Cilt 4 Bölüm 13 [ Roswaal'ın niyeti ] (2/2)

avatar
4882 3

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 13 [ Roswaal'ın niyeti ] (2/2)


Çevirmen : Clumsy

 

 

Miasma... Subaru, bu kelimeyle ilgili hafızasını yoklayarak kaşlarını kaldırdı. Bu sözcüğü gerçekten de duymuştu.――

 

 

[Subaru: Kıskanç cadının hikayesi… Mühürlendiği yer Miasma’yla kaplıydı gibi bir şeyler……]

 

 

[Roswaal: Se~n bu konuda bir şeyler biliyorsun, değil mi?  Ee~h, bu oldukça meş~hur bir hikaye.  Şimdi bile, kıskanç cadının mühürlü olduğu taş tapınak Miasma’yla öylesine kaplı ki görenleri bir bakışta rahatsız ediyor. Eğer miasma tapınağın gerektirdiği nitelikleri sağlayamayanları reddederse, dokunan herkesin aklına girer, ruhlarını kışkırtır, etlerini yok eder. Kıskanç cadıyı arayan cadı tarikatının inançlı üyeleri bile bunu atlatamaz, hika~ye böylece devam ediyor.]

 

 

[Subaru: Cadı tarikatı bile giremiyor ha……Gerçi tabii ki giremezler. Eğer girebilirlerse öylece mühürü kırarlar ve kazanırlar, değil mi? ]

 

 

Cadının diriltilmesi――bu hedefi haykıran Betelgeuse’i hatırladı.

 

 

Canı gönülden sevgisini haykıran o deli adam bile cadıyı kurtarmak için doğrudan bir harekete geçememişti. Gerçek formu bir ruh olduğu için Miasma karşısında güçsüz olacaktı muhtemelen.

 

 

[Roswaal: Her~neyse, bu sayede, cadının mührü cadının kendi miasma’sı tarafından erişilemez durumda. Bundan da öte, tapınağa ulaşmayı hedefleyen biri önce gözcü kule~sindeki bilge Shaula’yı atlatmak zorunda.]

 

 

[Subaru: Bilge Shaula, bu ismi daha önce duymuştum. Tanıdığım 2. bilge… Flugel ve ardından Shaula.]

 

 

Onlar bu unvanı nasıl almıştı diye merak ediyordu Subaru. Belki onları diğerlerinden farklı kılan bir şey vardı. Subaru’nun bu şüphelerini gören Roswaal hafifçe gülümsedi.

 

 

[Roswaal: Flugel, büy~ük ağaç Flugel’ı mı kastediyorsun? Ev~~et onun da bir bilge olarak adlandırıldığı doğru ama onu Bilge Shaula ile kıyaslamak oldukça yan~lış olur.]

 

 

[Subaru: Nedenmiş o? İkisi de bilge, aralarında seçim yapmamalısın. Flugel-san’a biraz borçluyum o yüzden benim önümde Flugel-san’ı aşağılamaya kalkma.]

 

 

Ne olursa olsun o bilge, Beyaz Balinayla savaşırken ona oldukça iyi bir yardımda bulunmuştu.

 

 

Flugel-san muhtemelen diktiği ağacın 400 yıl sonra canavarlarla savaşırken insanlara faydalı olacağını asla tahmin edemezdi. Bundan mutlu olup olmayacağı ise başka bir meseleydi.

 

 

 

[Subaru: O kadar devasa bir ağacın parçalanmış kısımları da muhtemelen pek çok şey için kullanılabilir ……gerçi bomba yüzünden havaya uçmuş olma ihtimali de var değil mi ?] *** novelde subaru animedeki çimlik alan yerine ejder vagonunda uyandığı için ağaca ne olduğunu bilmiyor.

 

 

 

[Roswaal: Galiba ilgilenmemiz gereken~ zarar~görmüş tek şey o değil. Her neyse……Emilia-sama]

 

 

Bakışlarını çenesini tutmuş olan Subaru’dan, sessizce bekleyen Emilia’ya çevirdi.

 

 

[Roswaal: Konumuza geri dönersek, her şeyden önce,  niteliğin olması gü~zel. Demek ki Emilia-sama mezardaki yargılamalara katılabilir. Bu durumda sormak istediğim tek bir şey var.]

 

 

Roswaal’ın sesindeki afacanlığın yerini ciddiyet aldı. Karşılığında Emilia da bakşlarını ciddileştirdi.

 

 

[Roswaal: Basitçe söylemek gerekirse―― Yargılamaları kabul etmeye niyetli misin?]

 

 

Bu soru odada yankılandığında Emilia, dudaklarını birbirine bastırıp bir süre sessizliğini korudu.

 

 

Tabii ki böyle olması normaldi. Niteliğe sahip olduğu onaylandıktan sonra gelmesi gereken soru buydu. Ama,

 

 

[Subaru: O cevaplamadan önce şunu sormak istiyorum. Yargılamalara kesinlikle katılması gerekiyor mu?]

 

 

Emilia cevap veremeden önce Subaru sırasını alarak konuşmuştu. Bunu duyan Ram’ın gözbebeklerinde tehlikeli bir ifade belirdi ama Roswaal elini kaldırarak onu durdurdu.

 

 

[Roswaal: Böyle bir~şey sora~bileceğini tahmin etmiştim. Niteliği olanlar yargılamayı geçmeden sığınaktan ayrılamazlar. En azından bu kadarını Ga~rfiel’den duymadın mı?]

 

 

[Subaru: Evet duydum. Ama bu Emilia-tan’ın gerçekten bu işi yapması için yeterli bir sebep mi? Açgözlü cadının mezarı iğrenç bir yer , orda karşısına nasıl tehlikeler çıkabileceğini bilmiyoruz. Kraliyet seçiminin önemli bir adayını, Emilia-tan’ı böyle bir yere sokarak ne düşünüyorsun ki? ]

 

 

[Roswaal: O~mu. Ee~h, bu makul bir gö~rüş. Basitçe yargılamaları geçecek birine ihtiyacımız olsaydı o zama~n, niteliğe sahip başkaları da vardı …… Eğer bu kadar basit olsaydı Garfiel de yapa~bilirdi. ]

 

 

[Garfiel: Hah? Ben? Bana uyar. Yargılamaları göğüsler ve altından kalkardım, “Barubarumoa-sağ-sağ-sol” ve hoop geçerdim, yeah?]

 

 

Çorba karıştırır gibi kollarını salladıktan sonra baş parmağıyla kendini işaret edip sırıttı. Garfiel’in yalnızca konuşmanın 2. Kısmına göre konuştuğunu gören Subaru onun saçmalıklarını bir kenara atıp konunun daha önemli kısımlarına odaklandı.

 

 

Aslında, yargılamaların herhangi birinin geçebileceği bir şey olması iyi olurdu, çünkü o zaman Emilia’nın bunu yapmasına gerek kalmazdı. O zaman niteliği olan ve dayanıklı biri çıkıp bunu onun yerine yapardı.

 

 

――En kötü ihtimalle cadıdan aldığı nitelik sayesinde Subaru bile yargılamalara katılabilirdi.

 

 

 

[???: ――Nyaa, bu azcık problemli olurdu.]

 

 

Bir anda evin girişinde beliren ses içeridekilere ait değildi.

 

 

Bu tanıdık gelmeyen ses karşısında Subaru kafasını çevirip arkaya baktı. Kapının yanında dikilen Garfiel ise Subaru’yla göz göze gelerek hafifçe el salladı.

 

[

Garfiel: Ben diildim, şurdaki yaşlı cadalozdu.]

 

 

Bunu söyleyerek yan tarafını işaret etti.  Onun işaret ettiği noktaya bakan Subaru, Garfiel’in ufak vücudundan bile küçük birinin gölgesini gördü.

 

 

[???: Kimmiş yaşlı cadaloz? Sözlerinde hiçbir değişiklik olmuyor, ne rezil bir çocuk yetiştirmişim.]

 

 

Yıpranmış, uzun pembe saçlarıyla ufak bir kız, bunu oldukça yetişkin bir tavırla söylemişti.

 

 

 

Mükemmel şekillendirilmiş özelliklerle, sevimli bir yüzü olan küçük bir kızdı. Petra’nın yaşlarında görünüyordu, aşağı yukarı 11 12 yaşında olmalıydı. Pembe saçlarının dalgaları yumuşak ve hafif kabarık bir izlenim veriyordu.

 

 

Aşağıya doğru genişleyen beyaz bir cüppe giyiyordu. Cüppenin kolları o kadar bol ve uzundu ki içindeki eller görünmüyordu.

 

 

Her şeyden öte Garfiel’i nasıl yargıladığına bakınca…

 

 

 

[Subaru: Ne kadar eninde sonunda ortaya çıkacağını düşünsem de burda ortaya çıkmanı beklemiyordum Loli-Nine……!]

 

 

[???: Ne diyo bu, tamamen irademin dışında bir şekilde mi adlandırıldım yoksa bana mı öyle geliyor ?]

 

 

[Emilia: Umm, Subaru’nun Beatrice’e sık sık “Loli” dediğini duymuştum……sanırım “küçük” anlamında, değil mi ?]

 

 

Subaru'nun şaşkınlığını görünce, küçük kız yüzünde rahatsız edici bir ifadeyle ona baktı.

 

 

Emilia’nın mırıldanmalarından Suburu’yla ilgili ne kadar tecrübe edindiği anlaşılıyordu. Onu dinleyen Subaru bir parmağını kaldırdı ve konuşmaya başladı.

 

 

[Subaru: Yep, Emilia-tan doğru söylüyor. Daha spesifik olarak, fetih menzilimin dışındaki küçük çocuklar demek oluyor. Loliyi nineyle birleştirince, içinde bir nine içeren ama küçük bir kız görünüşlü mucizevi bir İŞ BİRLİĞİ tamamlanıyor! Her ne kadar ilk etapta Lolilere gitmesem de, Gap-Moe'nun inceliklerini anlıyorum!]

 

 

[Emilia: Gyappumoe?]

 

 

[Subaru: Genellikle korku saçan bir abla gibi davranan ama bazen de çocuksu ve bilgisiz olan, kolayca kandırılabilen kişiler Gap-Moe oluyor!]

 

 

Subaru’nun hızlı hızlı anlattığı şeyleri dinleyen Emilia, bir yandan [Hmm demek böyle kızlar……] diye düşünerek bir elini dudağına koymuş bir şekilde anlatılanları sindiriyordu. Emilia bu esnada ne kadar sevimli göründüğünden habersizken, bu tanımın sahibi olan diğer kız oldukça rahatsız olmuş görünüyordu.

 

 

[???: Eee? Loli nedir bilmiyorum ama nine nine diyip durmaya devam mı edeceksin ? İlk tanışmaya bakılırsa burdaki Ros-bo’dan bile kaba görünüyorsun.] *-bo bir ninenin torununa taktığı bir ek gibi.

 

 

 

[Subaru: Oooo, çok kabayım Matmazel. Benim adım Natsuki Subaru! Çekici bir erkek ve canavar avcısıyım. Her ne kadar son hamleleri yapan ben olmasam da.]

 

 

Baş parmağını kaldırarak yüksek bir özgüvenle başladığı konuşma sonlara doğru giderek silikleşti. Ardından parmağını rahatsız görünümlü kıza çevirerek [ Ve sen? ] diye sordu.

 

 

 

[Subaru: Ben adımı söylediğime göre karşılığında senin de kendini tanıtmanı umuyorum. Basit bir PROFİL,  ilgilerin, özel yeteneklerin falan. ÇEKİCİ YÖNLERİNDEN bahsetmen de iyi olur. ]

 

 

[Lewes: ……Lewes Meyer. Bu sığınağın temsilcisiyim. ]

 

 

Subaru’yu dinleyen loli-nine ――kendisini adlandırdığı şekliyle Lewes, cüppesinin bol kollarından bir parçağını çıkartarak alnını kaşıdı.

 

 

[Lewes: Uyurken farketmemiştim ama sadece kaba olmakla kalmayan fakir küçük bi veletmişsin. Seni yatağa yatırmaya zahmet etmesem de olurmuş.]

 

 

[Subaru: Şimdi uyuduğum yataktan mı bahsediyorsun?]

 

 

 

[Emilia: Evet, burası Lewes-san’ın evi. Mezarlığa yakın olduğu için Garfiel seni buraya taşıdı…… gerçekten, bunun için çok teşekkürler.]

 

 

Emilia’nın başını eğişine karşılık, Lewes de başını hafifçe salladı. Anlaşılan Subaru baygınken tanışmışlardı.

 

 

Her türlü, bu kızın kendisine yardım ettiği belliydi.

 

 

[Subaru: Böyle olduğunu bilmiyordum, kaba sözlerim için üzgünüm. Beni yatağa yatırmanız çok yardımcı oldu. Söylemekte geç kaldım ama gerçekten, gerçekten özür dilerim!]

 

 

 

[Lewes: …….Nnn ne neydi bu, beni korkuttun! Gar-bo asla böyle alenen özür dilemez. Natsuki……Subaru’ydu değil mi? Sana Su-bo diyeceğim o zaman. ]

 

 

 

[Subaru: Bir hava durumu haberi öncesi gibi geliyor ama olsun. Karşılığında ben de sana Lewes-san diyeceğim o zaman. ] * “Yan-bo Ma-bo’’ adlı bir hava durumu programı varmış.

 

 

 

Subaru’nun özür ve teşekkürlerinden sonra Lewes’in sinirli suratı sakinleşmişti. Barış içinde birbirlerine nasıl hitap edeceklerini kararlaştırdıktan sonra Subaru [ O zaman... ] diyerek konuşmaya devam etti.

 

 

[Subaru: Lewes-san, az önce bir problem olacağını söylemiştin. Garfiel’in yargılamaları geçmesi neden problem olsun? ]

 

 

 

[Lewes: Ses tonunu gerçekten çok çabuk değiştirdin. Aah o mesele. Gerçekten büyük bir problem olurdu. Basiçe sığınağın yerleşik halkı yargılamalara katılırsa anlaşmayı ihlal etmiş olurlar. ] 

 

 

[Subaru: Yine anlaşmalar……]

 

 

Bir yerlerden anlaşmalar paktlar çıkıp durmasından gına gelen Subaru, Roswaal’a rahatsız bir bakış attı.

 

 

[Roswaal: Ne~~yazık ki , bu anlaşmanın Mathers ailesiyle hiçbir ilgisi yok…… gerçi hiç~yok dememeliyim ama, esas taraf biz değili~z. Demek~~istiyorum ki benim ailemin bunda destek~leyici bir rolü var. ]

 

 

[Subaru: Savunma beyanın oldukça iyiydi, şimdi dökül bakalım. Sözleşmenin detaylı içeriği, üç cümleyle.]

 

 

 

[Roswaal: Çok ka~tıydı. E~hh basitleştirmek gerekirse, buraya girenlerin özgürlüğüne kavuşması için yargıla~maları geçmesi gerekir, ama yargılamalara yalnızca dışarıdan gelen ve nit~eliği olan kişiler katılabilir. Sonuç olarak şimd~iki duruma varıyoruz……]

 

 

 

[Emilia: Yani katılabilecek olan tek kişi benim, değil mi?]

 

 

 

Emilia, Roswaal’ın sözlerinin sonuna ne geleceğini anlayarak kendisi tamamladı. Roswaal da onaylayarak başını salladı ve gözlerini Lewes’e çevirdi.

 

 

 

[Roswaal: Sığınak sakinle~rinin görüşü de bu şekilde. Emilia-sama’nın yargılamalarla yüzleşip üstesinden gelmesini um~uyorlar.]

 

 

 

[Emilia: Bunu sorduğum için tereddüt ettiğimi sanmanızı istemiyorum …… ama, lafın gelişi söylüyorum, benden başka birisi yargılamalara katılırsa ne olur ?]

 

 

 

Emilia’nın menekşe rengi gözleri bu varsayımsal soruyu sorarken Garfiel’e dönmüştü.  Yanıtlayan ise Lewes oldu.

 

 

 

[Lewes: Şu ana kadar, en azından benim yaşadığım süreçte kimse yargılamalara katılmadı. Yani ne olacağını bilemeyiz. Buranın sakinleri de dışarıdan gelenler de dahil olmak üzere hiç kimse katılmadı.]

 

 

 

[Subaru: Şu ana kadar hiç kimse mi? Sormaya korkuyorum ama, Lewes-san… kaç yaşındasın?]

 

 

 

Sözlerinden yola çıkarak düşünüyordu ki, bu sorunun cevabı gerçekten korkutucu olabilirdi. Ama aksine Lewes [O şekilde değil] diyerek gözlerini uzaklara çevirdi.

 

 

 

[Lewes: En azından buranın ilk yaratılışına şahit olmadım. Sanırım, en fazla, 110 küsür yaşında olmalıyım.]

 

 

 

[Subaru: Bu çok fazla! En azından benim şu ana kadar tanıştığım en yaşlı insansın.]

 

Tabi ruhları ve cadıları bir kenara bırakırsak.

 

 

 

Subaru bunu da bir kenara yazarak endişeli bakışlarını Emilia’ya çevirdi. Emilia’nın gözlerindeki karanlık iz hala silinmemişti.

 

 

[Emilia: Her neyse, artık anlıyorum. Her halukarda yargılamaları geçemezsem sığınaktan ayrılamayacağım. Bu yüzden kabul edeceğim.]

 

 

 

[Subaru: Emilia-tan'ın olayı çözümlerken kahramanca görünmesi süper büyüleyici, ancak belki daha temkinli stratejiler seçsek daha iyi olur? Kısa yollar ya da kestirmeler bulsak, sonra mücadeleye girsek çok geç kalmayız bence.]

 

 

 

[Emilia: Gaza gelmiş birini öylece durduramazsın, bence bu geeeeeeeerçekten çok uygunsuz.]

 

 

 

Subaru onu herhangi bir tehlike ihtimalinden korumaya çalışırken Emilia’nın yüzüne hayal kırıklığı ve onaylamama dolu bir ifade yerleşmişti.

 

 

 

[Subaru: Düşündüm de sanki tüm bu yolculuğun içinde bir bit yeniği var gibi değil mi? Bu hissi üstümden atamıyorum gerçekten. Her şey iyice ayarlanmış, yolun başından beri olacaklar belliymiş, trafik polisi bile işin içindeymiş gibi.]

 

 

 

[Emilia: Ne dediğini azıcık bile anlamadım. Subaru bazen geeeeeeerçekten akıl karıştırıcı şeyler söylüyor.]

 

 

 

[Subaru: Uzun süredir kimsenin akıl karıştırıcı dediğini duymamıştım……]

 

 

 

Emilia’nın bakışlarının keskinleştiğini fark eden Subaru, hemen ellerini havada sallayarak [Hayır hayır hayır] diyerek sözlerini toparlamaya çalıştı.

 

 

 

[Subaru: O kısmı boşver, söylemek istediğim sanki tüm bu durumun önceden ayarlanmış olduğuydu. Yarım-kanlar burdan ayrılamıyor, ardından onların yerine Emilia-tan’ın mücadele etmesini istiyorlar. Her şey çoktan anlaşılmış ve kabul edilmiş.]

 

 

 

[Emilia: Önceden ayarlanmış mı, kim tarafından?]

 

 

 

[Subaru: Yalnızca bir insan olabilir.]

 

 

 

Emilia’nın sorusunun ardından Subaru ani bir dönüş yaptı ve parmağını döndüğü yerdeki kişiye yöneltti…

 

 

 

[Subaru: Sen yaptın değil mi?]

 

 

 

[Garfiel: Ha? Ben mi?]

 

 

 

[Subaru: Ah, yanlış kişi, pardon fazla dönmüşüm. Buydu buydu —— Sendin değil mi Roswaal?!]

 

 

 

[Roswaal: Hiçbir şey daha saçm~a olamazdı.]

 

 

 

Acı bir şekilde gülümseyerek Subaru’nun hareketleriyle dalga geçti. Ama anında tek gözünü kapatarak sarı gözbebeklerini Subaru’dan gizledi.

