Emilia’nın gergin sözlerinin ardından Roswaal, oldukça düşüncesizce sözler sarf etmişti. Onun gözlerinin dolduğunu gören Subaru, bir anda Roswaal’a dönüp ağzını açtı ama,
[Garfiel: Bu işi burda kesmeye ne dersiniz dostum. Yaralı bi adama bu kadar sert davranmamalısınız. Koşan benekli gaga artık ısındı, di mi ama?]
[Subaru: Ne yazık ki haklısın galiba… ne kadar söylediklerinin tamamını anlamasam da. Ancak bu sadece ufak bir şikayet, aramızda anlaşılabilir bir iletişim kurduk, değil mi?]
Omzunun arkasına bakan Subaru, kapıya yaslanıp dişlerini sergileyen Garfiel’i gördü ve omuz silkti. Bu tepkiyi gören Garfiel, dişleriyle bir şey öğütür gibi sesler çıkarıp odanın çevresine baktı.
[Garfiel: Ninenin evi muhtemelen burdaki en geniş ve uygun ev, ama bu kadar insanla sıkış tepiş olmuş ha. Demek ki geveze çocuğu geride bırakmakla iyi yapmışım.]
[Subaru: Şimdi sen bahsedince aklıma geldi, ne zamandır Otto’yu görmüyorum… Eve mi gitti? Yedin mi onu? ]
Emilia, Subaru’nun sorusu yüzünden şoka girmişken, Garfiel gürültüyle kahkaha attı ve Subaru’nun dizine mükemmel bir şaka duymuş gibi, bir tokat geçirdi.
[Garfiel: Bende bi otoburun kanı var, ama sanırım onu yemezdim. Özellikle de onu yerken daha da gürültücü olacağını düşündüğüm için. Ejder ve arabayla ilgili bi şeylerden endişeleniyomuş galiba ama …… Bi iki bahane salladı gitti. ]
Garfiel bir koluyla uzanarak duvarın yanındaki sandalyeyi kendine çekti ve yayılarak oturdu. Yanında kendisini izleyen Ram’a döndü.
[Garfiel: Çay?]
[Ram: Dışarı çıkıp dökülen yapraklardan biraz toplayacağım o yüzden lütfen beni bekler misin?]
[Subaru: Aslında bir tahminim var, ama o dökülen yapraklarla ne yapacaksın?]
[Ram: Ne koku ne de lezzeti anlamayan insanlar için kıymetli çay yapraklarını israf etme niyetim yok. Ram’ın cevabı bu.]
Bunu soğukkanlılıkla ifade ettikten sonra Ram, ağır ağır binanın dışına çıktı.
Subaru arkasından bir parmağını uzatıp Ram’ı işaret ederek Garfiel’a [Onun neyini seviyorsun?] diye sordu.
[Garfiel: Güçlü iradeli kadınlar kovalamaya değer diil mi? Ayrıca bi erkek olarak, mükemmel bir dişiye güçlü bi şekilde bağlanmak çok da garip olmasa gerek.]
[Subaru: Erkekler veya dişiler diye bir ayrıma gerek yok burda tavuk ayırmıyoruz, o yüzden bunu kullanma. Her şeye rağmen Ram doğru düzgün genç bir kadın. Ona böyle seslenmen……]
[Garfiel: Haa? Ne diyon sen? Ona her kadının kendisine davranılmasını istediği gibi davranıyorum yeeah? Ayrıca ondan önce……]
Subaru alışılmadık konuşma biçimiyle ilgili dürüst önerilerini sunarken Garfiel, kaşlarını çattı, sanki bir şey fark etmiş gibiydi. Ardından suratı hoşnutsuz bir ifadeyle doldu, kılıçlarını kuşanmış gibi bir bakışla yataktaki Roswaal’a döndü.
[Garfiel: Lan oç , daha onlara söylemedin mi yoksa? Belaya giren sadece sen olsaydın şakaymış gibi davranırdım ama o yarı-elf ….. Emilia-sama geldiğinden beri olay tamamen değişti.]
[Emilia: ――Eh?]
Garfiel rahatsızlığını ciddi bir şekilde dışa vurmuştu. Emilia, onun ağzından kendi ismi çıktığında oldukça şaşırdı. Ama Garfiel, onun şaşkınlığını umursamadan daha da sinirli bir şekilde konuşmaya devam etti.
[Garfiel: Emilia-sama sığınağa girdiği an bu bokluğa girdik biliyosun. Bu konuda napcaksın? Daha esas konuya bile girmedin. Buraya aylak aylak takılmaya mı geldiniz puşt?]
Sözlerinin ilk yarısı direkt olarak Roswaal’a gelse de Subaru ve Emilia da bu sözleri tamamen sessiz karşıladı. Sonrasında Emilia’ya çevirdiği asabi bakışlarıysa kesinlikle gülünecek bir mesele değildi. Subaru sanki kızı korumak ister gibi omuzlarını yaklaştırdı ve bir adım öne çıktı.
[Subaru: Dur bakalım. Sinirlendiğini anlıyorum ama sebebi hakkında en ufak bir fikrim yok. Böyle fikirsiz birine karşı konuştukça giderek daha çok sinirleneceksin, haksız mıyım?]
