ah, işte burada.”

 

Kıvrılıp bükülen Yer Ejderinin karşı tarafında, duvarın yanından sarkmış halde bir 『Uyuyan Güzel』yatıyordu.

 

Vücudu ideal oranda kaldırıldığında boğazdan kalbi hedeflemek kolay olacaktı. Bu yaşama hemen son vermeli, ana yemeği olan nee-sama’ya geçmeliydi.

 

Ancak Batenkaitos,『Uyuyan Güzele』yaklaşırken bir şeyi fark etti.

 

ーーGenç kızın gözleri önüne dönük, mavi saçlarla taçlandırılmış kafasında belli belirsiz ve gelip geçici bir ışıltı yer alıyordu.

 

O parıltının kimliği, bir an için kafasını karıştırdı.

 

Ancak bunun mümkün olmadığını söyleyerek idrak ettiği yanıtı reddetti.

 

Uykudaki genç kızın bunu gerçekleştirme ihtimaliーー

 

Ram: “Bir düzeltme yapacağım.”

 

Ley: “ーー~hk, nee-sa-”

 

Ram: “Ram zamanın tevafukuna sahip olmadığını düşünüyordu. ーーAma yanılıyormuş.”

 

Duyduğu sesin sahibine seslenmek istediyse de başaramadı.

 

Onu aşan bir darbe, Batenkaitos’un suratına indi. Şaşkınlığın ve hemen ardından kendisini delip geçen şokun da etkisiyle yürümüş olduğu koridorun aksi istikametine itildi.

 

Ley: “~~tsu!?”

 

O aşırı güç birikimini öldüremeyen Batenkaitos, durana dek iki defa duvara tosladı.

 

Istırap ve acıdan önce sersemlik gelirken anında ayaklansa da hemen sonrasında hasarın ağırlığı karşısında diz çöktü. Vücudunu tam merkezine dek paramparça eden sağlam bir darbe almıştı.

 

Neler olduğunu merak eden Batenkaitos’un tatlı, sevilesi suratına şaşkın bir ifade yerleşirkenーー

 

Ram: “Görünüşe göre gökler bile Ram ve Rem'in sevimliliğine sırılsıklam aşık.”

 

Diyen Ram’ın paramparça ettiği duvardaki deliği tozlar kapladı ve Batenkaitos görüşünü o noktaya odaklamaya çalışsa da suratı, Ram’ın sesi bile geride bırakan bir hızla inen avcuyla kavrandı.

 

Ve o yakınlıktan yanaklarıyla çenesini sıkıca kavrayan rakibine bakarakーー

 

Ley: “Nee, -sama……”

 

Ram: “Maalesef Ram’ın kız kardeşi içeride uykuda. Ram bunu『Sinestezi』sayesinde kesin olarak biliyor.”

 

Ley: “Sines, ne……?”

 

Ram: “『Sinestezi』. Ram ve Rem ikiz kardeşlerdi, değil mi? Dolayısıyla sevinç ve öfke, üzüntü veya acı gibi şeyleri paylaşabiliyoruz. ーーKırılmış bir boynuzun yeniden aktive edilmesini ve bunun geri tepişini de.”

 

Bunun ne anlama geldiğini tam olarak anlayamıyordu.

 

Yalnızca o gözlerle gördüğü şey doğrulanıyordu.

 

Ayakları yerden kesilmeden önce duvara yaslanmış 『Uyuyan Güzelin』 alnında gözlemlediği şey, beyaz bir boynuzduーー yani o Oni kızın doğuştan sahip olarak ablasından üstün olmasını sağlayan tek şey.

 

İşte o şeyin var olmasının, o şeyin ışıldamasının, o şeyin iletişim kurmasının geldiği anlam…

 

Ram: “Barusu'nun planının bir ipucu olması can sıkıcı olsa da sorun değil.”

 

Ley: “Subaru-kun, ne yaptı……”

 

Ram: “ーーO suratla ve o sesle Barusu’nun adını zikretmeye bir son ver lütfen.”

 

Ley: “ーー~tsu!!”

 

İşte o anda suratı kavranan ve bedeni yukarı kaldırılan Batenkaitos, büyük bir hırsla yere çakıldı.

 

Gergin bir halde kol ve bacaklarını savurdu. Ram ise teyit edercesine yumruğunu açıp sıktı, bu esnada alnındaki yaradan muazzam miktarda kan dökülüyordu.

 

Ancak o kan çağlayanını can sıkıcı bir şey olarak algılamaktan ziyade kabullenişiyle dudakları gevşedi.

 

Bu kan ve acı, yok olmuş bir bağın varlığını kanıtlıyordu adeta.

 

Ram: “Karanlık bir boşlukta doğanlar, o karanlık boşluğa geri dönsünler lütfen. Ağlamalar eşliğinde doğduysan, ağlamalar eşliğinde geber lütfen.”

 

Alnında biriken kanları avcuyla silen Ram, açık kırmızı gözlerini Batenkaitos’a çevirdi.

 

Batenkaitos ise o gözlerde şiddetli bir duygunun belirmesini dileyerek o ana kadarki her şeyi bir araya getirdi.

 

ーーVe Ram, dondurucu soğukluktaki gözlerini『Oburluk』Günahı Başpiskoposuna dikmiş halde şöyle dedi:

 

Ram: “Oni Tanrısının reenkarnasyonu. Ram bundan hiçbir zaman hoşlanmamış olsa da yalnızca bugün için onu canlandıracak. ーーRam’ın tatlı mı tatlı kız kardeşinin taklitçisi, bu defa paramparça olacağından emin olabilirsin.”

 

#Julius’un ani güçlenişi ve özgüvenli sözlerinden sonra sıra Ram’a geldi. Kardeşinin var olan boynuzu ve aralarındaki bağlantıyla kendi değneğindeki boynuzunun kalıntılarını bir şekilde kullanarak boynuzluymuşçasına savaşacak herhalde. Hem de ona ‘her şeye kadir’ olduğunu hissettiren Oni Tanrısının reenkarnasyonunu canlandırarak. Nasıl bir mücadele okuyacağımızı merak ediyorum doğrusu. Ama sıradaki bölümde farklı bir cepheye geçeceğiz, hadi orada görüşmek üzere!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr