Flop: [――Bayım, böyle somurtman hiç hoş değil.]
Subaru: [――――]
Flop: [Gülümsemeye vakti olmayanın yüzüne şans da gülmez. Şimdi yolculuğun için yoldaşlar bulmayı deneyecektin, değil mi? Yani iyi birini bulmalısın.]
Subaru’nun önündeki Flop, parmağıyla alnını işaret ederek böyle söyledi.
Adamın hareketlerini izleyen Subaru’ysa hızla iki elini de boynuna götürdü. O sıcaklığı da ellerinden giden hayatın ısısını da hissetmiyordu. Her kalp atışıyla kanların fışkırdığı hissini de.
Canının bedenini terk edişini, yaklaşan Ölümün çaresizliğinin nabzını.
Flop: [Hal böyleyse, alnındaki o kırışıklıkları ortadan kaldır… Mesele nedir, Bayım, betin benzin attı?]
Subaru’nun sessizliğini koruduğunu gören Flop, şaşırmış ve endişelenmiş gibi duruyordu.
Subaru’ysa onun bu dürüst bakışlarına rağmen az önce boğazının kesildiğini anımsıyordu.
Aynen öyle, boğazı kesilmişti.
Boğazı kesilmiş, kanlar fışkırmıştı, içgüdüleri kaçması için alarm vermişti, bununla birlikte alarm seslerini işitse de işitmese de o ana geri dönmüştü.
Başka bir deyişle, ölmüştü. Bir kez daha Ölümden Dönmüştü.
Bunun yanı sıra bu seferki, başlangıçtaki o ani ölümden farklıydı. Daha aşikar, daha düşmancaydı.
Subaru: […Bvaah]
Ellerini boğazına götüren Subaru, bir anda nefes almayı unutmuş olduğunu hatırladı. Omuzlarını kaldırdı, derin nefesler eşliğinde indirdi. Bu esnada Flop omzuna dokunup iyi misin dese de yanıt vermesi mümkün değildi.
Orada kalması da mümkün değildi.
Subaru: [Haah, Flop-san, bugün, Feng Shui için, korkunç bir gün. Hadi bir an önce geri dönelim…!]
Flop: [Fuusooey? Her neyse, bu solgunluğa biraz dinlenmek iyi…]
Subaru: [Yo, dinlenmek zaman kaybı olur! Bu, Rem’in elini tutmadan geçmeyecek bir nöbet!]
Flop: [Ö-öyle mi… Ne büyük sevgiymiş!]
Subaru kalbinde yanıp tutuşan bir tedirginlik ve aciliyetle saçma sapan sözler sarf etse de iyi huylu Flop, atmosferdense kelimelerin içeriğine önem verdi.
Omzunu kavrayan el tutulurken Flop, şaşkınlık içerisinde başını sallayıp onay verdi. Flop’un elini omzundan indiren Subaru’ysa ileri mi yoksa geri mi gitmesi gerektiği konusunda tereddüt etti.
İleri giderse rotasında ilerliyor olacak ama geri dönerse boğazının kesildiği yerden geçecekti.
Hangi yöne giderse gitsin hayatının tehlikede olacağı bir çıkmazın içerisinde olduğunu hissediyordu, bu yüzden ileri veya geri gitmeyecek, başka bir ara sokaktan ana caddeye sapacaktı.
Geçen sefer başarısız olmuştu ama rakibi bu defa onu öldürmesin diye uğraşacaktı――Yo, Subaru’yu halkın gözü önünde öldüremezdi. Eğer onu uyarmak istiyorsa, ana yola çıkması şarttı.
Flop: [Bayım! Elin acayip soğumuş! Hanımının bir an önce onu ısıtmasını sağlamalıyız!]
Subaru: [Ahh, evet, bir an önce Rem’in yüzünü görmek isterim.]
Amaçladığı şeyi yerine getirmeden geri dönerse uğrayacağı hakaretleri umursamıyordu.
Her halükarda, Rem’in olduğu yere――
Subaru: [――Yo.]
Geri dönebilir miydi? Subaru’nun aklından bu soru geçti.
Henüz düşmanının gerçek doğasını çözememişken Rem’in yanına dönmenin doğuracağı tehlikeyi düşündü. Rakibinin onu hedef almaya ne zaman başladığından bihaberdi ama hana geri dönerse düşmanına kibarca konumunu açıklamış olabilirdi.
Subaru: [――――]
Düşüncesizliğine lanetler okuyan Subaru dudağını ısırdı ve aynı saniyede görüş alanı açıldı.
Ara sokaktan çıkan Subaru ve Flop ikilisi şehrin ana sokaklarına ulaşmayı başarmıştı. Sağda solda gelip giden insanların sayısı bir metropolle kıyaslanamayacak düzeyde olsa da sığınağı andıran barların bulunduğu ara sokaklardan çok daha iyi olduğu kesindi.
Yine de insan kalabalığına karışmak da biraz cesaret isterdi. Bundan kaçınmak için sıradaki eylemleri adına bir kılavuz belirlemesi gerekecekti.
Flop: [Bu sokağa çıktıysak han şuracıkta olmalı. Öyleyse bu taraftan…]
Subaru: [Yo, olmaz, Flop-san! Hana geri dönemeyiz. Rem’i görmeye gitmek gibi bir şeyin affı olamaz!]
Flop: [Az önce söylediklerinden farklı değil mi bu lafların?!]
Davranışları onu duygusal olarak dengesiz biri gibi gösterse de az önceki kaygıları onu Rem’in yanına dönemez hale getirmişti. Bununla birlikte hiçbir bilgi vermeden Flop’u manipüle edip durması da nankörlük olurdu.
Ama kendisini anlaması için ona ne söyleyebilirdi ki?
Emilia Kampının üyesi de değildi, Anastasia veya Julius gibi uzun süreli bir yol arkadaşı da. Subaru'nun fikrini ciddiye almasını sağlayacak hiçbir ikna gücü veya gerekçesi de yoktu.
Umutlarını Flop’un doğuştan gelen iyiliğine bağlamak çok fazla şey beklemek olurdu.
Subaru: [Lanet olsun…!]
Subaru’nun eli, mevcut çıkmazı kırmak için fazla yetersizdi.
Kıymetlisi Rem’den ayrı düşmüştü ve tuhaf bir şehirde avlanıyordu. Erdemli Flop’la birlikte olsa da yandaşı mücadele gücünden yoksundu. Subaru’nun da sergileyecek güçlü bir noktası yoktu.
Kendisine saldıran kişinin kimliğini bilmezken kime karşı temkinli olması gerektiğini de bilemiyordu.
Subaru: [Yok artık, avcı olabilir mi…!?]
Rakibini görünmez bir suikastçı olarak tanımlayan Subaru’nun aklına gelen ilk olasılık, onun Avcı olabileceğiydi.
Avcı, Subaru’yu bir kez Buddheim Ormanında öldüren, bir kez de Rem’le birlikteyken hedef alan tehlikeli biriydi. Nihayetinde bir kez daha karşılaşmamışlardı ama ya hala büyük bir titizlikle Subaru’yu avlamayı sürdürüyorduysa?
Buddheim Ormanı, askeri kamp ve Shudraq Köyü, her birinde Subaru’yla birlikte hareket eden birileri olmuştu. Ve Avcı, savaşmaya hazır rakiplere bulaşmaktan kaçınmak adına Subaru’nun güçsüz Flop’la birlik olacağı ana dek beklemiş olabilirdi.
Subaru: [Durum buysa, avını kaybetmiş bir ayının azmine sahipsin demektir. Beni hedeflemek için bu kadar ileri gitmenin sebebi nedir? Benim neyim var da…]
Flop: [Bayım? İyi misin? Neden bu kadar endişelisin? Yardım edebileceğim bir şeyse bana anlatmayı deneyebilirsin. Tuhaf davranıyorsun.]
Subaru: [Flop-san…]
Subaru siniri bozulmuş şekilde sağına soluna bakarken Flop, bu şekilde seslendi.
Tam karşısına geçmiş şekilde omuzlarını tutan Flop’un içten bakışları ve teklifi, Subaru’da ona bel bağlama isteği uyandırıyor ve onun iyiliğine kumar oynamayı deneyip denememeyi ciddi ciddi değerlendiriyordu.
Söz konusu Flop’sa, Subaru’ya inanacak ve el uzatacak inanca sahip olabilirdi.
Subaru: [Flop-san, sana bel bağlayıp durduğum için üzgünüm ama senden bir şey isteyebilir miyim?]
Flop: [Ah, tabii ki, elbette! Ben yardım edemesem bile kardeşim edebilir. Sonuçta kardeşim ve ben, birbirimizin zayıf noktalarını telafi edecek tarzda bir bağa sahibiz, bunu biliyorsun.]
Subaru: [Dürüst olmak gerekirse bu ikiniz arasında Medium-san’a daha uygun bir mesele olabilir ama…]
Rakibi merhametsizce şiddete başvurursa Subaru’nun da daha büyük bir güçle karşılık vermekten başka şansı olmayabilirdi. Ve Medium’un gücü, Subaru’dan da Flop’tan da çok daha fazlaydı.
Bunu aklında tutan Subaru, durumu Flop’a açıklamayı deneyecekti. İlk olarak Ölümden Dönüş meselesini gizlemesi ve birinin dur durak bilmeksizin kendisini hedef aldığını açıklaması gerekecekti.
Subaru: [Aslına bakarsan, şu anda birileri…]
Flop: [――Bu da ne?]
Subaru: [Ha?]
Ölümden Dönüşten bahsetme cezasını tetiklememek konusunda dikkatli olarak kararını veren Subaru, Flop’a koşullardan bahsetmeyi deneyecekti.
Ancak tam da ağzını açacakken Flop’un bakışları yanlış istikamete çevrildi. Ve şekilli kaşları kalktı, sokağa bakan gözleri kısıldı.
Bu tepkiyle bir şeyler fark etmiş gibi görünürken Subaru da geç de olsa aynı şeyin farkına vardı.
Subaru: [――Hk]
Uzaklarda birileri çığlık atıyordu.
Tek bir kişi de değil, birkaç kişinin çığlıkları ve öfkeli kükreyişleri yükseliyordu. Derken o sesler aciliyetle yükseldi ve çığlıktan farklı sesler çoğaldı――
Flop: [N――!?]
Gözleri irileşen Flop’un boğazı tıkanırken Subaru da onunla aynı yöne döndü.
Ve Flop’un gördüğü şeye tanık olan Subaru’nun karşısındaki manzara, nutkunun tutulmasına yol açtı.
――Devasa bir tekerlek, Flop ve Subaru’ya doğru ilerliyordu.
Flop: [Bayım, dikkat e――]
Flop’sun sesi haddinden erken kesilirken darbe, Subaru’nun tüm bedenini yoğun bir şekilde sarstı. Bedeni tam anlamıyla uçurularak sert zemine çarptı ve defalarca yuvarlandı.
Momentum bununla da sonlanmayınca bir duvara tosladı. Ama bu da son olmadı. ――Çöküp kalan Subaru’ya ardı ardına darbeler geldikçe geldi ve bedeni bir kez daha havaya uçuruldu.
Subaru: [――a, guh]
Taklalar atmaya ve yuvarlanmaya zorlanan Subaru’nun bedeninin yere son çarpışıyla görüşü karardı.
Bu gökyüzünün bir anda bulutlarla kaplanması şeklinde bir kararma değildi. Başka bir şeydi, görüşünü başka bir sebeple yitirmişti. Sebebini bilmiyordu ve öğrense bile bundan bir hayır gelmeyecekti.
Ama söyleyebileceği bir şey varsa o da――
Subaru: [Ö-ölü…]
Ölüm, Subaru’nun bedenindeki her bir hücrenin içgüdülerine ilan ettiği şey buydu.
Bu noktaya dek Ölümü otuzdan fazla kez deneyimlemiş biri olarak Subaru, bedeninin hayatını kaybetmeden önce daha ne kadar hasar alabileceğinin az çok bilincindeydi.
Ve bu defa, dayanabileceği sınırı aştığı ortadaydı.
Subaru: [――――]
İltihaplı bir acıydı.
Yine de bölgesel bir acıya kıyasla bambaşka düzeyde bir şeydi. Bu acı, tüm bedenini sarmıştı. Öyle ki Subaru isimli varlık, acı denen fenomenle senkronize olmuştu.
Evet, bu bölgesel bir acıdan ibaret değildi. Natsuki Subaru, Acının ta kendisiydi. O, acı olmuştu, dolayısıyla acı içerisinde olması çok doğaldı. Acının bir yere gideceği yoktu.
Uzaklardan gelen kulak çınlaması veya tren düdüğüne benzer bir ses, kafasının içerisinde yankılanıyordu.
Tüm bunların ortasında işitilebilir sesler, insanların bir girdaba doğru savrulan neşe ve kederleriydi――yo, neşe yoktu. Tantana demek daha uygun kaçardı. Tantana, ha. Ne kelimeydi ama.
Bu seslerin yankılarının aksine, gerçekleşen olaylar son derece vahimdi.
Subaru: [Ahii, ouh, ah…]
Subaru, herhangi bir hece üretemiyordu.
Kelimeleri telaffuz etmeye çalışan ağzı paramparçaydı. Herhangi bir dişi kalmadığı için iyi hava alıyordu. Ama bir yerler yırtılmıştı ve o havayı kaçırıyordu. Kan, ses ve acı vardı.
Bir şey, bir şey, bir şey――
Subaru: [Oh, ah]
Bir şeyler bir kez daha Natsuki Subaru’yu öldürmüştü.
#Subaru’yu her defasında aynı kişi mi öldürüyor? Yöntemler nasıl ve neden bu kadar farklı? O kişi gerçekten Avcı mı? Her kimse Subaru’yla ne derdi var? Bir sürü soru birikti yine. Bakalım Subaru bu defa farklı bir çözüm bulup kurtulabilecek mi, yoksa ölümler biriktikçe birikecek mi! Hadi bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..