 

 

 

[Roswaal: Yine~de, her zamanki gibi iyi bir gözlemdi. Doğru, böyle olmasını um~uyordum. Ama tabii ki bunun meydana gelmesi için bir ş~ey yapmadım.]

 

 

 

[Subaru: Hissetmiştim, şimdi tamamen anlıyorum.]

 

 

 

Roswaal’ın sözleri karşısında kaşlarını kaldırarak onun niyetini anladığını gösterdi. Arkadaki Emilia’nın ise kafası oldukça karışık görünüyordu.

 

 

 

[Subaru: Öncelikle Roswaal’ın yaralanmasını garip buldum. Yargılamalar için niteliğin olmadığını biliyor olmalıydın. Buranın Mathers ailesi tarafından idare edildiğini düşününce bu apaçık ortada, Garfiel’i de tanıyor olmalısın.]

 

 

 

[Roswaal: Bu……doğru. En, haklısın.]

 

 

 

[Subaru: Mevzu buysa Roswaal mezardan reddedilince başına neler geleceğini biliyordu. Buna rağmen neden içeri girdi? Belli bir sebep olmaksızın dünyaya karşı duyduğu öfke mi? Ya da sonunda mazoşist eğilimlerinin sınırlarına mı ulaşmıştı? Ne kadar ikisi de ikna edici olsa da yanıtın bunlardan biri olduğunu sanmıyorum.]

 

 

 

[Roswaal: O~~ay O~~ay. Subaru-kun’un beni~m hakkımda böyle bir izlen~imi mi var?]

 

 

 

Roswaal’ın özellikle esas konuyu görmezden gelişini gören Subaru bir parmağını kaldırarak [ Başka bir deyişle ] dedi.

 

 

 

[Subaru: Bu şekilde yaralanmak Roswaal’ın niyetine uyuyordu ve bir önem taşıyordu. Ve bu önem de büyük ihtimalle … kraliyet seçimiyle bağlantılı, sanıyorum ki.]

 

 

 

[……..]

 

 

 

[Subaru: Ama şunu sormayı umuyordum… Arlam köyünün halkı şu anda bir çeşit katedralde, değil mi? ]

 

 

 

Subaru bir anda konuyu değiştirip Roswaal’ın yanında duran Ram’a dönmüştü. Kız bir süre sessizliğini koruduktan sonra,

 

 

 

[Ram: En, evet. Köylüler katedralde toplandı….. sığınağın sakinleri tarafından hapsedilmiş durumdalar.]

 

 

 

[Subaru: Hapsedilmiş ha. Daha önce mezara gitmemiz gerektiği için konuşmamız kesilmişti ama…… ne çeşit bir hapsedilme bu? Ve sığınak sakinlerinin Roswaal'ı da bütün köylülerle birlikte ev hapsinde tutmaları neden gerekliydi?]

 

 

 

Subaru bu kez de hala duvara yaslanmakta olan Garfiel’e dönmüştü. [ Belli diil mi? ] diye yanıtladı Garfiel.

 

 

 

[Garfiel:  Söyledim ya burda sıkıntılı zamanlar geçiriyoruz, dışarı çıkmanın bir yolu yok. Lord-sama ve yanındakiler geldiğinde problemlerimizi bir kenara bırakıp burayı onların istediği gibi kullanmak da iyi olmadı anlıyo musun?]

 

 

 

[Subaru: Problemlerinizden kastın tabii ki……]

 

 

 

[Lewes: Bizim için sığınaktan dışarıdaki dünyaya çıkmak imkansız.]

 

 

 

Subaru’nun cümlesini Lewes tamamladı. Genç suratına uymayan kara ve acı yüklü bir ifadeyle gözlerini devirdi, ince bir sesle konuşmaya devam etti.

 

 

 

[Lewes: Daha önce de söylediğim gibi 100 bilmem kaç yıldır yaşıyorum. Ama bir kere bile sığınaktan çıkmadım. Her neyse, doğumdan bu yana bu anlaşmaya bağlı kalınca, bu topraklara bağımlı oldum. Tam da bu nedenle yarım vazgeçiyor ……yarım da umut etmeyi bırakmayı reddediyor.] 

 

 

 

[Garfiel: Ninem dünyayı birazcık görmek isterdi. Diğerleri de öyle. Böyle bi şans yakalamak için değmez mi yeah? Zayıflamış Lord-sama ve köylülerin rehine olarak elimize düşmesi oldukça elverişli oldu.]

 

 

 

Lewes ve Garfiel’in sözleriyle odadaki atmosfer bir anda değişmişti.

 

 

 

Kısaca Subaru’ya ev hapsinin nedenini açıklamışlardı―― suçlarının altında yatan nedeni. Subaru şu ana kadar aralarındaki esas ilişkinin bilincinde değildi, suçlu ve gardiyan ilişkisi. Kurban ve fail ilişkisi.

 

 

 

[Subaru: Demek öyle. Köylüleri rehine olarak tutuyorsunuz……kendinizi sığınaktan çıkarabilmek için.]

 

 

 

[Lewes: İstediğin gibi düşünebilirsin. Bu şartı sağlayabilecek kişi ise……]

 

 

 

Lewes’in sözleri bir anda kesildi ve bakışları Emilia’ya döndü. Bu bakışlardaki anlamı kavrayan Emilia, bir kez daha pozisyonunun önemini idrak etmişti.

 

 

 

[Emilia: Benim. ――Bunu kastettin, değil mi?]

 

 

 

Emilia bu durum karşısında bir anda gözlerini kapattı . Birkaç saniye sonra geri açtığındaysa artık o gözlerde karmaşadan eser yoktu. Yalnızca çözüm vardı, kararını vermişti.

 

 

 

[Emilia: Köylüler, onlara korkunç bir şey yapmadınız değil mi?]

 

 

 

 

[Garfiel: Tabii ki hayır. Eğer onlara kötü davransaydım sinirimi onlardan çıkarmış olurdum. Böyle bir şey yapmaktansa ölmeyi tercih ederim.]

 

 

 

Emilia’nın kendinden önce başkalarını düşünme özelliği yine devreye girmişti. Yargılamaların bilinmeyen tehlikeleri karşısında bile kendinden önce köylüleri ve diğer insanları düşünüyordu.

 

 

 

Bu onun hem gücü hem de zayıf noktasıydı. Onun böyle olması Subaru’yu iyice kendine çekiyordu.

 

 

 

[Roswaal: Yüzünde memnuniyetsiz bir bakış görüyorum, haksız~~mıyım?]

 

 

 

[Subaru: ……Bu açık olmalı. Sonuçta hala bir yolculuk içindeyiz ve şimdi devam etmekten başka bir şansımız olmadığını öğrendik.]

 

 

 

Dişlerini hafifçe sıkarak Roswaal’a gülümsedi. Ardından bir şeyi hatırladı.

 

 

 

[Subaru: Yaralanma sebebinden bahsetmeyi unuttum.]

 

 

 

[Roswaal: En en, devam et. Sana kızmayacağım.]

 

 

 

[Subaru: PERFORMANS. Ya da daha ziyade bir açılış hilesiydi.]

 

 

 

Subaru’nun boynunu kaşırken söylediği sözleri duyan Roswaal’ın ifadesi yavaşça değişti ve katılaştı. Subaru bu tepkiyi onun açık olan tek gözünden anlıyordu.

 

 

 

 

[Subaru: Muhtemelen Arlam halkı hapis altında tutulmayı pek hoş karşılamadı. Dolayısıyla itiraz ettiler. Sanırım sen de onlara bir şeyler yaptığını göstermek zorunda kaldın. Lord olarak, çıldırıp Garfiel’i yakalasan falan çok iyi olacaktı …… Ama sığınak halkı da senin halkın. O yüzden böyle bir şey yapamazdın.]

 

 

 

[Roswaal: Fumu. Peki n~e oldu o zaman ?]

 

 

 

[Subaru: Tek seçeneğin Garfiel’in ve halkın durumunu içine atmaktı. Bu sığınak halkını özgür bırakmak demekti. Ama bunu Emilia-tan’ın desteği olmadan yapamazdın. Köylüler ve halk da bunu kabul etmeyecekti. Bundan sonrası basit―― Onların isteğini kabul edip hapisten kurtulmalarına yardımcı olacağını göstermek için yargılamalara katılmaya çalıştın.]

 

 

 

[――――]

 

 

 

[Subaru: Miasma’nın sana ne kadar zarar vereceğini biliyor muydun bilmiyorum, ama en azından seni öldürmeyeceğini tahmin ettiysen pek de büyük bir risk olmamıştır. Ne kadar çok zarar görürsen o kadar ciddi görünecek, insanlar da sana o kadar sempati duyacaktı. Böylece senden sonra gelecek olan kişi için beklentileri ayarlamış oldun.]

 

 

 

Sonuç olarak Roswaal’ın yaralanmasıyla ilgili her şey onun niyetleriyle bağlantılı bir performanstı.

 

 

Lordları olarak Roswaal’ın gücü halkı ve Arlam köylüleri tarafından biliniyordu. Eğer yargılamalar birini bu kadar kötü yaralayabiliyorsa kim çıkıp da yargılamaları geçerek onları kurtaracaktı?

 

 

 

[Subaru: Senin özellikle fırsatçılığını ve diğer karakter özelliklerini düşünerek bu sonuca vardım, nasıl sence?

 

 

 

[Roswaal: ――Ee~ya~~, B~en oldukça şaşırdım. Aslında bu, gerçekten, ge~rçekten çok şaşırtıcı. Sadece bir kaç gün geçti , a~ma sa~na neler ol~muş böyle.]

 

 

Roswaal kuvveti yettiğince gürültülü bir kahkaha attı ve ardından ellerini çırpmaya başladı.  

 

 

 

[Roswaal: Gerçekten de et~~kileyici. Neredeyse mükemmel bir ya~nıt. Bu kadar şeyi nasıl anladığını aklım almıyor. So~nuç olarak seni seçmekte haklıymışım.]

 

 

 

[Subaru: Aaah~~. Kusacağım şimdi.]

 

 

 

Roswaal’ın teşekkür eder gibi bakan gözlerini gören Subaru, onaylanışı karşısında içinde oluşan tiksintiyi kontrol edemedi.

 

 

 

Roswaal’ın niyetleri, bunları anlaşmış olması, hepsinin Emilia’nın yararına olması… ve kendisini takdir etmiş olması çok fazlaydı.

 

 

 

Subaru ve Roswaal’ın entrikasından habersiz Emilia, hala Lewes ve Garfiel’le yargılamalar hakkında konuşuyordu.

 

 

 

 

Emilia’yı arkasından izleyen Subaru, onun bunları öğrenmesine asla izin vermemeliyim diye düşündü. Arkasından dönen kötü şeyleri bilmesini istemiyordu.

 

 

 

Subaru onun övgülerle sarılması için kendisinin çamurlarla kaplanmasına razıydı, buna değerdi.

 

 

 

Kraliyet seçiminde şu ana kadar herhangi bir ilerleme katetmemişti. Sağlam bir dayanağı yoktu. Eğer onun kraliyet seçimi bu sığınakta başlayacaksa, ona yardım etmek için elinden gelen her şeyi yapacaktı.

 

 

 

Subaru keskin bir şekilde buna karar verdi.

 

 

 

[Roswaal: ……Neredeyse doğru. Yine de mezara girmemin tek sebebi bu değildi. ]

 

Sessizce fısıldamıştı, yalnızca yatağının yanındaki pembe saçlı kızın duyabileceği şekilde konuşmuştu, kızın tek tepkisi ise soğuk bakışlarını boşluğa dikerek kendisini dinleyişiydi.

 

 

 

 

#Yine olaylar olaylar, Roswaal'ın bir şeyler çevirmediği tek bir gün geçirecek miyiz acaba.
Ve bizim Subaru da gittikçe akıllandı, her şeyi çözmeye başladı.
Menekşe gözlü Emiliamız da yargılamaları kabul ettiğine göre, neler yaşayacaklarını görmemize az kaldı. 
Yine ilginç bölümler bizi bekliyor, yeni sorular ve yeni cevaplar için okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44236 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr