Subaru’nun uyandığında hissettiği ilk şey alnına dokunan parmak uçlarıydı.
[Subaru: Hassas yumuşaklıktan ve gerçekten düşünceli temasından yola çıkarak tahmin ediyorum: Emilia-tan!]
[Emilia: ―― Doğru söylüyor olsan da, bu konuda içimde geeeerçekten korkunç bir his var, belki de sadece benim hayal gücümdür.]
Subaru gözlerini açtığında kendi yüzüne dokunan eli gördü. Parmaklarının aralığından elin sahibi olan kızın gülümseyen, güzel suratı görünüyordu.
[Subaru: Eh, çünkü benimle bu şekilde yalnızca Emilia-tan ilgilenebilir, o yüzden sen olduğunu düşündüm. Yoksa herhangi birinin parmak ucundan kim olduğunu anlayamam bilirsin.]
[Emilia: Oh, anlıyorum. Şimdi biraz rahatladım…… İyi misin, kendi kendine oturabilecek misin?]
[Subaru: Bir şekilde…… yeah, iyiyim.]
Şaka yaparak uyanan Subaru, yatakta kendini doğrultarak oturdu. Çevresine baktığında tanımadığı bir binada olduğunu anladı. Üzerinde yattığı sert yatak Roswaal’ın köşkündekilerle kıyaslanamazdı bile.
Subaru bunu boşverip bilincini kaybetmeden önce olanları hatırlamaya çalıştı.
[Subaru: Gerçeklik ne zaman bitti, hayaller ne zaman başladı ……]
Mezar ―― oraya bir adım attığı anda düşmeye başlamıştı. Gerçek dünyaya dair hatırladığı son şey buydu. Ardından masum rolü oynayan kızla karşılaşmıştı. ―― ‘’Açgözlü cadıyla ”, eğer bir cadının sözlerine güvenebilirse, bütün bunlar onun rüyasının içinde gerçekleşmişti.
Her şey çok belirsizdi. Kendi anılarından şüpheye düşen Subaru başını kaldırıp Emilia’ya baktı. Yatağın yanına çekili bir sandalyede oturuyor, sessizce Subaru’nun düşüncelerini toparlamasını bekliyordu. Bunu gören Subaru, [ Peki o zaman........] diyerek konuşmaya başladı.
[Subaru: Sana sormak ve seninle konuşmak istediğim çok şey var…… ama bundan önce sana söylemek istediğim bir şey de var.]
[Emilia: En, nedir o?]
Kafasını kaldırdığında sabırla, tatlı bir şekilde bekleyen Emilia’yı gördü. ――ama kızın gözleri gülümsemiyordu.
Onun menekşe rengi gözlerine vuran ışıkların altında Subaru omuzlarını silkti.
[Subaru: Seni yeniden endişelendirdiğim için üzgünüm. Biraz fazla uzaklaşmışım.]
Emilia girmeden önce ortalığı kolaçan edebileceğini düşünerek kendi yeteneğini biraz fazla abartmıştı anlaşılan. Karşılığında, daha attığı ilk adımda kendisini yüz üstü düşerken bulmuştu.
Subaru’nun özrünü duyan Emilia rahatlayarak iç çekti.
[Emilia: Bilirsin, gerçekten endişelendim. İçeri girdiğin an bir çığlık kopardın ve bayıldın.]
[Subaru: Çığlığı bir kenara bırakırsak… Bayıldım mı?]
[Emilia: Gözlerin beyazlaştı ve durmadan kasılmaya başladın. Gerçekten ne yapacağımızı bilemedik. Herhangi bir yaran yoktu ya da büyülenmiş gibi de değildin ……]
Emilia’nın tereddüt içinde anlatış şeklini duyan Subaru ne kadar utanç verici bir görüntü sergilediğini anladı.
Anlaşılan olanlar bu şekildeydi… Mezara adımını attığı anda zemin yok olduğunda――ya da o düştüğünü hissettiğinde çoktan cadının rüyasına çağrılmıştı.
Gerçekte ise Subaru içeri adım attığı anda bayılmış, Emilia da endişelenerek ne yapacağını bilemez halde kalmıştı.
Emilia için tehlikeleri kolaçan etme fikri―― bu kararlılığı şimdi geriye baktığında bir hayli akılsızca geliyordu.
Subaru bu düşünceler eşliğinde nefretle yüzünü buruşturuyordu. O esnada,
[Garfiel: ――Oh? Hey, uyanmış di mi? Bayaa iyi görünüyor, oy!]
Bunu söyleyerek kapıyı iten sarışın ―― Garfiel içeri girmişti.
Yataktaki Subaru’ya kısa bir bakış atıp ardından Emilia’ya döndü.
[Garfiel: Söylemiştim di mi ? Vücudunda hiç bişi yok işte gördün mü?]
[Emilia: ……Ama yine de endişelenmeyi bırakamıyorum. Nedenini bilmeden aniden bayıldığını görmek.... Şimdiye kadar alıştığım halde, böyle bir şeye alışmak iyi değil, değil mi?]
[Garfiel: Hah, hadi amaa güçlen biraz. Bu çocuğun düştüğünü görür görmez paniklemeler acıklı suratlar yapmalar falan…. “senin yüzün Aomiguro’nunkinden daha mavi’’ falan gibiydi. ]
[Emilia: Nn――!?]
Garfiel’in ters tepkisini dinlerken Emilia dudaklarını ısırıyordu ve yüzü tamamen kızarmıştı.
Ve son kısmı duyduğundaysa sandalyesinden zıpladı.
[Emilia: B- ben acıklı surat falan yapmadım ! Endişeliydim, paniklemiştim ama öyle bir şey ya……]
[Garfiel: A-ah, tabitabi. Bu bir sırdı, sır. Pardon pardon. Ama o kadar da kötü değil… Saklamana falan gerek yok.]
[Emilia: O kadar da kötü. Gerçekten endişelendim……. Eğer ağlamak üzere olduğumu duyarsa…….]
Emilia konuşmasının ortasında Subaru’ya yandan gizlice baktı.
Subaru şu ana kadar konuşmalarını sessizce dinliyordu. Onların bakışları altında Subaru ne diyebilirdi ki ――
[Subaru: Hn? Ah, bu iyi, devam edin. Lütfen lütfen, eheheh. Öyle mi, ehhh, öyle mi. Emilia-tan benim hakkımda çok endişelenip ağlayacaktı… öyle mi, eheheh]
[Emilia: ……bir şekilde, Subaru’nun böyle tepki vereceğini biliyordum.]
Emilia’nın omuzları karamsarlıkla düştü. Önündeki Subaru hala zorlukla nefes alıyordu. Aşık olduğu kızın kendisi için böylesine endişelendiğini duyunca, düşüncesizce bir davranış da olsa bu tepkileri vermeyi kesememişti.
Subaru’nun küstahlığını ve Emilia’nın tepkisini gören Garfiel, [Ohhh böyle yaniii] dedi ve mırıldanmaya devam etti.
[Garfiel: Bu sefer benim hatam. Iyyk bu oldukça nadir. Hatalarımı böyle kabullenmem garip dii mi?]
Garfiel böylece kendisiyle ilgili gurur duyulamayacak bir gerçeği itiraf etmişti.
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
[Eğer doğru düzgün eğitilirse, köpekler bile kendilerine izin verilmeden bir şeyleri yememek için direnebilirler.]
Öyle dondurucu, keskin bir sesti ki ulaştığı kişiyi ikiye bölebilirdi sanki.
Yavaşça yankılanan her sözcük arasında biraz duraklanmıştı, tamamen acımasızca seçilmiş sözlerdi.
[Söylemek isterim ki, köpekler bile talimatları izleyebiliyorken senin de bunu yapabileceğini düşünmüştüm.]
Ahşap zeminde çıkan ayak sesleri oldukça sertti.
Adımların sesi de oldukça düzenliydi. Aralarındaki boşlukların düzgünlüğü, ayakların sahibinin zihninin sakinliğini ve karşısındaki kişiye vereceği rahatsızlık konusunda da oldukça rahat olduğunu gösteriyordu.
[Şimdi――]
Ses, adımlar ve kötü duygularla dolu gözlerin hepsi Subaru’ya ulaşıyordu――
[Ram: Köpeklerin bile yapabileceği bir şeyi yapamayan bir yaratığa nasıl seslenmeliyiz ? Barusu, sen biliyor musun?]
[Subaru: Tavsiyeni dinlemediğim için çok üzgünüm――!!]
Subaru, karşısında duran küçük kıza doğru eğildi, başını yere kadar koyup özür diledi.
Subaru’nun karşısında tüm ruhunu sergilemesine rağmen kız, yalnızca hafifçe başını salladı.
[Ram: “Çok üzgünmüş”, senden bir özür beklediğimi duydun mu ? Soruyu duymadığın gibi başka herhangi bir şeyi de duymamışsın anlaşılan. Sanırım Ram’ın tavsiyesi en başta kulaklarına girmemiş, çünkü duysaydın anlayamayacağın bir şey değildi.]
[Subaru: Lütfen hoşnutsuzluğunu ifade etmek için bu kadar karmaşık yollar seçmez misin!? Tövbe ediyorum, tamamen yanlış yaptığımı biliyorum, fakat kalbim eziliyor gibi! Basit bir azar benim için daha kolay olurdu!]
[Ram: Ölsen daha iyi olurdu.]
[Subaru: Çok doğrudandı!!]
Kızın――Ram’ın acımasız sitemini alan Subaru kafasını yere iyice yasladı. Aslında yaptıklarından sonra ondan bağışlanmayı bekleyemezdi zaten.
Onun özellikle uyardığı şeyin tamamen tersini yapmıştı ve sonuç olarak çevresindeki herkesin başına bela açmıştı.
[Roswaal: So~~run değil. Ram onu bağış~lamalısın. So~~nuçta, Emilia-sama ona aynı nutku çoktan vermiştir değil mi? Tekrar etmek ço~k iyi olmayacaktır, özellikle Subaru-kun’un mazoşist tavırlar~ını düşününce. ]
[Subaru: Benim mazoşist tavırlarım yok. Sadece mayına basmak benim doğal içgüdüm!]
Subaru’nun böbürlenerek göğsüne vurduğunu gören Ram pes ederek derin bir nefes verdi ve hiçbir şey söylemeden arkasını döndü, yüzünü Roswaal’a çevirdi.
Ve Roswaal, yattığı yerde vücudunu herkesi görebileceği bir pozisyona çevirerek konuşmaya devam etti.
[Roswaal: Önce~~likle, hepinizin sağ salim geri dönmüş olması en önemli şeydi. Sorgulamalardan önce yaşanan bu tökezlemeler plan~ları sıkıntıya soktu. Ne kadar Subaru-kun’un hareketi basit bir ga~ftan ibaret olsa da.]
Tamamen aşağılayıcı bir gülüşle karşılaşan Subaru, homurdanarak kollarını çaprazladı. Ve bunu ayıplanacak bir davranış olarak gören Emilia, onu cimcikledi.
[Subaru: Ow. Acıdı, Emilia-tan.]
[Emilia: Ne kadar seni her zaman savunsam da bugün Subaru çok kötüydü…… Ram’ın böyle bir şey söylemiş olduğunu bilseydim …]
….seni en başta durdururdum diyecek gibiydi ama sözleri kesildi. Subaru karşılığında [Sana bu yüzden söylemedim zaten... ] diye mırıldandı. Bu uyarıyı önceden bilseydi Subaru’nun bu kadar tehlikeli bir şey yapmasına asla izin vermezdi.
Ama diğer taraftan, eğer Ram’ın uyarısı olmasaydı Subaru içeriye girip ortalığı Emilia için kolaçan etmeye karar vermeyecekti. O zaman da...
[Subaru: Tavsiyen kimseyi mutlu etmedi, Ram.]
[Ram: Bütün bunları Ram sana bir köpek bile yapabilirdi dediği için söylüyorsun…… Hayır, ifademi köpekten ufak bir şey olarak değiştirmeliyim, aksi takdirde köpeklere hakaret etmiş olurum.]
Subaru’nun sorumluluğundan kurtulmaya çalıştığını gören Ram son bir hakaret savurup geri çekildi. Subaru, hizmetçinin bu bitip tükenmek bilmeyen zehri karşısında hayran olmayı bırakamıyordu. Aynı zamanda karşı tarafın da Subaru hakkında buna benzer bir görüşü olmalıydı.
Bu ikilinin saçma sapan atışmalarını bir kenara bırakan Roswaal, bacaklarının duruşunu yeniden ayarladı ve Emilia’ya döndü.
[Roswaal: Bu arada, Emilia-sama…… Mezarı beğendin mi?]
[Emilia: ……Subaru’ya olanlardan sonra içeri bakma fırsatım olmadı. Ancak, havada korkunç pis bir koku vardı ve cildimde tatsız bir batma hissi hissettim.]
Emilia mezar hakkındaki izlenimlerini , kaşlarını kaldırmış bir şekilde anlatıyordu. Basitle bu izlenimlerin çoğu kötüydü. Ve bu hazır olmadığı negatif tepkiyi alan Roswaal [ Öyle mi... ] diyerek hafifçe gülümsedi.
Ardından, birbiriyle uyumlu olmayan gözleri odanın köşesine döndü ――
Baktığı yerde duvara yaslanıp etrafı kolaçan eden Garfiel vardı.
[Roswaal: Garfiel. Nitelik onaylandı mı?]
Nitelik kelimesini duyan Subaru kaşlarını kaldırdı ve Garfiel’e baktı.
Genç sarışın, kısa saçlarını kaşırken köpek dişlerini meydana çıkardı.
[Garfiel: Girişten ileri gitmedim ama……mezarın ışıkları yandı. Emilia-sama ‘’ niteliğe ‘’ sahip, buna kuşku yok.]
[Subaru: Mezarın ışıkları mı?]
Daha önce duymadığı bir şey duymuş olan Subaru kafasını iyice kaldırıp Garfiel’e kilitlendi.
[Garfiel: Mezarda bir sürü mum var. Güneş tepedeyken, niteliği olan biri mezara girerse ordaki bi şeyler ışıkları yakar. Problemsizce içeri girebilen kişi geceki sorgulamalar için gerekli niteliğe sahip demektir. ]
[Roswaal: Aksine, niteliği olmayan biri mezara girmeye çalışır~sa da tam olarak ba~na ve Subaru’ya olanlar olur.]
Roswaal Garfiel’in sözlerini tamamlamış, kollarını uzatmıştı. Bunu hala kanlı bandajlarla sarılı vücudunu göstermek için yapmıştı.――Bu mezara zorla giren birinin alacağı cezaydı.
[Subaru: Senin aldığınla benim aldığım ceza bayağı farklıymış gibi geldi … Benim yaptığım gibi yalnızca içeri adım atmaktan çok daha kötüsünü yapmış olmalısın.]
[Roswaal: Daha kötü, ne gi~bi mesela?]
[Subaru: Girişe işemek gibi falan mesela. Bu mezarın yöneticisini bayağı kızdırırdı. ]
[Roswaal Mevzu bu~ysa, Subaru tam~da benim bıraktığım birikintinin oraya düştü sanırı~m.]
Subaru kendi esprisinin başka bir tanesi tarafından bölündüğünü duyunca oldukça rahatsız oldu. Subaru’nun tepkisini gören Roswaal ise hafifçe gülümseyerek [A~ma] diyerek konuşmayı sürdürdü.
[Roswaal: Aynı şekilde reddedilmemize rağmen farklı cezalar aldığımızı fark etmiş olman……Be~n bunu fark etmenden etkilendim. Evet, benim yara~larım Subaru’nunkinden oldukça fazla. Ama nedeni çok basit. ]
[Emilia: ……Mana …]
Roswaal’ın sözleri bu cevapla bölündü.
Konuşan dudaklarını parmaklarıyla gizleyen Emilia’ydı. Gümüş saçlarının uçlarıyla oynayarak düşünüyordu.
[Emilia: Ben mezara girdiğimde geeeeeerçekten kötü bir hava hissetmiştim. Sanki kapım biri tarafından zorlanıyor gibiydi. Belki ben niteliğe sahip olduğum için beni bırakmaya karar verdi…… ama niteliğe sahip olmayan birinin kapısını oldukça zorlamış olmalı.]
Sözlerindeki kesinlikte bir değişiklik vardı, ses tonu azar azar güçleniyordu. Başını kaldırıp menekşe rengi gözleriyle Roswaal’ın acınası haline baktı.
[Emilia: Engel hedefinin kapısı aracılığıyla saldırıyor……Bu da demek oluyor ki kişinin ne kadar kapısı ve gücü varsa engel de o kadar şiddetli karşılık veriyor.]
[Roswaal: Mükemmel bir yanıt. Be~nim gibi biri söz konusu olunca……havaya uçmamış olmam mu~~cize.]
Bu kadar korkutucu bir şeyi basitçe söylerken tek gözüyle Subaru’ya göz kırptı ve rahatsız edici bir şekilde [ Hiç yeteneğin olmaması iyi olmuş ] dedi.
[Subaru: O zaman basitçe, büyü kullanıcıları ya da herhangi bir yetenekli insan ölüm döşeğine gelebilirdi. Ama benim başıma gelen yalnızca bilinç kaybı olduğuna göre , tam bir beceriksiz olmalıyım ha …]
[Emilia: B-bu doğru ama……kendini öyle tarif etmen, birazcık üzücü değil mi?]
[Subaru: Yapamadığım ve ulaşamayacağım şeyleri düşünmeye alıştım. Sorun yok, sadece Emilia-tan’a olan aşkımı gösterebileceğim şeyleri kullanacağım. Mesela bazı gösterişsiz aşk fısıltılarına ne dersin?]
[Emilia: Kraliyet seçimi bittikten ve her şey durulduktan sonra bunu değerlendireceğim.]
[Subaru: En az 3 yıl sonra mı!?]
O zaman bile Emilia’nın kendisini dinleyeceğinin garantisi yoktu… Zalim Emilia’ya bakarak omuzlarını düşürdü. Ardından [ Ama,] diyerek konuşmaya devam etti.
[Subaru: Nitelikleri falan bir kenara bırakırsak, büyü kullanıcılarını öldüren bir yer … Arkasında kim var bilmiyorum ama oldukça şerefsizce bir şey … başka türlü nasıl tarif etsem bilemiyorum.]
[Roswaal: Buranın nesillerdir Mathers ailesine ait olduğunu düşününce, bu büyü~lü mekanizmanın arkasındaki kişi atala~~rımdan biri olmalı. ]
[Subaru: Ah, bu iyi değil…… değil mi? Ama o zaman, bir dakika… bu atalarının oldukça iyi bir taklidi olduğun anlamına gelmiyor mu? Ros-chi’nin aile çizgisi arasında aynı şey sürüp gidiyor gibi.]
Eğer bir nesil ölürse ve sonraki nesil ataları tarafından ele geçirilirse böylece hepsi kuklaya dönmez mi…
Düşünmesi bile oldukça korkutucuydu. Subaru kafasını sallayarak bu düşünceyi atmaya çalıştı. Roswaal ise oldukça iyi bir şaka duymuş gibi bir kahkaha atarak konuştu.
[Roswaal: Bu tarz bir bü~yüyü araştıran aileler var, ger~çi uzun zaman önce yenilip yok edildiler…… Hem ayrıca, oraya ‘’büyücüleri öldüren yer’’ den daha iyi bir isimle hitap edebilirsin. ]
[Subaru: Ne… gibi?]
[Roswaal: Basitçe ――Cadının *miasmasını taşıyan yer. Kabus gibi bir yer, geçenin kapısını manayla zorlayan, onu çıldırtan bir yer. İşte oraya Miasma deniyor.]
*Miasma’nın kelime anlamı tehlikeli atmosfer.
# Mathers ailesinin nesillerce geçişi falan benim biraz kafamı karıştırdı, umarım siz anlayabilmişsinizdir.
Bu bölüm de Roswaal'ın neden bu hale geldiğini ve niteliğin mezarda nasıl işlediğini anlamış olduk.
Ve Subaru Açgözlü Cadıyla olan konuşmalarını unutmuş gibi görünüyor. Acaba Cadının anlaşması ona her şeyi unutturdu mu?
O zaman okuyup görelim, bir sonraki bölümde görüşmek üzere :)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..