[Garfiel: Ama beni kızdıran da bu zaten. Her şeyin odağı olan kişinin hiçbir şey bilmemesi ……]
[Subaru: Ama ‘’ Her şeyin odağı olan kişinin’’ hiçbir şey bilmemesinin nedeni sen ve Roswaal değil misiniz? Madem bu problem seni bu kadar endişelendiriyor ve bu konuda bir şey yapmak istiyorsun o zaman bizi aydınlat. Hiçbir şey açıklamadan bizden anlamamızı beklemen seni daha önce olduğun o utanmaz haline geri çevirecek.]
Subaru onunla yüzleşirken Garfiel’in yarattığı baskının iyice farklı bir aşamaya geçtiğini farketti. Boy bos olarak Subaru’dan küçüktü ve şu anda oturduğu için iyice ufak görünüyordu. Buna rağmen küçüklüğü neredeyse fark edilemezdi. Kendisinden gelen baskının yoğunluğunu düşününce Subaru'ya kocaman bir kaya gibi görünüyordu.
Bunu bilen Subaru da bir ödlek olarak tam kendisinden beklenildiği gibi bir adım geri çekildi.
Ama,
[Emilia: Subaru…]
Subaru narin bir parmağın koluna dokunduğunu hissetti. Kulaklarına giren ses ona güven veriyordu, titreyen dizlerine güç oluyordu.
Emilia arkasındaydı. Ona olan güveni tartışılmazdı.
Onun önünde dizlerinin bağının çözülmesi gibi ezikçe bir şey yapabilir miydi?
[Garfiel: ――Tch]
Bir süre sessizce birbirlerine baktılar, bakışlarını ilk çeviren Garfiel oldu. Koltuğunda iyice yaslanarak parmağını altın sarısı saçlarına değdirip kaşınmaya başladı.
[Garfiel: Aaah! Biliyorum dostum sadece hıncımı senden çıkardım. Patladım, özür dilerim dedim ya, oy!]
[Subaru: Hayır, öyle bir şey söylemedin. Ama daha önemlisi, daha önce kimse sana ne kadar sinir bozucu bir kişiliğin olduğunu söylemedi mi?]
Bir anda sinirleniyor, duygusallaşıyor, yine aynı hızla mantığına kavuşup hatalarının farkına varıyordu. Böyle bir karaktere sahip olmanın ne kadar zor olacağını düşünen Suburu alaycı bir gülümseme takındı.
Bunu gören Garfiel uygunsuz bir [Haaa] sesi çıkardı.
[Garfiel: Kapa çeneni tamam sessiz kalcam. Bu yüzden konuşmaya devam edin, çünkü ben dahil olursam konuşma hiçbir yere gitmeyecek ve iyice can sıkıcı olacak.]
[Subaru: Kendini bu kadar iyi tanımana rağmen hiç bir değişiklik yapmadan devam ediyorsun… Bu oldukça harika.]
[Garfiel: Karmaşık şeyleri pek anlamadığım için beni şımartmanın anlamı yok. Tuch]
Subaru’nun öfke modundan hayranlığa geçişini gören Garfiel homurdanmıştı. O anda Ram, elinde dumanı tüten bir bardak çayla içeri girdi.
[Ram: Düşük kalite çayın tanımı tam da bu.]
[Garfiel: İnsanlara bir şeyler verirken daha nazik konuşman gerekmez mi?]
Ram [Öyle mi] der gibi bir bakış atarak çayı Garfiel’e uzattı. Çayı alan Garfiel muhtemelen kaynar halde olsa da tek dikişte bitirdi. Anlaşılan etobur olmasına rağmen pek hassas bir dili yoktu. Onun bardağı tek yudumda boşaltışını gören Ram, derince iç çekti.
[Ram: Her zamanki gibi çaya hiç özen göstermeyen bir adamsın. Bu Ram’a göre değil.]
[Garfiel: Ama bunda sadece yaprak tadı var. Eğer boğazını ıslatasın varsa su da aynı işi görür. Değil mi?]
[Subaru: Çayın yaprak gibi bir tadı olduğuna katılıyorum, ama bu kadar aşırı bir argüman konusunda bazı çekincelerim var. Ram, onun diğer çaydan bir bardak içmesine izin vermeye ne dersin?]
Ram, Subaru’nun isteği üzerine Garfiel’e diğer çaydan uzattı. Çay, ‘’Sonbahar yaprakları‘’na benzer rengiyle titreşiyordu. Bunu uzaktan farkeden Subaru, tavsiye etmekten kendini alamamıştı.
# Subaru'nun Otto konusundaki kayıtsızlığına ve Ram'ın net kabalığına hayranım.
Bunca gizemin arasında birazcık gülebilmek iyi geliyor :)
Gizem demişken, Garfiel'in Roswaal'a ettiği sitem de neydi öyle?
Roswaal'ın anlatmadığı şey ne ve neden en çok da Emilia'yı ilgilendiriyor?
Cevapları almak için, okumaya devam!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..