Cilt 4 Bölüm 11 [ Gururlu, Tembel, Öfkeli ]

avatar
5569 5

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 11 [ Gururlu, Tembel, Öfkeli ]


Çevirmen : Clumsy 

 

 

Ayaklarını basacak bir yeri olmadan, düşerse kesinlikle öleceği bir ortamda, onun dikkatini dağıtacak hiçbir şey yoktu.

 

O anda, Subaru’nun aklını meşgul eden tek şey önünde duran kızdı.―― Beyaz saçlı, beyaz tenli, siyah elbiseli ve siyah gözlü kız.

 

Varlığının yaydığı karşı konulamaz hisler, her şeyden farklı bir aşamadaydı.

Subaru'nun önemsiz varlığı, gözleri, yüreği ve ruhu, görünmeyen parmakların ucunda oynatılıyordu.

 

Bu kaçınılamaz korku karşısında duyguları mühürlenmişti.

 

Nefes alamazdı. Kendi kalp atışlarını hissedemezdi. Soğuk terler bile dökemez, göz kırpamazdı.

Mutlak bir hapis halindeydi.

[Echidna: Oh canım, biraz fazla abartmış olabilirim. Eskiden de ne zaman bir şeyle ilgilensem sonunda kendimi fazla konuşmuş halde bulurdum. Bir cadının doğası başa bela.]

Hala sandalyesinde oturmakta olan Echidna, o anda konuşmasının yarattığı etkileri fark etmişti. Ama Subaru, yine de cadının gözlerindeki karanlığın etkisinden çıkamıyordu.

Hayır, şimdiye kadar bilerek göz ardı ettiği zulüm duygusu, onu gerçekten tanıdığına göre zihnini bir daha terk etmeyecekti.

Aralarındaki dostça iletişim buharlaşmıştı. Subaru önündeki kızı artık aynı gözlerle göremiyordu. Gerçek doğası olan cadılık ortaya çıkmıştı.

[Echidna: Ben canlıyken bu tarz olaylar sık sık başıma gelirdi. Farklı uluslardan insanlar benim bilgeliğimden faydalanmak için gelirdi.…… Ama sanırım sen bana artık gardını almadan bakamayacaksın.]

Siyah gözleriyle Subaru’ya bakarken “Tüh tüh” der gibiydi. Kızın gözlerinde kendi ifadesizliğinin yansımasını gören Subaru titrerken, kız da gülümsedi.

[Echidna: Bu durumda, belki bu fikri beğenirsin?]

[Subaru: ――――eh!?]

Ani bir değişiklik olmuştu.

Gülümseyerek ne olduğunu anlayamayan Subaru’ya baktı ve bir şeyler fısıldadı. Gülümsemesinin karardığını gören Subaru, bir anda nefes nefese kaldı――

 

[Küçük kız: Ne~ye bakıyosun sen ~?]

[Subaru: ……haa?]

[Küçük kız: Eh bana bak~mayı kes~]

Küçük kız bu sözleri söyledikten sonra sallanarak oturdu ve yanaklarını şişirdi.

 

Koyu yeşil saçları omuzlarına kadar inen, elma yanaklı küçük bir kızdı. Açık kestane teniyle tek parça beyaz elbisesi birlikte çok uyumluydu, çocuksu tatlılığı da çevresini aydınlatıyordu. Ve saçlarında oldukça belirgin, çiçek şekilli mavi bir toka vardı.

 

Nasıl bakarsan bak, zararsız, masum bir küçük kızdı. ――az önce Echidna’nın oturduğu yerde oturmuş, kendisine doğru bakıyordu.

[Subaru: Ah, eh, huh? Be-bekle. E-Echidna……? O ne cehenneme gitti? ]

[Küçük kız: Dona? Dona buralarda olmalı ama~ , sen de kimsin~?]

[Subaru: B-ben mi? Benim adım Natsuki Subaru. Buraya davet edilmemiştim, sadece kayboldum, biraz çay içtim ve şimdi geri dönmek üzereydim…… ama sonra evin sahibi bir anda ortadan kayboldu ve beni oldukça zor bir durumda bıraktı……]

[Küçük kız: Ehh~. O zaman~, sana Baru~ diyeceğim.]

Bu kadar sevimli birinden düşmanlık hissetmek zordu, Suburu bu yüzden kendini duruma uymasa da böyle rahatça anlatmıştı. Bunu duyan küçük kız mutlulukla gülümsedi, Subaru’nun kalbini tamamen ısıttı.

Şu ana kadar işler ne kadar zora girmiş olsa da Echidna’nın ortadan kaybolmasıyla ortamdaki baskı kalkmıştı. Olanları sakince düşününce, belki de önündeki bu küçük kız burayı biliyor olabilirdi.

 

Öyle ya da böyle küçük kızın yardımıyla artık kaçabilirdi belki ――ne kadar kızın bunu kaldırıp kaldıramayacağını bilmese de.

 

[Subaru: Peki, hazır büyük kötü hayalet ortadan kaybolmuşken burdan kaçmanın bir yolunu bulalım. Ama adım atacak pek bir yer olmadığını düşününce … belki de önce bana ismini söylemelisin küçük hanım……]

[Küçük kız: Söyle, Baru~, sen kötü bir adam mısın~?]

[Subaru: bana bunu söylersen en azından……Nnee?]

Önündeki küçük kız, yere değmeyen ayaklarını sallıyordu. Saçlarını sallayarak çocukça mırıldandı. [Çü~n~kü]

 

[Küçük kız: Sana soruyorum~ kötü bir adam mısın yoksa değil misin~. Yani sen~?]

[Subaru: Doğası gereği, tüm insanlar hayatta kalmak için başka şeyleri feda eden yaratıklardır. Bu yüzden belki de dünyaya geldiğimiz andan itibaren günahkarızdır. Ama yine de hayatlarımızı yaşarız. Kurban ettiklerimizle belki de çok daha değerli şeyler inşa edilebileceğini bile bile…… Bu tür bir felsefi tartışmanın gerçekten küçük bir kızın anlayabileceği bir şey olmadığını düşündüğüm halde, kastettiğin şey bu muydu?]

[Küçük kız: Um~, duydum ama gerçekten anlamadım~. Peki~, tamam~, bir kontrol edebilirsem~]

Kafası karışık görünen Subaru’ya nazaran kızın kafası daha da karışık gibiydi.

Bu sözlerinden sonra Subaru’nun elini tuttu. Subaru, eline tamamen sarılmış bu ufak ellerde küçük bir kıza ait yumuşaklığı hissetti. Ve bu his ona yeni bir karar verdirdi, ne olursa olsun bu kızı güvenle dışarı çıkaracaktı.

 

[Subaru: Ne kadar Petra’nın etrafında olsam da hala çocuklara bu kadar bağlı olduğumu farkettikçe şaşırıyorum. Eskiden onların çok gürültücü falan olduğunu düşünürdüm ama ……]

[Küçük kız: ――suçlusadeceacıveçileyleborcunuödeyebilir]

[Subaru: Hah?]

Küçük kız bir anda bu sözleri hızlıca mırıldanmıştı.

 

Anlayamayan Subaru, kaşlarını kaldırdı. Kolu hafifçe çekildiğinde sanki ağır bir yükten kurtulmuş gibi hissetti.


Ne olduğunu anlamaya çalışan Subaru kafasını çevirip etrafına baktı.

 

Her şey az önce olduğu gibiydi, hiçbir değişiklik yoktu. Subaru ve küçük kızın oturduğu atmosferde hala hiçbir rüzgar, ses veya his yoktu.

Yalnızca karşısında oturan kızın bacaklarını sallayışını duyuyordu.

Ama, kızın elinde, bir adamın kopmuş kolu duruyordu. ――

 

[Subaru: ――!?]

[Küçük kız: Acıtmadı~, demek ki sen kötü bir adam değilsin~ Çok rahatladım~]

Olağandışı olayların gerçekleştiğini fark eden Subaru, kendi sağ koluna baktı. ―― vücudunun sağ tarafına, kolunun olması gereken yere baktığında omzundan sonra beliren boşluğu gördü.

Farkedene kadar ne bir acı hissetmişti, ne de kan görmüştü. Kesitte ortaya çıkan pembe ete sarılı kemik ve arterler, kasap dükkânında sıralanan etleri anımsatıyordu.

 

Ne kadar akıl almaz bir durum olsa da bu kendi sağ omzunda gerçekleşmişti.

 

[Subaru: Oo, aaaAAAAAA!!!! Ko-kolum……benim kolum aaaAAA!?]

[Küçük kız: Acıtmadı değil mi~, o kadar bağırma~. Eğer o kadar hareket edip durursan geri takamayız~]

[Subaru: S-se-seeenn!? Bir adamın kolunu kopardıktan sonra neler söylüyorsun! Ge-geri ver onu ! Geri ver! ]

Sağ kolunun açıkta kalan kesitini çığlıklar atarak tutan Subaru, burnunu çeken küçük kıza yüzünde şeytani bir ifadeyle bakıyordu. Sağ kolunu aceleyle kızın ellerinden alıp yerine takmaya çalıştı.

Kopmuş bir kol öylece yerine yapıştırarak takılacak değildi ama o anda Subaru bunu farkedecek durumda değildi.

Ama,

 

[Küçük kız:――hiçbirgünahkarhaklıyargılamadankaçamaz]

Subaru, küçük kızın ağzından dökülenler karşısında donakaldı. Yere basması gereken bacakları bir anda yok olmuştu.

Sağ kolunu ve iki dizini de kaybeden Subaru’nun vücudu dengesini yitirdi. Küçük kız onu kibarca havada yakaladı.

 

Kız sanki bir annenin biricik evladını tutuşu gibi dehşet içindeki Subaru’yu kollarıyla sarmıştı.

[Küçük kız: Gerçekten hiç kötü bir adam değilsin~ ama yine de kendine günahkar diyorsun. Sen nazik~ ve iyi bir çocuksun~. Zavallı~ şey~, acı içinde~ olmalısın~]

[Subaru: Sss-sen …….n n n ne……y-ya yapı……]

Sağ omzu ve kesilmiş bacakları ona hiç acı vermiyordu. Hatta kanamıyorlardı bile.

Anlaşılamaz. Kabul edilemez bir şey. Önünde duran küçük kızın varlığı, bir dakika önce koruması gerektiğini düşündüğü kız, şimdi bu izlenimden oldukça uzaklaşmıştı.

Subaru’nun sorusunu duyan küçük kız başını kaldırdı.

 

[Typhon: Typhon  “Gurur cadısıdır” bilirsin~]

[Subaru: Gu……!?]

Bu ifadenin etkileri bir kez daha Subaru’nun düşüncelerini doldurmuştu.

Korkusu ya da öfkesi tamamen aklından uçmuştu.

 

Subaru daha birkaç dakika önce ‘’Açgözlülük Cadısı’’ Echidna’nın önündeydi. Bir anda nasıl ‘’ Gurur Cadısı’’ ile yüzleşirken bulmuştu kendini?
Bu cadılar çoktan yok edilmiş, yıllar önce bu dünyadan gitmiş olmalıydı.――

 

[Kadın: ――Huuu. Sanırım benim sıram. Haaa, bundan kurtulamıyorum.]

Subaru hala taşlaşan boğazından bir çığlık koparmaya çalışırken aşağısından baygın bir ses gelmişti.

 

Subaru yalnızca gözlerini kırptı. Dünyanın rengi hala değişmemişti, kolu ve bacakları hala yerinde yoktu. Ama yine de,

 

[Kadın: Haaa, çok ağır. Kolun ve bacakların olmadan daha hafif olman gerekmez miydi? Huuu .........kadın veya erkek, varlığının kendisi faydasız bir su damlasından daha iyi olsa olmaz mıydı?]

Subaru’nun vücudunu taşıyan kişi az önceki Typhon isimli küçük kızdan tamamen başka biriydi artık.

Bu seferki kadının garip eflatun renkli saçları vardı. Tembel görünümlü güzel bir kızdı. Teni ve dudakları hastalıklı bir şekilde solgundu. Düşük, yarı kapalı gözleri ona uykulu bir izlenim veriyordu, hatta daha ziyade enerjisiz gibiydi. Sanki nefes almak bile onun için bir yüktü, çevresine depresif bir enerji yayıyordu.

Bol, siyah cüppesinin üzerinde belirgin lekeler vardı, sanki kumaşın her yerinde kuşlar yürümüş gibiydi.

Sessiz Subaru’ya bakarak uyuşuk bir şekilde iç çekti.

[Kadın: Haaa, sen de bayağı şanssızsın. Önce Echidna, sonra Typhon sonra da benimle oynamak……Huuu, burada sırayla farklı cadılarla tanışıyorsun, haa, daha önce sadece o aptal Flugel ve sopa sallayan Reid böyle bir şey yapmıştı.]

[Subaru: Sen de mi……bir cadısın? Az önce burda olan küçük kız ve Echidna gibi……]

[Sekhmet: Haa, ben Sekhmet. Huuu, büyük bir yük olsa da bana ‘’Tembellik Cadısı’’ diyebilirsin, ya da istemiyorsan söyleme. Haa, senden beni özellikle herhangi bir şekilde çağırmanı istemiyorum. Huuuu, konuşmaktan sıkıldım bundan sonra sessiz mi kalsak?]

[Subaru: Oh bana bir ara verdirin artık. Burda aklımı yitireceğim. Eğer yakın zamanda kimse bana söylemezse kendi varlığımdan bile emin olamayacağım. Lütfen, bana neler olup bittiğini anlat.]

Subaru kendisine kalan sol eliyle kızın cüppesini tuttu ve başını Sekhmet’e doğru kaldırdı. Konuşmayı biraz zahmetli bulan Sekhmet iç çekti ve bakışlarını çevirdi.

[Sekhmet: Sağ kolun, haaa, dizlerin de gitmiş. Huuu, Typhon yaptı değil mi? Çünkü o çocuk diğer insanların acısını anlayamıyor. Haaa, hala eskisi gibi masum ve acımasız çocuk demek ki. Huu, zavallı çocuk. Haaaa]

[Subaru: Benim, kolum ve bacaklarım……o-onlar yeniden çıkabilir değil mi?]

[Sekhmet: Huuu, bana kalırsa bu gerçekten…… aaa, ama sorun yok, haa. Benim için de oldukça zahmetli, huu, yerimi sıradaki çocuğa bırakıp uyuyacağım. Haaa nefes almak büyük yük. Keşke tek seferde bir ömür yetecek nefesi içime çekebilsem de geri kalan hayatımda bir daha nefes almak zorunda kalmasam değil mi? Haaa.]

[Subaru: Öyle bir şey yapsan ciğerlerin patlayarak ölmez misin ? Ama bu bir kenara, benim şu anki durumum……]

Kızın baygın tavrına karşılık Subaru’nun kafası dumanlarla kaplanmıştı. Sanki ‘’ lütfen bunu ciddiye al ‘’ demek istiyor gibiydi.

[Kız:――Az önce, benim önümde ölmek istediğini mi söyledin ?]

Öldürücü bir sesin bunu söylediği duyuldu.

Subaru için bugün bir ilk olmasa da, yaşadığı şaşkınlıkla yine hiçbir tepki veremeyerek donup kalmıştı.

Gözlerinin önündeki insan yine değişmişti. Yoğun, gür saçlarını savurarak böbürlenir gibi duran Cadı,

 

[Subaru: ……Memeler?]

[Kız: ――Tch! Se-sen nereye bakıyorsun!]

Yeni gelen insanın yüzüne bakmaya çalışan Subaru’nun önünü kocaman memeler kapatıyordu.

Kendi vücudunun ağırlığını taşıyan kucak, Typhon ve Sekhmet’inkinin aksine varlığını hissettiriyordu. Tamamen kadınsılıkla doluydu.

 

Subaru, bunu tam anlamıyla tüm vücuduyla hissederken, bu vücudun sahibi tarafından havaya kaldırıldı. ―― Subaru’nun vücudu, kolunu ve bacaklarını kaybetmesine rağmen hala ortalama bir kızın ağırlığında olsa da, tek bir el tarafından kolaylıkla kaldırılmıştı.

[Kız: Biriyle konuşurken bakacağın yer onun gözleridir ! Gerçekten, siz erkekler hep böylesiniz, anlaşılır gibi değil !]

Altın saçlarını savuran güzel kız bunları söylemişti. Kısa bir etek ve hafif bol kıyafetler giyiyordu. Oturduğu yerde kısa gözükse de büyük göğüsleri durumu tamamen değiştiriyordu. Hoş bir hava yayıyordu.

Sonra sarmalanmış Subaru’ya bakarak saçlarını diğer tarafa attı.

[Kız: Sağ kolunu kaybetmişsin. İki bacağının da dizden aşağısı kayıp. Kanama ya da acı yok…… anlaşılan Typhon tarafından cezalandırılmışsın! O çocuk……yine düşüncesizce bir şey yapmış, çok oldu artık !]

Subaru’nun acı vermeyen yaralarına bakarken mavi gözleri bulutlanmıştı.

Düşünmeden sarf ettiği kızgın sözlerine eşlik ederek gözlerinde de yaşlar birikmeye başlamıştı.

 

[Subaru: S-sen ağlıyor musun……?]

[Kız: Ağlamıyorum! Sadece sinirliyim! Evet doğru, sadece sinirliyim ! Seni bu kadar yaralayıp giden Typhon’a ! Ona bu kadar abartılı şeyler yaptıran dünyaya ! Ve savaşıp birbirlerine zarar veren, dünyanı cehenneme çeviren insanlara!!]

Bunları söylerken kullandığı öfkeli ses oldukça güçlüydü.

Ardından kolunu kaldırdı.

 

[Subaru: eh?]

[Kız: Bunlara kesinlikle izin vermeyeceğim! Acı! Karmaşa! Yaralar! Böyle şeylere nasıl tepkisiz kalabilirim――!!]

Ve hemen sonrasında inanılmaz bir hızla yumruğunu Subaru’ya geçirdi. Suratı bu kadar hızlı ve güçlü bir yumrukla buluşan Subaru’nun vücudu bir yaprak gibi uçtu. Ama,

[Subaru: Pffu――!?]

Uzunca bir süre uçup dünyanın sonuna ulaşmayı bekliyordu.

 

Ama Echidna  onu oldukça küçük bir alanda kıstırdığı için o kadar güçlü bir yumrukla bile yalnızca azıcık ilerleyebildi. Görünmez duvarlar vücudunu durdurdu.

 

[Kız: ――Her şey güzel olacak! Geri dönmeyi aklından geçirme !]

Kız yaprağa dönen Subaru’ya yumruklarını sıralamaya devam ediyordu.

Vücudunun her yanına gelen yumruklar arasında Subaru’nun eti sandviçe dönmüştü. Etkiler durmadan Subaru'nun bedenine girdi, kızın gücü onun içinden de geçerek duvarlara gitti ve sanki dünyayı çekirdeğine kadar sallamaya başladı.

Subaru sağdan sola savrulurken artık zihninde en ufak bir şey kalmamıştı. Görüş alanında, kendisine doğru dans eden yumrukların arkasındaki kızın yüzü gözyaşlarıyla kaplanmıştı.

 

Tam Subaru ‘’ şu an ağlayan kişi ben olmalıyım ‘’ diye şikayet edecekken yüzü bir yumruk daha yiyerek çevrildi.

 

Bu cehennem azabının ne kadar süreceğini bilemezken―― beklenmedik bir şekilde sona erdi.

 

[Kız: Bırakalım yumruklarım dünyayı yeniden canlandırsın! Sinirim dünyayı temizlesin! Öfkem ve iyileştirici yumruklarım benim yanıtımdır――!]

Bir an sonra dünya paramparça oldu.

Kızın yağdırdığı yumrukların etkisiyle Subaru’nun önünde sıkıştığı duvar parçalandı.―― kıyafetlerinin ardından, arkasındaki duvarın toza döndüğünü fark etti.

Subaru o anda özgür hissetti.

 

Yumruk yağmuru bittiğinde bir yumuşaklık duydu. Daha önce çay içtikleri çimenlik alanda yatıyordu.

Oturdu, bilinçsizce etrafına baktı. Yanındaki sarışın kız kendisine bakarak saçlarıyla uğraşıyordu.

 

 

[Kız: Sağ kol!]

[Subaru: Eh!? Ta-tamam!]

Bir anda seslenilen Subaru kolunu kaldırdı ve o anda farketti.

Koparılan kolu tamamen iyileşmiş bir şekilde parmak uçlarına kadar yerinde duruyordu.

 

[Kız: Bacaklar!]

[Subaru: Oooo olaylar toparlanıyor. Ayakta durabilirim, yürüyebilirim ! Bak, artık *moonwalk bile yapabilirim !] (* Moonwalk Micheal Jackson’ın yaptığı yürüyüş )

Subaru emin olmak ister gibi zıpladı ve moonwalk yapmaya başladı. Subaru'nun çimlerin üzerinden sürüklenmesini izleyen kız, dirseğini tuttu ve başını salladı.

[Subaru: S-sen beni kurtardın, teşekkür ederim . Ama, olayların akışına bakılırsa sen……?]

[Minerva: Ben ‘’ Öfke Cadısı’’ Minerva ! Kendimi öyle adlandırmasam da!]

[Subaru: Daha az önce kendini öyle adlandırdın!]

[Minerva: Yapma, önemli bir şey değil ! Gözlerimin önünde kimsenin acı çekmesine izin vermem, yaralı bir insanın varlığını tolere edemem! Boşverilecek ve öylece devam etmesine izin verilecek bir şey değil bu! ]

[Subaru: Az önce yaptıklarını inanılmaz bir başarı olarak damgaladın! İnsanların sana söylediklerini gerçekten dinlemiyorsun değil mi! Senin gibi biriyle iletişim kurmak gerçekten zor! ]

O biraz önce iyileşen kollarını sıvazlarken Minerva çabucak ona arkasını döndü.

[Minerva: Her halukarda, artık yaraların iyileştiğine göre burda yapacak bir şeyim kalmadı! Artık bir böcek tarafından bile ısırılma ! Bu bir cadıya sözündür!]

[Subaru: Kendimi sterilize edilmiş bir odaya koysam bile mümkün mü bu !? Ayrıca başka insanlar adına söz verme! Bir cadıya olan söz falan, bozulduğunda ciddi cezalar gerektirmez mi? ]

[Minerva: Öyle bir şey değil. Ama iş o noktaya gelirse……Herkesi iyileştireceğim. ]

 

[Subaru: Gidip herkesi öldürecekmişsin gibi konuşma, bu gerçekten korkutucu! ]

Ama her şey bir yana, Subaru tamamen iyileşmişti.

 

Onun acımasız iyileştirme yöntemi――nasıl olursa olsun sonuçta kendisini iyileştirmişti. Birini iyileşene kadar dövmek resmen imkansız bir şeydi … Ancak eski televizyon dizilerinde görülebilecek bir şeydi.

 

[Minerva: ――Peki]

Ardından, cesurca yürüyen kız geri döndü.

Hareketleriyle sallanan beyaz saçları ve ona cazibe katan siyah elbisesi Subaru’nun gözlerini dolduruyordu. Kız başını yana doğru eğip oldukça mutlu bir bakış attı.

 

[Echidna: Benim göreceli olarak zararsız olduğumu kanıtlamak için seni diğer birkaç cadıyla tanıştırdım. Ee ne düşünüyorsun? Eğer bana olan yaklaşımın birazcık bile iyileştiyse onları uyandırmama değdi demektir.]

Onu önünde gören Subaru, uzun bir süre derin bir nefes aldı ve başını kaldırdı.

 

[Subaru: Sen, gerçekten her zerrenle Cadısın…… Hiç kimse aksini düşünmez. ]

Ve, sadece bu sözleri söylemek onun gücünün son zerresini almıştı.

 

 

 

#Yalnız güzel bölümdü! Meşhur cadıların 3üyle tanışıp hepsinin birbirinden manyak oluşunu görmek beni çok tatmin etti.
Ve en keyif aldığım kısım şu cümle oldu:
''Keşke tek seferde bir ömür yetecek nefesi içime çekebilsem de geri kalan hayatımda bir daha nefes almak zorunda kalmasam değil mi?''
Sekhmet tembelliğinde bir ömür hepimizin arada bir aklına geliyor olsa gerek.
Ama şimdi tembelliği bırakalım ve yarınki bölümü bekleyelim, görüşmek üzere :)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr